Klasik Makro Ekonomi Modeli ve
Denge
Klasik ekonomistler, ekonomik sorunların en etkin
çözümü için piyasa ekonomisi görüşünü
getirmişlerdir. Piyasa ekonomisi kurallarına
uyulduğu takdirde, ekonomik sorunların kendiliğinden
ve eldeki olanaklar çerçevesinde en etkin biçimde
çözümleneceğini savunmuşlar ve devleti sınırlı bir
alanda faaliyetlerini sürdüren ve Ekonomiye müdahale
etmeyen bir birim olarak tanımlamışlardır.
Klasik ekonomistler, ekonominin tam rekabet
koşulları altında otomatik olarak tam istihdam
düzeyinde dengeye geleceğini savunmuşlardır.
Klasik modelin temelinde ekonomik birimlerin akılcı
(rasyonel) oldukları varsayımı vardır. Tüketiciler
faydalarını, üreticiler ise karlarını maksimum
kılmaya çalışır.
Klasik ekonomistler, devletin ekonomiye müdahale
etmemesi gerektiğini savunurlar. Çünkü klasiklere
göre, ekonomi sürekli tam istihdamda bulunacak ve
fiyatlar genel düzeyi, sürekli belli bir düzeyde
karar kılacaktır. Tam istihdama ulaşmak, enflasyon
ve deflasyon gibi aşırı fiyat hareketlerinden
kurtulmak için devletin ekonomiye karışmasına gerek
yoktur. Ekonomideki "görünmez el kendiliğinden tam
istihdamı ve fiyat istikrarını sağlar.
Klasik ekonomi kuramının temel
varsayımları şunlardır;
-
Ekonomide tam rekabet koşulları geçerlidir.
-
Ücret, faiz oranı ve mal fiyatları esnektir.
-
Her arz, kendi talebini yaratır. (Say Yasası)
-
Ekonomide para yalnızca işlem amacıyla talep edilir,
para yansızdır. Para arzı yalnızca mutlak fiyat
düzeyini etkiler, nispi (göreli) fiyatları ve reel
ekonomiyi etkilemez.
-Klasik Ekonomide Emek Piyasası
Klasik modelde emek talebi reel ücretin azalan bir
fonksiyonudur. Reel (gerçek) ücreti parasal ücretin
satın alma gücüdür. Reel ücreti fiyat düzeyine
bölünen nomina! ücrettir.
LD = f(W / P)
W: Nominal Ücret Oranı
P: Fiyatlar Genel Düzeyi
Emek arzı, belirli bir dönemde ücret dışındaki
unsurlar sabitken (ceteris paribus), çeşitli ücret
düzeyinde emekçilerin çalışmaya razı oldukları
sürelerdir. Emek arzı, bireylerin çalışıp çalışmama
kararını aldığı, ne kadar süre çalışmanın yeğlenmesi
konusundaki davranışlarını belirler. Emeğin, iş
piyasasına sunduğu çalışma saatleri toplamı olarak
ölçülür.
Ücretin dışında emek arzının belirleyicileri
şunlardır:
-Çalışma ve boş zaman arasındaki değiş-tokuşu
belirleyen tüketici zevkleri,
-Nüfus,
-Aktif nüfus oranı,
-Aktif nüfusun meslek ve eğitime göre dağılımı
Klasiklere göre, emek arzını belirleyen unsur, emeğe
ödenecek gerçek ücrettir.
Ls
= f(W i P) Klasik istihdam denge düzeyi,
emek arzı ve emek talebinin eşitlendiği noktada
oluşur. Ls = LD Arz eğrisi artan, talep eğrisi
azalan bir seyir izler. emek arzının emek talebine
eşit olduğu noktada, hem "denge ücret düzeyi” hem de
"istihdam düzeyi" belirlenir.
Klasik Ekonomide Mal ve Hizmet Piyasası
Mal ve hizmet piyasasında denge, mal ve hizmetlere
yapılması umulan toplam harcamalarla toplam
gelirlerin eşitliğini ifade eder. Mal ve hizmet
piyasasında denge konusunda iki yaklaşım vardır: Say
Yasası ve Tasarruf Yatırım Eşitliği.
