|
Kamusal Mal, Kamusal Mallar ve Bedavacılık Sorunu
Bir ekonomide üretilen mallar üç kategoride
değerlendirilir. Bunlar, özel mallar, dışsal fayda
yaratan özel mallar ve kamusal mallardır.
Özel mallar
sadece satın alan için fayda sağlayan mallardır.
Örneğin, öğle yemeğinde yediğiniz yiyecek sadece
size fayda sağlar. Ya da yeni satın aldığınız
ceketten fayda elde edecek sadece sizsiniz. Ancak,
siz bu faydayı isterseniz arkadaşınızla
paylaşabilirsiniz. Ceketinizi arkadaşınıza
katılacağı bir toplantı için bir günlüğüne ödünç
verebilirsiniz. Bu sizin isteğiniz doğrultusunda
gerçekleşir, istemezseniz gerçekleşmez.
Dışsal fayda sağlayan özel mallar ise ikinci
kategoride değerlendirilir. Bazı mallar veya
hizmetler satın alana fayda sağlamakla birlikte,
diğerleri için de dışsal fayda
yaratmaktadır. Örneğin, iyi eğitim alan bir kişinin
sağladığı fayda sadece kendisine ait olmayıp,
ailesine, çevresine ve topluma da yayılır. Yine,
bulaşıcı hastalıklara karşı aşı olan kişiler
kendileri doğrudan fayda elde etmekle beraber,
topluma da dolaylı fayda sağlarlar. Çünkü,
hastalığın yayılmasında önleyici rol üstlenirler.
Üçüncü kategoride ise, kamusal mallar vardır.
Kamusal mallar, toplumun tüm üyelerinin herhangi
bir bedel ödemeden tüketebileceği ve bir kişinin
tüketiminin bir başkasının tüketimine engel teşkil
etmediği mallardır. Bu mallar toplumda ödeme yapan
ya da yapmayan tüm toplum üyelerine fayda sağlar.
Ödeme yapmayanlar bu faydayı elde etmekten mahrum
bırakılmadığı için kamusal mallarda bedavacılık
sorunu ile karşılaşılır. Bu tür mallara
verilebilecek en uygun örnek ulusal güvenliktir.
Kamusal malların bu özelliklerinin biraz daha
yakından incelenmesi konuyu anlamamızı
kolaylaştıracaktır. Belirli bir üretim düzeyinde bir
kişinin tüketimi diğer kişilerin tüketim miktannda
bir azalma meydana getirmiyorsa, bu malın
tüketiminde kişiler birbirine rakip olmayacaktır.
Diğer bir ifadeyle, pek çok kişi aynı anda aynı malı
tüketebilecektir. Örneğin, savunma hizmetleri dış
tehditlere karşı tüm toplum içindir. Bu tür bir
hizmetten herhangi bir vatandaşın yararlanması,
diğerlerinin bundan daha az yararlanacağı anlamına
gelmez. Vatandaşların birinin olmaması bu hizmetin
azalmasına veya üretilmemesine de neden
olmayacaktır. Ancak bu özellik, herkesin bu
hizmetten aynı derecede faydalanacağı anlamına da
gelmez. Bir başka örnek olarak, su baskınlarını
önlemek amacıyla tasarlanan bir sel önleme projesini
düşünelim. Bu projenin gerçekleşmesi ile sağlanan
fayda tüm yöreyedir. Bölgede yaşayan tüm insanlar
azalan sel olasılığından aynı anda yararlanırlar.
Oysa, sel olması durumunda bazı evler daha fazla
zarar görürken bazıları daha az zarar görmektedir.
Ancak, selin zararını azaltmak için gerçekleştirilen
projede bu yöredeki halk birbirleriyle tüketimde
rekabet etmemektedir. Çünkü, bir kisinin bu projeden
fayda elde etmesi, diğerlerinin de faydalanmasına
engel teşkil etmemektedir. Bu örnekleri daha da
artırmak mümkündür. Yukarıdaki iki örnekten de
anlaşılacağı gibi, bu tür malları fiyat mekanizması
içinde fiyatlandırmak da mümkün olmamaktadır.
Kamusal malların ikinci özelliği ödeme yapmayanları
faydadan mahrum bıraka-mamadır. Kamusal mal bir kez
üretildikten sonra, bu malın faydasını belli bir
kişiyle sınırlandırmak imkansızdır veya bu yönde
yapılacak faaliyetler aşırı maliyetlidir. Bir kişi
ödeme yapsın veya yapmasın bu malın tüketiminden
fayda sağlayacaktır. Tüketicilerin birbirine rakip
olmaması ve faydadan mahrum bırakamama özellikleri
sık sık bir arada anılmasına rağmen, iki kavram
arasında fark vardır. Tüketimde rakip olmama
özelliğinde belirtildiği gibi, kamusal malın bir
kişi tarafından tüketimi, toplumdaki diğer
kişilerin tüketimini engellemez. Bir mal tüketimde
rakipsiz olabilir. Fakat, tüketimde bazı
sınırlamalar ile bazı kişiler faydadan mahrum
bırakılabilirler. Böylesi bir durumda tüketimde
rakip olmama şartı yerine gelmesine karşın, ılımlı
bir maliyetin tüketimde bulunanlara ödettirilme
olasılığının olduğu mallar da kamusal mal olarak
nitelendirilebilir mi?
Televizyon yayınları tüketimde rakip olmama ve
faydadan mahrum bırakmama özellikleri arasındaki
farkı açıklamak için iyi bir örnektir. Televizyon
programı yayınlandığı zaman, herkes diğerlerinin
izlemesini engellemeden programı seyredebilir.
Televizyon yayını, kamusal malın tüketimde rakip
olmama özelliğini iyi açıklar. Ancak televizyon
yayınları şifreli duruma dönüştürüldüğünde, bu
programı seyretmek için kişilerin belli bir düzeneğe
sahip olması gerekir, aksi halde kişiler yayından
yararlanamayacaktır. Bu durumda yayından fayda
sağlama konusunda bazı insanları mahrum bırakmak
olasıdır. Çünkü televizyon sistemine ve gerekli olan
şifreye sahip olunmamışsa, birey televizyon yayını
izleyemeyecektir. Sadece belli bir maliyete
katlanarak oluşturacağı düzenek ve şifre yardımıyla
yayından faydalanabilecektir. Sonuç olarak,
tüketimde rakip olunmamasına karşın, ılımlı bir
maliyeti yüklenmeyenler bu mal ve hizmetin
faydasından mahrum bırakılabilecektir. Bu tip bir
mal ve hizmet kamusal malın iki özelliğini bir arada
taşımaz. Bu nedenle de şifreli televizyon yayını
kamusal mal değildir.
Ulusal savunma hizmeti, kamusal malın her iki
özelliğini de taşıyan iyi bir örnektir. Ordu,
herkesi aynı anda korur ve savunmayı sadece belirli
kişilerle sınırlamak olası değildir. Yani, milli
savunmanın faydalan tüm nüfus için tüketimde rakip
olmama özelliğine sahiptir ve aynı zamanda bazı
kişilerin dışarıda bırakılması mümkün değildir.
Bedavacılık Sorunu
Fiyat mekanizması içinde gönüllü işbirliğinin kamu
malının tahsisini sağlayıp sağlayamadığı ciddi bir
sorundur. Kamusal mallarda ödeme yapmayanları
dışarıda bırakamama özelliğinden dolayı bedavacılık
sorunu ortaya çıkmaktadır. Çünkü, bu mallardan fayda
sağlayanlar gönüllü bir işbirliği içinde üretim
maliyetine katılmamaktadırlar. Kamusal mallarda
gönüllü işbirliğinin niçin çalışmadığını anlamak
için, 100 kişilik bir toplumda, sel baskınlarını
azaltmak için baraj inşaatı ve bunun finansmanının
nasıl yapılacağını düşünelim. Baraj, bu toplum için
kamusal maldır. Bu kamusal malın toplam maliyetinin
5 trilyon TL olduğunu ve bu barajın her bir bireye
sağladığı koruma değerinin 100 milyar TL olduğunu
varsayalım. Yani, eğer baraj inşa edilirse, her
birey 100 milyar değerinde fayda sağlar ve toplam
fayda da 10 trilyon TL olur. Sonuçta, fayda maliyeti
aştığı için, barajın inşası toplumun yararınadır.
Eğer barajın finansmanı için her birey 50 milyar TL
katkıda bulunursa, inşaat yapılacaktır ve her birey
50 milyar TL karşılığında 100 milyar TL'lik fayda
elde ederek, daha iyi bir refah düzeyine sahip
olacaktır.
Burada kritik olan soru şudur: "Bu kişiler
arasındaki gönüllü işbirliği, barajın inşa
edilmesine izin verecek mi?" Soruya tek bir cevap
vermek olanaksızdır. Varsayalım ki, bu yüz kişiden
biri, diğer doksan dokuz kişinin barajın inşaatı
için yeterli finansmanı sağlayacağına inanmakta ve
bu nedenle gönüllü işbirliğinden kaçınmaktadır.
Yüksek maliyete rağmen eğer baraj inşa edilirse,
maliyete katılmayan bu kişi yine de barajdan fayda
sağlayacaktır. Kişi hiçbir maliyete katılmadan bu
tür bir hizmetten faydalanacağını bildiği için
gönüllü olarak maliyete katılmak istemeyecektir.
Bir kişinin kamusal maldan fayda elde etmesine
karşın, kamusal malın finansmanında herhangi bir
maliyet yüklenmekten kaçınma davranışı
bedavacılık olarak tanımlanır. Kamusal maldan
yararlananların sayısı arttıkça, bedavacılık sorunu
büyür. Bu nedenle kamusal malın gönüllü finansmanı
olasılığı da ortadan kalkmaktadır.
Bir başka örnek olarak, ulusal güvenlik hizmetine
bakalım. Kamuda memur olarak çalıştığınızı ve bu
nedenle verginizi düzenli olarak ödemek zorunda
kaldığınızı ve serbest çalışan komşunuz Ahmet
Bey'in ise vergi ödemekle arasının pek hoş
olmadığını kabul edelim. Siz ulusal güvenlik
hizmetleri için her yıl epeyce yüklü bir bedel
ödemenize karşın, komşunuz hiçbir ödeme yapmadan
sizin sağladığınız kadar fayda sağlar. Bu durum
sizi ve sizinle aynı durumda olan diğer toplum
üyelerini rahatsız edecek, muhtemelen sizi ve diğer
kişileri de vergi ödememe şeklinde bir davranışa
yönlendirebilecektir. Bir diğer deyişle, siz ve
sizinle aynı durumda olan toplumun diğer üyeleri de
bu hizmetlerden bedava yararlanma olanağını
düşünmeye başlarsınız.
Kamusal mallann varlığı fiyat sistemi için sorun
yaratır ve piyasa başarısızlığına neden olur.
Kamusal mal bir kez üretildikten sonra, ödeme yapsın
veya yapmasın pek çok kişi otomatik olarak bu mal
veya hizmetten fayda sağlar. Bu nedenle tüketiciler
üretilen kamu malından bedava yararlanmak isterler.
Ancak, her tüketicinin böyle davranması sonucunda
kamusal malın üretim maliyeti karşılanamayacaktır.
Özel firmalar fiyat mekanizmasının işlememesi
nedeniyle bu tür malları üretmek istemeyeceklerdir.
