İktisatta ve İktisat Metodolojisinde Yöntem
İktisat metodolojisi, iktisat biliminin yöntembilimsel ve bilgi
kuramsal sorunlarını konu edinen bağımsız bir
disiplindir. Bu yüzden iktisatçılarla iktisat
yöntembilimcilerinin inceleme nesneleri
birbirlerinden oldukça farklıdırlar. İktisatçıların
temel amacı, iktisadi gerçekliğin işleyişini
açıklamaya ilişkin doğru, tutarlı ve kabul
edilebilir bilgi (teori, model, yaklaşım)
üretmektir. İktisat yöntembilimcileri ise,
iktisatçıların ürettiği bu bilgi ve teorilerin
incelenmesini konu edinmektedirler. Dolayısıyla
burada, iktisat biliminin yöntemi ile iktisat
metodolojisinin yönteminin farklılığını
belirginleştirmek özel bir önem taşımaktadır.
İktisat metodolojisi literatüründe görülen bütün çalışmalar
doğrudan yahut dolaylı olarak iktisat biliminde
yöntem sorunlarıyla ilgilidirler. İktisat
yöntembilimcileri iktisadi gerçekliği açıklamaya
yahut işe yarar öndeyiler yapmamızı sağlayacak
teoriler üretmeye çalışan iktisatçıların, bu
etkinliği yaparken nasıl bir yöntem izlediklerini
veya izlemeleri gerektiğini ortaya koymaya
çalışmaktadırlar.
Ancak iktisatçıların hangi yöntemi izleyerek bilgi
ürettiklerinin belirlenmesi konusunda da bir yöntem
farklılaşması sözkonusudur. Ayrıca bu ayırımın,
sadece iktisat değil, diğer tüm bilim dalları için
de geçerli olduğunun söylenmesi mümkündür. Zira
bilgi üretim sürecinin kendisi üretilen bilginin
niteliği kadar açıklama gerektirmektedir. Fakat
genelde bilim adamlarının, özelde de iktisatçıların.
Öncelikle yöntem sorunlarını halledip ardından bilgi
üretme işine başladıkları pek görülmüş bir yöntem
değildir. İktisat bilimine başlamadan * önce
metodoloji üzerine eğilmek öğütlenmediği gibi,
tersine bir çok iktisatçı böyle bir çalışmayı bir
zaman israfı olarak görmektedir (Caldwell.
1985. ss. 188-89; Colander. 1992. s.
198).
Bu durumda bir bilimin fiilen izlediği yöntem ile
yöntembilimcilerin kafalarındaki yöntemin aynı
olduğunun, yani. yöntembilimsel tartışmaların gündem
maddeleri ile fiili yöntem sorunlarının gündem
maddelerinin biribiriyle örtüştüğünün söylenmesi
mümkün değildir. Çünkü ayrı bir bilim dalı olarak
metodolojinin gündemi bütünüyle bilim adamlarının
karşılaştıkları yöntem sorunlarından meydana
gelmemektedir. Yöntembilimcilerin yöntembiiim
alanının dışında karşılığı olmayan bir dizi tartışma
konuları vardır ve bilim adamlarının büyük bir
çoğunluğu bu tartışmalardan haberdar bile olmadan
etkinliklerini yürütmektedirler.
Ayrıca iktisadın yönteminin ne olduğu tartışmasında birbirinden
oldukça farklı bir çok yaklaşım ortaya çıkmaktadır.
Doğal olarak bu yaklaşımların ele alınması da bir
yöntem sorununu gündeme getirmektedir. Yani soru şu:
iktisat yöntem bilimcileri inceleme nesneleri olan
iktisat literatürünü nasıl ele alıyorlar?
Bu çalışmada bir yöntembilimcinin ne tür bir yöntem çerçevesinde
iktisadın yöntem sorunlarını ele aldığını belirlemek
için bir temel ayırım yapılmıştır. Yöntembilimci, ya
iktisat bilimi alanında olup biteni sadece
betimlemeye, ya da bunun yanısıra, bilimsel
etkinliğin yürütülebilmesi için bazı kurallar
geliştirmeye, öneriler sunmaya çalışmaktadır.
Birinci yaklaşıma betimsel iktisat metodolojisi,
ikincisine ise kural koyucu iktisat metodolojisi
denmektedir.
Bu iki yaklaşım tarzı, sadece konu edindikleri nesneleri ele alış
biçimi bakımından değil, bilim ve toplum anlayışı
bakımından da önemli farklılıklar taşımaktadırlar.
Zira kural koyucu metodoloji. bilimin mevcut
konumunu güçlendirme ve ona meşruluk kazandırma
işlevi görürken, betimselci yaklaşım bilimin
sorgulanmasına zemin hazırlayıcı bir rol
üstlenmektedir.
Burada ilginç bir durumla karşılaşmaktayız. İktisat
metodolojisi böyle bir ayırım çerçevesinde ele
alındığında, egemen yaklaşımın kural koyucu
metodoloji olduğu görülecektir. Fakat iktisat
biliminin en önemli ayırımlarından birisi olan
pozitif-normatif ayırımında iktisatçılar, olanın
incelenmesi anlamında pozitif iktisada büyük önem
vermekte, normatif iktisattan mümkün olduğu kadar
kaçınılması gerektiğini söylemektedirler. Çünkü
olması gereken devreye girince, değer yargıları
gündeme gelecek, değer yargıları da görece
olduklar için nesnel bilgi üretme imkanı ortadan
kalkacaktır. Ancak değer yargılarının bilimsel
etkinliğin dışında tutulma çabasının kendisinin de
bir değer yargısı olarak benimsenmesini
gerektirecek, bütün insanlar için geçerli nedenlerin
olup olmadığı konusu tartışmaya açıldığında ise
konu. bilim felsefesi ve metodolojinin de alanını
aşarak uygarlık tartışmasına dönüşecektir.
Bu nedenle, sadece olanın konu edinilmesini
savunan pozitif bilim anlayışının
temellendirilmesinde benimsenen yöntembilimsel
yaklaşımın, mevcut bilimsel pratiğin betimlenmesiyle
yetinmeyip, bilim ile bilim olmayanın birbirinden
ayrıt edilmesi ve bir bilginin bilim olabilmesi için
sahip olması gereken özelliklerin belirlenmesinde
gerekli ölçütlerin geliştirilmesini, kısaca
olması gerekeni konu edinmesinin, bilimin içinde
üretildiği toplumda yüklendiği işlevler ve bilim
adamlarının değer yargı sistemini besleyen uygarlık
anlayışları hesaba katılmadan sadece epistemolojik
gerekçelerle izah edilemeyeceğine burada işaret
etmek gerekir. Betimsel metodolojik yaklaşımın
modernizm sorgulamasıyla birlikte kendisini
duyurması da. bu yargıyı teyit etmektedir.
|