Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Dünya’da Telekomünikasyonun Durumu

Telekomünikasyon hizmetlerinin gerçekleştirildiği dünya şebekesi kökeni itibariyle, telefona endeksli bir nitelik taşımaktadır. Bilginin bir üretim faktörü olarak yaratılması ve aktarılması açısından verimliliğin önemli unsurlarından biri haline gelmesiyle, mevcut telekomünikasyon şebekelerinin (alt yapı), bu nitelik ve niceliksel gelişmelere yanıt verebilmesi güçleşmekte ve teknolojik gelişme, bu talep yönlü baskılardan etkilenmektedir.

Telekomünikasyon sektörü, gelişen teknolojik yapısı ve ekonomik olarak rekabetçi bir ortamı tam anlamıyla yaratılmamış olması nedeniyle krizlerden az etkilenen bir konumda bulunmaktadır. Kriz durumlarında mevcut durumun muhafazası için en önemli koşul inovatif girişimleri destekleyerek yeni uygulama ve çözümler geliştirmek Telekomünikasyon sektörü için diğer sektörler ile karşılaştırıldığında kolay bir çözüm yöntemi olarak meydana gelmektedir. Telekomünikasyon sektöründe başarının temel unsuru, tüketicileri çekmeye yönelik olarak maliyetleri düşürebilen ve piyasaya yeni açılımlar getiren farklı sistemler üretebilmekten geçmektedir.

Günümüzde devletler ve ulus üstü yapılanmalar da krizleri aşma konusunda telekomünikasyon sektörünün öneminin farkına varmışlardır. Avrupa Birliği, 2010 yılı sonunu itibariyle yüzde 100 geniş bant yayılımı hedefiyle herkese internetin gelişimini gerçekleştirmeyi planlamakta, dolaylı olumlu bir dışsal fayda oluşturarak, internet üzerinden e-ticaret ve hacmi genişleyerek devam edecektir.

19. yüzyıldan beri kullanılan telefon, geçirdiği evrim sayesinde günümüzde hala çok yaygın olarak kullanılan bir iletişim aracıdır. Günümüz telefonu, Graham Bell’in ilk telefonundan (1876) çok farklı işlev ve yeteneklere sahiptir. Dijital teknoloji kullanılarak sağlanan çeşitli çoğullama (multiplexing: bir hat ya da kanal üzerinden çok sayıda iletişim olanağı) yöntemleriyle hat kapasiteleri hızla artırılabilmiş, dijital santrallerle operatöre gerek duymadan yönlendirme sistemleri geliştirilmiştir.

Hızla gelişen kablosuz iletişim teknolojisi ve internetin sağladığı avantajlar sonucunda mobil ticaret kavramı ortaya çıkmıştır. Dünyayı 24 saat açık küresel bir pazar yerine dönüştüren internetin sahip olduğu kısıtlar mobil iletişim araçlarıyla birlikte hızla ortadan kalkmaktadır. Öncelikle cep telefonu gibi mobil araçlar çok hızlı yayılmaktadır. Örneğin Japonya ve bazı Avrupa ülkelerinde cep telefonu abone sayısı, normal sabit hatlı telefon abonelerini geçmiştir. Ucuzlayan fiyatları, kullanım kolaylığı ve sağladığı rahatlık gibi unsurlar mobil kullanıcı sayısını hızla arttırmıştır. Mobil araçlar yardımıyla sunulan mobil Internet servisleri, kullanıcıların sabit bir bağlantı noktasına ihtiyaç duymasını gerektirmeden, onlara daha kişisel içerikler ve özel servisler sunmaktadır.

Küreselleşen dünyamızda; Internet ile birlikte mobil teknolojilerin birleşmesiyle yapılmaya başlanılan e-ticaret ile firmalar hızlı bir şekilde, çok sayıda insana ulaşılmasını sağlayarak, yeni pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi ile ürünlerini dünyanın her yerine en ekonomik ve en kısa sürede pazarlama imkanını bulmuşlardır bununla birlikte bu teknolojileri kullanan firmalar pazar paylarını arttırmıştır.210

AB, Bilgi ve İletişim Teknolojilerine özel bir önem atfetmektedir. Yasal düzenlemeler teknolojik ilerlemeyi kolaylaştıracak şekilde geliştirilmekte, internete erişimde geniş bant ağları giderek yaygınlaşmakta ve benzeri önlem ve girişimlerle bilgi ve iletişim araçları toplumsal yaşamın tüm kademelerine nüfuz eder hale gelmektedir. Bu çerçevede, Dünya Ekonomik Forumu'nun Küresel Bilgi Teknolojileri 2008-2009 Raporu'na göre AB ülkelerinden Danimarka, Bilgi ve İletişim Teknolojilerinde (BİT) 134 ülke arasında üst üste 3. kez küresel rekabet gücü en yüksek ülke olmayı başarmıştır. BİT'i, kalkınma ve rekabet gücünü artırmada son derece etkin kullanan Danimarka, dünyanın en gelişmiş BİT mevzuatına sahip durumdadır. 100 kişi başına 36,33 geniş bant internet abone oranı ile dünyada ilk sırada yer alan Danimarka, 10 bin kişi başına 346 MB/s bant genişliği ile de lider konumdadır. Rekabet gücü sıralamasında 2. sırada İsveç, 3. sırada ABD yer alırken, Finlandiya ve Hollanda ilk 10'a giren diğer AB ülkeleri olmuştur. AB'nin yeni üyelerinden Estonya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Litvanya'nın, BİT alanında ciddi atak yaptıklarının ve bu teknolojiler sayesinde piyasa ekonomisine daha kolay geçiş sağladıklarının belirtildiği raporda, Türkiye, rekabet gücü sıralamasında 61. ülke konumundadır. 2006-2007 döneminde 52., 2007-2008 döneminde 55. sırada bulunan Türkiye, bu yıl bir önceki yıla oranla 6 basamak gerilemiştir.

İnternet kullanımı günümüzde sadece yerleşik bilgisayar tabanlı cihazlar üzerinden yapılmamakta bilgisayarları evrim geçirerek birer mobil bilgisayar dönüşmekte ve her yerde internet sunan ve kullanılabilen aygıtlar haline gelmektedir. Mobil telefonlar açısından ise durum hemen her yerde internetin kullanılabileceği koşullar yaratmaya devam etmektedir. Bilgisayar teknolojisi de buna ayak uydurarak hemen her yerde internet bağlantıları bir mobil telefon şebekesi hattı (simkart) veya harici takılabilen modemler ile yapabilmektedir. Bunun yanında mobil telefon içerikleri de daha fazla internet özelliği ve alt yapısını destekler hale gelmektedir.

Bağlantılar gittikçe daha hızlanmakta ve kolaylaşmaktadır. Bakır telefon hatları üzerinden gerçekleştirilen internet bağlantıları hem kalitesiz hem de yavaş olmakta iken artık fiber optik kablolar ile tüm ülke kullanıcılarına daha hızlı ve sorunsuz internet hizmetleri sağlanmaya başlanmıştır. Bu bağlantılar kablosuz (wireless, Wi-Fi) hale getirilerek bir çok cihazın aynı anda sorunsuz ve hızlı bir şekilde internet altyapılarını kullanabilme imkan ve avantajını yaratabilmektedir.

Mobil piyasada sabit şebekenin rekabete açılmasıyla 1991'de ilk NMT 450, 1996'da da ilk GSM 900 lisansları verilmiştir. 2000 yılında mobil şebeke abone sayısı sabit şebeke abone sayısını geçmiştir. Tüm telefon trafiği açısındansa sabit şebeke üzerinden taşınan trafik 2001 yılında toplam trafiğin %71'i civarında gerçekleşmiştir.

Cep telefonu hizmetleri için fiyat esnekliği 0,51 olarak öngörülmüştür. Bu oran yüksek bir orandır. Cep telefonu hizmetlerinden elde edilen gelir, vergiler hariç yıllık yaklaşık 525 dolardır. Bu hizmetin sağlanması için katlanılan marjinal maliyet nispeten düşüktür. Marjinal maliyetin dakika başına 0,05 dolar olduğu tahmin edilmektedir. Bu sebeple, cep telefonu hizmeti açısından beklenen sonuç, yüksek talep esnekliği, önemli vergi oranları ve üretimdeki düşük marjinal maliyetler dikkate alındığında, yüksek vergilendirme sonucu nispeten yüksek etkinlik kayıplarının ortaya çıkacağıdır. Dolayısıyla cep telefonu hizmetleri üzerinden alınan vergiler, bu hizmete yönelik talep ve maliyet faktörleri sebebiyle, ekonomi için yüksek etkinlik kayıpları oluşturmaktadır. Cep Telefonu Hizmetlerinin Vergilendirilmesi, ABD'de cep telefonu kullanımı üzerinden çeşitli adlar altında vergi vb. mali yükümlülükler alınmaktadır. New York eyaletinin koyduğu toplam vergi %20'dir. Federal vergi ile beraber toplam vergi oranı %24,5'e ulaşmaktadır. Kaliforniya ve Florida'da ise eyalet vergileri %21 seviyesindedir. Bu orana, federal vergi eklendiği zaman toplam vergi oranı %25,5'e yükselir. Mobil telefon hizmetleri için daha düşük vergiler söz konusu olduğu eyaletlerde, eyalet vergilerinin ortalaması %10 civarındadır.

Birçok ülkenin 21. yüzyılın başında, bilgiyi elde etme, bilgiye sahip olma ve kullanma seviyesi, uluslararası pazar paylarının azlığı veya çokluğu ile ilgili olarak karşımıza çıkmakta ve bu ülkelerin pazar payları sahip oldukları bilgi seviyesi kadar olmaktadır. Bu nedenle, araştırma-geliştirme- tasarım-üretime hazırlama gibi üretim süreçlerinin çok büyük bir hızla tamamlanması zarureti gerekmektedir. Günümüz iletişim araçlarının sağladığı büyük imkanlarla küçülen dünya ekonomisinde rekabet gücü, yeni teknolojiler üretmek ve bu yeni teknolojileri hızla üretime dönüştürebilme yeteneğine dayanmaktadır. Sosyo-ekonomik gelişme sürecinde başta insan faktörü ve bilgi olmak üzere tüm alanlarda yapısal değişimi gerekli kılan, sanayi toplumunun uzantısı olarak ortaya çıkan bilgi toplumu, “bilgi ekonomisi”, “sanayi sonrası toplum”, “bilişim toplumu”, “bilgi çağı” ve benzeri şekillerde ifade

edilmektedir.

Teknoloji yeteneğini, teknoloji transferi yoluyla geliştirmek bir noktaya kadar mümkün olabilmektedir. Ancak, teknoloji açığını kapatma konusunda bütün diğer şartlar eşit olsa bile teknoloji transferi yapanlar teknoloji üretenler karşısında daha baştan rekabet yarışını kaybetmektedirler. Böyle bir durumda; teknoloji üretip ihraç edenler açısından, dünya pazarlarında mutlak bir rekabet üstünlüğü elde edilmektedir. Bunun için karar vericilerin, sanayicilerin ve ekonomistlerin ekonomik karar alırken bu duruma dikkat etmeleri gerekmektedir.

Son yıllarda gelişmiş ülkelerin firma stratejileri, yeni teknolojilerin etkin kullanımı, uygulanması ve araştırma-geliştirme faaliyetlerinin harekete geçirilmesi esası üzerine oluşturulmaktadır.

Değişen stratejiler sonucunda bu ülkelerde araştırma-geliştirmeye toplam üretim değerinden artan miktarda bir değer aktarılmaktadır. Kaynakların çoğu mühendislik, dizayn, deneme üretimi ve pazar testi konusundaki yeniliklere aktarılmaktadır. Teknolojik boyutta Telekom yapısı ve işleyişi de şekillenmiştir. Mobil ticaret artık internet alt yapılarının gelişmesi ile birlikte daha hızlı bir şekilde ticaretin, ekonominin içerisinde yer almaya başlamıştır. Yeni Kavramlar; B2B, B2C, B2G oluşmuş ve günlük hayatın içerisinde yer alamaya başlamışlardır. B2B (Business to Business), e-İş olarak adlandırılan çerçevenin dünya genelinde en kabul görmüş bölümünü oluşturmaktadır. Kurumlar arasındaki ticaret olarak nitelenen bu ticaret şekli gerek sektörel portallarla, gerekse kurumun kendi sitesi aracılığıyla yapılmaktadır. Yapılan araştırmalar gelecekteki B2B hacminin oldukça yüksek olacağı yönünde olmuştur. B2B, kurumların sektörde daha güçlü olmalarını sağlarken, özellikle kriz ortamlarında yeni ihracat pazarları ve iç pazarda yeni müşteriler elde etme imkanı sağlamaktadır. B2C (Business to Consumer), Internet teknolojilerinde meydana gelen hızlı gelişmeler sonucunda ortaya çıkan sanal mağaza uygulamaları İnternet üzerinde firmaların ürünlerini doğrudan üreticiye satılmasını kapsar. B2G (Business to Goverment), Firmalar ve kamu kurumlarının Internet üzerinde bir araya gelmesini ifade eder.

M-ticaret, “mobil telefon veya benzeri araçlar yardımıyla yapılan, mal ve hizmetlerin satın alınması ve ücretlerinin ödenmesi işlemlerine verilen genel bir tanımdır. M-ticaret, e-ticaretin biraz daha genişlemiş bir durumudur. Çünkü m-ticaret, kullanılan mobil teknoloji sayesinde PC ve TV gibi araçların sabitlik kısıtlarını ortadan kaldırmaktadır. M-ticaretin sahip olduğu potansiyel, mal ve hizmet alışveriş alışkanlıklarını kökten değiştireceği düşünülmektedir.

Hızla gelişen kablosuz iletişim teknolojisi ve internetin sağladığı avantajlar sonucunda mobil ticaret kavramı ortaya çıkmıştır. Dünyayı 24 saat açık küresel bir pazar yerine dönüştüren internetin sahip olduğu kısıtlar mobil iletişim araçlarıyla birlikte hızla ortadan kalkmaktadır. Öncelikle cep telefonu gibi mobil araçlar çok hızlı yayılmaktadır. Örneğin Japonya ve bazı Avrupa ülkelerinde cep telefonu abone sayısı, normal sabit hatlı telefon abonelerini geçmiştir. Ucuzlayan fiyatları, kullanım kolaylığı ve sağladığı rahatlık gibi unsurlar mobil kullanıcı sayısını hızla arttırmıştır. Mobil araçlar yardımıyla sunulan mobil Internet servisleri, kullanıcıların sabit bir bağlantı noktasına ihtiyaç duymasını gerektirmeden, onlara daha kişisel içerikler ve özel servisler sunmaktadır.

Sanayileşmiş ülkelerde bilim-teknoloji politikaları; emek, sermaye, doğal kaynak ve donanımlarından çok teknoloji alt yapısını ve dinamiği geliştirerek uluslararası pazarlarda rekabet etmeye dayandırılmaktadır. Sanayileşmiş ülkeler ya da birliklerde yeni üretim sistemleri üretmekle paralel gitmektedir. Yeni üretim sistemleri konusunda sanayileşmiş ülkelerde ortaya çıkan iki temel gelişmeden söz edilebilir;

Birincisi; büyük ölçekli firmalarda standart ve seri üretim sistemleri, taleplere göre değişebilir, büyük ölçekli üretimi feda eden minimum stok maliyetli, emek ve bir ölçüde sermayeden tasarrufa yönelik elektronik temelli robotların devreye girdiği esnek üretim.

İkincisi; sanayi, tarım ve hizmetler dahil olmak üzere çok geniş bir üretim yelpazesinde girdi olarak kullanılabilecek ve bütün bunlarda üretim sürecini baştan aşağı değiştirebilecek karaktere sahip ve ekonominin tümünde verimlilik artışı sağlayacak geleceğin stratejik teknolojilerinin oluşturulmasını sağlayacak teknolojilerde yoğunlaşmak ana hedef olarak yer almaktadır.

Bazı ülkelerde araştırma-geliştirme fonları, sağlık, ulaştırma ve çevrenin kalitesinin yükseltilmesi yönünde kullanılmaktadır. Bundan beklenen fayda; sanayi ile var olan üniversite-sanayi ve kamu enstitülerinin işbirliğini güçlendirmektir. Bu işbirliği yeni sanayilerin yeni pazarlara uyum sağlamasına yardımcı olacaktır. Son yıllarda araştırma-geliştirmeye büyük yatırım yaparak başarı sağlayan ileri teknolojinin dört lideri Japonya, İsveç, Almanya ve Güney Kore olmuştur. Son yirmi yılda bu üç ülkenin teknolojik gelişmesi de ikiye katlanmıştır. Birçok Çok Uluslu Şirket (ÇUŞ) Yatay ve Dikey bağlantılar ile teknoloji transferi sağlamaktadırlar.

Birçok OECD ülkesindeki firmalarda araştırma-geliştirme faaliyetleri kamuca desteklenmektedir. Bu ülkelerde üniversite sanayi işbirliğine önem verilirken araştırma fonları hem artmakta hem de devlet araştırma birimlerine katkıda bulunmaktadır.

Almanya'da Bilim-Teknoloji Politikaları: Birçok OECD ülkesinde olduğu gibi Almanya'da araştırma-geliştirme politikasının ana stratejisi, sanayinin yenilik gücünün artırılmasıyla rekabet üstünlüğü sağlama yönünde olmaktadır. Almanya uluslararası rekabette pazar payını artırarak rekabet üstünlüğünü elinde tutmak için aşağıdaki politikaları uygulamaktadır;

-               Araştırma-geliştirme potansiyelini daha iyi kullanmak için yapısal düzenlemeler yapmak ve pazar ihtiyaçları doğrultusunda faaliyette bulunmak,

-               Küçük ölçekli sanayilerde araştırma-geliştirme projelerini artırmak, teknoloji parklarını ve işletme inhibitörlerini desteklemek ve bireysel firmaları destekleyerek araştırma-geliştirme yönünde çalışmalar sürdürerek araştırmacı personele ödül verme ve araştırma-geliştirme personelini artırma yönünde çalışmaları yoğunlaştırmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri'nde Bilim-Teknoloji Politikaları: 1993 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne başkan olarak seçilen Bill Clinton'un liderliğindeki yönetim, bu ülkedeki bilim-teknoloji politikalarına daha da önem verir olmuştur. 1993 yılında yayınlanan bilim-teknoloji politika kitabında, teknolojiyi desteklemede öncelikli alınan politika alanları aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:

Özel sektör inovasyon ve yatırımları için iş ortamı geliştirildi.

Temel araştırmalara verilen Federal destek güçlendirildi.

Ekonomik büyümeyi hızlandırmak ve yüksek ücretli işler yaratmak için Federal Araştırma- Geliştirme’de öncelik sivil teknolojilere verildi.

Teknolojiden herkesin daha fazla yararlanabilmesi için, bütün çocuklarımıza “dünya-klasında” bir öğretim sağlama ve işgücüne, yaşam boyu katılma imkânını bulabileceği, verimli bir eğitim verme yolunda adımlar atıldı.

Ekonomik büyümeyi destekleyen ticaret ve ihracat politikaları yürürlüğe kondu.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri