Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

İstikrar Politikası, İstikrar Politikaları

İstikrarsızlığın Giderilmesi

Makroekonomik politikaları istikrarlı ve istikrarsız iki ekono­mi açısından ayrı ayrı ele aldığımızda karşımıza farklı iki politika uygulaması çıkar, istikrarlı ekonomide sorun istikrarlı dengenin daha yüksek bir istikrarlı denge konumuna götürülerek toplumsal refahın artırılmasına yönelik bir politikadır. Buradaki temel amaç mevcut diğer dengeleri bozmadan ve gelir dağılımını iyileştirerek ekonomik büyümeyi sürekli kılabilmektir, istikrarsız ekonomide İse sorun öncelikle ekonominin istikrara kavuşturulabilmesi dir.

Aslında Y = C + 1 + G + (X-M) denklemi her zaman bir den­ge halini ifade eder. O halde makroekonomik istikrarsızlık denildi­ğinde anlaşılması gereken birinci bölümde tanımlamaya çalıştığı­mız istikrarsız denge halidir.

Y    = C + I+G + (X-M)
100
= 60+10+ 20+(20-10)                                              (1)
100 = 70 +5+ 30+(5-10)                                                (2) 

(1) numaralı ekonomide tüketim harcamaları (C = 60), (2) nu­maralı ekonomideki tüketim harcamalarından (C = 70) düşük­tür. Bunun anlamı (1) numaralı ekonominin (2) numaralı ekono­miden daha fazla tasarruf yapmış ve dolayısıyla daha fazla yatırım harcaması yapmış olduğudur. Gerçekten de (1) numaralı ekono­mide yatırım harcamaları (I = 10), (2) numaralı ekonomideki ya­tırım harcamalarından (I = 5) daha yüksektir. Bu durumda (1) nu­maralı ekonominin büyümesi (2) numaralı ekonomiden daha hızlı olacak ve böylece (1) numaralı ekonomi bir sonraki dönemde da­ha yüksek bir GSMH'ye ulaşacaktır. Eğer her ikisinde de nüfus aynı sayıda ve aynı artış hızındaysa (1) numaralı ekonomide kişi başı­na düşen milli gelir daha hızlı artacak, yani refah daha yüksek nok­taya ulaşacaktır. 

(1) numaralı ekonomide (X - M = 20 - 10) dış ticaret fazlası söz konusuyken (2) numaralı ekonomide (X-M = 5 - 10) dış tica­ret açığı vardır. Yani (2) numaralı ekonomi ihraç ettiğinden fazla­sını ithal edip net döviz çıkışıyla karşılaşırken (1) numaralı ekono­mi ithal ettiğinden fazlasını ihraç etmekte ve net döviz girişi sağla­maktadır. (2) numaralı ekonomi ithalata ağırlık veren bu tüketim (C = 70) ve devlet harcamalarını (G = 30) bir süre sonra karşıla­yamaz noktaya gelecektir. Çünkü bunu karşılayacak döviz kazancı bulunmamaktadır. Bu durumda (2) numaralı ekonominin denge­si istikrarsız bir dengeye işaret etmektedir. Burada yapılacak şey bu istikrarsız dengeyi düzeltmeye yönelik bir istikrar politikası uygu­lamaktan ibarettir. Bu da büyük ölçüde tüketimi (C) ve devlet har­camalarını (G) kısmaktan geçmektedir. Bunun nasıl yürütüleceği maliye, para, faiz ve kur politikaları alt başlıklarında anlatıldığı için burada tekrarlanmayacaktır.

Para Arzını veya Faizi Hedefleme Yoluyla İstikrar Sağlama

IS ve LM eğrilerinin denge noktasına bakacak olursak 2 duru­mun söz konusu olduğunu görürüz. İlkinde IS eğrisi istikrarsız fa­kat LM eğrisi istikrarlı, ikincisinde ise IS eğrisi istikrarlı LM eğri­si istikrarsızdır. 

İstikrarsız IS eğrisi IS2 ile IS3 arasında dalgalanmaktadır (şekil 24). Para arzı hedefi izlendiği takdirde gelirde ortaya çıkacak dal­galanmalar (Y3'ten Y2'ye) faiz hedefi izlendiği zaman ortaya çıka­cak dalgalanmalardan (Y4'ten Y5'e) daha küçük olacağı için para arzı hedefi tercih edilmelidir.

Bu durumda merkez bankası IS'deki oynaklıkları göz önüne alarak para arzını kısacak ya da genişletecek bir politika izleyecek­tir. Bunun temel yolu açık piyasa işlemleridir. Yani piyasada para arzı fazlası olduğuna inanan merkez bankasının elindeki senet ve bonoları satarak fazla parayı piyasadan çekmesi, piyasada para ar­zı darlığı olduğuna inanan merkez bankasının tam tersini yaparak senet ve bonoları kişi ve kurumların ellerinden alarak onlara para vermesi gerekmektedir.

Türkiye, 1988 yılında faizleri serbest bıraktıktan sonra 1990 yı­lında para arzını hedef alan bir para politikası izlemişti. 

İstikrarsız LM eğrisi LM2 ile LM3 arasında dalgalanmaktadır (şekil 25). Bu durumda para arzı hedeflendiğinde ortaya çıkan ge­lir dalgalanması faiz hedeflemesiyle sabitlenmiş olan gelir düzeyin­den (YL) fazla olacağından bu durumda faiz hedeflemesi daha uy­gun olacaktır.

 

Türkiye 2001 yılı şubat ayında dalgalı döviz kuru uygulaması­na geçtikten sonra bir yandan da dolaylı faiz hedeflemesi politikası izlemeye başladı. Türkiye'de faizlerin belirlenmesi serbest olmakla birlikte Merkez Bankası'nın gecelik faizleri önemli bir gösterge iş­levi görmektedir. Merkez Bankası söz konusu faizleri reel büyüme ve enflasyondaki gelişmeleri gözeterek değiştirmekte ve piyasa faiz­lerini yönlendirerek dolaylı bir faiz hedeflemesi yapmaktadır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri