Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

1929 ve 2008 Ekonomik Krizleri Arasındaki Benzerlikler 

Hem 1929’da hem de 2008’de bir kredi patlaması, aşırı harcama ve talep artışı söz konusudur. 2008’de de emlak piyasası oldukça ısınmış ve balon oluşmaya başlamıştır. FED her iki kriz öncesi de faizleri düşük tutarak balona izin vermiştir. 

Bir diğer ortak nokta her iki krizin de temelinde bankacılıktaki yapısal kusurların olmasıdır. 1929 krizinde önce finans sistemine güvensizlik doğmuştur. Sistemin en zayıf noktası pazarın yüzde 39,6’sını oluşturan küçük bankalardır. İngiltere, Kanada ve Fransa’da Amerika’ya göre daha büyük bankalar olduğundan böyle sıkıntılar yaşanmamıştır. 1933 sonunda iflaslar ve birleşmeler sayesinde mevcut banka sayısı yarıya inmiştir. 2008 krizine damgasını vuran ise “gölge bankacılık” tabiriyle anılan, banka olmamalarına rağmen benzer araçlar kullanabilen aracı kurumlardır. Kısa vadede borçlanıp uzun vadede kredi sağlayan bu kuruluşlarda yaşanan ilk iflaslar, güven sorunu yaratmıştır. Ardından bu kuruluşlarda toksik varlık olduğu endişesi, birçoğunu iflasa veya büyük bankalarla birleşmeye itmiştir. 

Finans kökenli başlayan her iki kriz de reel sektörde ciddi etkiler yaratmıştır. Bu etkileri açıklayan iki farklı görüş mevcuttur. Birincisi, belirsizlik hipotezidir. Buna göre finansal sektördeki dalgalanmalar, dayanıklı tüketime olan talebin ertelenmesine yol açmaktadır. 1929 ve 2008 krizinde otomotiv satışlarını düşmesi ve sektörün sıkıntıları bu şekilde açıklanmaktadır. Daha fazla rağbet gören ikinci açıklama ise artan kredi aracılık maliyetleridir. Bu maliyetler kredi arzının kısılıp yatırımların azalmasına yol açmıştır. Banka paniklerinde gözlemleme masrafları artar, risk algılaması yükselir ve kredi arzı kısılır. Bunun iki sonucu, daha maliyetli krediler ve risk algısından doğan kredi alamama olasılığının yükselmesidir. Her iki krizde de benzer durumlar görülmüştür. 

1929 ve 2008 Ekonomik Krizleri Arasındaki Farklılıklar 

Farklılıklar açısından ilk göze çarpan 2008’de 1929’a nazaran para arzını arttırma konusunda çok daha hızlı karar alınmasıdır. Krizle birlikte FED, saklama kuruluşlarının gecelik faize ve ceza oranına bağlı borçlanmasını 30 güne (Ağustos, 2007) ardından da 90 güne (Mart, 2008) çıkarmıştır. Sonrasında bu kuruluşlara likidite kaynağı olarak “Term Auction Facility” (TAF) kurumunu oluşturmuştur. Bear Stearns’ın iflası, yardımın kapsamını genişletmiş ve “Primary Dealer Credit Facility”i (PDCF) inşa edilmiştir. Bu kurum, önemli oyuncuların gecelik borçlanmaya yapmalarına olanak vermiştir. Ayrıca likidite sağlamak için “Term Securities Lending Facility”(TSLF) kurulmuştur. 2008 Eylül’ünde Lehman Brothers’ın çöküşü “Asset-Backed Commercial Paper Money Market Mutual Fund Liquidity Facility” (AMLF) oluşmasına yol açmıştır. AMLF sayesinde bankalar, para piyasası fonundan ticari kağıt alarak borçlanabilmektedir. Bunlara ek olarak Ekim 2008’de yatırımcılara likidite sağlamak için kurulan “Money Market Investor Funding Facility” (MMIFF) ve “Commercial Paper Funding Facility” (CPFF), Kasım 2008’de küçük işletmelere ipotek teminatlı menkul kıymetler aktarmak için oluşturulan “Term Asset Backed Secırities Loan Facility” (TAFL) FED’in müdahaleleri arasında yer almıştır. 

İkinci temel fark, 1929 krizindeki korumacılık politikalarıdır. Gerek işsizliği önlemek gerekse yerel ekonomiyi savunmak için 1929’da devletler böyle bir yol izlemiştir. Ancak 2008 krizinde böyle tarifeler söz konusu değildir. 

Sonuç olarak derinlikleri ve kapsamları itibariyle bu iki kriz karşılaştırılmış ve özellikleri incelenmiştir. Bu inceleme, çalışmanın konusu olan 2008 krizini açıklamada yardımcı olacaktır. 2007 yılı Ocak ayı ile 2008 Ekim’i arasında ABD ve AB kökenli yüksek riskli konut kredilerinden zararı 586 milyar dolar, bu tarih itibariyle krizin toplam hasarı ise 3.5 trilyon doların üstündedir. Birçok araştırmacı, bu bilançonun nedenlerini aydınlatmaya çalışmıştır. Bir sonraki bölümde bunlara yer verilecektir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri