Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

KARAMSAR KLASİK EKONOMİSTLER

Kapitalist ekonominin, kendi dinamiği gereği eninde sonunda sürekli bir durgunluk dönemine gireceğini ileri süren klasik ekonomistlere Karamsarlar (kötümserler) denir. En tanınmış iki karamsar, Robert Malthus (1766-1834) ve David Ricardo (1772-1823) dur. 

1 - Robert Malthus (1766-1834) 

Bir kır soylusunun oğlu olan Malthus'un ana tezi, mülkiyet ve toplumsal eşitsizlik üzerine kurulu olan liberal düzeni haklı göstermek, temize çıkarmaktı. Bu konudaki düşüncelerini, 1798 yılında ve adını koymaksızın, "Nüfusun İlkesi^Üzerine Deneme" ve 1820'de "İktisadın İlkeleri" adlı eserlerinde açıkladı. 

Bu eserlerden birincisi, o devre göre ileri derecede sosyalist olan William Godvin'in fikirlerini çürütmek amacıyla kaleme alınmıştır. Godvin 19. yüzyılın başlarında İngiltere'de görülen yoksulluğun nedenini üretim örgütlenmesinde yani özel mülkiyette bulmuştu. Ona göre, bu yoksulluğa son verebilmek için yalnızca, 1795 yılında ingiltere'de kabul edilen yeni yasayla yoksullara yardım etmek değil, toplumu da yeniden düzenlemek gerekmektedir. Malthus'a göre, toplumdaki fakirliğin nedeni, besin maddeleri üretiminin bir aritmetik diziye, nüfusun ise bir geometrik diziye bağlı olarak çoğalmasıdır. Böylece, besin maddeleri üretimi gitgide artan nüfusa yetişemez, yeterli olamaz duruma gelmektedir. Bu nedenle devlete sosyal bir yön vermek anlamsızdır. Sosyal yardımlar besin maddeleri üretimini hızlandıramaz, ama nüfus artışını hızlandırır. 

Malthus, "Nüfusun ilkesi Üzerine Deneme" adlı eserinde şunu yazıyon

"Kesin olarak kabul edilebilir ki, nüfus hiçbir engel tarafından durdurulamadığı takdirde, her 25 yılda bir iki katma çıkmakta ve devirden devre bir geometrik dizi halinde çoğalmaktadır." 

Yıllar

Geometrik Dizi (Nüfus)

Aritmetik Dizi (Gıda Maddeleri)

1

1

1

25

2 katı

2 katı

50

4 katı

3 katı

75

8 katı

4 katı

100

16 katı

5 katı

Nüfus artışının eğilimi bu olduğuna göre, insanlığın geleceği karanlıktır, insanlık açlığa doğru gitmektedir. 

Nüfus  ve  gıda  maddeleri  arasındaki  dengesizlik  iki   şekilde görülebilir.     Bunlardan    biri,     Malthus'un    erdemsizliktir,     diye adlandırdığı ve bizim bugün doğum kontrolü dediğimiz yöntemdir ikincisi ise, moral cebir (restraint), yani yeterli sayıda bireyin belirli bir zaman ya da bütün ömürleri boyunca evlenmekten ve çocuk yapmaktan vazgeçmesidir. Öte yandan Malthus, nüfusun gıda maddeleri artışını geçmesi eğilimi doğal engellerle de önlenebilir, diyor. Bunlar, açlıklar, büyük ve salgın hastalıklar, afetler, savaşlar ve eksik beslenme gibi öğelerdir. 

Malthus, nüfus sınırlamasının ancak moral restraint üzerine kurulabileceği sonucuna varır. Ama bu önlemin, kalıtsal mülkiyete dayanan ve servetlerin eşitsizliğini benimseyen bir toplumda uygulanabilir olduğunu ileri sürüyor aynı zamanda. Gerçekten de, eşitlemeci bir toplumda kimi insanların yerine niçin başka bir takım insanların evlenmekten vazgeçmesi gerektiğini anlamak güçtür diyor. "Herkes eşitse ve benzer koşullar içinde bulunuyorsa, bir bireyin niçin kendini, başkaları tarafından gözetilmeyen ve uyulmayan bir ödevi yerine getirmek zorunda duyacağı açıklanamaz." 

Bunlara karşın, Malthus bu yolun daha iyi olduğunu ve denenmesi gerektiğini vurgular. Herkes, geçindireceğinden emin olduğu kadar çocuk sahibi olmalıdır. Nüfusla dolu bir dünyada yeni doğan bir kimse, eğer ailesi onu besleyemiyorsa veya toplum o kimsenin emeğinden yararlanamıyorsa, o gerçekten bu yeryüzünde fazlalıktır. Bu nedenle evlilik yaşı olabildiğince ileriye bırakılmalı, evlilik yaşamında da iffetli (afif) kalınmalıdır.

Malthus'un Nüfus Kuramından başka ekonomik konular üzerinde ilginç görüşleri vardır. Ancak, Nüfus Kuramının tartışmaları arasında bunlar gözden kaçmış ve gereği kadar yansıtılamamıştır. Malthus, özellikle ekonomik buhranlar üzerinde durmakta, ulusal gelirin azlığı durumunda, ekonomik yaşama karışmakla hız verilebileceğine, ulusal gelir düzeyinin değiştirilebileceğine değinmektedir. Bunun için iktisatçıların bu sorunları açıklanması için uğraş vermelerini salık verir. 

Birikim konusunda da Malthus'un düşüncesi, birikim yatırıma eşit olmayabilir. Bunun anlamı, biriktirilen paraların derhal yatırımlarda kullanılmayarak bekletildiğidir. Böylece Malthus, Keynes'in müjdecisi sayılabilir.

2- David Ricardo (1772-1823) 

Ricardo, liberal düşünceye ayrı bir yön vermiş ve Klasik Okul'un ekonomik yasalarının oluşmasına önemli katkılarda bulunmuştur. İlk sesini 1817 yılında yayınladığı 'Ekonomi Politiğin ve Verginin İlkeleri"konulu yapıtıyla duyurmuştur. 

Klasik ekonomik düşünceyi olgunlaştıranların hemen hemen hepsi esas itibariyle servetin, yani ulusal gelirin kaynaklarını araştırmışlardır. Ricardo ise özellikle ulusal gelirin üretim öğeleri arasında nasıl dağıldığını ve öğelerin paylarını belirleyen yasaların neler olduğunu derinliğine incelemiştir.Aslında Ricardo'nun amacı, her sınıfın ulusal gelirden hangi oranda bir pay talep edebileceğini belirlemek ve böylelikle de toplumdaki çıkar mücadelesini aydınlığa kavuşturmaktır. O, gelir dağılımı konusunda giriştiği çözümlemeyi, hemen bir ekonomik büyüme kuramına ulaşma yolunda kullanmaktadır. 

a) Ricardo'nun Değer Kuramı 

Ricardo'nun Smith'e oranla üstünlüğü, ilkin, değişim (mübadele) değeri konusundaki çözümlemesinde belirmektedir. Pek haklı olarak, bu sorunu temel sorun diye kabul ediyor Ricardo ve niçin temel sorun olduğunu da gösteriyor. 

Ekonominin gelişimini açıklayabilmek için, her şeyden önce sermaye birikimiyle ilgilenmek gerekir; sermaye birikimi ise, sermaye kârlarının önem derecesine bağlıdır. Toprak rantı hesaba katılmayacak olursa; kâr demek, satış fiyatı ile maliyet fiyatı arasındaki fark demektir. Ve ulus çapında düşünüldüğü takdirde net hasılanın maliyet fiyatı, ücretlerin toplamından başka bir şey değildir. Demek ki kârı açıklayabilmek için:

—Ücret belirleyen yasaları,

—Ürünlerin satış fiyatlarım belirleyen yasaları, bilmek gerekir.

Ricardo, değişim değerini, malların üretim giderlerine ve miktarın gereksinmelere oranla az veya çokluğuna bağlar. Değer bakımından malları ikiye ayırır. Miktarı istenildiği kadar arttırılamayan malların değeri, bunların az ya da çok olmalarına göre değişir. Üretimi istenildiği kadar çoğaltılabilen malların değerini ise, üretimlerinde harcanan emek belirler. Değer, ilerlemiş toplumlarda üretim giderleri ile belirlenir. Şüphesiz ki, sermaye de emek ürünüdür. Bu bakımından malların değerini üretimlerinde kullanılan emek belirlemektedir.