Çünkü özel firmalar arz ettikleri mal ve hizmet
karşılığında gelir elde etmek isterler. Bununla
birlikte, özel malların tüketiminde bireyler rekabet
halindedirler ve ödeme yapmayanlar bu malların
faydalarından mahrum bırakılırlar. Özel firmaların
piyasa mekanizması içinde nasıl davranışlar
sergilediklerini daha önceki bölümlerde
incelemiştik. Bu mekanizmada herkes elde ettiği
fayda karşılığında belli bir ödeme yapmaya
gönüllüdür. Diğer bir ifadeyle bu mekanizmada
ekonomik aktörler arasında gönüllü bir işbirliği
vardır. Oysa, kamusal mallar piyasa mekanizması
içinde fiyatlandırılamadığından herkes fayda
sağlamasına karşın, maliyete katılma konusunda bir
ikilem yaşar. Çünkü faydası bölüne-meyen ve tüm
topluma fayda sağlayan bu tür mallann finansman
kaynağı yine toplumdur. Her birey, kendisi
finansmana katılmasa da bu mallann diğer kişilerce
finanse edileceğine inanır. Bu düşünce tarzının
toplum içinde yaygınlaşması bedavacılık sorununa
yol açar ve kamusal malın üretilmemesi olasılığını
artmr. Bu yüzden, kamusal malların üretiminde
devletin bizzat üretimi üstlenmesi alternatifi ya da
piyasaya devlet müdahalesi gündeme gelir.
Kamusal Mallarda Üretim Miktarının Belirlenmesi
Diğer ekonomik kararlarda olduğu gibi, bir kamusal
malın etkin üretim düzeyini belirlemek için marjinal
fayda ve marjinal maliyet karşılaştırmasına
gereksinim duyulur. Kamusal malın marjinal
maliyeti, kaynaklan başka bir yerde değil de,
kamusal bir malın üretimde kullanmanın alternatif
maliyetini yansıtır. Ancak, tüketimindeki rakip
olmama özelliğinden dolayı, kamusal malın marjinal
faydası özel bir malın marjinal faydasından
farklıdır. Örneğin, tüketilen çay gibi özel bir
malın, ilave biriminin marjinal faydası, onu tüketen
tek kişinin çaya biçtiği değerdir. Savunma gibi bir
kamusal malın ilave biriminin üretiminin marjinal
faydası ise, tek kişi tarafından tüketilmediğinden,
tek kişi tarafından ona biçilen değerden farklıdır.
Çünkü, milli savunma gibi kamusal malın ilave
üretiminden birçok kişi aynı anda yararlanmaktadır.
Bu yüzden, ilave savunmadan fayda sağlayan her
bireyin marjinal faydalarını toplamamız gerekir. Bu
yolla kamusal malın marjinal sosyal faydası elde
edilir.
Aşağıda yer alan Şekil, su baskınlarını kontrol
altına almak için inşa edilen bir barajın en uygun
yüksekliğinin ya da etkin çıktı düzeyinin nasıl
belirlendiğini göstermek amacıyla çizilmiştir.
Açıklamaları basitleştirmek için, barajdan sadece A
ve B gibi iki kişinin faydalandığını varsayalım. Bu
iki tüketiciye ait talep eğrileri DA ve DB
ile gösterilmektedir. Talep eğrisi üzerindeki
herhangi bir çıktı düzeyi için fiyat, tüketicinin
marjinal faydasını ölçmektedir. Toplumun marjinal
faydasını belirlemek için tüm tüketicilerin
marjinal faydalarının, bir diğer deyişle ilgili
talep düzeyindeki fiyatın dikey olarak toplanması
gerekir.
Kamusal Mallarda Etkin Üretim Düzeyi:
Çıktıdaki bir artış MC - Ds oluncaya
kadar, her iki birey tarafından da finanse
edilecektir. 20'nci çıktı biriminden sonra ilave
çıktının maliyeti AveB bireylerinin elde edeceği
faydadan daha çoktur ve çıktıdaki azalma her
ikisinin de faydasına olacaktır. Sonuç olarak, en
etkin çıktı miktarı, A 'nın marjinal faydasının (35
milyar TL) ve B'nin marjinal faydasının (65 milyar
TL) toplamı olan marjinal sosyal faydanın, marjinal
maliyete eşit olduğu 20 birimdir
Şekil'de, A'nın marjinal faydasına B'nin marjinal
faydasını ekleyerek her baraj yüksekliği için
marjinal sosyal fayda düzeyi elde edilir. Bu şekilde
yapılacak işlemler sonucunda elde edilecek marjinal
sosyal fayda (Ds) eğrisi aslında DA
ve DB eğrilerinin dikey olarak
toplanmasından başka bir şey değildir. Ds
eğrisinin marjinal maliyet eğrisinin (şekilde
basitlik sağlamak açısından 100 milyar TL düzeyinde
düz bir doğru olarak gösterilmiştir) üzerinde yer
alan herhangi bir noktasında, kişiler ilave çıktı
biriminin marjinal maliyetinden daha çok ödeme
yapmaya gönüllüdür. Bu nedenle etkin çıktı düzeyine
ulaşılabilmesi için çıktı düzeyinin artırılması
gerekir.
Şekilde, 20 birimin (örneğimizde inşa edilecek
barajın yüksekliği) altındaki çıktı miktarlarında A
ve B'nin her ikisi de, ilave birimin üretimi için
birlikte 100 milyar TL'lik marjinal maliyettin
üstünde ödeme yapmaya gönüllüdürler. Bu durumda
çıküdaki bir artış MC = Ds oluncaya
kadar, her iki birey tarafından da finanse
edilecektir. 20'nci çıktı biriminden sonra ilave
çıktının maliyeti A ve B bireylerinin elde edeceği
faydadan daha çoktur ve çıktıdaki azalma her
ikisinin de faydasına olacaktır. Sonuç olarak, en
etkin çıktı miktarı, A'nın marjinal faydasının (35
milyar TL) ve B'nin marjinal faydasının (65
milyar TL) toplamı olan marjinal sosyal faydanın,
marjinal maliyete eşit olduğu 20 birimdir. Diğer bir
ifadeyle, kamusal malın etkin çıktı düzeyi, tüm
tüketicilerin talep eğrilerinin dikey toplamıyla
elde edilen Ds'nin üretilen çıktının
marjinal maliyetine eşitlendiği çıktı düzeyidir.
Özet olarak, kamusal mallann çıktı düzeyi tüm
bireysel taleplerin dikey toplamları ile elde
edilen marjinal sosyal fayda eğrisi ile marjinal
maliyet eğrisinin kesiştiği noktada belirlenir.
Bedavacılık sorunu yüzünden kamusal mallann
üretiminde özel kesimin etkin çıktı düzeyinde
üretim yapamayacağını biliyoruz. Dolayısıyla,
kamusal mallar devlet tarafından üretilecek ve
genelde vergilerle finanse edilecektir.
Kamusal mallann devlet tarafından sağlanması
bedavacılık sorununu kısmen çözer. Ancak buradaki
sorun, insanların kamusal mala ilişkin taleplerinin
açıkça nasıl belirleneceğidir. Etkin çıktı düzeyinin
belirlenebilmesi için herkesin taleplerini
bilmeliyiz ki, dikey toplamlarını alarak marjinal
sosyal faydaya ulaşabilelim. Özellikle bireyler elde
ettikleri faydadan dolayı vergilendirileceklerse bu
daha zor olacaktır. Çünkü, kişiler faydalarını
olduğundan düşük gösterme eğiliminde
olabileceklerdir. Örneğin, A bireyi hiç fayda elde
etmediğini söyleyerek vergi ödemeyebilir, ya da,
faydayı düşük göstererek, kamusal malların optimal
düzeyin altında üretilmesine yol açabilir.
|