Dünyada İşletilen Altın Madeni ve Altın Kaynağı
Dünyada
işletilen iki tip altın madeni bulunmaktadır. Dünya
altın üretiminin büyük bölümü "resif olarak
isimlendirilen derin ve dar damarlardan elde
edilmektedir. Cevher içindeki altın miktarının 6 ile
12 gram/ton arasında değiştiği bu madenlerde
damarların oldukça derinde bulunmasından dolayı kazı
işlemleri derinlemesine yapılmaktadır. Maden
çıkartılırken öncelikle damar delinmekte, içinde
altın bulunan kayalar havaya uçurulmakta, kırılan
materyaller yeryüzüne çıkartılmakta, toz haline
getirilmekte ve kaya içindeki altının ayrıştırıldığı
özel bir değirmene nakledilmektedir. Kazı
işlemlerinin derinlemesine yapıldığı Güney Afrika,
Hindistan ve Brezilya maden yataklarının
derinlikleri 3.500 ile 12.000 metre arasında
değişmektedir.
Altının
başlıca kaynağı, başka metallerin mineralleriyle
birlikte eski kayalara girmiş olan kuvars
damarlarıdır. Altın, Güney Afrika'daki Rand
arazisinde binlerce metre derinlikteki kuvars çakıl
kayaçlar içerisinde bulunmaktadır. Tarihin daha
önceki dönemlerinde kumdan bir alüvyon birikimi
halinde olan altın, derinlerdeki basınç ve ısının
etkisiyle çakıl kayaçlardaki yerini almıştır. Kuvars
damarlarının zamanla aşınması ve aşınan
parçacıkların dere ve ırmaklar yardımıyla denize
sürüklenmesi neticesinde "alüvyon" ya da
"tortu madeni" olarak isimlendirilen ikinci tip
maden çeşidi ortaya çıkmaktadır. Altınlı
alüvyonların işletilmesi derinlemesine işletilen
birinci tip madenlerden daha kolaydır. Kum ve milden
oluşan alüvyonlar içerisinde bulunan küçük altın
parçacıkları, alüvyonların taraça biçiminde olması
durumunda
öncelikle monitörler yardımıyla taranarak tespit
edilmekte ve toprağın yumuşak kısımlarına basınçlı
su püskürtülerek elde edilmektedir. Alüvyonların
akarsu yataklarında bulunması durumunda ise akarsu
yatağı baştan sona taranmaktadır.
Alüvyonlar
içerisinde bulunan altın miktarı kayaların içinde
bulunan altına kıyasla daha az olmasına rağmen, bu
tür madenlerin İşletilmesi daha ekonomik ve kârlı
olduğu için özellikle tercih edilmektedir. Bazı
zengin yataklarda mil ya da kumun tonundan elde
edilen altın miktarı 30 grama kadar ulaşmaktadır.
Alüvyon içerisindeki altının çıkartılması için
kullanılan hidrolik fıskiyelerle basınçlı su
fışkırtma yöntemi, çevre kirliliğine yol açtığı için
bazı ülkelerde yasaklanmış durumdadır. Tarama
sisteminde, tarama aletinin çalışabilmesi için
öncelikle küçük bir yapay göl oluşturulmakta, gölün
sınırlarının kaydırılması sonucunda geniş bir arazi
hatta tepeler kolayca taranabilmektedir.
Kuzey Amerika, Urallar, Güney
Afrika ve Avustralya'da bulunan altın madenlerinden
başka, dünyanın üçte ikisini oluşturan deniz ve
okyanuslarda da önemli miktarda altın bulunmaktadır.
Denizlerde ve okyanuslarda erimiş tuzlar halinde
milyonlarca ton altın bulunmaktadır. Ancak, bugüne
kadar yapılan geniş araştırmalara rağmen deniz
suyundan altın çıkarmak için ucuz bir yöntem
bulunamamıştır.
a) Yeraltı
Kaynakları
Kaya halindeki cevherlerden altın
elde edebilmek ve metal parçacıklarının serbest hale
gelmesini sağlamak amacıyla öncelikle parçalanmakta
daha sonra ise toz haline getirilmektedir. Altın
cevherleri genelde kürekli döner değirmenler
yardımıyla öğütülmektedir. Altının elde edilebilmesi
için kayanın ne ölçüde kırılması gerektiği, altının
kaya içerisine ne incelikte yayıldığına bağlıdır.
Altın, kaya içerisinde ince ve dağınık tanecikler
halinde bulunuyorsa, kırılmış filizin değirmenlerde
öğütülmesi çok ince toz haline getirilmesi
gerekmektedir.
Altın
ihtiva eden cevherlerin zenginleştirilmesinde
uygulanan çok çeşitli yöntemler bulunmaktadır.
Değirmenlerde toz haline getirilen altın hamuru,
sarsıntılı yıkama masalarında ve yüzdürme
hücrelerinde işlendikten sonra, geriye kalan altının
çıkartılması için amalgama yoluna gidilmektedir.
Amalgama işleminde; öğütme ürünü hamur, civa
sürülmüş bakır levhalar üzerinden yavaş yava
geçirilmekte
ve alaşımlanan altın cıvaya yapışmış olarak elde
edilmektedir. Altın ve civadan oluşan bu amalgama
daha sonra damıtma işlemine tabi tutularak civadan
ayrıştırılmakta ve sonuçta altın elde edilmektedir.
Altın parçacıkları öğütülmüş hamur içerisinde çok
küçük parçalar halindeyse (yaklaşık 5 mikron
çapında) çabuk çökelmemekte ve civa kaplanmış
levhalardan geçerken civaya yapamamaktadır. Yoğun
çevre kirliğine neden olmasına rağmen, öğütülmüş
hamur içerisinde bulunan altın parçacıklarının
çıkartılması amacıyla bazı yerlerde siyanür de
kullanılmaktadır.
Altınlı
alüvyonlarda çalışmak öğütme işlemine ihtiyaç
duyulmadığı için daha kolaydır. Alüvyon
yataklarındaki iri altın parçacıkları ya da kırılmış
filizlerden kaba taneli olanlar (yaklaşık 200
mikron çapında) büyük kalburlarda elenip
ayrılmakta ve "slulce" adı verilen civalı
oluklardan geçirilmektedir. Bu işlemler hemen her
zaman amalgama ile sonuçlanmakta ve civa ile altının
ayrıştırılması sağlanarak altın elde edilmektedir.
b) Diğer
Arz Kaynakları
Bilinen dünya
altın rezervleri 1.1 milyar ons olarak tahmin
edilirken, toplam altın rezervlerinin iki ya da üç
kat daha yüksek olabileceği ileri sürülmektedir.
Dünya rezervlerinin yaklaşık olarak %50'si Güney
Afrika'da, %20'si Rusya Federasyonu'nda, geriye
kalan %30'luk bölümü ise altın üreticisi diğer
ülkelerde bulunmaktadır.
Diğer
tüm mallarda olduğu gibi altının fiyatı da arz ve
talebine göre belirlenmektedir. Üretim hacminin
sınırlı olması ve kolay bulunamaması altını diğer
metallerden üstün kılmaktadır. Ancak son yıllarda
üretim hacminin giderek artması, gerek altın
fiyatlarında gerekse altının talep yapısında çok
ciddi değişikliklere neden olmuştur. Altın
üretiminin 80'li yıllarda hızla artmasının iki
önemli nedeni bulunmaktadır. Bu nedenlerin başında;
1979-80 yıllarında hızla tırmanan altın fiyatları ve
altın madenine sahip olan az gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar
gelmektedir.
Ülkelerin döviz ihtiyaçlarına bağlı olarak dünya
altın üretiminde hızlı bir artış göze çarpmaktadır.
Altın arzının belli başlı üç temel kaynağı
bulunmaktadır. Bunlar; topraktan çıkartılan altın,
tekrardan kullanıma giren hurda altın ve resmi
sektör satışları şeklinde sıralanmaktadır. Bu arz
kaynaklarının her üçü de altın fiyatlarını değişik
şekillerde etkilemektedir. Bundan dolayı bu
kaynaklardan her birinin kendi içinde teker teker
analiz edilmesi gerekmektedir.
Dünya
altın arzının yaklaşık yüzde 70'lik bölümü
yeraltında ve yerüstünde bulunan altın yataklarından
sağlanmaktadır, Dünya maden üretiminin fiyat
değişikliklerine karşı fazla elastik olmadığı
bilinmektedir. Bu durumu izah
edebilecek en canlı
örnek 1979-80 yıllarında yaşanmıştır. Altın
fiyatlarının tırmanışa geçtiği bu yıllarda, dünya
maden üretiminde 1983 yılına kadar belirgin bir
artış gözlenmemiş, esas artış dört yıllık bir
gecikmeyle 1984 yılından sonra başlamıştır.
Altın
fiyatlarının 1979 yılında hızlı bir yükseliş
trendine girmesinden sonra, tekrardan kullanıma
giren hurda altınlar dünya altın arzına önemli bir
katkı olmaya başlamıştır. Şu an için toplam dünya
altın arzının yaklaşık %15'lik kısmı eski hurda
altınlardan karşılanmaktadır. Mücevherat yapımından
diş yapımına kadar yüzlerce yerde kullanılan altın,
kişilerin parasal ihtiyaçlarının ön plana çıktığı
günlerde hurda olarak rahatlıkla paraya
çevrilebilmektedir. Eritilerek hurda altın külçesi
haline getirilen kullanılmış mücevherat eşyaları ile
altın paralar, rafinaj işleminin tamamlanmasından
sonra tekrardan kullanıma sokulmaktadır. Altın
fiyatları ile hurda altın arzı arasında direkt bir
ilişki bulunmaktadır. Altın fiyatlarının artmaya
başlamasıyla birlikte ellerindeki altınları paraya
çevirmeye başlayan insanlar, altın fiyatlarının
düşmesini takiben satış işlemini sona erdirmekte ve
satmış oldukları mücevherat eşyalarını orta vadede
yeniden satın almaktadırlar. Altın fiyatlarının
tırmanışa geçtiği 1980 yılında, işte bu nedenden
dolayı 493 tonluk hurda altın arzı gerçekleşmiştir.
Fiyatların düşmeye başlaması üzerine 1982 yılında
243 tona kadar gerileyen hurda altın arzı, altın
fiyatlarının yükselişini takiben 1986'da 490 tona
fırlamış, sonraki yıllarda 350-360 tona kadar
gerilemişse de 1991 yılında tekrardan 410 tona
yükselmiştir.
|