Değerin, malın (emtianın) emek olarak maliyetine bağlı olduğunu kanıtlayabilmek için, mal fiyatlarında dalgalanmaları incelemek gerekir:

"Bir şeyin değiştirilebilir değerini yaratan, o şeye aktarılmış emek miktarı ise, bundan şu sonuç çıkar: Bu emek miktarındaki her artış, zorunlu biçimde, bu emeğin kullanıldığı nesnenin değerini de artıracaktır. Tıpkı bunun gibi, bu emek miktarındaki her azalış da fiyatın düşmesine yol açar."

İleride Kari Marx, Ricardo'nun Değer-Emek Kuramını geliştirerek sosyalizme temel yapacaktır. 

b) Rant Kuramı 

Rant, arazi sahiplerine çiftçinin ödediği kiradır. Ricardo, arazi sahiplerinin bu gelirinde doğanın katkısını görmekte, onu nüfusa göre yeteri kadar verimli arazi bulunmamasına bağlamaktadır. 

Rant fikri, açık olmamakla birlikte Fizyokratlarda ve onların etkisi altında bulunan A. Smith ve Malthus'ta da vardı. Daha önce açıklandığı gibi Fizyokratlar net hasılanın yalnızca topraktan ileri geldiğini ileri sürerken kanıtlarından biri de arazi sahibinin, asillerin hiç bir iş yapmadan çiftçilerden aldıkları kiralarla geçinmeleriydi. Buradaki rant, arazinin yalnızca kirasıdır. 

Ricardo'nun rant fikri ise, çeşitli arazi arasındaki verimlilik farkına dayanmakta ve "Diferansiyel Rant" adını almaktadır. Ekonomi gelişirken, talep artarken, nüfus ile kapital miktarı da, miktar itibariyle sabit olan toprak öğesine oranla artar. Bunun bir sonucu, üretimin doğal verimi daha düşük olan topraklara doğru genişlemesi, (ekstansif marjın genişlemesi) dolayısıyla bu alanda üretim maliyetinin yükselmesidir. Çünkü, verimi daha düşük toprakları ekmek gerekince, bunların aynı verimlilikte olabilmesi için daha çok gübreye ve çalışmaya gereksinme duyulacaktır. Bunun doğal sonucu olarak da yeni topraklardan alınacak ürünlerin maliyeti birincilere göre daha yüksek olacaktır. Ürünün fiyatı, marjinal topraklar, yani doğal verimi en düşük topraklarda çalışan tarımsal firmaların emek ile kapitali kapsayan birim maliyetini karşılayacak yükseklikte oluşur. Bu durumda ürünün fiyatı, doğal verimi daha yüksek topraklardaki üreticilerin birim maliyetinden daha yüksektir. Fiyat ile marjinal topraklarda birim maliyet arasındaki fark, Ricardogil (veya diferansiyel) rantı oluşturur. Marjinal topraklar ise, hiçbir rant getirmez. Rant, üreticilere değil, fakat doğal verimi marjinal topraklardan daha yüksek olan toprakların sahiplerine aittir; tarım, rekabet koşullarının egemen olduğu bir üretim kesimi olduğu için, üreticiler arasındaki rekabet, rantın toprak sahiplerine gitmesini sağlar. Ricardo, bu olayı şöyle ifade etmektedir:

"Örneğin, 1, 2, 3 nolu topraklar, aynı miktar emek ve kapital kullanımıyla,  100, 90,  80 karter hububatı net hasıla olarak versin. 

Nüfusa göre verimli toprakların çok bol olduğu yeni bir ülkede, yalnız 1 nolu topraklan işlemek gerekecektir. Bütün net hasıla üreticiye ait ve onun avans verdiği kapitalin kârı olacaktır. Nüfus, 2 nolu toprakların işlenmesini gerektirecek kadar arttığı zaman, 1 nolu toprakta artan rant başlayacaktır."

