Avusturyalılar: Mises Ve Hayek
Avusturya Ekolü marjinalist akıma mensup siyasi
tavrı fazlasıyla belirgin bir ikti-sadi ekoldür.
Daha başlangıçtan –Menger ve Böhm Bawerk’den
itibaren- muhafazakar, yer yer reaksiyoner ve
antisosyalist tavır fazlasıyla açıktır. Von Mises
örneğin devlet müdahaleciliği meselesine olan
nefretini o derece ileri götürmüştür ki kriz ve
bunalımlara karşı en iyi şeyin hiç bir şey yapmamak
olduğu yönündeki genel Avus-turya tavrının
(Haberler, 1958: 60) dışında iş çevrimlerinin
birbirini takip eden yapının altında yatan asıl
nedenin ideolojik tabiatlı olduğunu iddia edecek
kadar ileri git-miştir (Haberler, 1958: 65).
Avusturyalıların iş çevrim ve kriz teorisi böylece
iki ayrı parçaya ayrılabilir: birincisi reel çevrim
nedenleri diğeri parasal çevrim nedenleri. Bu ekol
iki ayrı olguyu birbiriyle ilişkili olarak kullanır.
Parasal olmayan çevrim teorileri söz konusu
olduğunda marjinalist teorideki önemli isim Gustave
Cassel’dır. Burada başlangıçta tasarruf
akımlarındaki bir artışla yükselen sermaye oluşumu
söz konu sudur. Ancak ileriki aşamalarda bu
anlamdaki sermaye oluşumu yavaşlar. Fakat sabit
sermaye ekipmanlarının üretimi artmaya devam eder.
Bu ikisi arasında giderek açılan fark sonunda krizi
getirir. Yani esas sorun sabit sermaye
yatırımlarının boyutu ve niteliği ile bir müddet
sonra girişimcilerin bunları finansa etmek için
yeterli tasarruf kaynağı bulamayışlarıdır. Cassel,
Toplumsal İktisat’ın Teorisi adlı eserinde şöyle
der:
“Modern ticari genişleme (boom) aşırı-üretim
anlamına veya sabit sermaye hizmetleri için toplumun
ihtiyaçları veya tüketicilerin taleplerinin yüksek
tahmin edilmesi anlamına gelmez; fakat sermaye
arzının veya üretilmiş reel sermayeyi alabilecek
tasarruf miktarının yüksek tahmin edilmesidir.
Gerçekte yüksek tahmin edilen şey gereken miktarda
tasarrufu sağlaya-bilmeleri hususunda
kapitalistlerin kapasitesidir.” (Haberler, 1958: 79)
Haberler’e göre bu teorinin kaynağı doğrudan Karl
Marx’tır. Marx’ın bu tür bir analizi Tugan-Baranovski
tarafından geliştirilmiş oradan da bu teorinin asıl
tanıtıcısı ve Cassel’in onun fikirlerinin çok
benzerini savunduğu Spiethoff tarafından sahiple-nilmiştir.
Haberler bir diğer ilginç neoklasik olan Wicksell’in
de Spiethoff’un fikirlerini uyarladığını belirtir
(Haberler, 1958: 72). Hayek, girişimcilerin hatalı
kararlar vermeleri durumunda krizlerin olacağını
belirtir; fakat sorun neden hataların yaygın hatta
yanlış yatırımların (malinvestment) neredeyse bütün
sektörlerde birden olmakta oluşuydu. Sorun
girişimcilerin kaynaklarını hemen nihai tüketim
malları ile gelecekteki tüketim mallarını üretmek
için yani yatırım için ayırdıkları oran ile
tüketicilerin hemen tüketim için ayırdıkları kaynak
ile tasarrufları arasındaki oranın uyuşmayışıydı (Hayek,
1969: 145). Sorun aslında tüketici ile yatırımcının
niyetlerinin faiz oranı ile bir uyum içine sokulması
meselesidir. Bu da para-sermaye arzının
tasarruflarla eşit olması demektir. Ki bu eşitlik
para piyasasındaki çeşitli arızalarla bozulabilir.
Ancak en önemli sorun para arzının artışı ile
piyasadaki parasal faiz oranının denge faiz oranının
altında kalması durumudur. Bu Wicksell’in doğal faiz
oranının altında kalan piyasa faiz oranı sorunudur (Hayek:
1969: 153). Aslında Hayek bir kredi genişlemesinin
ille de para arzındaki artıştan kaynaklandığını
söylemez. Yine de bir kredi ge-nişlemesi yüzünden
sermaye piyasası doğru faiz oranını üretemezse
girişimciler kaynak dağılımlarını yaparken
tercihlerini hem yatırımın lehine kullanırlar hem de
yatırım sürelerini uzatmaya eğilimli olurlar. Fakat
bu yatırım artışı gerçek bir tasarruf artışına denk
gelmez. O yüzden bir kredi genişlemesi ile finanse
edilse bile eninde sonunda bu da fiyat artışlarına
neden olacak ve nihai olarak tasarruf yetersizliği
sorun olarak kendini hissettirecektir. Biraz önce
anlattığımız mekanizmanın bir başka
açıdan
görünüşü ise şöyledir: yatırım miktar ve süreleri
arttıkça, sermaye birikimi ile ücretler artacak,
harcanabilir gelirler artacak insanların tasarruf
tüketim oranı aynı kalsa bile tüketim malları talebi
artacaktır. Halbuki o sırada girişimci daha çok
yatırım malları üretmeye girişmiştir. Bu da tüketim
malları fiyatlarını artıracak, yatırım mallarında
ise özellikle makine üreten makineler giderek işsiz
kalmaya başlayacak-tır. Yani bir dikey orantısızlık
problemi söz konusudur. Sonuçta tasarruf
yetersizliği ve/veya yatırım fazlalığı yüzünden
sürmekte olan uzun süreli yatırımları finanse et-mek
için ciddi bir sermaye sıkıntısı ortaya çıkar. Durum
Cassel’ın anlattığı gibidir.
“Mevcut sermaye ekipmanını kullanmayı olanaksız
kılan bu sermaye darlığı olgusu bana krizlerin
gerçek açıklaması hususunda merkezi nokta olarak
görünmektedir. (...) sermaye mallarının bolluğunun
sermaye sıkıntısının bir belirtisi olması gerektiği
ve bunun nedeninin tüketim malları talebinin
yetersizliği değil fakat aşırılığı olduğu hususu
teorik olarak yetiştiril-memiş zihinlerin algılaması
için gereğinden fazladır. Buna rağmen görünüşteki bu
paradok-sun doğruluğu benim için kuşkudan uzaktır. (Hayek,
1969: 149)
Hayek bu açıklamaları
1933’te yazdığı Price Expectations, Monetary
Disturbances and Malinvestments adlı makalesinde
ifade eder. Amacı özellikle Myrdal tarafından öne
sürülen Hayek’te beklentilere pek yer olmadığı
savına karşı beklentileri de kullanarak bir analiz
yapmak ve reel orantısızlık problemi ile parasal
problemlerin bir sentezini oluşturmaktır. Ki bunun
reel etkenlerle parasal etkenlerin senteze
uğratılması ayağı Hilferding tarafından 1910 gibi
Finans Kapital adlı eserin-de zaten yapılmıştır.
Beklentilere gelince Hayek’in gayreti rasyonel
girişimci kavra-mını koruyarak yine de beklentilerin
krizde bir rol oynamasını sağlamaktır. Hayek bu
amaçla bazen günümüz rasyonel beklentiler
teorisyenlerine ilham kaynağı olan gelecekteki
olayları bile öngörebilen bir tür rasyonel girişimci
varsayımını devreye sokar.
|