Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bilim Nedir, Bilimin Amacı ve İktisatta Yönetim Sorunu 

1. Bilim

a) Tanım 

İnsanın çevresini anlamasını sağlamak üzere örgütlenmiş, herbiri içsel uyum. mantıksal tutarlılık gibi özellikler taşıyan, bir çok bilgi türü vardır. Bu bilgi türlerinden sadece birisi olmasına rağmen bilim, bugün hiyerarşik bilgi sıralamasının en tepesinde yeralmaktadır. Bilimin ne olduğu ve hangi özelliklerinin, onu diğer bilme biçimlerinden ayırdığı sorunu henüz nihai çözüme bağlanmamış olmakla birlikte, bilimsel bilgiye olan güven üzerinde genel bir uzlaşma sağlanmış gibidir (Benton, 1990, s. 68). 

Öte yandan, modern dönemin en itibarlı ve ayrıcalıklı kavramalarından birisi olan bilimin, onu diğer bilgilerden ayıran ölçütler bir yana. bir kavram olarak bile ne anlama geldiği konusunda tam bir anlaşmanın olmaması da dikkat çekicidir (Yıldırım. 1979. s. 13; Karasar. 1982. s. 7). Bu tanım sorunu da sonunda, bilim adamlarının ve bilim felsefecilerinin şimdiye kadar bilim ile bilim olmayanı birbirinden kesin olarak ayırmayı başaracak ilke veya kurallar ortaya koyamamalarından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, bir tanımın kapsam dışı bıraktığı bazı unsurlar, başka bir tanımın hareket noktası olabilmektedir (Demir. 1992. ss. 9-13). 

Bilimi, "örgütlenmiş bilgi bütünü" (Bronfenbrenner, 1966. s. 10); " bir örgün bilgiler bütünü"; "insan deneyim ve yaşantısını betimleme, yaratma ve anlama metodu" (Yıldırım, 1979, 13-14); "geçerliliği kabul edilmiş sistemli bilgiler bütünü" (Karasar. 1982, s. 7) gibi genel olarak tanımlayanların yanı sıra. daha dar özelliklerini öne çıkarmayı amaçlayan tanımlara da rastlanmaktadır. Bunlardan birkaç tanesine göz atalım. (bilgi bilim)

"Bilim, her türlü düzenden yoksun duyu verileri (algılar) ile mantıksal olarak düzenli düşünce arasında uygunluk sağlama çabasıdır." 

"Bilim, gözlem ve gözleme dayalı uslama (akıl yürütme) yoluyla önce dünyaya ilişkin olguları, sonra bu olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabasıdır" (Yıldırım, 1979. ss. 13-15). 

Değişik tanımların bir dökümünü çıkaran Cemal Yıldırım. bilim niteleyen özellikleri de şöyle özetlemektedir: Olgusal. mantıksal, nesnel, eleştirici, genelleyici, seçici olmak (Yıldırım. 1979. ss. 16- 18). 

Bu    değişik    tanım    ve    nitelemelerde    üzerinde    durulan özelliklerin   farklılığına    rağmen        hepsinde    bilimin,    bilişsel deneyimin     özel      bir     örgütlenme     biçimi     olduğu     teması işlenmektedir. (bilim araştırma) 

Gerçek, doğru, deneyim gibi kavramlar yardımıyla yapılan bu açıklamalar, sonunda bu kullanılan açıklayıcı kavramların ne anlama geldiği sorusuna gelip dayanmaktadır. Mesela, deneyim. düşünme, algılama, hissetme ve isteme gibi kendi farkındalığının tüm aşamalarını içeren geniş bir kavram. Bilime konu olan bilişsel deneyim ise deneyimin bilgi ile ilişkili olarak tanımlanabilen bölümüdür. Bu yönü ile deneyimin, estetik hissiyat, umut, isiek tatmin olma, kıskanma gibi boyutlarından ayrılmaktadır (Margenau, 1966, ss. 26-27). Ancak bütün bu ayırımların kendisi de bir bilim anlayışına dayandığı için bir kısır döngüden kurtulmak mümkün olmamaktadır. 

b) Amaç ve Kapsam 

Tanımı ve çerçevesi ne kadar farklı ifade edilirse edilsin bilim, yötembilimcilerin, felsefecilerin, hatta bizzat bilim adamlarının kendilerinin yaptıklarını düşündükleri değil, bizzat yaptıkları şeydir (May ve Seller, 1988, s. 401). Bilim adamlarının gerçekte ne yaptıkları da. farklı şekillerde anlaşıldığı için. bu sefer. yapılan ile yapıldığı düşünülen ikilemi ortaya çıkmaktadır. Bu ikileme daha sonra da sık sık değinileceği için şimdilik, bilimsel etkinlik ile onun kavramsallaştırılması arasında, sanıldığından daha da önemli bir farklılığın bulunduğuna ve yöntembüimsel çalışmaların büyük bir bölümünün bu ikilemi aşma çabasının bir sonucu olduğuna dikkat çekmekle yetinelim. 

Öte yandan bir bilgi biçimi olarak bilim, köken olarak belirgin bir şekilde Avrupalı ve bilhassa yönelimleri itibariyle de Batılıdır. Bu yüzden çalışma boyunca bilim kavramı ile modern bilim kavramı, eşanlamlı gibi kulllanılmıştır. Halbuki modern bilim, mümkün yegane bilim değil, alternatif bilimlerden sadece birisidir. Yegane bilim olduğu izlenimi, kelimenin sözlük anlamıyla, modern olması ve görülmedik bir biçimde egemelik alanını genişletmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun nedenleri üzerinde durmak bu çalışmanın sınırlarını zorlar, ancak batı uygarlığının yayılmasıyla, diğer uygarlıkların bütün kurumlarının batı merkezli bir dönüşüme zorlanmasının, modern bilimi âlternatifsizleştirdiğine dikkat çekmek   gerekir.   Bu   dikkat   çekme   işinin   de,   bizzat   batılılar tarafından yapılması ilginç bir paradoks yaratmaktadır (Guenon, 1986: Feyerabend, 1989; Capra; 1992, bilim tarihi). 

Bilimin sahip çıktığı üç temel özellik vardır: Evrensellik, nesnellik, rasyonellik. Modern bilimin bu özellikleri, daha genel bir çerçeveyi ifade eden modernizmin iddiaları ile de çakışmaktadır (Wendt. 1990. ss. 48-52). Bu yüzden sözkonusu iddalar, ancak modernizm bağlamında bir anlam taşımaktadır. Buna karşılık postmodern düşünce tarzı, diğer etkinlikleri olduğu gibi. bilimi de bağlam bağımlı olarak ele almaktadır (Lyotard. 1990). 

Bilimin evrensellik iddiası, doğal süreçlerin, yerel bilimsel olmayan bilgi sistemlerinin kendilerini yaratan insanların, yaşadıkları gündelik hayat boyunca onları sıradan bir şekilde tecrübe ettiklerini düşündüren tarihsel açıklamaları olabileceğine bakılmaksızın, doğanın her yerde aynı olduğu varsayımına dayanmaktadır. Bu varsayım, antropolojik araştırmalar tarafından pek fazla "doğrulanmamaktadır" (Benton, 1990. s. 69). Sadece onu algılayan öznelerden bağımsız olarak varolduğu düşünülen bir dünya ile ilgilendiği için değil, sözkonusu dünyanın büyük oranda sıradan gözlem olaylarının altında saklı genel yasaları araştırdığı için de bilim, diğer bilgilere göre nesnellik ve bunun bir sonucu olarak üstünlük iddiasındadır. Ancak unutmamak gerekir ki. "tüm bilimsel çabalarda nerede olduğunu bilmediğimiz gerçeği ancak görebildiğimiz, anlayabildiğimiz yerde aramaktayız" (Bulutay, 1986. s. 3). 

Bilimsel bilginin diğer bilgi türlerinden daha güçlü olduğu inancı, büyük oranda onun eleştirel doğrulama sürecine konu olmasından kaynaklanmaktadır. Fakat doğrulamacılığı ele alırken göreceğimiz üzere "eleştirel doğrulama süreci" de oldukça problemli bir kavramdır. 

Genel kabul gören yaklaşıma göre bilimin amacı, doğal yahut sosyal, bu süreçleri yakalamak ve onları soyut sembolik biçimlerle. çoğunlukla da  matematikle,   ilişkilendirerek sunmaktır (Benton. 1990. s. 69, eğitim ve bilim). Bunun için karmaşık olayları daha anlaşılabilir ve basit modellere indirgeyerek, onlar üzerine teoriler geliştirilir. Amaç. daha açık seçik ve düzenli açıklamalar elde etmektir. Ancak "bilim alanında  dikkatle bakıldığında; inceleme. Araştırma derinleştirildiğinde; düşünce yoğunlaştırdığında belirlilik değil, belirsizlik artar. Belirli sonuçlara ulaşmak istendiğinde düşünceyi bir yerde durdurmak gerekir" (Bulutay, 1986. s. 3, insan bilim). Bunu bilimin tanımlanması sorununda da görmekteyiz. Bilim, evrensellik. doğruluk. nesnellik. geçerlilik. güvenilirlik..gibi temel epistemolojik kavramların hepsinin tartışmaya açılması, hiç bir şey tartışamama sonucunu getirecektir. 

İşin bir de sosyal boyutu vardır. Yaşadığımız dünyada bilim, bilginin elde ediliş ve derlenişinin bir yöntemi olmanın çok ötesinde bir işlev yüklenerek, ayrıcalıklı konumuyla gerçek olanla. olmayan arasında hakemlik yapmakta, neyin mümkün olduğunu dikte etmekte ve nelerin yapılabileceğini önermektedir. Kısaca İfade etmek gerekirse bilim. George C. Lodge'un deyişiyle, bugünün dini olarak işlev görmektedir (Benton. 1990. s. 70; Ravetz. 1979. ss. 28-29; Heilbroner. 1991. s. 474). Modern dünyada bilimin sahip olduğu bu totaliter nitelik dolayısı ile üstlendiği bu misyonun, orta çağda dinin üstlendiği misyonla benzerliğini ve bunun doğurduğu sonuçları daha sonra ele alacağız. 

Bu aşamada bilimsel düşüncenin temel özelliğinin, doğal yahut sosyal hayatın düzenliliğini sağlayan ve sıradan gözlemlerin arkasında saklı bulunduğu varsayılan yasaları ortaya çıkarmak . (Benton. 1990, s. 70), üç temel işlevinin de anlama, açıklama ve öndeme (Bacharach, 1989. s. 130) olduğu söylenebilir. Bunlara toplumu dönüştürme, yani denetim işlevini de ekleyebiliriz (Loasby. 1985, s. 48).

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri