Kalite ve
Arge'nin
Rekabet Gücü Üzerideki Etikleri
Üretim faktörlerinin ucuz
olduğu, kayıt dışılığın yüksek olduğu belirli bir
ekonomide faaliyet gösteren firmalar, düşük
fiyatlarla uluslararası piyasalara girebilirler.
Böylelikle rakiplerine göre daha yüksek maliyete
katlanarak fiyatını yüksek olarak belirleyen
firmaların piyasadaki faaliyetlerine devam etmeleri
zora girebilecektir. Bu durumda rekabet gücünü
korumak isteyen firmaların ürün farklılaştırması ve
zaman liderliği stratejilerini izlemeleri faydalı
olabilecektir. Bu stratejilerden ürün
farklılaştırması anlamında kalite, önemli bir
rekabet aracı olarak ortaya çıkmaktadır. Kaliteli
bir ürüne tüketiciler tarafından daha yüksek bir
değer atfedilebilmesi, rekabet gücünün kazanılması
için avantaj sağlayabilecektir.
Özellikle 1980’li ve
1990’lı yılların en önemli rekabet araçlarından
biri, kalite olarak belirtilmektedir. İlgili
dönemlerde yapabildiğini satan firmaların yerini,
satabildiğini yapan firmalar almıştır. Bununla
birlikte söz konusu dönemlerde firmalar,
kazançlarını artırmaktan ziyade varlıklarını
sürdürebilmek için kaliteye önem vermişlerdir (Erkekoğlu,
2008: 45).
Günümüzde firmaların
uluslararası piyasalarda ürünlerini rahatlıkla
satabilmeleri için çeşitli kalite belgelerine sahip
olmaları gerekmektedir. Özellikle belirli bir
entegrasyon içerisinde firmaların faaliyet
gösterebilmesi, bu belgelerin varlığına
bağlanmaktadır. Söz konusu kalite – standart
belgelerini almak, başlangıçta firmalar için yüksek
bir maliyet gerektirebilmektedir. Ancak katlanılan
maliyetler sonucunda üretim ve satış sırasına
yaşanan aksaklıkların azalması, üretim
standartlarının yakalanması ve elde edilebilecek
diğer kazanımlar, uzun vadede maliyetleri düşürücü
etkiler oluşturabilmektedir. Sonuç olarak
maliyetlerin düşmesi ve buna bağlı olarak oluşacak
verimlilik artışları, iktisadi birimin uluslararası
piyasalardaki rekabet gücünü olumlu
etkileyebilecektir.
Yenilik ve Teknolojik
İlerleme
Yenilik, yeni bir ürün
veya üretim süreci oluşturabilme ya da mevcut bir
ürünün veya üretim sürecinin geliştirilmesidir
(Yılmaz, 2003: 2). Burada yeni bir üretim sürecinin
bulunması ve üretim sürecinin geliştirilmesinden
kasıt, daha az girdiyle aynı nitelikte ve nicelikte
ürün üretilebilmesi veya aynı miktarda girdiyle aynı
nitelikte daha fazla ürün üretilebilmesidir. Bununla
birlikte genel olarak ürün ve süreç yeniliği
arasında önemli bir ilişki vardır. Belirli bir
piyasa yapısı içerisinde söz konusu olabilecek yeni
bir ürün, satıcı kesim için ürün yeniliği arz
edebilecekken, bunu üretimde kullanan üretici kesim
için süreç yeniliği arz edebilir.
Yenilik, uluslararası
piyasalarda üretimi yapılan mal ve hizmetlerin
sürdürülebilir bir şekilde talep bulabilmesi için
önem taşıyan bir faaliyettir. Üretmiş oldukları
ürünleri tüketici gereksinimlerine göre
yenileyemeyen firmaların piyasada faaliyet
gösterebilmeleri zora girebilir. Bu çerçevede
yenilik, rekabet gücüne sahip olunabilmesi ve
sağlanan rekabet gücünün sürdürülebilmesi anlamında
önemli bir unsurdur. Yenilikle uluslararası rekabet
gücü arasında şu üç önemli bağlantının olduğu
belirtilmektedir (Çoban: Archibugi ve Michie, 1998:
323).
>
Üretim sürecinde yapılan
yenilikler, üretim maliyetlerini azaltmakta ve
dolayısıyla ürün fiyatlarını düşürerek uluslararası
rekabet gücünü artırabilmektedir.
>
Ürünlerde yapılan küçük
ölçekli yenilikler, ürün kalitesini yükselterek, hem
yurtiçi hem de yurtdışı piyasalarda ürüne karşı olan
cazibeyi artırmaktadır.
>
Ürünlerde yapılan kapsamlı
yenilikler, uluslararası piyasalardaki rakiplerin
ilgili mala yönelmesini zorlaştıracağı için
firmalar, kısa vadeli de olsa monopolcü bir kazanç
elde edebileceklerdir.
ABD Rekabet Gücü
Konseyi’ne göre, rekabet gücünün belirlenmesinde söz
konusu olan faktörler, zaman içerisinde değişime
uğramıştır. Kalite ve düşük üretim maliyetleri, 20.
yüzyılın son dönemlerinde önemli bir rekabet gücü
belirleyicisi iken, günümüzde bu unsurların rekabet
gücü üzerindeki etkisi azalmıştır. Konseye göre
günümüzde rekabet gücü kazanılabilmesi için, yenilik
yeteneğine sahip olunması ve bu yetenek
doğrultusunda geliştirilen mal ve hizmetlerin
rakiplerden önce piyasaya sunulması gerekmektedir.
Bu düşünce de yeniliğin artık bir üretim faktörü
olarak kabul edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır
(Atik, 2005: 11).
Yeniliğe paralel olarak
rekabet gücü kazanılması konusunda önemli olan bir
diğer faktör de teknolojik alandaki ilerlemelerdir.
Zaman içerisinde talebin artmasına paralel olarak
piyasaya yeni firmaların girmesi, küresel çapta
yaşanan rekabeti hızlandırmaktadır. Bu bağlamda
teknolojik değişme ile birlikte farklılık
yaratabilen firmalar, rekabet süreci içerisinde söz
sahibi olabileceklerdir (Uysal, 2000: 7).
Uluslararası piyasalarda
teknolojik işbirlikleriyle daha fazla ilgilenen
firmaların yeni gelişen teknolojilere daha rahat
adapte olması ve diğer firmalara kıyasla daha
rekabetçi bir yapı kazanabileceği söz konusu
olmaktadır. Ayrıca, teknolojik gelişmelerin daha
ileri bir safhasında olan firmaların rekabet
edebilirliğinin, daha geri safhadakilere kıyasla
fazla olacağı belirtilmektedir (Kumar ve Chadee,
2002: 8).
Tüm bunlara
ilaveten, ülke veya sektör bazındaki teknolojik
gelişme potansiyeli, üretim ve ihracat içerisindeki
teknoloji yoğun ürünlerin payının yüksekliği, AR-GE
harcamaları düzeyinin yüksekliği ve AR-GE
programlarını uygulayabilecek ölçeğe sahip büyük
firmaların sayısal açıdan yeterliliği, uluslararası
veya sektörel bazda rekabet edebilirliğin
göstergeleri olarak bilinmektedir (Eroğlu ve Özdamar,
2006: 87).
|