Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Alt İşverenliğin Tarihi Gelişimi

Alt işverenlik, üretimin bir örgütlenme modelidir ve tarihsel geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. Batı Avrupa’da 12. yüzyıldan sonra ticaretin gelişmesi, el zanaatlarına alternatif bir üretim biçimini zorladı. Bu yeni üretim biçimi 14 ve 18. yüzyıllar arasında egemen oldu ve hem ticaret sermayesi malları doğrudan bağımsız üreticilerden alınıp pazarlandı hem de ticaret sermayesi "eve iş verme" modelini yarattı. Zanaatkâr sistemi ile fabrika sistemi arasında bir geçiş süreci olan bu modelde; bir aracı (tüccar, fabrika yöneticisi ya da profesyonel olarak aracılık yapan kimse) evlerinde ya da küçük atölyelerde çalışan işçilere ham maddeleri dağıtır, yapılacak işleri tanımlar ve genellikle parça başına ücret öderdi. Giderek ev işçilerinin eve iş verme sistemine bağımlılığı başladı. Böylece iş bölümü artmış üretim parçalara ayrılmıştı. Fakat üretimin dağınık yerlerde yapılması, üretimin koordinasyonunu ve kalite kontrolünü güçleştiriyordu. Bu sebeple ilk fabrikalar kurulmuş oldu.

Fabrika üretim sisteminin ilk aşaması olan manüfaktür üretim aşamasında da, büyük atölyeler işi doğrudan eve iş verme sistemiyle ya da alt işverenlik zinciri aracılığıyla küçük atölyelere yaptırdılar. Fabrika üretim sistemine geçildiğinde de eve iş verme ve alt işverenlik benzer üretim biçimleri olarak iç içe varlığını sürdürdü. 1960 yılı ortalarından itibaren talebin değişken yapısı, gelişmiş ülkelerdeki kitlesel imalat sanayilerinde ölçek ekonomilerini zorlamaya başladı. Yeni ürün piyasası koşulları, işyerlerinde değişken çalışma biçimlerini zorunlu kıldı. Ancak başlangıçta bu başarılamadı; çünkü Taylorist ve Fordist tekniklerin getirdiği iş bölümü ve sendikaların iş standartları, çalışma kuralları çok

katıydı. Yönetim, katı statükoları değiştirmeye çalıştığı zaman sendikalar buna karşı direndi. Bununla birlikte, yönetimin ürün farklılaşması yaratmak için montaj hattını birçok parçalara ayırarak yeniden yapılandırma çabaları başarılı oldu. Ancak bu uygulama, küçük miktardaki parçaların üretiminde ekonomik olmayan sonuçlar yarattı. Küçük miktarda parça üretiminin bu ekonomik olmayan sonuçları, daha sonra ortaya çıkacak alt işverenlik uygulamalarının potansiyel sebeplerini oluşturdu61.

Asıl İşveren – Alt İşveren İlişkisinde Sorumluluk

Kanun koyucu; alt işverenlerin genel itibariyle az sermayeli ve mali bakımdan güçsüz küçük işverenler olmaları sebebiyle, çalıştırdıkları işçilerin ücret ve diğer haklarını ödeyememe ihtimalini göz önünde bulundurarak asıl işvereni, alt işverenin işçilerine karşı şartların oluşması halinde sorumlu olduğunu düzenleyerek alt işveren işçilerini korumak istemiştir.

Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile alakalı olarak 4857 sayılı İş Kanunu’ndan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur (madde 2/VI). Bu müteselsil sorumlulukta, borçlulardan her biri borcun tamamından sorumludur ve alacaklının istediği borçluya başvurma hakkı bulunmaktadır. Ancak, alacaklı işçi, asıl işverenden ya da alt işverenden tahsil ettiği işçilik alacağını diğerinden yeniden talep edemeyecektir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri