| 
					  | 
							
							 
					
					 
 
							
							Türkiye'nin 
							DağlarI
							
							
							Türkiye'nin kimi yerinde yüksek dağlar halinde, kimi 
							yerinde orta derecedeki dağlar biçiminde görülen 
							kıvrım dağları, ana çizgileriyle, Karadeniz boyunca 
							Kuzey Anadolu'yu, Akdeniz boyunca Güney Anadolu'yu 
							çevirir, Doğu Anadolu'nun türlü kesimlerinde de 
							bunların birer devamı halinde sıra sıra uzanırlar www.ekodialog.com 
							
							
							Anadolunun kuzey dağlan Türkiye'nin bütün kuzey 
							bölgesi boyunca sürekli sıradağlar olarak göz önüne 
							alınabilirse de, dağ görünüşü bakımından, dağ 
							özelliği Sakarya nehrinin aşağı kesiminden itibaren
							batıda kaybolur. Daha batıda Yıldız (lstranca) 
							dağlan, orta yükseklikteki dağlar olarak (700 - 1000 
							m.) Uzanır. Kuzey Anadolu dağlarının doğu bölümü ise 
							üç - dört bin m. yüksekliğinde sarp dağlar olarak 
							görülür. Bunların en yükseği olan Doğu Karadeniz 
							dağları ve Giresun dağlan, Türkiye'nin Karadeniz 
							Bölgesinin doğu bölümünde Çoruh ırmağı ağzından 
							Melet çayı vadisine kadar 400 km. boyda ve 50 - 60 
							km. enindeki dağ sırası boyunca yüksekliği 3500 m. 
							yi aşan daha birçok doruklar vardır. Eteklerinden 
							doruklana doğru çok yerde dik yamaçlar uzanır. Bu 
							dağların yüksek yerlerinde yazın da eriyip bitmeyen 
							kalıcı karlar ve buzulları buzul devrinden kalma 
							küçük küçük birçok göller uzanır. Burada bu 
							vadilerin tabanı bile 1200 - 1500 m. 
							yüksekliğindedir. Bu vadilerin güney ve 
							güneydoğusunda sıra sıra Mescit dağlan, Kop, 
							Otlukbeli, Gümüşhane, Dumlu, Kargapazan, Yalnızçam, 
							Allahüekber dağlan (3000 m. ve daha yüksek) 
							uzanırlar.  
							
							
							         Doğu Karadeniz dağlarında geçit yerleri hem 
							az, hem de çok yüksektir. Rize - of arasındaki kıyı
							bölümünü İspir ve Erzurum'a bağlayan Dağbaşı 
							Beli 2750 m. dir. Buradan stabilize bir yol geçer. 
							Daha batıda Of-Sürmene kıyı boyunu Bayburt'a 
							bağlayan yolun geçtiği Dağ geçidi 2650 m. 
							yüksekliktedir. Bunun batısında yüksekliği 2036 m. 
							olan Zigana geçidi vardır ki, buradan ünlü transit 
							yolu Trabzon - Erzurum asfalt yolu geçer.   
							
							
							Karadeniz boyu kıvrım dağlarının bir bölümü olan 
							Doğu Karadeniz dağları, kıvrım-kırıklı ve volkanik 
							oluşmalara yer vermiş bir yapı gösterir. Burada 
							Üçüncü Zamanın ilk yansında volkanik püskürmeler 
							olmuş, bu devrin sonunda yükselmeler meydana gelmiş, 
							bölgedeki yüksek dağ özelliği bu sıralarda 
							belirmiştir.  www.ekodialog.com 
							
							Bu 
							yüksek, geçilmesi güç, çok yerinde sarp ve keskin 
							doruklu sıradağların batısında, Karadeniz 
							Bölgesinin orta bölümünde, Samsun 'un sıra 
							dağlarının batısında, Karadeniz Bölgesinin orta 
							bölümünde, Samsun 'un gerisindeki geniş bölgede daha 
							alçak (1000 - 1500 m.) ve üzerleri çok yerde yassı 
							olan dağlar yer tutmuştur. Burada kıvrım kırıklı dağ 
							sıraları daha parçalı olup, kıyı boyunu gerideki 
							Kelkit ve Yeşilırmak vadileriyle buralardaki 
							ovalara çok daha elverişli geçitler bağlar. 
							Bunlardan kıyı bölgesi dağları olan Canik dağları 
							takriben Ordu ile Kızılırmağın aşağı kesimi arasında 
							uzanır. Yüksekliği 1500 m. kadar olan orta 
							yükseklikte, üstleri dalgalı dağlardır. Güneyde 
							Kelkit vadisi uzanır. Canik dağlarının çok yeri 
							kıvrımlı kırıklı Kretase tabakalarıyla yine bu devre 
							ait volkanik arazi ve Eosen tabakalarından 
							oluşmuştur. Bu dağlardan içerilere doğru birçok 
							yollar uzanır: Ordu - Suşehri, Ünye - Tokat, Samsun 
							Amasya yollan gibi. Bu dağların güneyinde küçük dağ 
							sıraları bulunur, bu arada Deveci dağlan, Çamlıbel 
							dağları nisbeten devamlı ve yüksekçe dağlar olarak 
							görülür.  
							
							
							Karadeniz Bölgemizin batı bölümündeki dağlar, Orta 
							bölümündekinden daha yüksek, daha devamlı arızalı 
							dağlardır. Burada yüksekliği 2000 - 2500 m. yi 
							bulan dağlar az değildir. Deniz kıyısına paralel ve 
							iç bölgeye sıra sıra uzanan bu dağlar, Kızılırmağın 
							kolları olan Gökırmak ve Devrez çayı vadileri 
							boyundan içerilere doğru başlıca üç dağ sırası 
							görülür: Küre dağları, güneyde Ilgaz - 
							Bolu dağları daha güneyde de Köroğlu dağlan. 
							Birçok yerkabuğu hareketlerine uğramış ve yerinden 
							oynamış bir yapı gösteren Küre dağlarının batıdaki 
							devamı Zonguldak’a uzanır ki, burası Türkiye'nin 
							maden kömürü bölgesidir. Burada Karbon ve onun 
							üstünde de Kretase (İkinci Zamanın son devri) 
							arazisi geniş yerler kaplar. Ilgaz dağlan yer yer 
							billurlu taşlardan ve tabakalardan oluşmuş bir yapı 
							gösterir. Bundan sonra çok yeri volkanik arazi 
							olarak görülen ve geniş anlamıyla Körüğlu dağları 
							adı verilmiş bulunan dağlık bölgeye girilir. Buranın 
							en yüksek yeri olan Köroğlu tepesi 2378 m. dir. 
							Buradaki kalın volkanik örtü altında yer yer 
							kırılmış arazi vardır. Daha güneydeki kıvrımlı 
							yapılı Sündiken – sıra dağları ile İç 
							Anadolu'ya geçiş başlar.  
							
							
							Anadolu'nun güneyinde boydan boya uzanan ve bütününe
							Toroslar adı verilen sıradağlar da Alp dağ 
							oluşumu sisteminin güney kanadına ait vasıfları 
							gösterirler. Ancak, Toros kıvrımları bir sıradan 
							ibaret değildirler. Bu pek uzun dağ sıraları 
							kuşağının iç yayları ve dış yayları vardır. 
							Türkiye’nin Güneydoğu Bölümündeki Hakkari 
							dağlarından itibaren, Siirt, Ergani, Maraş 
							kuzeyinde uzanan, sonra güneybatıya dönerek 
							Amanos Dağları ile devam eden sıradağlar dizisi, 
							Torosların dış yayıdır. Türkiye'nin Güneydoğu 
							Anadolu Bölgesini 'kucaklayan bu büyük yayın içinde 
							de, bu sıradağlara bağlı birkaç dağ sırası daha 
							uzanır. Batıda Gaziantep çevresindeki ve Antakya 
							güneyindeki dağların da bu sıralara bağlı bulunduğu 
							kabul edilir. Öte yandan, bu dış yay, Kıbrıs 
							adasında da devam eder  
							
							Bu 
							büyük dış yay üzerinde, Hakkari bölgesinde, 
							Türkiye'nin .en yüksek dağları bulunur. Burada, 
							Şemdinli ve Şırnak arasında sıra sıra uzanan ve 
							yükseklikleri 3000 - 4000 m. bulunan, birçok yerinde 
							geçit vermeyen, sarp ve keskin doruklu yüksek dağlar 
							uzanır. Doğudan itibaren Karadağ Sat Dağı, Cilo 
							Dağı (şimdiki adı Buzul dağı), Hakkari 
							kuzeyindeki Karadağ, Sümbül Dağı, Samur Dağı, 
							Altın Dağı, -Ser dolusu dağı, Tanintanin 
							Dağları ve daha birçok adlarla anılan yüksek dağlar, 
							paralel diziler halinde sıralanmıştır. Bu dağlar, 
							Şirnak kasabasının 20 km. kadar doğusundan geçen 
							Hezil suyu boyuna kadar uzanır. Bunlar, 
							yaklaşık olarak kuzey - güney doğrultusunda 
							birkaç ırmak ve kolları ile derin yarılmışlardır. 
							Doğu ucunda Karadağ ile Sat dağı arasındaki Şemdinli 
							vadisi, Sat dağları ile Cilo dağı arasında İnci çayı 
							vadisi, daha batıda Büyük Zap nehri vadisi. daha 
							batıda da Habur çayının yukarı kesimi gibi Hakkari 
							dağlık bölgesinde ova ve plato halindeki yukarı 
							kesimi gibi. Hakkari dağlık bölgesinde ova 've plato 
							halindeki düzlükler yoktur. Yalnız Sat ve Cilo 
							dağlarının hemen kuzeydoğusunda Yüksekova adı ile 
							anılan ve yüksekliği 2000 m. yi bulan, ortasından 
							Nehil çayının geçtiği büyük bir ova vardır. Bu 
							devamlı dağlık ve geçitlerin az olduğu dağ 
							sıralarını geçen ve her mevsimde gidiş gelişe açık 
							olan yollar pek azdır. Bunlar da dar ve sarp 
							yollardır. Başlıcaları Yüksekova - Şemdinli yolu, 
							Hakkari - Çukurca yolu, Siirt - Şırnak - Cizre
							- Silopi yoludur.  www.ekodialog.com 
							
							Hakkari Bölgesinin bu yüksek dağları 
							yıl boyunca eriyip bitmeyen kalıcı karların, birçok 
							buzulların, eski buzul göllerinin bulunduğu, yukarı 
							kesimlerinde yüksek dağ çayırlarına yer veren, 
							mevsiminde çağlayanlarla dolu ve güzel manzaralı 
							yerlerdir. Bazı bakımlardan çok yerleri Avrupa'daki 
							Alp dağları özelliğindedir. Bu dağların en yükseği 
							olan Cilo dağı, 4170 m. yüksekliğindeki Reşko doruğu 
							ile Türkiye'nin en yüksek dağlarından biridir. Bu 
							dağ sırasının Büyük Zap ırmağı ile İnci çayı 
							arasında boyu 45 km., genişliği 15 km. dir. Çok 
							yeri sivri, sarp, dişli doruklarla dolu, yer yer 
							kalın kar ve buz örtüleriyle kaplıdır. Üzerinde 
							birkaç küçük göl, 3000 m. den yüksek yerlerinde 10 
							kadar buzul vardır. Bu buzullardan bazıları 1 - 2 
							km. boyunda, 300 - 800 m. enindedir. Buz örtüsünün 
							kalınlığı 20 m. yi geçer, hatta kimi yerde 40 - 60 
							m. yi bulur. Kat " kat olan bu buz örtülerinin rengi 
							çok yerinde açık mavi ile yeşilimsi mavidir. 
							Buzullar boyunda derin çatlaklar ve yarıklar vardır. 
							Buzul devrinde buralarda daha uzun buzulların 
							bulunmuş olduğu anlaşılmıştır.  
							
							
							Hakkari - Vangölü güneyinin bu sarp, yüksek ve az 
							geçitli geniş dağlık bölgesinin batısında 
							yükseklikleri daha az (1500 - 2500 m.), daha fazla 
							geçit veren dağ sıralan uzanır. Bunların başlıcaları, 
							doğudan batıya Muş Güneyi dağları, Akçakara dağı, 
							Yumrutaş dağı, Akdağ, Maden dağları, Gördük dağı,
							Malatya Güneyi dağları, Engizek dağı, Maraş' 
							ın Ahır dağı ve Amanos dağlarıdır. Bu dağ 
							sıralarının hepsine birden "Güneydoğu Toroslu"
							denildiği de olur. Bu dağların geçitlerini 
							geçerek, içbölgeleri güneye bağlayan önemli ve işlek 
							yollar vardır ki, başlıcaları Bitlis - Siirt - 
							Diyarbakır yolu, Bingöl - Diyarbakır yolu, Eıazığ - 
							Diyarbakır yolu, Malatya - K. Maraş - Gaziantep 
							yolu, İskenderun - Antakya yoludur. Güneydoğu 
							Anadolu bölgesini kuzeyden çeviren bu dağlar 
							yayının içinde, asıl sıradağlara paralel birkaç dağ 
							sırası daha uzanır ki, yükseklikleri çok olmayan bu 
							dağların bir kısmı (Raman dağı gibi) Türkiye'nin 
							petrol bölgesidir.  
							