Ülkedeki arazi son sınırlarına ulaştığında, araziye fazla emek ve sermaye harcanırsa, azalan verim yasasına göre verim oranı düşeceğinden, böylece sağlanan ek verimin maliyeti yine yüksek olacak ve piyasa fiyatı ona göre ve yüksek düzeyde oluşacaktır. Böylece, verimli arazide fazla emek ve sermaye harcanmaksızın elde edilen ürünlerin maliyeti arasında yine fark doğacaktır. 

Bu açıklamalardan çıkan sonuca göre, Rant, arazi sahiplerine çalışmadıkları halde sağlanan bir gelirdir.

Rant üç nedene dayanır:

—Malthus'un formüle ettiği nüfus artış ilkesi,
—Tarımda azalan verim yasası,
—Belli bir zamanda aynı mallar için piyasada arz ve talep dengesine göre tek fiyat bulunması.
 

c)Ricardo'nun Ücret Kuramı 

Ricardo, kendisinden önce ortaya atılan klasik düşüncelerden yararlanarak ücret kuramını daha iyi açıklamaktadır. Kendisine göre, emeğin fiyatını oluşturan iki çeşit ücret vardır: Doğal ücret, cari ücret. 

Doğal ücret, işçinin yaşamasını ve neslinin artmadan ve eksilmeden devamını sağlayan ücrettir. Doğal ücret en az geçim düzeyine göredir. Besin maddelerinin fiyatı yükselirse, doğal ücret buna koşut (paralel) olarak artabilir. Bu nominal bir artıştır. Ücret reel olarak yine aynı kalır. İşçi daha iyi bir hayata kavuşmaz. 

Cari ücret, piyasada emek arz ve talebine göre oluşan ücrettir. Arz ve talepteki değişik ücret miktarını da etkiler, fakat bu geçicidir. Cari ücret, doğal ücret düzeyini aşarsa, Malthus'un nüfus ilkelerine göre insanların sayısı artar. Sonuç, işçi sayısının çoğalması ve işçiler arasında rekabettir. Böylelikle cari ücrette düşüklük görülür. Bu düşüklük doğal ücret düzeyinin altına inerse, insanların sayısı azalır ve cari ücret miktarı böylece doğal ücret düzeyi ile yakın ilişki kurarak seyreder. 

d)Diğer Görüşleri 

Ricardo, para, banka ve uluslararası ticaret konusunda da bazı görüşleri ileri sürmüştür. O, uluslararası değişimlerde de serbest rekabet koşullarının ülkeleri iş bölümü ve uzmanlaşmaya götüreceğini savunmuştur. Smith'in Mutlak Üstünlük Kuramını, Karşılaştırmalı Üstünlük görüşüyle tamamlamış ve bir ülkenin yalnızca mutlak olarak üstün olduğu mallarda değil, karşılaştırmalı (mukayeseli) olarak üstün bulunduğu mallarda uzmanlaşacağını ileri sürmüştür. 

Paranın yalnızca bir değişim aracı olduğunu ileri süren Ricardo'nun miktar teorisini benimsemiş olduğu söylenebilir. Otomatik altın standardı veya otomatik dış denge kuramının kurucusu olan düşünürün, kuramın işlemesi için banknot miktarını sıkı şekilde altın sikke miktarına bağlayan tedavül ilkesini savunması ilginçtir. 

Şurası ilgi çekicidir ki, Ricardo, bir yandan Malthusgil nüfusun "tabii artış" kuramını kabul ederek, "Fakire Yardım" yasalarına karşı çıkmış, böylece işçi ücretlerinin artmasını önlemiştir. Bir taraftan da, toprak rantının artışını önleyecek politika önlemlerini savunmuştur. Buna karşılık, kapitalistin kâr haddinin yükselmesini, ekonominin gelişmesinin koşulu kabul etmiştir. Ricardo, kapitalizmin katıksız savunucusudur. 

Fakat, Ricardo, aynı zamanda bir çeşit mülkiyet - toprak mülkiyet -ile toplum yararının bağdaşmadığını da göstermiştir. Tabii düzen anlayışıyla çatışan bu görüşü, daha sonra diğer mülkiyet çeşitlerine yöneltilerek, her çeşit mülkiyetin toplum yararıyla çatıştığı görüşüne de kaynaklık etmiştir. Bu bakımdan, Ricardo sonrası İngiliz sosyalistleri ve Marx, Ricardo'ya çok şey borçludur.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri