Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi
Adam Smith’ten yaklaşık bir kırk yıl sonra David
Ricardo, Mutlak Üstünlükler Teorisi’ne ilişkin
analizleri geliştirerek Karşılaştırmalı Üstünlükler
Teorisi’ni ortaya atmış ve Mutlak Üstünlükler
Teorisi’nin eksikliklerini gidermeye çalışmıştır.
Böylece bir ülke bütün malların üretiminde diğer
ülkelere göre maliyet avantajına sahip olsa da, ya
da bir ülke bütün mallarda diğer ülkelere göre
maliyetlerde dezavantajlı olsa da, dış ticarete
girerek kazancını ve refahını artırabileceği öne
sürülmüştür. Ricardo serbest dış ticaretin ticarete
giren bütün taraflara yararlı olduğunu öne
sürmüştür. Çünkü döneminde serbest dış ticaretten en
büyük yararı sağlayacak olan ülke kendi ülkesi
İngiltere’dir.
Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi’nin dayandığı temel
varsayımlar şunlardır (İşgüden, 1973: 9);
-
Uluslararası ticaret iki ülke arasında
yapılmaktadır.
- Ticarete yalnız iki mal konu olmaktadır.
- Nakliye, sigorta gibi masraflar yoktur.
- Ticaret, takas esasına dayanmaktadır.
- Üretim faktörleri ülke içinde tam hareketli;
ülkelerarasında ise tam hareketli değildir.
- Maliyetler, üretim miktarlarına bağlı olmayıp, emek
maliyetleri itibariyle sabittir.
-
Teknoloji, faktör arzları ve iş gücü yeteneği veri
olarak kabul edilmiştir.
Ricardo şöyle yazmaktaydı “Amerika’nın
ihracatı karşılığında Avrupa’dan
ithal edebileceği malların Avrupalılara fazla veya
az emeğe mal olmasının her hangi bir önemi yoktur.
Amerika’yı ilgilendiren husus, malları bizzat
kendisi üretmek yerine satın almanın kendisine daha
az emeğe mal olacağıdır” (Hatiboğlu, 1969: 70).
Teorinin asıl amacı uluslararasında serbest
ticaretin, ticarete katılan bütün ülkeler için
yararlı olacağını ispatlamaktır. Zamanla teoride,
özellikle emek-değer teorisine dayanmasından
rahatsız olan neoklasik iktisatçılarca bazı
değişikliklere gidilse de, karşılaştırmalı
üstünlükler çerçevesinde uzmanlaşma halen oldukça
etkili bir argüman olarak devam etmektedir. Ancak
günümüzde teorik olarak hakimiyetini sürdürmekle
beraber, uluslararası ticarete Çok Uluslu
Şirketlerin (ÇUŞ) hâkim olması, üretim faktörlerinin
farklı derecelerde de olsa ülke içinde ve
ülkelerarasında oldukça hareketli olması,
uluslararası ticaretin büyük bölümünün gelişmiş
ülkeler arasında ortaya çıkması ve endüstri içi
ticarete konu olması, gelişmiş ve az gelişmiş
ülkeler arası gelişmişlik farklarının giderek
artması gibi nedenlerle teorinin dünya ticaretini
açıklama kapasitesi oldukça sınırlı kalmıştır.
Neoklasik iktisatçılar, Ricardo’nun varsayımlarından
emek-değer teorisini ve üretimde sabit maliyetleri
(ölçeğe göre sabit getiri) kaldırmıştır. Çünkü
neoklasikler, üretimde sermaye, doğal kaynaklar ve
müteşebbis gibi diğer faktörlerin de bulunduğunu,
ayrıca emeğin homojen olmayıp çeşitli kalitelerinin
bulunabileceğini kabul etmişlerdir. Nitekim J. Viner
emeğin yanında diğer üretim faktörlerinin de modele
sokulması durumunda karşılaştırmalı üstünlükler
teorisinin geçerliliğini koruyabileceğini belirtmiş.
G. Haberler ise fırsat maliyeti teorisi ile konuya
açıklık getirmiştir. Haberler, emeğin dışındaki
diğer üretim faktörlerinin de dikkate alınması
durumunda iki ülkedeki fırsat maliyetleri farklı
ise, karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin
emek-değer teorisine dayanmadan dahi aynı sonuçları
vereceğini öne sürmüştür (Karluk, 1996: 17).
Fırsat maliyeti teorisine göre bir malın fırsat
maliyeti, o malın üretimi için vazgeçilen bütün
üretim faktörlerinin toplam maliyetine eşittir.
Böylece burada, üretim faktörünün sadece emek olduğu
ve emeğin homojenliği varsayımları terk
edilmektedir. Aynı zamanda bir malın maliyetinin
veya fiyatının emeğin içeriğine bağlı olduğu
varsayımı da terk edilmektedir. Sonuç olarak, bir
ülke, fırsat maliyetinin daha düşük olduğu malın
üretimi hususunda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip
olmaktadır
(Salvatore,
1998: 35).
|