Bazı bankalara ilişkin temettü dışındaki
ortaklık haklarının TMSF’ye devrine yol açan gelişmeleri aniden
baş gösteren bir likidite krizine değil de geçmişten gelen
yapısal sorunlara bağlayanların savı Türkiye’den alacaklı olan
devlet ve kuruluşların bu alacaklarına tahsil yeteneği
kazandırılması için yaptıkları girişimlerle de doğrulanmaktadır.
Söz konusu alacaklılar, Türkiye’ye bugüne dek açılmış olan
kredilerin geri dönüşlerinde yaşanan tıkanıklıkların nedenlerine
ve kaynaklarına inerek, IMF eliyle buların ortadan
kaldırılmasını istemişlerdir. Türkiye’ye verilen kredilerin
büyümesi ve ülkenin borçlanmayı sürdürebilirliğini yitirme
tehlikesi karşısında kalan alacaklılar, alacaklarının vadesinde,
sorun olmadan karşılanmasını sağlayacak önlemleri bu çerçevede
ön plana çıkartmışlardır. Ülke ekonomisinin sağlıklı biçimde
ayağa kaldırılmasından çok alacağın tahsili yönünde önlemleri
kapsadığı için eleştiri konusu olan bu istemler paketinin
karşılanması, Uluslar arası Para Fonu IMF’ye verilen niyet
mektubu’nda devlet taahhüdü olarak yer almıştır.
Ülkemizin iki yakasının bir araya
getirilmesi önceliği, bu doğrultuda daha önce yapılmış olan
yanlışların ortadan kaldırılmasını ya da en azından hızla
asgariye indirilmesini kaçınılmaz kılmıştır. Bu yanlışlar, döviz
kurlarının ya da faiz oranlarının çıpaya bağlanması türünden
üstyapıdaki finansal oynamalarla değil, temeldeki yapısal
değişimlerle ortadan kaldırılabilecek ya da en aza
indirilebilecek çarpıklıkların sonucu olarak ortaya çıkmış
bulunmaktadır.
Türkiye’nin bu nedenle, yapısal dönüşüm
gerçekleştirilmesinin dışında seçeneklerinin neredeyse kalmadığı
görülmüş ve bunun böylece açıklanmış olması, kriz olarak
adlandırılan ve likidite kaybı gibi yüzeysel sonuçlara bağlanan
oluşumun kökünün aslında yapısal sorunlarda yattığının teyidi
niteliğindedir. Bu gerçeğin alacaklılar tarafından ortaya konan
çeşitli istemlerin karşılanmasına bağlanan çerçevesine bir göz
atacak olursak ana hatlarıyla ilk gözümüze çarpan hususlar
şunlar olur:
Devlet bakanı ve Merkez Bankası Başkanı
tarafından imzalanan mektupta, ülke ekonomisinin yeniden
yapılandırılması gereği, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olma
hedefine yaklaşmasının bir önkoşulu olarak görülmektedir.
Ekonomik Politikalar Bildirgesi başlığı altında yıllardır
Türkiye’nin büyüme potansiyelinin önünde bir engel teşkil eden
yapısal bozuklukların yok edilmesi temel strateji olarak yer
almaktadır. Gayrı Safi Milli Hasıla’da öngörülen büyüme,
enflasyon oranında hedeflenen düşüş ve dış cari hesaplarda
istenilen dengenin sağlanması, “Bu hedefler, üçlü bir yaklaşıma
dayandırılarak gerçekleştirilecektir. Bankacılık sektöründeki
bozukluklar başta olmak üzere, son krizin doğrudan temelinde
yatan bozuklukların düzeltilmesi ve ekonomi yönetiminin
şeffaflığının ve özel sektörün ekonominin yeniden
yapılandırılması sürecindeki rolünün geliştirilmesine yönelik
yapısal politikalar, finansal istikrarı sağlamaya ve enflasyonla
mücadeleye devam edilmesine ilişkin maliye ve para politikaları,
makroekonomik istikrar, büyüme ve toplumun en muhtaç kesimlerini
koruma hedefleri ile örtüşen ücret ve maaş ödemeleri
oluşturulması yönünde geliştirilmiş sosyal dialog”.
Daha güçlü bir ekonomi için gerekli yapısal
politikalar alt başlığı altında da bu doğrultuda, şeffaflığın
artırılması, bankacılık sektöründe “kamu ve TSMF bankalarını
köklü bir reforma tabi tutulması en büyük öncelik olmuştur”
denildikten sonra en büyük iki kamu bankası (Ziraat Bankası ve
T. Halk Bankası), bu bankaların gelecekte karlı olmalarının
sağlanması amacıyla, finansal ve işlevsel yeniden yapılandırma
gerçekleştirileceği taahhüt edilmiştir. Kamu bankalarındaki
sorunların çözümüne koşut biçimde özel bankalarda yeniden
sermayelendirmeye ihtiyaç görülmektedir. Bütçe disiplininden
kopuşun yol açtığı sorunların ve bunların kamu maliyesine yol
açtığı açıkların yinelenmemesi için 2001 yılında kapatılan 27
fonun ardından 2002’de 25 fon daha kapatılacaktır. Sonuçta,
Destekleme Fiyat istikrar Fonu (DFİF) hariç tüm bütçe içi fonlar
2002 yılı bütçesi’nde ortadan kaldırılmak ve bütçe dışı fonlar
şu beş fon ile sınırlı olacaktır: Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu, Savunma Sanayiini Destekleme Fonu,
Tanıtma Fonu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu. Bütçe içi veya
dışı yeni fon yaratılmayacaktır.
Niyet Mektubu’nda, alacaklıların istemleri
doğrultusunda hazırlanan politikaların Finansal İstikrar ve
Büyüme için Makroekonomik Politikalar alt başlığı altında da
gelir gider dengesindeki yapısal bozuklukların giderileceği
taahhüt edilmiştir. Vergi tabanını güçlendirilerek kamu
maliyesi hesaplarının olumlu etkilenmesinin yanında vergi
yükünün daha adil dağıtılması da gündemde tutularak buna uygun
olarak alınması gerekli önlemlere, belirlenen tarihlerde yerine
getirilmesi şart koşullar arasında yer verilmiştir.
Sosyal Dialog, Gelirler Politikası ve
Toplumun en muhtaç kesiminin korunması alt başlığı altında da
daha iyi yapılandırılmış bir gelirler politikasının gerekliliği
ortaya konmak suretiyle, ülkenin ekonomik ve toplumsal tabanında
süreklilik kazanmış bulunan elverişsiz yaşam koşullarının temel
yapısal nedenlerden kaynaklandığı bu şekilde bir kez daha
doğrulanmıştır.
Kaynak: Reha Tanör - Finansal Kriz ve
Sermaye Piyasası - TSPAKB