OSMANLI DEVLETİNİN EKONOMİK VE SOSYAL SORUNLARI
16.yüzyılın İkinci yarısından itibaren Osmanlı
Devleti'nin gerek yönetim gerekse sosyo-ekonomik
bakımından karşılaştığı iç ve dış şartlar, devletin
bazı sorunları çözme si gerektiğini ortaya
çıkarmıştı. Başka bir deyişle, Osmanlı Devleti'nin
karşılaştığı bu bunalımlar, dönemin düşünürlerini ve
devlet yöneticilerini Çözümler aramağa yöneltmişti.
Bu arada bazı devlet ve fikir adamları padişahlara
ve sorumluluk taşıyan devlet görevlilerine risaleler
ve layihalar sunmaya başlamışlardı (Yücel,
1988;51).
Kanuni Sultan Süleyman zamanında, iktisadi duruma
paralel olarak Osmanlı Devleti'nin maliyesi de hayli
sağlamdı. Kanuni'den sonra, devletin siyaset de
olduğu gibi, ekonomik olarak da zayıf düştüğü
görülür. . Nihayet 18. yüzyılın talihsiz savaşları
(Ruslar, Fransızlar ve İngilizlerle yapılan
savaşlar) ile Osmanlı Devleti'nin mali vaziyeti o
kadar sarsılmıştı ki, III. Selim zamanında dış
ülkelerden istikraz akti ile devlet maliyesini
düzeltme çareleri aranmasına rağmen yapılan bu
teşebbüslerden müspet bir netice alınamamıştı. III.
Selim' in tahta geçtiği sıralarda, Osmanlı toplumu,
kendi ihtiyacını memleketinden tamamı ile temin
edemeyecek bir hale gelmişti. lll. Mustafa
zamanından beri bazı harbiye levazımatı için bile
dış ülkelere müracaat ihtiyacı duyuluyordu.
Avrupa'da ekonomik ala_da meydana gelen gelişmelere
Osmanlı Devleti ayak uyduramamıştı. II. Mustafa
devrinde başlayan bazı sınai teşebbüslerde, iyi
idare edilemediklerinden ilerleme kaydedilememişti.
Ekonomik alanda Avrupa ile rekabet edememek,
maliyece de tabii ki uygulanamamış ve bu zaaf dış
ülkelerle yapılan savaşları ve iç karışıklıkları
büsbütün arttırmıştı
Osmanlı Devletinin dağılma devri bilindiği gibi 19.
asırda başlamıştır. Bu dağılmanın aşağıda özet
olarak belirtilen birçok nedenleri vardır. Örneğin;
1- Batıda Refom ve Rönesans denilen fikri hareketler
meydana gelip yayıldığı zaman, Osmanlı toplumu bu
harekete iştirak edememişti,
2- Batılı ülkeler geniş denizlere seferler tertip
edip, sömürgeler elde ederek servet ve güçlerini
arttırdıkları 16. asırda, Osmanlı Devleti'nin
sömürgeci bir devlet olmaması nedeniyle böyle bir
politika takip etmemişti,
3- Devletin çok geniş sahaya yayılış olması, merkezi
yönetimin tüm ülkede kontrolü tamamıyla
sağlayamaması, 'zaman ki savunma araç ve gereçleri
nedeniyle imkansız hale gelmesinden, iyi ve muntazam
bir idarenin yeterli düzeyde kurulamaması,
4- O zamanki usullerle ülke içinden toplanan
gelirlerin yeterli olmaması nedeniyle, savaş ve
istilaların bir gelir kaynağı sayılarak, sonu
gelmeyen savaşlara girişilmesi,
5- Bu süregelen savaşlar devlet bünyesini zaafa
uğratmış, barış dönemlerinde yönetimin ve düzenin
bozulmasında önemli bir rol oynamıştır.
6- 17. asır ortalarından sonra, savaşlar gelir
kaynağı olmaktan çok büyük masraflara neden olması,
7 - 17. ve 18. asırlarda başarısız savaşlar ile,
devletin önemli gelir temin eden ve ahalisinin
ekserisi hristiyan olan eyaletlerden bir kısmının,
elden çıkması ve devletin kudret, nufuz ve
otoritesinin zayıflaması,
8- Kanuni Sultan Süleyman döneminde ticari amaçlarla
getirilen ve 1. ,Mahmut döneminde bir tür sömürüye
dönüşen kapitü1asyonlann Osmanlı dış ticaretini
olumsuz yönden etkilemesi ,
9- Savaşların mağlubiyetle sonuçlanması, ekonomik
sıkıntının Osmanlı toplumunda meydana getirdiği
hoşnutsuzluk ve devlet yönetiminde gittikçe anan
suistimallerin neticesi, yöneticilerle halk arasında
ortaya çıkan güvensizlik duygusu, 10- 19. asırda
üretime uygulanan buhar gücünün etkisiyle Batıda
servet ve sermaye birikimi sonucu büyük sanayi
kuruluşlarının doğması ve bunlara karşı doğunun
küçük sermayeli ve zenaat şeklinde işleyen üretim
sisteminin rekabet edememesi,
Belirtilen bu nedenler bir devletin ekonomik ve
sosyal yönden çökmesi sonucunu doğurabilecek
nedenlerdir. Bununla beraber bütün bu problemlerle
karşılaşan Osmanlı Devleti 18. asırdan sonra dahi,
devamlı küçülmüş ve zayıflamışsa da, bir buçuk
asıra yakın varlığını sürdürebilmiştir.
Osmanlı Devletinin genel bir yapısına göz attıktan
sonra şimdi de 19. asırda Osmanlı Devleti'nin siyasi
ve ekonomik durumunu kısaca gözden geçirelim:
A-Siyasi Durum
1809 yılında Ruslarla tekrar savaşmaya başlayan
Osmanlı Devleti, yenilgilerin birbirini takip etmesi
üzerine 1812 yılında Bükreş Antlaşmasını yapmak
zorunda kalmıştı. 1814 yıllarından itibaren de Rusya
ve Batılı ülkeler tarafından din ve mezhep
ayrılıkları körüklenmek suretiyle OSMANLI Devletini
zayıflatmak ve parçalamak yönünde çalışmalar
başlatılmış Din ve mezhep ayrılıklarına yönelik bu
tahrikler milliyetçilik hareketlerinin
desteklenmesiyle de birleşince devletin her tarafı
kısa bir süre sonra kaynamaya başlamıştı. 1820'de
Yunanlıların bağımsızlık amacıyla başkaldırmaları
bastırılmışsa da, bir müddet sonra tekrar isyan
etmişlerdir. 1827 yılında yıllık vergi ödemek
suretiyle, Yunanistan'a bağımsızlık verilmesi
konusunda baskı yapılmış, ancak Osmanlı Devleti'nin
teklifleri reddetmesi üzerine müttefikler Osmanlı
Devleti ve Mısır donanmalarına saldırmışlar ve
Osmanlı donanmasını yakmışlardır. Hemen ardından
başlayan Osmanlı-Rus savaşı, kaldırılan Yeniçeri
Ocağının yerine henüz güçlü ve düzenli bir ordu
kurulamam_sı nedeniyle, Osmanlı Devleti'nin
mağlubiyeti ile sona ermiştir (Tekir, 1987; 3)
1830'da Fransızların Cezayir'i işgal etmesinin
ardından 1832'de de Mısır Valisi, M.Ali Paşa oğlu
İbrahim paşayı ordusu ile Suriye'ye saldırttı.
Bursa'ya kadar ilerleyen İbrahim Paşa kuvvetleri
Ruslardan alınan yardım sonucu durdurulabilmiştir.
Fakat Boğazı tutan Ruslar ise İngiliz ve
Fransızların baskısıyla Boğazı terketmek zorunda
kaldılar. M.Ali Paşa anık vergi ödemeyeceğini
söyleyerek bir nevi bağımsızlık ilan etti. M.Ali
Paşa İngilizlerin arabuluculuğunu kabul etmeyerek
İngilizlerin saldırısına maruz kaldı ve savaşı
kaybetti. Bu yenilgiden sonra Ali Paşa, vergilerini
ödemeyi kabul etti (Sayar, 1977; 166).
Arabistan'da, taasup yüzünden müstakil bir mezhep
haline gelen Vehhabiler Mekke ve Medine şehirlerini
kontrollerinde tutmakta ve hatta gitmeye mani
olmakta ,idiler. Eflak ve Boğdan cizye için pazarlık
yapıyor, itaat etmek istemiyordu. Suriye ve
Arabistan hükümdarlık kurmayı düşlüyordu.
Yunanistan'ın isyanı, Edirne anlaşmasının ağır
şartları ve yukarıda belirttiğimiz bütün bu olaylar
maliye idaresine son derece zarar veriyordu (Velay,
1978; 24). Osmanlı Devleti içte bu siyasi şartları
yaşarken, 1839 yılında ekonomik, mali, siyasi ve
sosyal bazı reformları gerçekleştirmek için Gülhane
Hattı Hümayun-u ile Tanzimat Fermanının ilan
edildiği görülür. Bu arada da Kırım Savaşı patlak
verir (Tekir, 1987)
Kırım Savaşı bu ıslahat tecrübelerinin, dağınık ve
tertipsizce bir şekilde yapılan bu denemelerin devam
ettiği bir sırada patlamıştır. Kırım savaşı başka
bakımdan da Türkiye tarihinde yeni bir devir
açmıştır. Osmanlı Devleti bu sırada içinde bulunduğu
inzivadan çıkmıştır. Osmanlı . Devleti iki büyük
devletin müttefiki olmuştur. Batının büyük
piyasalarıyla münasebete girmiştir (Morowitz, 1978;
17).
B- Ekonomik Durum
19.yüzyılda buharla çalışan makinaların imali ile
üretimde büyük bir patlama meydana gelmiş ve bunu
takiben elektrik ve petrolün kullanılması bu
gelişmeyi daha da hızlandırmıştır. Buhar gücünün,
elektrik ve petrolün kullanımı ile batı
ekonomilerinde büyük bir gelişme meydana gelmiştir.
Batıda ki bu gelişmelere ayak uyduramayan Osmanlı
Devleti'nin ekonomisi, batıdan sanayi -maddeleri
satın alarak .gıda maddesi satmaktan başka bir şey
yapamamıştır.
Batıda bütün bu gelişmeler meydana gelirken, Osmanlı
Devleti'nde süregelen savaşlar devletin maliyesinde
bir çok karışıklıklar meydana gelmiştir. Vergilerin
tahsilinde düzensizlik ve karışıklık, basit bütçe
gelirlerinin yetersizliği, bütün kamu hizmetlerinin
karşılanamaması, bir taraftan sıkışan ve bu yüzden
geçici acil çarelere başvuran hazinenin telaşı ve
şaşkınlığı ülkenin başına önemli dertler açmaktan
geri kalmamıştır (Velay, 1978; 24-25).
1825 yılında Yeniçerilerin imha edilmesi ve Yeniçeri
ocağının kapatılması devletin siyasi ve mali
bakımdan kalkınacağı ümidini uyandırmıştı. Ancak
birbirini takip eden isyanlar ve savaşlar bu
ümitleri boşa çıkarmıştı.
Edirne Barış Anlaşmasının şartları, Osmanlı Devleti
için çok ağırdı. Rus sarayına gönderilen bir heyet
bu şartlardan önemli bir kısmının hafifletilmesini
temin etmiştir. Bilahare, çarın müsamahası
sayesinde, harp tazminatı 1836tda tasfiye edildi (Morawitz,
1978; 13).
1839 yılında Abdülmecit'in tahta geçtiği zamanlarda
mali reform uygulamaya konulmaya çalışılmışsa da
devlet bütçesinin bulunmayışı yüzünden, hesapsız
harcamaların meydana getirdiği 1844 ve 1851
yıllarındaki mali bunalımlar, devlet gelir ve
giderleri arasındaki dengeyi altüst etmiştir.
1851-1852 yıllarındaki büyük mali bunalım
dolayısıyla hazırlanan bir lahiya da devlet
masraflarının sürekli şekilde artışına karşılık
gelirlerin tahsilinde çekilen büyük güçlükler ve
tahakkuk ettirilen vergilerin mükelleflerden tahsil
edilmemesi yüzünden her yıl biriken alacak
bakiyelerinin çoğalmasından ve, ödenemeyen borç
miktarının da yıllık varidatı aşmış bulunmasından
söz edilmektedir (Sayar, 1977; 187-188).
Öte yandan yabancı tüccarlara. ticaret ve ekonomi
alanında, kapitülasyonlarla verilen imtiyazlar,
onlara Türk tüccarlarının karşısında bir üstünlük
sağlamaktaydı.
Olaylar, kapitülasyonların dinsel, siyasal, yasal ve
ekonomik şartlarının Türk ekonomisinin zayıflamasına
köklü etkiler yaptığını göstermektedir.
Kapitülasyonların ekonomik şartlarına ve hükümlerine
göre, yabancılar serbestçe mal ithal ve ihraç
ediyor, serbest dış ve iç ticaret yapıyor, yabancı
gemiler Türk limanlarına serbestçe mal taşıyor, bir
limandan ötekine serbestçe dolaşıyor, gümrük
vergilerini kendilerine uygun, ama ülkeye a_r gelen
şartlara bağlıyordu (Nebioğlu, 1986; 29).
Kaynak: Doç.Dr.Hakan Ay
Dokuz Eylül Üniversitesi IIBF-Maliye Bölümü
|