Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

İş Sağlığı ve Güvenliği Nedir

İş sağlığı; sağlıklı bir yaşam ve çevresi için gerekli sağlık kurallarını içerirken, iş güvenliği ise çalışanlara ve işletmeye yönelik tehlikelerin ortadan kaldırılması için gerekli teknik kuralları içermektedir. Dolayısıyla iş sağlığı ve güvenliğinde, sadece çalışanların değil tüm işletmenin ve üretimin güvenliği esastır. Bu üç alandaki faaliyetler birbirini bütünlemediği sürece çalışanların güvenliğinden tam olarak söz etmek mümkün olamamaktadır.

İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihi Gelişimi

18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İngiltere’de doğarak yayılmaya başlayan sanayi devriminin yol açtığı ağır çalışma koşulları sebebiyle işçiler ve işverenler arasında sorunlar yaşanmaya başlamıştır. Özellikle tekstil sanayinde, teknolojinin gelişmesi ile birlikte makineleşmenin hızlanmasıyla işçilerin uzun çalışma saatlerine karşılık düşük ücretler almasının yanında sağlıksız ve ağır çalışma koşulları sorun oluşturmaya başlamıştır. Bu ağır çalışma koşulları, 19. yüzyılın ilk yarısında işçiler, sermaye sahipleri ve hükümet arasında birçok problemin doğmasına neden olmuş ve bu taraflar arasında büyük mücadeleler yaşanmıştır. Diğer taraftan, sanayi devriminin yol açtığı insanlık onuru ile bağdaşmayan çalışma koşullarının yeniden yapılandırılması için ilk zamanlar dar kapsamlı olarak kadın ve çocuk işçilerin korunması amacı ile bazı yasal düzenlemeler yapılarak, kadın ve çocuk işçilerin günlük çalışma saatleri ve çalışma alanları sınırlandırılmıştır. Çalışma hayatında, çalışma şartlarını daha sağlıklı ve güvenli hale getirmek için başlanan bu yasal süreç, klasik liberal devlet düşüncesinin, ikinci dünya savaşının yarattığı yıkıcı durumun da etkisi ile yerini sosyal devlet düşüncesine bırakmasıyla büyük bir ivme kazanmış ve birçok sanayi ülkesinde, teknolojinin ve dönemin gereklerine uygun olarak değişen ve sürekli olarak gelişen iş sağlığı ve güvenliği kurallarının oluşmasına neden olmuştur.

Dünyada, iş sağlığı ve güvenliği ihtiyacı sanayi devriminden sonra hissedilmiştir. Buna bağlı olarak İngiltere ve ABD başta olmak üzere birçok sanayi devleti yıldan yıla bu alandaki tedbirleri arttırmış, bu doğrultudaki cezai ve hukuksal yükümlülüklerinin oranını yukarıya çekmişlerdir.

Ülkemizde işçi sağlığı ve güvenliği alanında yapılan düzenlemelere gelindiğinde ise, Türkiye’de sanayinin doğuşu ve gelişimi Batı kadar erken dönemlerde değil, bunun tersine 1900’lü yılların ilk yarısından itibaren başlayabilmiştir. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının ortaya çıkışı da bu dönemlere rast gelmektedir. Konunun ülkemizdeki gelişimini Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri olmak üzere iki farklı dönem itibarı ile incelemek gerekir. Sanayileşmenin henüz oluşmadığı ve fabrika denilecek büyüklükte işyeri sayısının çok az miktarda olması bu konudaki çalışmaların gecikmesine sebep olmuştur. Osmanlı döneminde konuya ilişkin önemli gelişmelerin olduğundan söz etmek zordur. Ancak bu dönemle birtakım önemli yasaların 1865 yılında Ereğli kömür havzalarında çalışan işçilere yönelik olarak çıkarılan “Dilaver Paşa Nizamnamesi” ve yine aynı işkoluna yönelik olarak 1869 yılında çıkarılan Maadin Nizamnamesi olduğunu söylemek mümkündür.

Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği açısından temel kabul edilen Lonca sistemi değerlendirildiğinde, o dönemde üretim teknolojisinin az gelişmiş olması ve basitlik arz etmesi sebebiyle çalışanların karşılaşabileceği riskler de o oranda basitti. İşçiler açısından en önemli tehlikeler; çarpma, düşme, kesilme ve ezilme gibi çok olumsuz sonuçlara neden olamayacak küçük çaplı tehlikelerdi. Öte yandan, çalışan sayısının azlığı nedeniyle meydana gelen bir iş kazası büyük kitleleri etkisi altına alamıyordu. Bu sebeple kamuoyunda iş kazaları ve meslek hastalıkları pek bilinmemekteydi. Bununla birlikte işyeri sayısının azlığı da iş kazalarının sayısını azaltan bir faktördü. Usta-kalfa-çırak arasındaki ilişki öğretmen-öğrenci ilişkisi olduğundan ve birebir ilişkiye dayandığından iş sağlığı ve güvenliğinin korunması daha kolay halledilebilirdi. Ustaların istihdam ettikleri kişileri gözetmeleri ve korumaları ahilik anlayışı tarafından teşvik edilmekteydi. Bununla birlikte iş sağlığı ve güvenliği hakkında herhangi bir hukuki düzenleme olmaması da ustalar açısından zorunlu bir durum arz etmemekteydi. Diğer taraftan, bu döneme ait yazılı kaynak olarak sadece fütuvvetnamelerin olması, yazılı kaynaklardan faydalanma oranını düşürüyordu.

Cumhuriyet dönemine bakıldığında ise, 1921 yılında 151 sayılı Ereğli Havza-i Fahmiye Maden Amelesinin Hukukuna müteallik kanun kömür işçilerinin çalışma şartları, iş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili ilk yasadır. 1924 yılında 394 sayılı Kanun, çalışanlara haf^ tatilini getirmiştir. 1926 yılında yürürlüğe giren 818 sayılı Borçlar kanunu, iş kazası meslek hastalıkları ile ilgili hukuki hükümler getirmiştir. 1930 yılında çıkarılan Belediyeler Kanunu ise denetim konusunda hükümler içermektedir. 1935 yılında milli bayram ve genel tatil günleri hakkındaki Kanun da yürürlüğe girmiştir. 1930 yılında çıkarılan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve 1937 yılında çıkarılan 3008 sayılı İş Kanunu bu konuda çıkarılan önemli Kanun’lardır. Bu Kanun’lara dayalı çok sayıda Tüzük ile detaylar ve

uygulamalar belirlenmiştir. Öte yandan, 1946 yılında Çalışma Bakanlığı’nın kurulması iş güvenliği ve işçi sağlığı hususunda en önemli aşama olarak görülmektedir. Daha sonra 3008 sayılı İş Kanunu, 1967 yılında 931 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış, yerine ise 1971 tarihinde 1475 sayılı İş Kanunu getirilmiştir. Bu Kanun, uzun bir süre yürürlükte kalmış ve bu Kanuna dayanarak birçok Tüzük ve Yönetmelik de çıkarılmıştır. Son olarak da 2003 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu yürürlüğe girmiş ve halen yürürlüktedir. Diğer tarafsan, 1964 yılında yürürlüğe giren 506 sayılı Kanun çalışanlara çeşitli risklere karşı güvenceler getirmiştir. Son olarak 16.06.2006 tarihli 5510 sayılı SSGSS Kanunu kabul edilerek sosyal güvenceler hız kazanmıştır.

Dar Kapsamda İş Sağlığı ve Güvenliği’nin Tanımı

Dar kapsamda iş sağlığı ve güvenliği kavramı, öncelikli olarak işin görülmesi esnasında, işten, işin görülmesinden ve iş ortamından kaynaklanabilecek her türlü riskten ötürü işçinin fiziki ve manevi bütünlüğü üzerinde oluşabilecek zarar ve tehlikelere karşı işçinin sağlığı ile yaşam hakkının korunmasını kapsamaktadır. Konuya bu açıdan bakıldığında; işyerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması zorunluluğu, çalışma hayatını düzenleyen kanunlarda ve yönetmeliklerde yer almaktadır. Buna örnek göstermek gerekirse, 4857 sayılı İş Kanunu’nun iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin düzenlemeleri özellikle işçiyi, işyerinde gerçekleşebilecek iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı korumayı hedefleyen teknik iş sağlığı ve güvenliği hükümleri içermektedir. Ancak bu yönü ile mevzuatımız, işçinin ruhsal sağlığı ile sosyal çevresini korumaya yönelik önlemler içermediği için Avrupa Birliği mevzuatına göre daha dar kapsama sahiptir.

Geniş Kapsamda İş Sağlığı ve Güvenliği Nedir

İş sağlığı ve güvenliği kavramı geniş anlamda incelenirse; işçinin sosyal anlamda da korunmasının gerekli olduğu göz önünde bulundurularak, “İşçinin yaşadığı çevrenin korunması, sağlıklı bir konutta yaşama hakkı, beslenme ve ulaşım emniyeti hakkı, ilk yardım ve sosyal güvenlik, yabancılaşma, kentleşme gibi konular” iş sağlığı ve güvenliği ile ilişkilendirilmektedir.

Diğer taraftan, kavramın geniş anlamda içeriği, sosyal olguyla irdelenirse hakların korunması hususunda devlete de bir takım görevler düşeceği açıktır. Devletin bu konudaki görevi ise kanun koyma, uygulama ve denetimdir. Ancak bu alanda tek yük devlete ait olmayıp işçi ve işverenlere de çalışma hayatında birçok yükümlülük düşmektedir. İş sağlığı ve güvenliği konusunda, işin yapılmasından doğan tehlikelerin ortadan kaldırılması veya azaltılması için gerekli yolların araştırılması ve bu yolla mevzuat hükümlerinin geliştirilmesi yer almaktadır. Bu konudaki mekanizma şu şekilde çalışmalıdır: İşveren, işçileri, işin yapılmasından doğan tehlikelere karşı korumak üzere, yükümlülüklerini yerine getirecek ve devlet de, işverenin söz konusu yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini denetleyecektir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri