1992 - 1993 Avrupa Para Krizi
O zamanki adıyla B.Almanya ya da Alman Federal
Cumhuriyeti, Doğu Alman-ya ile birleşmişti.
Bundesbank, zaten enflasyon konusunda bütün
Avrupa’nın en ‘takıntılı’ merkez bankası
sayılıyordu- Almanya 1920’lerdeki hiper enflasyonu
ve o zamanki Reichmark’ın yıkılışını hiç
unutmamıştı- bu birleşmenin gerektiği yüksek dev-let
harcamalarının yüksek enflasyona yol açmaması için
faiz oranlarıni yüksek seviyelere çıkarmıştı.
Halbuki o sırada ortak bir euro para birimi yoktu.
EMS denilen ve üye ülkelerin paralarının birbirine
göre oldukça dar bantlarda dalgalanabilmelerine
olanak veren bir para sistemi uygulanıyordu. Bu
sistem ise ülkelerdeki faiz oranlarınin de belli bir
uyum içinde olmasını öngerektiriyordu. Bu sistem
1979’da başlamıştı amaç bu dalgalanma aralığını
zaman içinde iyice daraltıp sonunda euro’ya yani tek
para birimine geçmekti. Başlangıçta elbette sorunlar
çıkmış pek çok ayarlamalar (realignments)
gerekmişti. Fakat 1987’den sonra sadece iki ufak
ayar-lama gerekmişti. Her şey yolunda gözüküyordu ve
euro’ya geçmek için bantları ye-niden daraltmanın
zamanının geldiği konuşuluyordu. Tam bu sırada
fırtına koptu.
Almanya’nın yüksek faiz oranları ve dolayısıyla
diğer ülkelerle arasındaki pozitif faiz farkının
mevcut bantların içine sığan bir döviz kuru
sistemini sürdürmeye el vermeyeceği açıktı. Öte
yandan diğer Avrupa ülkeleri işsizlik problemiyle
uğraşıyor-du ve faiz oranlarını artırmak de işlerine
gelmiyordu. Onların faiz arttırmaktaki tered-dütleri
uluslararası spekülatörlerin bu ülkelerde
devalüasyon beklentisine girmesine neden oldu. 8
Eylül’ 1992de bir devalüasyonun geleceği üzerine
yapılan ilk büyük spekülatif atak başladı. Daha üç
gün önce AB maliye bakanları İngiltere’de toplanıp
mevcut paritelerin devam ettirileceğini ilan
etmişlerdi. Hedef özenle seçilmişti: İs-kandinav
ülkelerinin para birimleri. Çünkü bu ülke para
birimleri sadece EMS para sisteminin kısıtlamalarına
tabi olmakla kalmayıp aynı zamanda Alman DM’ına
karşı da çapalanmışlardı (pegged).
Finlandiya merkez bankası belki de akıllıca bir
karar verdi ve direnmekten hemen vazgeçti. İsveç
diğer yolu seçti. Faiz oranlarını %24 artıran İsveç,
o noktada da tutunamadı.
İkinci atak Eylül 10-11 günlerinde İtalyan Lirası’nı
hedef aldı. İtalyan Lirası 13 Eylül’de DM karşısında
%7 devalüe edildi. Üçüncü ve asıl spekülatif saldırı
16-17 Eylül’de başladı. Bu kez hedef hem İngiliz
Pound’u hem de İtalyan Lirası’ydı. Bu iki ülke
direndilerse de sonraki haftalarda iki para birimi
de DM karşısında %15 civarın-da değer kaybetmekten
kurtulamadı.
Spekülatif saldırı yüzünü yeniden kurunu korumaya
çalışan İsveç’e döndü. Ko-ruma çabası faiz
oranlarının gecelik %500’e çıkmasına yol açtı.
İrlanda da aynı yolu seçti ve faizleri %300’e çıktı.
İspanya EMS içinde kalmayı sürdürdü ama Peseta’yı %5
devalüe etti.
20 Eylül’de Fransa’daki referandum’da Maastricht
Anlaşması az farkla da olsa onaylandı. Tek para
birimine geçiş takvimini de düzenleyen bu anlaşmanın
reddi krizin kötüleşmesine neden olabilirdi. Az
farkla da olsa kabul oyu spekülasyonun hızını biraz
kesti. Ancak Frank’a karşı yürütülen spekülasyon
23-28 Eylül arası da devam etti. Buna rağmen Banque
de France kısa vadeli faiz oranlarını %2,5 artırdı.
İspanya sermaye akımlarına kontroller uygulamaya
başladı.
Eylül ayının sonu gibi kriz, yani akut bunalım
bitti. İki ülke EMS sisteminin dışına çıkmış, pound
ve İtalyan Lirası dalgalanmaya bırakılmış; İspanya
ancak devalü-asyon pahasına sistemde kalabilmiş;
diğer ülkelerin çoğu paritelerini korumuş ancak çok
yüksek faiz oranlarına katlanmak zorunda kalmıştı (
Blanchard, 2000: 408).Biten aslında sadece krizin 1.
dalgasıydı. Çünkü hala Almanya’nın yüksek faiz
oranları sorunu olduğu yerde duruyordu. Kasım
1992’de 2. spekülatif dalga başladı. Bu kez başlıca
hedefleri İspanyol Pesetası, Portekiz Escudosu ve
İsveç Kronuydu. Mayıs 1993’te Peseta ve Escudo
yeniden devalüe edildi. Temmuz 1993’te 3. spekülatif
dalga başlayınca, EMS'nin kuralları değiştirildi;
tek para birimine giden takvimde bir geri adım
atıldı ve EMS’nin bantları +/- %15 seviyesine kadar
genişletildi. Bunun üzerine spekülatif atakların
sonu geldi ve bu geniş bantlı EMS Ocak 1999’da tek
para birimi euronun kullanıma girmesine kadar
yürürlükte kaldı (Blanchard, 2000: 409).
Bu krizin zararları o zaman sanıldığı gibi sadece AB
ülkeleri için olmadı. Bu operasyonlar sonucu büyük
para kazanan spekülatörler aynı yöntemleri daha
sonra Asya ülkelerinde deneyeceklerdi. Böylece
usulünce halledilememiş bir krizin daima bir başka
krize yol açacağı dersi kendini bir kez daha
öğretecekti. Yine bu yaşanan olaylar krizin bir
hastalık gibi, benzer olduğu düşünülen bünyeler
(ülkeler) arasında ne kadar hızlı yayılabildiği
konusunda da iyi bir dersti. Ancak gerek bu kriz ve
gerek ise sonraki Asya krizi bu tür yayılmaların
sadece benzer ülkeler arasında ve sadece döviz
piyasaları gibi yüksek volatiliteye sahip
piyasalarda mümkün olduğu izlemini yaratarak
yanıltıcı oldu.
1987 Krizi borsalarda yaşanmıştı ancak 1992-93 Krizi
sonraki1997 Asya ve 1988 Rusya Krizleri gibi döviz
kurları üzerinde yaşandı. 2007/8 Krizi’nde döviz
kurlarında büyük çaplı bir sıkıntı yaşanmadı. Çünkü
hemen bütün ülkeler esnek döviz kurlarına geçmişti
ve spekülatörlerin yıkmak için saldıracakları sabit
duvarlar yoktu. Buna karşılık 2007/8 krizinde
hükümetler döviz kurlarıyla değil ama devlet
borçlarıy-la sorun yaşadılar.
|