Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bretton Woods Sistemi 

Bretton Woods öncesi dönem ki bu dönemi 1870'lerden başlayarak incelediğimizde karşımıza "Altın Standardı" çıkmaktadır. 

Dünyada 1870'lerden Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar aralıksız olarak altın standardının uygulanması söz konusu olmuştur.( Seyidoğlu, 1996, s.492).İlk defa ülke paraları herkes tarafından kabul edilen ortak bir değere sabitlenmiş ve uluslararası ticaret hacminde 1.Dünya Savaşına kadar ciddi bir artış gözlenmiştir. Altın sistemi ilk olarak 1870 yılında Batı Avrupa'da kabul edilmiştir. ABD sisteme 1879 yılında dahil olmuştur. Bu sisteme göre her ülke elinde bulundurduğu altın stoğuna göre parasının altın değerini tespit etmekte ve tespit edilen bu değer (günümüzdeki adıyla parite) üzerinden parası karşılığına altın alıp satmayı taahhüt etmekte idi. Örneğin, bu sistemde bir ons altının fiyatı 20.67 ABD doları ( USD) y a da 4.25 İngiliz Poundu( GBP) olarak belirlenmiş ve 1.Dünya Savaşına kadar bu pariteler geçerli olmuştur. (Özel, 2000, s.85-86)

Altın standardının uygulandığı dönemde, ihtiyaç duyulduğunda kurların istikrarı terk edilebilmiş olmasına rağmen, belli başlı paralar arasındaki kur istikrarı korunmuş, fiyat istikrarı ve diğer ulusal amaçlar gerçekleştirilmiştir. 1914 yazında Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, Avrupa'daki güçler dengesi sarsılmış ve birbirini izleyen fınansal krizler sonunda, başta İngiltere olmak üzere, uluslararası altın standardını benimsemiş ülkeler giderek altından kopmuşlardır.(Akdiş, 2000, s.9) 

l.ve 2.dünya savaşı yılları arasında dünyadaki en önemli olaylardan birisi de 1929 ekonomik buhranı olmuştur. 

Büyük Dünya depresyonu, altın standardının yıkılışında etkili olmuştur. Buhran, 1929 ortalarında önce sermaye piyasasında bir panik, sonra sanayi üretiminde aşırı düşüşler biçiminde ABD'de ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak da, bu ülkenin ithalatı birdenbire azalmış ve sağladığı dış krediler kesilmiştir. Oysa Amerika ekonomisinin canlılığı öbür ülkelerin refahı bakımından çok büyük önem taşıyordu. Amerika'da gelişen bu olaylara diğer ülkelerin gösterdikleri ilk tepki altın standardından ayrılmak ve dış   alımlar  üzerine  kısıtlamalar  koymak  biçiminde   olmuştur.   Böylece   1930'lara gelindiğinde ülkeler, birer ikişer altın standardını terk etmiş bulunuyorlardı. Altın standardı yıkıldıktan sonra ulusal paralan birbirine dönüştürebilme olanağı kalmamıştı. Böylece Uluslararası ticaret çok büyük darboğaza girmiş oluyordu. Burada belirtilmesi gereken bir nokta, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra uluslararası mali alanda önemli bir yer tutan para alanlarının, ilk kez bu dönemde oluşmalarıdır. ( Seyidoğlu, 1996, s.494) 

Finansal piyasaların küreselleşmeye başlaması, İkinci Dünya Savaşından sonraki döneme rastlamaktadır. Hatta İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası finansal sistem için bir başlangıç da sayılabilmektedir. Çünkü bu tarihe kadar, uluslararası para ve kıymetli evrak satışı olmadığı gibi, Avrupa'da da böyle bir piyasa teşekkül etmiş değildir. Bretton Woods sisteminin kurulması, altın Kambiyo sisteminin 1971 yıllarına kadar yürürlükte kalması, 1973 petrol şoku ile birlikte kâğıt para sisteminin yaygınlaşması, ülkelerin dış açıklarının ve dış borçlarının artması, borsa ve menkul kıymet piyasalarındaki gelişmeler, bilgisayar ve iletişim teknolojilerindeki yenilikler, finansal araçlardaki çeşitlilikler bu dönem sonrası gelişmelerin hazırlayıcıları olmuşlardır. İki savaş arası dönemde dünya ekonomilerinin yaşadığı tecrübeler ışığında, özellikle ABD ve İngiltere savaş sonrası uluslararası para sistemini ülkeler arası işbirliğine dayanan kuruluşlar çerçevesinde düzenlemek için 1940 yılından itibaren çalışmaya başlamışlardır. Bu çalışmaların sonucu, 1944 yılında Amerika'nın Bretton Woods kasabasında bir uluslararası konferans toplanması olarak gerçekleşmiştir. (Akdiş, 2000, s. 14) 

Bretton Woods Sonrası (2008'e Kadar) 

Bretton Woods sisteminin yıkılışını takiben sanayileşmiş ülkelerde serbest değişken kur rejimleri uygulamaya konu olmuştur. Ancak bu uygulamalar kısa süreli bir çözüm olarak görülmüş, ileride Bretton Woods benzeri uluslararası anlaşmalara dayalı geniş kapsamlı yeni bir düzenleme getirileceği düşünülmüştür. Ancak, uluslararası para sistemi reformu hayli ağır ilerlemiş, 1997 yılı ortalarında Asya ülkelerinde yaşanan kriz sonrasında uluslararası para sisteminin regülasyonu konusu yeniden gündeme gelmiştir. Günümüzde döviz kurları, sabit kur rejimlerinden serbest dalgalanmaya kadar geniş bir yelpaze içinde belirlenmektedir.(Bayraktutan, 2006, s.32) 

1973-1974 Petrol şokunu izleyen yıllarda OPEC ülkeleri ellerindeki büyük dolar fazlalarını Avrupa piyasalarına sunmuşlardır. Avrupa bankaları bu dolarları ödemeler dengesi problemi içinde olan petrol ithal edene ülkelere kullandırılmıştır. Petrol ihraç eden ve ellerinde dolar fazlası olan ülkelerden gelen fonlar, petrol ithalatçısı ülkelere plase edilmiş ve böylelikle bir petrodolar piyasası ortaya çıkmıştır. Avrupa bankaları da bu işlemde aracılık fonksiyonu görmüştür. Benzer bir aracılık fonksiyonu, birincisi kadar olmasa da 1978 ikinci petrol şokunda da yaşanmıştır. (Akdiş, 2000, s.24) 

Yukarıda bahsedilen gelişmeler, bugün dahi piyasalarda kendisini artan bir yoğunlukta hissettirmektedir.

Bilgisayar ve telekomünikasyon teknolojisindeki gelişmeler fınansal piyasaların arkasındaki itici gücü oluşturmaktadır. New York ve Tokyo'da işlem yapan kişiler yerel borsayla ve o borsanın çalışma saatleri ile sınırlı olmadan işlem yapabilme imkanına sahiptiler. Herhangi bir zaman diliminde gece ve gündüz işlem yapabilmektedirler. Bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler sonucunda uluslararası telekomünikasyonda ortaya çıkan düşük maliyet ülke dışında yatırım yapmayı daha kolay hale getirmektedir. Sonuç olarak yatırımcılar 24 saat işlem yapabilecekleri hisse senedi, bono ve tahvillerin olduğu piyasalara kaymaya başlamışlardır. (Büyüközdemir, 2007, s.66)

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri