MADENLER VE ENERJİ KAYNAKLARI
Türkiye hemen her bölgesinde çeşitli madenlerin
bulunduğu, bazı madenlerce de zengin olduğu bir
ülkedir. Zengin ve işletmeye elverişli madenlerimiz
de çeşitlidir. Ancak, bugün bütün madenlerimiz henüz
yeterince işletmeye konulmamıştır. İşletilen
madenlerimiz hem iç piyasaya verilmekte, hem de ham
madde olarak ihraç edilmektedir. Madenler,
Türkiye'nin yeraltı zenginlikleridir. Madenlerimizin
bir kısmı çok eski çağlarda işletilmiş, madenciliğin
bazı bilgileri memleketimizden başka ülkelere
yayılmıştır. Pek eskiden kurşun, altın, gümüş,
demir, bakır, kalay madenleri biliniyordu. Türkler,
eskiden beri madencilikle ilgilenmişlerdir.
Ergenekon Destanı Türklerin madene vermiş olduğu
büyük değeri destanlaştırmıştır. Madenler, yerden "filiz"
adı verilen bileşimler halinde, "maden cevheri"
olarak çıkarılır, sonradan ergitilerek asıl maden
dediğimiz duruma gelir ki, bundan da istenilen eşya,
alet ve makine yapılır. Madenler, tabiatta nadir
olarak saf halde bulunur. çoğu, başka elemanlarla
bileşikler halindedir ve minerallerle karışıktır.
içinde maden bulunan bu bileşikler maden
filizleridir. Yer altı veya yerüstü ocaklarda taş,
toprak ve başka maddelerle karışık olarak elde
edilen ve herhangi bir işleme henüz bir tutulmamış
bulunan maden cevherlerine "tuvönan cevher"
denilmektedir. Filizlerdeki maden oranı bazen az
olabilir. Böyle durumlarda az bir miktar maden elde
edebilmek için çok miktarda filizi işlemek gerekir.
Maden filizinden sadece maden değil, başka maddeler
de çıkarılır. Madenle başka maddelerin filizlerden
ayrılması işleri bir bilim haline gelmiştir ki, bu'
metalürjinin bir bölümüdür. Madenler, yer kabuğunun
ana malzemesi olan taşlar arasında "maden
damarları" ve " maden yatakları" olarak bulunur,
çoğunca başka elemanlarca da bileşikler halinde ve
minerallerle karışık olurlar. Maden damar ve
yatakları, ya yerin içinde yatay veya buna yakın
duruşta olur, ya da eğimli ve hatta dik olarak
uzanırlar. Bu duruş ve uzanışın, madenlerin
çıkarılmasında önemli yeri vardır. Bir yerdeki
madenlerin tahmin olunan miktarları ve yedek durumu
da "maden rezervi" şeklinde ifade olunur.
Maden işletmeleriyle bu kavram arasında yakın
bağlantı vardır.
Başlıca Maden Çeşitleri
Madenlerin oluşumu, çeşidi ve rezervleri arazinin jeolojik
yapısına ve oluştuğu jeolojik zamana bağlıdır. Türkiye’de 1.
zamandan, 4. zamana kadar oluşmuş araziler vardır.Volkanik
faaliyetlerin sık olduğu 3. zamanda oluşan arazi geniştir. Bu
nedenle krom, demir, bakır, kurşun, pirit gibi volkanik oluşumlu
madenler çoktur.
Demir : Demir – çelik
endüstrisinin en önemli hammaddesidir. Türkiye demir cevheri
rezervleri bakımından oldukça zengindir. Hemen her bölgemizde
demir cevherine rastlanmıştır. Ancak bu yataklardan 60 kadarı
işletilebilmektedir.
Sanayide ve insanın günlük yaşantısında önemli yeri
olmuş bulunan demir, Türkiye'nin türlü yerlerinde
zengin damarlar ve yataklar halinde bulunmaktadır.
Türkler, çok eskiden beri ve bu arada Osmanlılar
devrinde demirden faydalanmış, demircilik
alanında zamanlarında üstün seviyeye
ulaşmışlardır. Demir cevherinin çeşitleri vardır.
Yerine göre türlü sanayide bunlar aranır. Bugün
bütün metallerin en önemlisi demirdir. Demir
olmadan makineyi düşünmeye imkanı yoktur. Demir,
kolaylıkla oksitleşebilir veya kimyasal bileşikler
yapabilir. Bu nedenle, demir çoğunca saf olarak
değil, bileşimler içinde çıkar. 19. yüzyılın
sonlarından itibaren gittikçe gelişen "çelik"
yapımı demirin değerini geniş ölçüde artırmıştır.
Çelik, mekanik, fizikoşimik ve ısı etkileri altında
çok değişik özellikler kazanabilen bir demir karbon
alaşımıdır. Bu alaşımdaki karbon oranı % 1,7 ye
kadardır. Çeliği fontdan (dikme demirden) ayıran
özellik, içinde fontdakinden daha az karbon
bulunması ve böylece uygun şartlar içinde
haddelenmeye (çubuk, levha ve başka biçimlere
sokulmaya) elverişli olmasıdır. Çelik, bütün işlem
boyunca eriyik halinde kalan ham demirin, fazla
karbondan ve başka yabancı maddelerden arıtılarak
inceltilmesi yolu ile elde edilmektedir. İhtiyaca
göre çok çeşitli çelikler üretilmektedir. Yine bu
arada alaşım yapmak üzere demir ile az oranda da
olsa, birleştirilen ve yüksek kaliteli özel ve soy
çelikler yapımına yarayan madenler vardır.
Bunlardan krom ve nikel ile manganez, volfram,
molibden, titan, vanadium önemli yer tutmuşlardır.
Sözgelişi Widia adı verilen wolfam karbit çeliği
elmas gibi sert bir maden alaşımı olmaktadır.
İşte, demir çelik endüstrisinin ana maddesi olan
demir, memleketimizin gelişmesinde önemli katkıda
bulunacak değerde ve çok olarak türlü
bölgelerimizde vardır. Bunlar arasında Divriği Demir
İşletmeleri ile Balıkesir bölgesinden Eğmir ve
Çarmık, Doğu Marmara bölgesinde Çamdağ, Ege
bölgesinde Ayazmand, Torbalı, Akdeniz bölgesinden
Büyükköy, Payas. Kayseri ile K. Maraş arasında
Faraşa, Karamadazı, Sivas - Hekimhan bölgesinde
Hasançelebi, Doğu Karadeniz bölgesinde Fundacık
vardır. Memleketimizin daha. başka yerlerinde de
türlü kalitelerden demir cevherlerine raslanmaktadır.
Bunlardan Divriği manyetit oluşumu ve iyi cins demir
cevheri rezervinin 40 milyon ton olduğu tahmin
olunmuştur. Öteki demir cevherlerimiz de zengindir.
(BK. MT A, Türkiye Maden Envanteri, 1980).
Cumhuriyet devrinde demir maden1erimizden
faydalanmak ve bu madene dayalı endüstriyi kurmak
çabaları olmuştur. 1932 de ilk olarak Kırıkkale
Çelik Fabrikası işletmeye açı1arak günümüze kadar
gelişmiştir. Bu fabrikanın külçe çelik yapımı 30 bin
tonu geçmiştir. 1937 de Sümerbank tarafından
Karabük Demir ve Çelik İşletmeleri kurulmuştur.
Gelişme gösteren bu tesisler, 1955 te bir kanunla
bir genel müdürlük durumuna getirilmiştir. "Türkiye
Demir ve Çelik İşletmeleri'" adını alan bu kuruluşa
Divriği Demir Madenleri İşletmesi de bağlanmıştır.
Karabük işletmelerinin i 957 de başlayan daha çok
genişletilmeleriyle üretim değeri üç katına
Çıkarılmış, yeni yüksek fınn1ar eklenmiştir. Bu
işletmelere gerekli denir çevberi Divriği'den,
maden kömürü Zonguldak'tan getirti1mektedir.
Genişleyen işletmenin demir ihtiyacını karşılamak
için Divriği demir üretimi yılda 1.200.000 tona
yükselmiştir. Demir ham maddesine dayanan büyük
tesislerimizden biri de "Ereğli Danir ve Çelik
Fabrikaları"dır. Kurulmasına 1961 de başlanan bu
tarihteki ek bir kanunla "Ereğli Demir ve Çelik
Fabrikaları T.A.Ş." halinde teşekkül eden bu büyük
tesisler, özel bir anonim ortaklık durumundadır ki,
kurucu ve ortakları arasında yabancı kurullar da
vardır. Yıllık ihtiyacı 850 bin ton kadar olan
demir fılizi Hekimhan Otlukkilise, Çetinkaya, Akdağ
(Sivas), Kesikköprü (Ankara), Karamadazı (Kayseri)
ve Eğmir (Balıkesir) maden ocak1anndan. kömürün
Zonguldak bölgesinden sağlanması .düşünülmüştür.
Bütün bu işletmeler dışında İzmir'deki metalürji
fabrikası (Metaş) önemli yer tutmuştur.
Bakır : Tarih öncesi
çağlarda insanların ilk kullandığı madenlerden
biridir. Bakır rezervleri yerkabuğunun volkanik
oluşum gösteren bölgelerinde yaygın olarak
bulunmaktadır. Saf bakır üretimi ülke gereksinimini
karşılamadığı için dışarıdan saf bakır alınır.
Soğuk da dökülebilen ve haddeden geçirilme
kabiliyeti çok olan bakır, tarihten önceki çağlarda
insanların ilk kullandıkları madendir. Sonraları
önce kalay ile alaşım yapılarak daha sert olan tunç
elde edilmiş. fakat sert ve kullanışlı olan demir,
zamanla bakır ve alaşımlarının yerini almıştır.
Bakır, elektrik enerjisi çağının da başta gelen
madenlerindendir. Kolay işlenebilmesi ve renginin
altına benzemesiyle bakır ve alaşımları bugün de
önemini kaybetmemiştir.
Türkiye'nin türlü yerlerinde bakır madeni vardır.,
Bunların işletmekte olan başlıcaları Ergani, Murgol,
ve Küre madenleridir. Ayrıca, küçük ölçüde özel
sektör işletmeleri vardır. Bütün bu işletmelerden
yılda 920 bin ton kadar tuvönan cevher
çıkarılmaktadır. Bakır işletmesi işleri, Etibank'a
bağlıdır. Bunlardan "Ergani Bakır İşletmesi"
Elazığ'n Maden ilçesindedir. Buradaki bakırlar 1850
den beri aralıklarla, 1939 dan beri devamlı olarak
işletilmiştir. Ergani madeninin yüksek bakır özü
vardır. Bir başka bakır maden alanımız "Murgol Bakır
İşletmesi" dir. Artvin' in Borça ilçesindeki bu
maden 1951 de işletmeye açılmıştır. Ergani'de
olduğu gibi, burada da açık işletme sistemiyle
cevher çıkarılır. Üçüncü bakır madenimiz "Küre
Bakırlı Pirit İşletmesi" dir. Kastamonu' nun Küre
ilçesindeki bu maden, eskiden de yer yer işletilmiş
ise de, esas işletme 1959 dan beri yapılmaktadır.
Krom : Çok sert, iyi
cilalanabilen ve paslanmayan bir madendir.Volkanik alanlarda
yaygındır.Makine ile motor endüstrisinde ve paslanmaz çelik
yapımında kullanılan önemli bir madendir. Günümüz verilerine
göre, Dünya krom üretiminde Türkiye 4. sıradadır.Yurtdışına
satılan önemli bir madenimizdir.
Krom, 18. yüzyılın sonlarından beri bilinen bir
madendir. Çok sert, çok iyi cilalanabilen,
paslanmayan bir madendir. Bu nedenle, nikel gibi bu
da madeni eşyayı kaplamakta kullanılır. Böylece
nikelaj gibi, bir de "kromla kaplama" vardır. Ancak,
krom geniş ölçüde çelik endüstrisinde yer tutmuş,
çeliğin sertliğini veren ve paslanmasını önleyen,
yüksek kaliteli çelik elde etmeye yarayan önemli bir
maden olmuştur. Çeliğin hem nikel, hem de krom ile
olan alaşımları değer kazanmıştır.
Türkiye, krom madeni bakımından dünyanın en zengin
ülkelerinden biridir. Krom çıkarma bakımından da
ülkeler arasında başta gelenlerindendir. Öteki krom
memleketleri Güney Afrika Birliği, Güney Rodezya,
Filipinler, Küba, Yugoslavya, Sovyetler Birliği,
Japonya'dır. Krom, Türkiye'nin önemli bir ihraç
maddesi olmuştur. Dışarıdan olan isteğe göre yıldan
yıla farklı krom üretimi durumu belirmiştir.
Türkiye'nin birçok yerlerinde krom vardır. Başlıca
yerleri Güneybatı Anadolu (Fethiye - Marmaris,
Dalaman Havzası), Kütahya - Bursa arası, Ergani -
Maden bölgesi' (Guleman krom madeni), Eskişehir
doğukos, Maraş, Kayseri, Sivas bölgeleriyle Doğu
Anadolu'nun türlü çevreleridir. Memleketimizin
büyüklü - küçüklü çok sayıda krom işletmesi vardır
(I 978 verilerine göre i 03 kadar). Bunun çoğu (88)
özel sektör işletmeleridir. Bunların en
büyüklerinden olan Guleman krom yatakları 1934 de
bulunmuş, Etibank' a bağlı bir kuruluş olarak "Şark
Kromları İşletmesi" adıyla i 939 da işletmeye
açılmıştır.
Cevher çıkarma işi yeraltı sistemi ile
yapılmaktadır. Temizlenen cevherler İskenderun
limanına gönderilmektedir. Buradan 1939 dan 1970 e
kadar 4 milyon ton satılık cevher elde edilmiştir.
Ayrıca Muğa'nın Fethiye ilçesinde "Üçköprü Maden
İşletmesi" nde de krom çıkarılır. 1969 verilerine
göre, bütün krom madenlerimizde üretilen tuvönan
krom miktarı 662 bin ton olmuştur. Bunun 410 bin
tonu özel sektöründür.
Bor Mineralleri (Boraks)
: Kimya endüstrisinin en önemli hammaddesidir. Türkiye
rezerv bakımından Dünya’da ilk sırada yer alır. Ancak
üretimi ve dış satımı az olduğundan ekonomiye katkısı da
azdır.
Kükürt : Yapay
gübre üretimi ve tarım ilaçları başta olmak üzere kimya
endüstrisinde kullanılır. En büyük rezervlerimiz Göller
Yöresi’ndedir. Üretim, tüketimin az bir bölümünü
karşılayamaz.Bu nedenle yurtdışından da alınmaktadır.
Volfram (Tungstein)
: Uzay ve savaş endüstrisinde kullanılan, az bulunan
madendir. En zengin rezervler Uludağ’dadır.
Manganez :Türkiye’de
dağınık yataklar halindedir.Saf olarak bulunmaz. Üretim
tüketimi karşılamadığından dışarıdan satın alınır. |
|
Boksit :
Ülkemizin en zengin rezerve sahip olduğu madenlerden
biridir. Boksit işlendikten sonra alüminyum elde edilir.
Endüstride demir cevheri ürünlerinden sonra en fazla
tüketilen maden durumundadır. Özellikle uçak
gövdelerinin yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır.
Boksit, alüminyum üretiminde yararlanılan ve
bileşiminin esası AlıO3 olan önemli bir taştır. İnce
taneli ve katı killer halinde görülür. Çok hafif
olması (özgül ağırlığı 2,6) nedeniyle uçak
sanayiinde, otomobil yapımında ev eşyaları imalinde,
hatta elektrik malzemesi yapılmasında gittikçe önem
kazanmıştır. Ancak, alüminyum üretilmesi için çok
elektrik enerjisine ihtiyaç olduğundan, yapılanların
ucuza mal edilebilmeleri için özellikle de sugücü
ile elde edilen elektriğin çok olduğu yerlerde bu
sanayi yer tutmuştur. Sözgelişi, su gücü elektrik
enerjisi çok olan fakat baksit madeni bulunmayan
Norveç ve İsveç gibi ülkeler, bu madeni dışardan
ithal etmişlerdir.
Türkiye'de alüminyum ham maddesi olan boksit
yatakları, son zamanlarda Batı Toroslar bölgesinde
(Konya ilinin Seydişehir ilçesi taraflarında)
zengin olarak bulunmuştur. Bunu değerlendirmek üzere
yakınındaki Oymapınar (Homa) santralinden
faydalanılarak alüminyum üretimine geçme
hazırlıklarına girişilmiştir.
Zımpara Taşı :
Metamorfik taşlar içinde bulunan, kullanım alanı geniş
olan bir madendir. En zengin rezervler Ege
Bölgesi’ndedir.
Civa Doğada sıvı
halde bulunan tek madendir.Tıpta ve fotoğrafçılık
alanında kullanılır.
Tuz :Tad vermek için yemek
tuzu ve bakterilerin çoğalmasını önlemek için tuzlama tuzu
olarak kullanılır.Ancak son yıllarda kimya endüstrisinin önemli
bir hammaddesi konumuna gelmiştir.Tuz Gölü ve İzmir-Çamaltı, tuz
rezervlerinin en fazla olduğu yerlerdir.
Enerji Kaynakları
Taşkömürü
: Ülkemizin en geniş taşkömürü havzası Batı Karadeniz
Bölümü’ndedir. Buradaki taşkömürü havzaları I. Jeolojik zamanda
oluşmuştur. Demir – Çelik endüstrisinde enerji kaynağı olarak
kullanılan taşkömürü, aynı zamanda kimya endüstrisinin de
hammaddesidir. Yıllık üretim 4-5 milyon ton dolayındadır. Üretim
Türkiye’nin gereksinimini karşılayamaz.
Yakın ve Ortadoğu ile Akdeniz ülkeleri arasında en
zengin taş kömürü yatakları Türkiye'nin Batı
Karadeniz bölgesindedir. Buraya "Zonguldak: Kömür
Havzası" denir ki, gerçekte kömür bulunan arazi çok
daha geniştir. Havza'ya "Ereğli - Zonguldak Kömür
Havzası" da denir. 1829 yılında Uzun Mehmet'in
topladığı kömür önekerini saraya vermesinden sonra
ilk kömür Ocakları 1848 de bir şirkete verilerek
işletilmeye başlatılmış, 1865 te işletme Bahriye
Nezaretine (Deniz İşleri Bakanlığına)
bağlanmış, 1882 de serbest satışı yapılmaya
başlanmış, daha sonra kömür havzasına yabancı
şirketler de girmiştir. Etibank kurulduktan sonra
1937 'de Fransız sermayeli Ereğli Şirketi başta
olmak üzere, öteki yabancı şirketlerden işletmeler
devletçe satın alınarak bu bankaya verilmiş, 1940
da bütün ocaklar devletleştirilmiştir.
Ereğli - Zonguldak Kömür Havzamız jeolojik oluş
bakımından alp kıvrımları kuşağında bulunan nadir
maden kömürü havzalarından biridir. Bu kömürler
Karbon devri arazisinde Kulm fasiyesli arazi
üzerinde zengin bir kömürlü seri halindedir. Bu
durumu ile bu kömür havzamız Avrupa havzaları
soyundandır. Havzanın türlü yerleri de kömürün
bulunduğu tabakalar farklı eğimler gösterir, kimi
yerde az eğimli bulunurlar. Kozlu Zonguldak: ve
Kilimli - Gelik bölgesinde maden kömürü arazisi uzar
ve genişler ki, buraları havzanın en verimli
yerleridir. Burada kömürlü Karbon devri
tabakalarının batı-doğu uzunluğu 16 km., kuzey -
güney genişliği 3 - 6 Km. dir. Bu alanın yüzölçümü
42 Km. karedir. Bunun dışında Amasra ile
doğusundaki kıyı bölgesinde, daha doğuda Söğüt özü
bölümünde, Azdavay ve uzak çevrelerinde, türlü
derinliklerde kömür tabakaları bulunmaktadır. Bütün
genişliği ile alındığında Kuzeybatı Anadolu Kömür
Havzamızın yan ve derinlim sınırları ile tam rezervi
kesinlikle bilinmemekle beraber, Ereğli-Zonguldak
Havzasında kalınlıkları toplamı 70 m. kadar olan 50
ye yakın kömür tabakası bulunmaktadır. Bu bakımdan
zengin sayılmakta kömürlerimizin muhtemel rezervinin
i milyar tondan çok olduğu sanılmaktadır.
Zonguldak kömürlerimiz türlü tarihlerde farklı
miktarda çıkarılabilmiştir. 1865'e kadar yılda
sadece 50 bin tonu geçmeyen çıkarma, bu tarihten
sonra biraz artarak 1890 da 150, 1900 de 400, 1920
de 570 bin tonu bulmuş, 1924 de i milyon tona
yaklaşmıştır. 1940 da 3 milyon tonu bulmuş, 1969 da
7,3 milyon tona yaklaşmıştır. İstatistiklerde
yerden çıkarılan kömür miktarı (tuvönan) yanında
ayıklanmış ve yıkanmış kömür miktarı da her yıl için
verilir. Bu ikinci rakam, birincisine göre daha
küçük olur. Sözgelişi, 1967 tuvönan taş kömür
çıkarılması 7,5 milyon tona yakın bir rakam ile
gösterildiği halde, ayıklanmış, yıkanmış veya
konsantre edilmiş halile bu değer 5 milyon tonla
ifade edilmiştir. Öteki kömürler için de böyledir.
Bu maden kömürlerimizin harcandığı başlıca yerler
Karabük tesisleri (1,2 milyon ton), Çatalağzı
santrali (yarım milyon ton), çeşitli sanayi dalları
(I,5 milyon ton), ev yakıtları (600 bin ton)
kadardır. zaman zaman bir kısım kömürlerimiz de
,ihraç edilmiştir. Üretim 1978 - 1982 arası yıllarda
5-6 milyon tondur.
Linyit
: Türkiye’de rezervi en zengin olan enerji kaynağıdır.
Hemen her bölgemizde az çok linyit yatakları bulunmaktadır.
Çoğunlukla yakacak olarak ve termik santrallerde
değerlendirilir. En büyük linyit havzası Afşin-Elbistan’dadır.
Yıllık net üretim 40 milyon tonu bulmaktadır. Üretim ve tüketim
aynı hızla artmaktadır.
Esmer kömür adıyla da anılan linyit, kalori değeri
asıl maden kömüründen (taş kömüründen) az olan bir
kömürdür. Bundan ötürü, ekonomik değeri bakımından
taş kömüründen sonra gelir. Linyit kömürü çoğunca,
Üçüncü Zamanın Neojen devri arazisinde, çok vakit
yatay veya az eğimli duruşta bulunan yataklar
halindedir. Linyit yatakları memleketimizin Neojen
devri tabakaları arasında, birçok yerlerde vardır.
Bunların bir kısmı çok zengindir. Kütühya
bölgesinin Tavşanlı - Tunçbilek, Değirmisaz,
Manisa'nın Soma linyitleri, Amasya'nın Çeltek
linyit1eri ile Bilecik, Ege, Erzurum bölgesi
linyitleri önemlidir. 1972 de Elbistan bölümünde 3
milyar tondan çok yedeği bulunduğu anlaşılan linyit
yatakları tesbit edilmiştir. Son 30-40 yıl içinde
linyit çıkarılması işleri gelişme göstermiştir. Daha
1930 da çıkarılan linyit miktarı sadece 10 bin ton
iken, bu miktar 1937 de 100 bin tonu bulmuş, 1948 de
1 milyona, 1962 de 4 milyona çıkmış, 1969 da 8,5
milyon tonu geçmiştir. Bunun 2 milyon tona yakım
özel sektörce çıkarılmıştır. Ayıklanmış ve yıkanmış
durumu ile bu miktar 4,5 milyon tona yakındır.
Sayısı 178'i bulan işletmenin 11'i kamu kesiminin,
167'si özel kesimindir. 353 milyon liralık linyit
satışı olmuştur. (1982 de 167'si üretim 20 milyon
ton).
Linyit kömürlerimiz, memleketimizde yakıt ihtiyacını
karşılama bakımından gittikçe artan bir önem
kazanmıştır. Bugün şehirlerimizin kaloriferleri ve
sobaları bu yakıtla ısıtılmaktadır. Ormanlarımızı
yakıt odunu elde edilmesi zorunluluğundan mümkün
olduğu kadar kurtarmak ve yine bir yakıt maddesi
olarak köylerimizde geniş ölçüde kullanılmakta
bulunan "tezek" in ana maddesini gübre halinde
kullanmaya uğraşmak için, her çeşit linyit
yataklarımızdan faydalanma yoluna gidilmektedir.
Linyit çıkarmamız 25 milyon tonu bulursa, hemen
bütün memlekette odun, yakacak olarak artık
kullanılmayacaktır. Bugün orman ürünlerimizin % 70
kadarı yakacak olarak kullanılmaktadır.
1975 de kanunla kurulan "Türkiye Kömür İşletmeleri"
(TKİ) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı
bir devlet kuruluşudur. Kurumun amacı, Türkiye' de
taş kömürü, linyit ve turba kömür madenlerini
araştırmak, bunların işletilmesini, dağıtım ve
satışını sağlamaktır. TKI ne bağlı ikisi kömür
üreten (Ereğli Kömürleri İşletmesi Müessesesi, Garp
Linyitleri İşletmesi. Müessesesi), biri kömür satan
(Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi) olmak üzere üç
kuruluşu ile linyit üreten 3 işletmesi (Çorum
İl'inde Alpagut-Dodurga Linyitleri İşletmesi, orta
Anadolu Linyitleri İşletmesi, Erzurum İlinde Şark
Linyitleri İşletmesi), Afşin - Elbistan Grup
Başkanlığı vardır. Afşin-Elbistan'da düşük kalorili,
fakat çok bol ve zengin linyit yatakları bulunmuştur
(Rezervi 3,2 milyar ton tahmin edilmiştir). Burada
pek büyük bir termik santral kurulmuştur. Yılda 18
milyon ton kömür yakılacaktır.
Petrol :
Dünya ekonomisinin en önemli enerji kaynaklarından birincisi
durumundadır. Ancak Türkiye petrol rezervleri bakımından pek
zengin değildir. Türkiye’nin önemli petrol yatakları Güneydoğu
Anadolu’da bulunmaktadır. Türkiye’nin yıllık üretimi 2,5-3
milyon ton dolayındadır. Üretilen petrol ülke gereksinmesinin en
fazla % 20’sini karşılayabilmektedir. Bu nedenle yurtdışından
alınanlar arasında petrol ilk sırada yer alır.
Petrol, zamanımızın başta gelen enerji kaynaklarından biri ve
motorlu taşıtlar için rakipsiz bir enerji maddesidir. Bugün
petrol dünya ölçüsündeki türlü sorunlarla ilişkisi olmuş pek
önemli bir akaryakıttır. Petrolün değeri 19. yüzyılın sonlarına
doğru belirmiş, günümüze kadar durmadan artmıştı. Petroller gaz,
sıvı veya katı haldeki bütün hidrakarbüderi ihtiva eden
bitümler grubuna aittir. Petrollerin bileşimi, yaklaşık olarak
% 79-88 karbon, % 9-16 hidrojen ve yabancı unsur olarak bir
miktar oksijen, azot ve kükürttür. Petrollerin oluşu ile ilgili
çeşitli görüşler varsa da, bunların organik kökenli oldukları
üzerinde daha çok 00rulmuş, petrolün pek eski bazı sığ deniz ve
iç denizlerle körfezlerde oluşturdukları ileri sürülmüştür.
Petrol, yer kabuğunun derinliklerinde, taşların hoşluklarını,
gözeneklerini yarıklarını doldurmuştur.
Türkiye'de zengin petrol yataklarının bulunduğu ve
türlü 001gelerimizde petrolün mevcut olduğu son 50
yıllık araştırmalarla anlaşılmıştır. 1940 ta
Güneydoğu Anadoluda Raman dağı antiklinali
(kemeri) üzerinde yapılan ve 1050 m. derinliğe
ulaşan ilk sondaj ile petrol yataklarına ulaşılmış,
daha sonra yine bu bölgedeki Garzan petrol
yataklanna varılmıştır. 1954 de çıkarılan bir
kanunla petrol araştırmaları hızlandırılmış,
memleketimiz 9 petrol araştırma bölgesine (1969
verilerine göre 11 bölge) ayrılmıştır. Bugün bu
araştırmaların en yoğun olduğu yerler, birçok
bölümleriyle Güneydoğu Anadolu (burada Siirt
bölgesi ve Gaziantep bölgesi vardır). Adana
bölgesi, Sivas bölgesi, Van bölgesi, Trakya
bölgesidir. Bu araştırmalarla Güneydoğu Anadolu
bölgesinde yeni petrol yatakları bulunduğu gibi
(Batı raman, Magrib, Kurtalan, Şelmo, Çelikli...).
Gaziantep çevresinde, Adana kuzeyindeki Bulgur
dağında da iyi kaliteli petrol bulunarak
işletilmelerine girişilmiştir. Türkiye'de ham petrol
1958 de sadece 330 bin tona ulaşmış, 1969 da
3.623.000 tonu geçmiştir. İşletmesi daha çok
Güneydoğu Anadolu bölgesinde toplanan petroller,
önceleri Batman Rafinerisinde arıtılırken, üretimin
artması üzerine Batman ile Dörtyol (İskenderun
Körfezi) arasında bir petrol borusu (pipe-line)
döşenmiştir. 1967 de işletmeye atılan bu boru hattı
494 Km. uzunluğunda olup, boru çapı 45 cm. dir.
Borunun günlük taşıma tutan 10 bin tondur. Petrol
üretimimiz gittikçe artmakta ve ileride
memleketimizin her çeşit petrol ihtiyacını
karşılayabilecek şekilde gelişmeler olacağı kuvvetle
umulmaktadır.
Bir örnek olarak belirtelim ki, 1969 yılında 5
şirket Türkiye'de petrol sondajları yapmıştır:
1)
Türkiye Petrolleri Anonim' Ortaklığı (TPAA),
2) N. V. Turkse Shell,
3) Notm American İnternational İnc. - Aladdin Middle
East Oil Ltd., 4) Trans Vorld OiI Ltd. - Aladdin
Middle East Oil Ltd.,
5) Ersan Petrol Sanayii A.Ş.
Yıl içinde 42 sondaj kuyusu açılmış olup, 1969 da
yapılan sondajların toplamı 107 bin metreyi
geçmiştir. 1969 da 280 kuyu bulunuyordu. 1969 da TP
Aa. yaklaşık olarak, 1,133,522 ton, Ersan 50.824
ton, Mobil 608.377 ton, Shell 1.830.469 ton ham
petrol üretmişlerdir. Hepsinin toplamı 3.632.192
tonu bulmuştur. TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı) 1954 yılında özel bir yönetmelik ile
kurulmuştur.
Irak - Türkiye Petrol borusu
Önemli bir petrol tesisi de Irak-Türkiye Petrol
Borusudur. Irak'ın Kuzey Bölgesinde üretilen ham
petrolün bir kısmının Türkiye üzerinden Akdenize
ulaştırılmış olması için yapımına girişilen petrol
hattı (Pipe - Line) 1977 de Kerkük'te açılarak
pompalanmış, ertesi günü ikinci bir tören Yumurtalık
Limanında yapılmış, buradan petrol tankerlerine
yükleme işi başlamıştır. Dünyanın uzun petrol
hatlarından biri olan ve yapımına ı 968 de
başlanıp, ı 976 sonunda bitirilen bu petrol boru
hattı, 981 Km. olup, bunun 340 Km. si Irak'ta, 641
Km. si Türkiye'dedir. Bu büyük kuruluş hem Irak, hem
de Türkiye için yararlı olmuş, yılda 35 milyon ton
ham petrol akıtılacak kapasite göstermiştir. Borunun
yolu boyunda pompa istasyonları (2 si Irak'ta 3'ü
Türkiye'de), haberleşme cihazlan vardır.
Türkiye'de petrole dayalı sanayi (Petro - Kimya
Sanayi) TPAO’nun desteği ile 1965te kurulmuş kısa
zamanda gelişmiş, % 55'i bu şirkette, % 25 i T.C.
Emekli Sandığına ve % 20 si Oyak'a (Ordu
Yardımlaşma Kurumu)na ait olarak büyümüştür. (İzmit
- Yarımca' da ve İzmir - Aliağa' da), kurulan
tesisler arasında Etilen, Polietilen, Vinil Klorür,
karbon siyahı, kolar alkollü, Dodesil Benzu
Fabrikaları ve daha bir çoklan ile bunların yardımcı
kuruluşları vardır. Petro Kimya (petkim) ürünleri
arasında Türkiye'de yaygın olanlan plastikler,
sentetik kauçuklar, elyaflar, deterjanlar, tarım
ilaçları, boyalar, sentetik gübrelerdir.
Petrole dayalı akaryakıt satış piyasalarını
düzenleyen başlıca beş kuruluş şunlardır: Petrol
Ofisi (1941 de harbin doğurduğu akaryakıt zorluğunu
ve dağıtımını düzenlemek üzere kurulmuş. sürekli bir
statüye bağlanmıştır. Sermayesi hazineye ait olup,
bini geçen istasyonu vardır, 2,2 milyon tonluk
petrol ürünü pazarlar), BP petrolleri (1975 de
British Petroleum grubunun beş şirketin ortaklığı
ile Türkiye.deki petrol ürünlerini satmak için
kurulmuş), Mobil oil T.A.Ş. faaliyete geçmiştir),
The Sheel Company of Turkey, 1934 de Shell ile Türk
Petrol re Madeni Yağlar T.A.Ş., i 93 i de özel bir
şirket olarak kurulmuş, i 936 da bugünkü adını
almıştır.
Doğalgaz : Trakya’da
petrol arama amacıyla açılan kuyulardan çıkarılmaktadır.
Doğalgaz alanlarından diğeri de Güneydoğu Anadolu’da
Mardin-Çamurlu’dur. Üretim tüketimi karşılayamadığı için
dışarıdan alınmaktadır.
Jeotermal Enerji :
Yerkabuğunun içinde ve daha derinlerde potansiyel enerji
birikimi vardır. Bu nedenle sıcak olan subuharı sondaj yolu ile
yüzeye çıkarılır ve elektrik enerjisi üretiminde kullanılır.
Türkiye’nin ilk jeotermal elektrik santrali Denizli-Saraköy’de
kurulmuştur.
Su gücü : Tükenmez ve
yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. Türkiye su gücü bakımından
yaklaşık 400 milyar kwh’lık bir potansiyele sahiptir. Doğu
Anadolu Bölgesi akarsularının yatak eğimleri fazla olduğundan,
hidroelektrik potansiyeli en yüksek olan bölgemizdir. Türkiye
elektrik üretiminin % 45’lik bölümü hidroelektrik santrallerden
karşılanmaktadır. GAP tamamlandıktan sonra elektrik santrallerin
üretiminde su gücünün payı artış gösterecektir.
Güneş Enerjisi : Türkiye
Güneş enerjisinden yararlanmak için gerekli iklim koşullarına
sahiptir. Akdeniz ve Ege bölgeleri ile İç ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde Güneş enerjisi değerlendirilmektedir.
Nükleer Enerji : Atom
enerjisi adı da verilen bu enerjinin kaynakları uranyum ve
toryumdur. Ancak bu kaynaklardan elektrik enerjisi üretiminde
yararlanılmamaktadır.
Öteki Madenler
Memleketimizde çeşitli birçok madenlerimiz daha"
vardır. Her birinin ekonomik değeri bulunmaktadır.
Burada bunların başlıcalarına değinilerek
geçilecektir. Bunlardan "kurşun", çoğunca gümüşle
karışık olarak bulunmuştur ki, yakın zamanlara
kadar birçokları işletilmiştir. Çoğu kapanan bu
madenlerden bugün Etibank tarafından "Keban Sirnli
'Kurşun işletmesi" çalışmaktadır. Burası Elazığ'ın
Keban ilçesinde Fırat nehri kenarındadır. 1953 ten
1970 e kadar buradan 25 bin ton kurşun ve 26 bin
çinko konsantresi (tuvönan cevherin mekanik yollarla
zenginleştirilmesi işlemi) elde edilmiştir (1978 de
5450 t).
Önemli madenlerimizden biri de "kükürt" tür.
Isparta'nın Keçiborulu ilçesindeki işletme yerinde
çıkarılır. Burada 1900 de bulunan maden, 1933 e
kadar yabancı bir şirket tarafından işletilmiştir.
Etibank'a bağlı bir müessese olarak 1943 den beri
faaliyettedir. 1978 de tuvönan miktarı 86 bin ton
olup, ayıklanmış yıkanmış miktar 18 bin tondur.
Memleketimizin türlü yerlerinde "cıva" madeni de
vardır. Bunlar içinde işletilen başlıcaları İzmir'
in Ödemiş ilçesindeki "Habköy Cıva İşletmesi" ile
Konya'nın Sarayönü ilçesindeki Konya Cıva işletmesi
ve İzmir'in batısında Karaburun'dadır. Etibank'a
bağlı olarak birincisi 1961 den, ikincisi 1969 den
beri faaliyettedir. Özel sektöre bağlı işletmeler de
vardır. 1969 yılı tuvönan ceher üretimi 59.000
tondur.
1968 de işletmeye açılan Bandırma Boraks ve
Asitborik Fabrikaları İşletmesinde ham madde olarak
Kütahya'nın Emet ilçesinden çıkarılan kolemanit
ile Eskişehir Seyitgazi ilçesinde çıkarılan sodyum
tuzu cevheri kullanılmaktadır.
Bunlardan başka Tokat ilinde çıkarılmakta bulunan "antimuvan"
madeni (1978 tuvönan 46.000 ton), Eskişehir
yakınında çıkarılan "Iületaşı" (tuvönan 825
ton), ateş tuğlası yapımında yararlanılan ve
Eskişehir bölgesinde çakıra1ın "manyezit" (tuvönan
220 ton) söylenebilir. "Zımpara" madeni de önemli
yer tutar. Yılda 50-55 bin ton cevher elde edilir.
Bundan başka, memleketimizin birçok yerlerinde
bulunan "manganez" yıldan yıla çok değişik üretim
miktarı göstermiştir (çoğunca 30bin ton).
Bu arada "tuz elde
edilmesi de memleketimizde önemli yer tutar. Tuz,
ençok denizden elde edilir. İzmir' in Çamaltı
Tuzlası bütün üretimin % 55 ini verir. Ayrıca İç
Anadolu'da Tuz Gölünden elde edilir (% 30'u). Bazı
tuzlu su kaynaklarında da küçük ölçüde tuz
çıkarılır: Tuzluca, Kağızman, Gülşehir, Oltu gibi.
Kaya tuzu yataklarından da yararlanılır. Son
yıllarda elde edien tuz miktarı yarım milyon ton
civarında değişmiştir.
1970 - 1976 arasındaki dönemde Türkiye'nin tuz
üretimi 5 milyon tona yaklaşmış, 1976 üretimi bunu
da geçmiştir. Tuz üretiminin çoğu deniz ve göl
tuzlalarından sağlandığından, zaman zaman iklim
özelliğinin etkisi altında kalmıştır. 1977 de ilk
defa Mısır' dan tuz ithal edilmiştir. Fabrikaların
çoğalmasıyla tuz tüketimi artmıştır. Günümüzde İzmir Çamaltı tuzlası (21 Km2; yıllık üretim 400.000
ton), Tuzgölü tuzlaları ve değişik kapasiteli
kayatuzu alanları (6 tuzla) olmak üzere 45 tuzla
vardır. Çamaltı tuzlasının modernize edilmesi için
çalışılmıştır. Tekel, 1976 da bir kısım tuzlaların
modernize edilmeleri için 165 – 450 milyon lira
harcamaya girişmiştir. Bu arada Kaldırım rafine tuz
tesisinin yapımına girişilmiş, Tuz1uca'da kurulması
planlanan kaya tuzundan rafine tuz üretecek
kuruluşun projesi yapılmıştır.
Volfram (wolfram) maden tesisleri 1977 de Uludağ'da
(2400 ın) hizmete açılmıştır. Yaklaşık 650 milyon
liraya malolan bu kuruluşta yılda 3000 ton konsantre
üretilmektedir. Gelişmiş sanayi ülkelerinden çok
miktarda istenen ve çelik ile bazı kimya sanayiinde
kullanılan volframdan yılda 300 milyon lira döviz
sağlanacağı hesaplanmıştır.
Madenler ve Enerji Kaynaklarının Türkiye Ekonomisindeki Yeri
Türkiye’nin her bölgesinde çeşitli madenler bulunmaktadır. Ancak
tüm madenlerimiz yeterince işletilmemektedir. Madenlerimizin bir
bölümü çok eskiden beri bilinmekte, hatta yabancı şirketler
tarafından işletilmekteydi. Ancak madenlerimiz hakkında yeterli
bilgi yoktu. Cumhuriyet döneminde madenlerin teknik ve bilimsel
yöntemlerle araştırılması için Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü
kurulmuştur. Çıkarılan madenlerimiz hem iç piyasada
değerlendirilmekte hem de yurtdışına satılmaktadır.