							Bu 
							dağlardan, mesela Amanos dağları Torosların bu dış 
							yayının en uzun sıradağıdır. Bu sıradağ, K. Maraş 
							yakınındaki Ahır dağından İskenderun körfezinin 
							doğu kıyısındaki Hınzır burnuna kadar 175 km. 
							uzunluğunda ve 20-30 km. enindedir. Amanos dağları 
							ortalama 1500 2000 m. yükseklikte, sürekli ve 
							çoğunca dik yamaçlı bir dağ sırası ise de, yer yer 
							boyun ve geçit yerleri de vardır (Beylan geçidi 
							gibi). Dağın üzerindeki dalgalı düzlükler, dar ve 
							derin vadilerle kesilmişlerdir. Üçüncü Zamanın Toros 
							kıvrım sisteminin güneye doğru bir uzantısı olan 
							Amanos dağları, doğuşu sırasında ve daha sonraları 
							aşınmalara uğramış,  
							
							Üçüncü Zamanın ikinci yarısı olan Neojen devri 
							sonunda yükselmiş bulunan kıvrımlıkırıklı 
							dağlardandır. www.ekodialog.com 
							
							
							Toroslar adı verilen kıvrımlı dağların iç yaylarına 
							gelince Bunların başlıcaları çukurovanın 
							kuzeyindedir. Orta Toroslar adı ile anılan bu 
							dağlar, Taşeli yaylası ile Uzunyayla arasında dağ 
							sıralan halinde uzanır, birçok yerlerinde 3000 m. 
							yüksekliği bulür ve geçerler. Bunlardan Bolkar 
							dağı 3585 m. yi, Aladağ 3734 m. yi bulur 
							ve Türkiye'nin en yüksek dağları arasında yer 
							tutarlar. Bu iki dağda yazın da eriyip bit meyen 
							kalıcı karlar. yer yer buz örtüleri, buzyalağı 
							denilen buz çanakları, buzul devrinden kalma 
							şekiller vardır. Aladağlardan sonra daha az yüksek 
							olan Tahtalı dağı ve Binboğa dağları 
							uzanır. Doğu yönünde bu dağlar Zamantı ile Göksu ve 
							Ceyhan arasında yer almışlardır. Bu dağlara 60 yıl 
							öncesine kadar Anti Toroslar" denirdi. Bu ad kesin 
							sınırları gösteremeyecek şekilde kullanılmıştır ki, 
							bugün bu ad kullanılmamaktadır. Uzunyayla 
							çevresinden itibaren bu dağlar yer yer 
							yüksekliklerini çok kay betmişlerse de, doğuya 
							dönerek Munzur ve Şeytan dağlarında yine 
							yüksek dağ özelliği kazanmışlardır. Bunların 
							doğusunda kalın lav örtülen altında Toros kıvrım 
							sistemi yapılarını bulmak güç olmuş ise de, 
							Torosların jeolojik bakımdan devamlarını Bingöl 
							dağlık bölgesinde ve güneyinde, daha doğuda Van 
							gölünün kuzeyinde bulmak mümkün olmuştur. Böylece 
							orta Torosların doğusuna düşen ve Doğu Anadolu'nun 
							orta bölümünde uzanan bu dağ sıralarına "Doğu 
							Toroslar' veya "İç Doğu Toroslar" 
							denilmektedir. Orta Toros dağ sıralarından geçen 
							başlıca yol, Gülek Boğazından geçer. Bu boğaz Bolkar 
							dağlarının güneydoğusunda, bugün Konya - Adana 
							asfaltının geçtiği uzun, dar ve derin bir geçit 
							yeridir. Eski "çağlarda bumya "Kilikya Kapısı" adı 
							verilmişti. Yerine göre genişliği 20 - 30 m. ve dik 
							yamaçları olan Gülek Boğazı, pozantının 
							güneybatısından Çamalan (Gülek) Bucak merkezi 
							güneyine kadar 30 km uzunluktadır. Asıl dar boğaz 
							bölümü, Gülek gediği adı verilen yerde başlar, 
							Çamalan köyü güneyine kadar uzanır. Boğazın denizden 
							yüksekliği 1050 - 115O m. dir. İç Anadolu'yu 
							Çukurova ve ötelerine bağlayan bu geçit, tarih 
							boyunca başlıca akınlara sahne olmuştur.  
							Bir başka önemli ve 
							işlek geçit yeri Çakıt Boğazıdır. Burası Gülek 
							Boğazının 15 km. kadar doğusundadır. Bu boğazl,Seyhan 
							nehrinin kollarından olan ve şimdi Seyhan Baraj 
							gölüne dökülen Çakıt Suyu açmıştır. Çakıt Boğazı, 
							Çiftehan ve Hacıkın demiryolu istasyonları arasında 
							uzanır. Boğaz dik yamaçlı, eğimli, derin bir vadi 
							özelliğindedir. İç Anadolu'yu Çukurova'ya 
							birleştiren yollar bu geçinen geçer. Daha doğuda 
							Göksun ve Saimbeyli dağlık yerleri Çukurova 'ya dar 
							ve yüksek geçitlerden dolaşan dönemeçli yollarla 
							bağlanmıştır.  
							
							
							Toros dağları yaylarının batıdaki devamına gelince: 
							Bunlar, Antalya körfezinin iki yanında uzanan ve 
							Göller Bölgesinde birbirlerine yaklaşan dağ 
							sıralarıdır. Bu iki yakadaki yüksek kıvrım 
							dağlarının hepsine birden "Batı Toroslar" adı 
							verilmiştir. Her iki yanda, yani batıdaki Teke 
							bölgesinde ve Doğudaki İçel bölgesinde devam eden 
							kıvrımlı - kırıklı yapıdaki dağlardır. Yükseklikleri 
							çok yerde 2000 - 2500 m., bazı bölümlerinde 3000 m. 
							ye kadardır. Körfezin batı yakasında Yanartaş dağı,
							Bey dağları (3086 m.), Elma1ı dağları, Boncuk 
							dağı birbirine hemen hemen paralel olarak sıralanır, 
							daha kuzeyde Katrancık dağı, Eğridir gölü güneyine 
							uzanır. Bu dağ sıralarının aralarında geniş ovalar 
							ve derin vadiler yer tutmuştur ki, iç bölgeyi 
							kıyıya bağlayan yollar buralardan geçer. Bunlardan 
							Antalya bölgesinin ünlü Bey dağları güneybatı - 
							kuzeydoğu uzanan kıvrım dağlarıdır. En yüksek yeri 
							Akdağ doruğunda 3086 m. dir. Sıradağın uzunluğu 50 
							km, eni 10 km. dir. Bu dağlarda kıvrılmış olarak 
							ikinci ve üçüncü zaman tabakaları yer tutar. Bolca 
							yağış alan bu kalkerli dağların üst bölümlerinde pek 
							çok sayıda irili ufaklı çanaklar vardır. Bunların 
							bir kısmının içi zaman zaman sularla dolarak çok 
							sayıda geçici göller belirir. Buzul devrinde 
							dağlarda buz örtülen de bulunmuştur. Karlı dorukları 
							yaz boyunca uzaklardan görülür.  
							
							
							Körfezin doğu yakasında birbirine paralel 
							denilebilecek şekilde, Göller Bölgesine doğru birçok 
							dağlar uzanır: Akçalı, Geyik, Dede göl Kuyucak, 
							Erenler dağları gibi. Bunlardan Geyik dağları 
							2300 - 2600 m.), Göksu’nun iki ana kolu arasından 
							Beyşehir gölüne kadar uzanan yüksek dağlar 
							topluluğunun adı olmuştur. Burada birbiri yanında 20 
							den çok dağ vardır. Bu dağlar çok yerlerinde geçit 
							vermezler. Sayıları zaten az olan boyun yerlerinin 
							denizden yüksekliği 1700 m. yi bulur. Buradaki 
							Beyşehir kasabasını, Akseki üzerinden denize 
							bağlayan çok dönemeçli bir yoldan başka yol yoktur 
							denilebilir. Bu dağlık bölgede kireç taşlarının 
							(kalkerlerin) çok yer tutmasına ve bu dağların yeter 
							derecede yağış almalarına bağlı olarak, burada pek 
							çok ve çeşitli karstik şekiller yani düdenler, 
							obmklar, mağara1ar, yeraltı dereleri, su yutan 
							delikler, gür kaynaklar gelişmiştir. Burada dağların 
							üstü çok yerde dalgalı düzlükler ve tepelikler 
							görünüşündedir. Fakat hemen her yerinde dik ve sarp 
							yamaçlar da çoktur. www.ekodialog.com 
							
							Batı Torosların kuzey taraflarında Sultan dağları 
							(1500 - 2000m.), 100 km. boyunda ve 15 km. eninde 
							bir dağ sırasıdır. Birçok yerlerinde billuri 
							şistelerden kıvrımlı bir yapı gösterir. Üstü 
							dalgalı, tepelik bir görünüştedir. Sultan dağlarına 
							batıda Karakuş dağlan, parçalı dağ sıralan halinde 
							yaklaşır ve takriben Eğridir gölünün kuzeyinde bu 
							dağlar birbirlerine yanaşırlar.  
							
							Bu 
							bölgenin kuzeyinde "İç Batı Anadolu Eşiği" 
							adı ile anılan ve bir yandan İç Anadolu Bölgesinin 
							bu yanını çevirirken, bir yandan da kollar halinde 
							dağların Ege ve Marmara denizleri kıyılanna doğru 
							açılarak uzandığı bir bölge olan dağlık arazi yer 
							tutmuştur. Yaklaşık olarak, içine Afyon Kütahya - 
							Uşak bölgesi bunlar arasındaki yerleri almış bulunan 
							ve basık fakat geniş bir yayılış gösteren bu eşik 
							arazi, 1200 - 1500 m. yükseklikte olup yer yer 
							yüksekliği 2000 - 2300 m. yi bu,lan dağlar da 
							yükselir. Bunlardan başlıcaları Murat dağı, Emir 
							dağıdır. Bu dağlık - eşik bölgede dağların esas 
							yapısında kıvrımlı kırıkların ve bu arada billuri 
							şistler alanlarının türlü derecelerden payı 
							vardır.  
							
							
							Buradan Marmara ve Ege Bölgelerine doğru dağlar 
							uzanır Başlıcaları Türkmen dağları, Uludağ 
							(2543 m.), batıya doğru Simav dağları, Alaçam 
							dağları, Kaz dağı, Kozak dağı, Yunt dağı, Boz 
							dağlar, Aydın dağlan, Menteşe dağlan ve Honaz dağıdır. 
							Ancak bu dağların yapılan farklıdır. Bu dağların 
							çoğu pek eski billuri şistlerden ol_muş, yeni 
							kmlmalara genİş ölçüde uğramış ve çöken yerler 
							arasında yükselerek dağ biçimi kazanmış eski 
							kütleler alanlandır. Bunlardan Ege Bölgesinin 
							dağlan, burada bulunmuş olan Saruhan - Menteşe 
							masifinin, Çöken yerler ise bu bölgedeki çöküntü 
							yerlerinde meydana gelmişlerdir. Çöken yerler ise bu 
							bölgedeki çöküntü ovalarının ana çizgilerini veren 
							çöküntü hendekleri olarak belirmişlerdir.  
							
							İç 
							Batı Anadolu eşiğinin doğusunda pek geniş yerler 
							tutan İç Anadolu' da ise, daha çok, 800 - ı 000 m. 
							yükseklikte düzlükler, tek tek yükselen volkan 
							dağlan ve tepelikler yer tutmuştur. Bunlardan volkan 
							dağlarından ve şekillerinden ayrıca söz 
							edilecektir.  
							
							 Kısaca belirtilirse görülür ki, Anadolu'nun kuzey ve 
							güney bölgelerinde batı - doğu doğrultulu, birbirine 
							paralel yüksek dağ sıralan uzanır. Bu yüksek dağ 
							sıralan. sıkışmış bir halde Doğu Anadolu'da 
							uzandıkları gibi. Batı Anadolu'nun iç bölümünde de 
							bir dağlık eşik biçiminde yer tutmuş olarak ve Ege 
							ve Marmara 'ya doğru açılarak uzanan dağlar 
							bulunmaktadır. Bütün bunların arasında her çeşit 
							düzlüklerin yaygın olduğu ve tek tek yüksek Volkan 
							dağlannın sıralandığı İç Anadolu 'yu ve Güneydoğuda 
							düzlük1erin hakim olduğu ve Karacadağ volkanının 
							yükseldiği Güneydoğu Anadolu'yu, bir tekne biçimi 
							gösteren Trakya'yı belirtmek gerekir. Türkiye'de 
							hemen hemen dağlar kadar yaygın ve önemli yer tutan
							ova, plato ve teralarından Akdeniz'e 
							yeraltındaki oyuklardan ve galerilerden kaçan tatlı 
							sulardır. Silifke, Antalya çevresi ve Finike'den 
							Akdeniz'e önemli miktarda tatlı suyun karıştığı 
							bilinmektedir. Çok gelir getirebilecek satış 
							değerleri olan turfanda sebze ve meyvelerin iyi 
							yetişebileceği böyle bir bölgede, sulamada önemi 
							iyice bilinen tatlı suyun, faydalanılmadan deniz 
							suyuna durmadan karışması da önlenmesi gereken bir 
							olaydır.www.ekodialog.com 
							
							Memleketimizin her çeşit ekonomi ve yerleşme durumuna 
							(tarım, endüstri, şehir ve köy yerleşmeleri, enerji 
							temini...) geniş ölçüde etki yapan yeraltı suyu 
							faaliyetleri, istikşaf ve planlama çalışmaları 
							olarak iki safhada yürütülmektedir. Havza, ova ve 
							tek tek sahalarda yapılan hidrojeoloji 
							araştırmaları, jeofizik etütler, sondajlar ve 
							yeraltı sularının rezerv raporlarının hazırlanması 
							bu çalışmalar arasındadır. Hidroeolojik araştırmalar 
							yoluyla bir sahanın tabakaları ve bunlar içindeki su 
							durumu incelenmektedir. Jeofizik etütlerle yeraltı 
							su durumunda belirsiz kalmış durumlar kesin olarak 
							ortaya konulmaktadır. Bütün bu etütlerle de verimli 
							sondajlar yapılması sağlanmaya çalışılmaktadır. 
							Araştırma sondajları ile su veren tabakaların, 
							kayaların cinsi, derinlik ve kalınlıkları, 
							buralardaki su miktarı ve su kalitesi öğrenilmeye 
							uğraşılmaktadır. Bütün bunların sonucu olarak da bir 
							sahanın "yeraltı suyu rezerv raporu" 
							düzenlenmektedir. Böyle bir raporda istikşaf 
							çalışmalarının yardımı ile bir yerdeki yeraltı 
							suyunun durumu ve bu suyun hangi seviyelerde ve 
							yaklaşık olarak ne miktarda olduğu 
							belirtilmektedir. Planlama dönemindeki çalışmalarda 
							ise, bir sahadaki yeraltı suyu durumu bütün 
							özellikleri ile tesbit edilmekte, hidorjeolojik, 
							jeofızik ve sondaj ekipleri birlikte 
							çalışmaktadırlar. Bütün bu çalışmalar sonunda 
							yeraltı suyu rezervlerinin bulunduğu alanlarda, bu 
							rezervden faydalanarak gelişme imkanları 
							belirtilmektedir. Başlangıçtan bugüne kadar 
							Türkiye'de yaklaşık olarak, 530 bin km2 lik sahanın 
							hidojeolojik etüdü yapılmıştır. Planlama 
							dönemindeki çalışmalar ise, takriben 20.000 km2 lik 
							yerleri içinde toplamıştır. Bütün bu çalışmaları 
							belirtecek şekilde, Türkiye'nin küçük ölçekli bir 
							"yeraltı suyu araştırma faaliyetleri haritası" DSİ 
							tarafından yayınlanmıştır. Bu küçük haritada etüt 
							yapılan yerlere bu sahalardaki yeraltı suyu 
							rezervleri gösterilmiştir. Sözgelişi, Kırkşehir 
							ovası rezervi 3x106 m2 olarak 
							ifade edilmiş, yıllara göre planlanmış hidrojeolojik 
							araştırma sahaları belirtilmiştir. 
							
							
  
							
							   | 
						
						    
						  
						  
						  
						  
						  
						  
						  
						  
						   |