Say Yasası:
Fransız ekonomist Jean Baptist Say tarafından
geliştirilmiştir. Say'in ünlü görüşü "her arz, kendi
talebini yaratır" cümlesiyle özetler. Bu görüşe göre
para reel akımlar üzerinde bir örtü olduğu için ve
aslında mal/arla mallar değiş tokuş edildiği için
gerçek satın alma gücü para değil, üretilen
mallardır. Bir mal üretildiği zaman yalnız bir arz
yapılmış olmazı aynı zamanda ve aynı miktarda bir
talep de yaratılmış olur.
Hiç kimse başkasının ihtiyaç duymadığı bir malı üretmeyeceği
için gereksiz bir üretim olasılığı ortadan kalkmış
olur. Bir malın üretiminde zaman zaman piyasa
talebinin üzerine çıkan fazlalıklar olsa bile fiyat
mekanizması bu gibi durumlarda devreye girerek
üretimi frenler ve dengeyi sağlar.
Para sadece bir değişim aracıdır. İnsanlar parayı para için
arzu etmezler, ürettikleri mal ve hizmetleri para
karşılığında satmaları onların para ile başka mal ve
hizmet satın almak istemelerinden ileri gelir. Para,
bir hesap birimi bir değişim aracı olduğu için,
ekonomide belli bir mal için arz fazlası ya da talep
yetersizliği olursa, talepten fazla üretilen
malların fiyatları düşeceğinden üretici zarar etmeye
başlar ve üretimini mevcut talebe göre ayarlar.
Arz-talep dengesi bir süre sonra kurulur, Üretimin
sürekli talep' bulması nedeni ile gayri iradi
işsizlikten de söz edilemez. Dolayısıyla ekonomi
sürekli olarak tam istihdamdadır.
Say, tasarrufu analizinden soyutlamıştır. Hatta, kamu
kesimini ve dış dünyayı da dikkate almayan çok yalın
bir ekonomik yapıyı modellemiştir. Bu yasa, ancak
paranın hiç kullanılmadığı takas ekonomilerinde
geçerli olabilir.
Tasarruf-Yatırım Eşitliği: Klasiklere göre tasarruf-yatırım
eşitliğini oluşturan unsur, faizdir. Faiz Klasik
ekonomistlere göre, tasarrufun yada tüketimi
kısmanın karşılığıdır. Faiz, bu günkü tüketimi
ertelemenin, bu günkü tüketimden vazgeçmenin
bedelidir.
Faiz oranı yükselirse tasarruflar artacak, faiz
oranı düşerse, tasarruflar azalacaktır. Faiz oranı
yükseldikçe yatırım talebi düşecektir.
Tasarruf eğrisi, gelir düzeyi sabitken tasarruf miktarının
faiz oranı ile doğru orantılı olarak değiştiğini
gösterir. Yatırım eğrisi ise, yatırım marjinal
verimliliği sabitken, yatırım miktarının faiz oranı
ile ters orantılı olarak değiştiğini gösterir. Denge
faiz oranı, yatırım eğrisi ile tasarruf eğrisinin
kesiştiği noktada oluşur.
-
Klasik Ekonomide Para Piyasası
Klasik ekonomide mal ve hizmetlerin değeri, parasal
fiyatlara başvurmadan incelenmiştir. Para değişimi
kolaylaştıran' sabit bir" örtü olarak görülmüş ve
değerini mal ve hizmet satın alma gücünde bulmuştur.
Yani para, para olarak faydalı değildir, onun
değeri, mal ve hizmetleri satın almaya olanak
sağlamasından kaynaklanır.
Klasik ekonomide, parasal değişmeler, reel
değişkenleri değil, yalnızca, parasal değişkenleri
(örneğin fiyatlar genel düzeyini) etkiler. Böylece,
dolaşımdaki para miktarı ile fiyatlar genel düzeyi
arasındaki ilişkileri ortaya koyan bir para kuramı
geliştirilmiştir. ,Bunu açıklayan kurama "Miktar
Kuramı" adı verilir.
Miktar Kuramı: Klasik miktar teorisi, para miktarı ile fiyatlar genel
düzeyi arasında tam ve oransal bir ilişkinin
varlığını ortaya koyar. Bu teori üç varsayımla
dayanır:
-Para yalnızca işlemlerde talep edilmek üzere talep,
edilir.
-Para miktarındaki değişmeler, üretim ve istihdam
düzeyine etki yapmaz.
-Para ekonomide nisbi fiyatları etkilemez, para
yansızdır, para ekonominin üzerine örtülmüş bir, tül
peçedir. Miktar Teorisi; iki görüş halinde
geliştirilmiştir. İşlem (Fisher) Yaklaşımı ve Para
Tutumu (Cambridge) Yaklaşımı
-İşlem (Fisher) Yaklaşımı: Bu yaklaşıma göre değişim
denklemi M.V = P.T şeklinde yazılır.
M:
Para miktarı V: Paranın dolaşım hızı P: Fiyatlar
genel düzeyi T: Ticaret hacmi
Değişim denklemi kaydi parayı da dahil edecek
şekilde genişletilirse
M.V + M’. V’ = P.T şeklinde ifade edilir.
M’
kaydi para miktarını, V’ ise kaydi paranın dolaşım
hızını gösterir.
Bir ekonomide belli bir dönemde kullanılan toplam
para miktarı ile paranın dolanım hızının çarpımından
elde edilen miktarı yine aynı dönemde ekonomide
paranın aracılık ettiği işlem sayısı ile bu
işlemlere uygulanan fiyatların çarpımı ile çıkacak
miktara eşit olacaktır.
Miktar teorisinde, paranın dolaşım hızı (V) ve
ticaret hacmi (T) kısa dönemde sabit
varsayılmaktadır. Bu durumda, para miktarı (M)
arttıkça, eşitliği sağlamak için fiyatların da (P)
artacağı, para miktarı azalırsa, fiyatların da
düşeceği ileri sürülmüştür.
Miktar Teorisi, para miktarı ile
fiyatlar genel düzeyi arasındaki tam ve doğrusal bir
ilişkiyi ifade eder.
-Para Tutumu (Cambridge) Yaklaşımı:
Miktar kuramının para tutumu tipinde, paranın değişim aracı
olmasından çok, bir servet unsuru olma özelliğine
önem verilmektedir. Para bir mal veya hizmetin
satılması ve daha sonra bir mal ve hizmetin satın
alınması arasında geçen zaman diliminde, kişinin
satın alma gücünün geçici olarak tutulduğu bir yer
olarak hizmet görür.
Cambridge değişim denklemi şu şekilde ifade edilir:
M=k.P.Y M: Para arzı, P: Fiyatlar genel düzeyi, Y:
toplam reel gelir düzeyi
k=1/V: belirli bir dönemdeki para birimi başına düşen değiş
tokuş, (dolaşım hızının tersi, toplam parasal
gelirden ne kadarının nakit olarak tutulduğunu
gösterir.) Eşitliğin sağ tarafı, para
talebini gösterecektir. Y yerine, T konulabilir,
yalnız burada T, sadece ulusal gelire giren mal ve
hizmetleri temsil eder. Bu durumda denklem; M=k.P.T şeklinde yazılır.
Eşitliğin sol tarafı para stokunu (arzını), sağ
tarafı ise toplumun belirli işlemleri yapabilmesi
için gereksinimi olan para talebini gösterir.
Kısa dönemde, paranın dolaşım hızı sabit
olduğundan, k sabit kabul edilmiştir. Ekonomi
sürekli "tam istihdamda olduğundan ve reel gelir
düzeyi de üretim hacmine bağlı olduğundan kısa
dönemde Y ve T sabit varsayılmıştır.
Bu durumda, değişken olarak M ve P büyüklükleri kalmıştır.
Bu da bize, para arzındaki bir değişikliğin,
fiyatlar genel düzeyine etki edeceğini gösterir.
Dolaşımdaki para" miktarındaki artış, fiyatlar genel
düzeyinin yükselmesi sonucunu doğurur.
|