2000 Yılı Dotcom Krizi
İnternet borsa balonu, ‘dotcom’ balonu veya IT
teknoloji balonu denen bu fiyat şişmesi geçmişte
çeşitli teknoloji gelişmelerine yönelik yapılan
spekülasyonların bir benzeri olarak görülebilir.
Böylesi teknolojik gelişmelere 19. yy.ortasındaki
demiryolları patlaması, 1920’lerde otomobillerin
yaygınlaşması ve 1950’lerde transistörün
bulunmasından sonra elektronik alanındaki atılım
örnek gösterilebilir. Mantık, yeni teknolojinin bu
alandaki firmalara geleneksel işkollarındakilere
göre bir karlılık avan-tajı getireceğiydi. Bu
aslında doğruydu da ve karlılık örneğin
demiryollarındaki veya otomotiv sanayindeki gibi o
sektörde hızlı büyümeyi ve sektör içinde de
genellikle bir veya birkaç firmanın tekel, oligopol
veya kartelleşmesi sonucu karlılıkta (daha doğrusu
rantta) bir artışı beraber getiriyordu. Yine bu
teknolojik atılımlar, ülkenin hatta dünyanın
ekonomik gelişme hızını sağladığı üretkenlik artışı
nedeniyle yükseltiyor-du. Yani ilk bakışta tüm bu
teknoloji ‘boom’larının ‘temel’i sağlam
görünüyordu. Fa-kat tıpkı tarihteki Lale Çılgınlığı,
Güney Denizi Balonu örneklerinde egzotik ürünler ve
uzak ülkelerin insanlarda bir çekim yaratması, büyük
hayalleri harekete geçirmesi, bilinmezliğin
yarattığı gizemin zenginlik hayallerini
kıvılcımlandırması gibi, yeni teknolojiler de benzer
etkilere sahiptir. Onlar da gelecek konusunda
iyimser hayallere yol açar, onlar da aslında
hakkında çoğu kimsenin az şey bildiği alanlardır.
Böylece hisse senetleri spekülasyonlarını iş
edinmiş kişiler için uygun atmosferi sağlarlar. Ve
bu alanlarda şirketlerin varlıkları/ sermayeleri
bunların alınıp satıldığı sermaye piyasalarında
‘gerçek değer’lerinin, yarattıkları düşünülen büyüme
ve verimlilik miktarlarının çok üstüne çıkabilir.
Her zaman bu teknolojinin bulunması, yaygın olarak
bilinmesi ile bunların yaygın kullanımı ve
verimliliği dolayısıyla karlılığı etkilemesi
arasında belli ve bazen büyük zaman farkı vardır.
Aynı şey enformasyon teknolojisi için de geçerli
oldu. Mik-roişlemci 1971’de icat edildi; kişisel
bilgisayarlar 1980’lerin başlarında yaygınlaşmaya
başlamıştı. Fakat bu değişimin etkileri en azından
verimlilik istatistiklerinde görülemedi. Ama bir
kez bu teknolojilerden iş hayatında gerçekten
yararlanılmaya başlandığında ABD’nin verimliliğinde
bir hızlanma görüldü (Krugman, 2008: 141).
Sonuç olarak IBM, AT&T, ve son olarak Microsoft gibi
şirketlerin borsa değerleri de hızla arttı. İlk
ikisi büyük ölçüde bilgisayarlaşmaya dayanan hatta
onla özdeşleşmiş bilişim şirketleriydi ancak
başlangıçta hiç kimsenin önemsemediği Microsoft,
hisse senetlerinden alanlar bir kaç sene sonra
milyarder olmuşlardı. İnternetin daha geniş
kesimlerce kullanılır olması 1990’ların ikinci
yarısında bu şirketlere yönelik sanki hepsi birer
Microsoft olacakmış gibi büyük bir ilgi uyandırdı.
Böylece önceleri NASDAQ gibi daha denetimsiz
borsalarda bazı internet şirketleri halka açıldı ve
iyi prim yaptılar. Bu anlamda miladı Netscape adlı
internet tarayıcısı (browser) yazılımını üreten
şirketin halka açılması teşkil eder:
“9 Ağustos 1995, tarihte ‘dotcom boom’unun doğduğu
gün olarak anılacak. O gün Netsca-pe’in halka
açılması gerçekleşti. Netscape Silikon Vadisi’nin
ufak 2 yıllık bir geçmişi olan ve neredeyse hiç
geliri olmayan ve bir kuruş bile kar etmeyen bir
şirketti. Fakat onun tarayıcı yazılımı internet
kullanımında bir patlama yaratmıştı.(...)
Netscape’in hissesi borsada işlem görmeye başladığı
gün hisse değeri Silikon Vadisi’nden Wall Street’e
kadar bütün yatırımcıları şaşkına çevirerek 28$’dan
71$’a fırladı.” (Greenspan, 2008: 164)
Netscape’i taklit etmek peşinde koşan yüzlerce firma
borsalara akın etti. Bütün hesap karlılık üzerine
değil ama yeni teknolojide tekel rantı verecek bir
pazar payı üzerine, ne pahasına olursa olsun hızlı
büyüme stratejisine oturtulmuştu. Network Etkisi’nden
yararlanma hedeflense de iş planı sorunluydu. Çok
fazla firma aynı yola girmiş ve borsalarda bunlara
yatırım yapılmıştı. Aynı piyasada kaç tane Microsoft
olabilirdi? Krizin ilk belirtileri ile bu kez
network etkisi de tersine çalışmaya başladı.
Herkes internet hisselerinden iyisine kötüsüne
bakmadan kaçmaya başladı. Tıpkı 2007/8 yılında
morgıca dayalı menkullerden iyisine kötüsüne
bakmadan kaçıldığı gibi... Spekülasyonun genişleme (boom)
döneminde hem ABD, hem de Avrupa’da pek çok şehir,
bölge ‘ikinci Silikon vadisi’ olma hayaliyle muazzam
altyapı yatırımları yaptı. Şirketler de fiber optik
ve cep telefonu 3G teknolojisi için büyük paralar
döktü. Yapılanlar tıpkı 19. yy. demiryolu
girişimcilerininki gibi aşırı iyimser varsayımlara
dayanıyordu (Greenspan, 2008: 200).
İnternet spekülasyonu, 1998-2001 arası en yoğun
dönemini yaşadı. 10 Mart 2000’de NASDAQ endeksi
5132,52 ile tepe noktasını gördü. Sadece 1 yıl
öncesine göre bu endeks ikiye katlanmıştı. Sonra
işler kötüye gitmeye başladı. Belki spekülasyonun
hız kesmesinde FED’in 1999 ile 2000 arasında FED’in
altı kez faiz oranlarını artırmasının rolü vardır:
“Piyasalardaki irrasyonel coşkuyu hiç bir zaman
kesin olarak tanılayamayacağımızı ve o durum
gerçekleşene kadar harekete geçmekte daha da
zorlanacağımızı politikacılara anlattığımda hiç
aldırmadılar; tersine Fed’in partinin devamına engel
olmayacağını düşünüp rahatladılar. İroniktir, kısa
bir süre sonra faiz oranlarıni artırmaya karar
verdik. 1999 ortası ile 2000 ortası arasında fed
faiz oranlarını aşamalar halinde %4,75’ten 6,5’a
çıkardık. Bunu öncelikle uluslararası mali kriz
nedeniyle ekonomiyi korumak için artırdığımız
likiditeyi geri çekmek için yaptık. Sonra da bir
miktar sigorta payı olsun diye...” (Greenspan, 2008:
202)
Buna rağmen Greenspan, örneğin Krugman tarafından
sadece 2001-2007 gayrimenkul balonunun değil
İnternet balonunun da müsebbibi olarak gösterildi (Krugman,
2008: 142).
10 Mart 2000’de teknoloji ağırlıklı NASDAQ endeksi
tepe yaptı ve ardından hafifçe düştü. Önce düşüş
‘düzeltme’ diye algılandı. (Tıpkı Bernanke FED’inin
gayrimenkul fiyatlarında 2006’dan itibaren görülen
düşüşü ‘düzeltme’ olarak algılaması gibi...) Fakat
düşüşler devam etti ve önce yavaş sonra hızlı
biçimde paniğe dönüştü. Altı gün içinde NASDAQ %9
civarında değer kaybetti. 2001’in başında endeks
değerinin yarısından fazlasını da yitirmiş 2000’li
seviyelerin bile altına inmişti. Sonuçta dünyanın
her yanında boşa giden pek çok altyapı yatırımlarını
ve kurulan yeni ekonomi şirketlerine yatırılan
sermayeyi saymasak bile 2000 Mart’ından 2002
Ekim’ine kadar dotcom şirketlerinin piyasa değeri
kaybı 5 trilyon $’ı buldu.
Teknolojik atılım ve buna ilişkin iyimserlik ne
ölçüde olursa olsun daha sonra 2000’li yılları
karakterize edecek olan bir gelişmenin ilk örneği
yaşanıyordu. Dün-ya’da belli bir sermaye bolluğu
ABD’ye akıyordu. ABD de Clinton yılları özellikle
yönetimdeki Al Gore gibi isimler sayesinde internet
sektörünü canlandıracak gibi gözüküyor ve bu da
yabancı sermayenin bu sektörü tercih etmesine neden
olabiliyordu ama aynı dönem ABD’nin ‘Clinton-
Greenspan Mix’i denen politikayla en iyi
yıllarını yaşadığı dönemdi (Blanchard, 2000: 92).
Balonun ortaya çıkışını kimi ortodoks iktisatçılar
ABD’de dünya ekonomisine göre yaşadığını iddia
ettikleri verimlilik artışıyla açıklamaya çalıştılar
(Greenspan, 2008: 197). Bu açıklamaya göre bu fark
1990’lar boyunca gözlenen ABD’nin cari açıklarının
esas kaynağıydı; dünya daha verimli piyasalara para
yatırıyordu. Böylece sermaye girişi ABD’de
verimliliğin asıl kaynağı görülen ‘hightech’
şirketlerinin hisse senetlerine akıyordu. Ancak
2000’de bu verimlilik farkı tersine döndü veya
azaldı. O zaman da çöküş başladı. Ancak bu aşırı
değer kazanma ve kaybetmeyi bir kaç senelik hatta 1
senelik sürede yaşanmış olduğu verimlilik farkına
bağlamak zordur (Kraay, Ventura, 2005: 3). Sebep her
ne olursa olsun borsanın çöküşü ve ardından gelen
2001 11 Eylül ve peşinden Afganistan, Irak gibi
siyasi tansiyonlar ABD’nin iş çevriminin yıllardır
yükselen fazının sona ermesini kolaylaştırdı.
2001-02 yılları durgunluk yılları oldu.
Bundan sonra çok ilginç iki gelişme oldu. Ve bunlar
konumuz olan 2007-08 krizine yol giden yolu
belirledi. Hisse senetleri bir süre sonra yeniden
yükselmeye başlasa da ‘dotcom’ çöküşünün etkisini
üzerinden atmaları yıllar sürdü. Buna karşılık 2001
yılı resesyonu korkusu bu kez FED’in tam tersine
savrularak faizleri hızla indirmeye yöneltti. Ve
yeniden kolay borç almak mümkün hale geldiğinde,
ABD’ye hala dış para akıyorken ve bu parayı
durgunluk nedeniyle reel sektörlere yatırmak çok da
karlı değilken ne yapılabilirdi? Irrational
Exuberance kitabının yazarı iktisatçı Robert
Schiller 2005’te olayları şöyle yorumladı:
“Bir kez hisse senetleri düşünce, borsaların serbest
bıraktığı spekülatif çılgınlık için başlıca çıkış
gayrimenkuller oldu. Başka nerede, bu kumarbazlar
yeni edindikleri alsat yeteneklerini
uygulayabilirdi? Düş kırıklığına uğramış borsa
yatırımcılarının incinmiş egolarına ancak büyük bir
evin maddesel tezahürü merhem olabilirdi. Bugünlerde
ulusal bir saplantı haline gelmiş gayrimenkul alım
satımına benzeyen en yakın şey poker oyunudur!” (Laing
2005: ç.i)
Görüldüğü gibi dotcom krizine yol açan spekülatif
şişmede ABD’ye gelen yabancı likiditenin 1997
Asya-1998 Rusya krizleri nedeniyle artması önemli
bir neden ise 2008 küresel ekonomi krizine giden
yolu döşeyen ABD gayrimenkul spekülasyonuna da
İnternet borsa balonunun patlaması sebep oldu.
|