Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Rekabet Nedir, Rekabet Gücü Hakkında

Çalışmanın   bu   bölümünde   ilk   olarak   rekabet   kavramı    açıklanmaya çalışılacaktır. Rekabet kavramına değinilmesinin arkasından da rekabet gücünün teorik boyutu ve belirleyici unsurları üzerine yoğunlaşacaktır. 

Rekabet Kavramının Teorik Boyutu 

Belirli bir piyasa yapısı içerisinde tüketiciler, en kaliteli ürünü en düşük fiyattan satın almayı arzu ederler. Üreticiler ise, tüketicilerin beğenisine sunacakları ürünü, en düşük maliyetle üretip, ilgili üründen maksimum kazanç elde etmek isterler. İktisadi birimlerin sahip olduğu bu istekler, piyasada oluşabilecek aksaklıklar nedeniyle her zaman geçerlilik kazanamayabilir. Bu bağlamda rekabet, iktisadi karar birimlerinin beklentilerinin karşılanmasında ideal bir ortamın sağlanması için söz konusu olabilecek piyasa mekanizmasının önemli bir itici gücüdür. 

Rekabetin meydana gelmesi ve söz konusu olduğu ekonomik alan farklılıklar gösterse de temel amaç, rekabet sürecine katılan iktisadi karar birimlerinin çıkarlarını maksimize etmektir. Rekabet sürecine dahil olan iktisadi birim firma ise rekabet sürecinden beklentisi, üretimini ve kazancını maksimize etmek; tüketici ise, tüketimini maksimize ederek elde edebileceği en yüksek faydayı sağlamak; ülke ise, diğer ülkelerin sahip olduğu kaynaklardan daha fazlasına sahip olmak ve böylelikle küresel çapta söz sahibi olabilmektir (Uysal, 2000: 5). 

Bu bilgiler ışığında rekabet konusu, İktisat biliminin var olduğu günden bugüne kadar birçok iktisatçı tarafından araştırılmış; ancak rekabet kavramı üzerine ortak bir ifadeleştirme yapılamamıştır. Adam Smith gibi birçok klasik iktisatçı için rekabet kavramı o kadar belirgindir ki, onun mantıksal kökeni araştırılmamış ve analiz edilmemiştir. Klasik iktisat teorisi çerçevesinde dinamik bir süreç olarak ele alınan rekabet kavramı, zaman içerisinde revizyona uğramış ve Neo-Klasik iktisatçılar tarafından tam rekabet piyasası ekseninde statik bir denge durumunu ifade eder hale getirilmiştir (Tokatlıoğlu,   1999:  5). Bununla birlikte  Schumpeter ve Avusturya İktisat Okulu’na tabi iktisatçılar da rekabetin farklı açılımlarına değinerek rekabet kavramını farklı şekillerde ifade etmişlerdir. 

İktisat biliminin kurucusu olarak bilinen Adam Smith’e göre rekabet, kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışan bireylerin anarşi veya kaos yerine ekonomik açıdan daha optimal, sosyal açıdan daha adil ve arzu edilebilir piyasa sonuçlarına ulaşmalarını sağlayan karar verme ve eyleme geçme özgürlüğünü korumada vazgeçilmez bir önkoşuldur (Lachmann, 1999: 3). Diğer taraftan Smith, rekabeti arz ve talebi denge fiyatına doğru ulaştıran dinamik bir süreç olarak ele almıştır (Vickers, 1995: 5). Bu anlayışa göre, daha düşük fiyattan daha fazla ürün satma yarışı talebin belirli ölçüde artmasına ve artan talebin karşılanması için de arzın artmasına ortam hazırlayacaktır. Böylece piyasada mevcut denge değişecek ve yeni bir dengeye doğru yönelim söz konusu olacaktır (Tokatlıoğlu, 1999: 10). 

Klasik İktisatçılar tarafından dengeye ulaşmak için dinamik bir süreç olarak ele alınan rekabet kavramı, Neo-Klasik İktisat teorisinde piyasa yapısı olarak ele alınmıştır (Erkan, 1987: 136). Rekabetin Klasik iktisattaki fiyatı belirleme işlevi, Neo-Klasik iktisatta kaybolmuştur. Neo-Klasik İktisat teorisinde firmaların piyasa fiyatını etkileyememeleri yanında piyasada oluşan fiyatı veri olarak kabul etmeleri, Neo-Klasik tam rekabet piyasasında kuramsal açıdan rekabetin olmadığını gösterebilmektedir. Bu anlamda tam rekabet piyasasına ait varsayımların söz konusu olduğu bir piyasada fiyat tek olduğu için fiyat rekabetinden, ürünler homojen olduğundan kalite rekabetinden ve simetrik bilgi söz konusu olduğu için reklam rekabetinden bahsedilemez (Aktaş: Çetintaş, 2000: 25). 

İktisat teorileri ekseninde farklı şekillerde ele alınan rekabet kavramı günlük hayatta da sıkça kullanılan bir kavramdır. Günlük hayatta rekabet, belirli bir fayda sağlayabilmek amacıyla başkalarını geride bırakmaya çalışmak veya benzer konumda bulunan bireyler karşısında üstünlük kazanabilmek için yarışmak şeklinde tanımlanabilir (Aktan ve Vural, 2004b: 13).

İktisadi anlamda genel bir tanımlama yapılacak olursa rekabet, nispeten adil bir yarışma ortamında birden fazla katılımcının yarışma kurallarına bağlı kalmak kaydıyla eşanlı veya ardışık olarak istenilen bir konumu elde etmek veya sınırlandırılmış bir hedefi gerçekleştirmek için aralarında girdikleri yarıştır (Çoban: Ott, 1985: 320). Yapılan bu temel tanım çerçevesinde rekabet; yarışma şeklinin (ticaret, ihale, vs.), yarışma araçlarının (fiyat, kalite, reklam, yenilik, vs.) ve yarışma amaçlarının (piyasaya girişi engelleme, yüksek kâr sağlama, vs.) her türlüsünü içermektedir (Emek, 2009: 42). 

Yapılan tanımda belirli bir piyasa yapısı içerisinde rekabetten söz edilebilmesi için gerekli olan koşullar da ortaya konulmuştur. Temelde rekabet bir yarıştır ve tek girişimcinin olduğu bir ortamda yarıştan söz edilemeyeceği için rekabet sürecinde en az iki girişimcinin olması gerekmektedir. Rekabet ortamında piyasa aktörlerinin verimli sonuçlar alabilmesi için, kamunun veya piyasadaki diğer aktörlerin taraflardan birinin lehine sonuçlanabilecek faaliyetlerde bulunmaması yani adil bir ortamın sağlanması söz konusu olmalıdır. Diğer taraftan rakiplerin rekabet süreci sonunda elde etmek istedikleri bir hedeflerinin olması da rekabet için gerekli bir koşuldur. 

Rekabet; yönlendirme, kaynak dağılımı, yenilik ve teknolojik gelişme, uyum, gelir dağılımı ve kontrol fonksiyonlarına sahiptir. Yönlendirme fonksiyonu ile tüketici ihtiyaçlarına ve tercihlerine uygun mal ve hizmetlerin üretimi gerçekleştirilebilmekte; kaynak dağılımı ile üretim faktörlerinin en etkin üretim sürecinde kullanılması sağlanabilmekte; yenilik ve teknolojik gelişme fonksiyonu ile maliyetleri düşürücü üretim yöntemleri kullanılabilmekte ve piyasaya yeni ürünler sunulabilmekte; uyum fonksiyonu ile, ekonomik dalgalanma dönemlerinde üretim programları ve kapasitelerinin uyumlaştırılması sağlanabilmekte; gelir dağılımı fonksiyonu ile, haksız kazancın önüne geçilebilmekte; kontrol fonksiyonu ile de çeşitli nedenlerle iktisadi karar birimlerinde oluşacak ekonomik gücün kontrolü sağlanabilmektedir. İlgili fonksiyonları yerine getiren rekabet, etkin, fonksiyonel veya başarı rekabet şeklinde nitelendirilebilmektedir (Erkan, 1987: 126). 

Rekabet Gücü Kavramı 

Teknoloji alanındaki yeniliklerin uluslararası piyasalarda faaliyet gösteren firmalar tarafından üretim sistemlerine dahil edilmesi ve bazı ülkelerin emek yönünden zengin olması, küresel piyasalarda düşük maliyetle üretim yapılabilmesine olanak sağlamaktadır. Böylelikle ticari eksenli küreselleşmenin zaman ilerledikçe önemini artırdığı günümüz dünyasında bir ülkede daha düşük maliyetle üretilen ürünlerin ticaret partnerlerine rahatlıkla ulaştırılabilmesi,ü söz konusu ülkede yüksek maliyete katlanarak üretim yapan yerleşik firmaların faaliyetlerini ve dolayısıyla ilgili ülkenin uluslararası piyasalarda rekabet edebilirliğini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. 

Bir ülkenin küresel piyasalarda rekabet edebilirliğini artırması veya koruması mikro açıdan firma ve içinde bulunduğu endüstrinin, makro açıdan ise ülkenin rekabet edebilirliğine bağlıdır. Belirli bir piyasa yapısı içerisinde faaliyet gösteren bir firmanın izlediği stratejiler öncelikle firmanın ve daha sonra içinde bulunduğu endüstrinin performansını önemli ölçüde etkileyecektir. Başlangıçta firmanın sağlamış olduğu performans firmanın rekabet edebilirliği üzerinde etkili olacaktır (Depperu ve Cerrato, 2006: 4). Endüstri ekseninde meydana gelen performans gelişmeleri de ülke performansı üzerinde etkili olarak ilgili ülkenin uluslararası piyasalarda rekabet edebilirliği üzerinde belirleyici olabilecektir. Dolayısıyla firma, endüstri ve ülke anlamında ortaya çıkan performans etkileşimleri bir ülkenin uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazanabilmesinde önem arz etmektedir. 

Rekabet gücü konusunun işlendiği iktisadi çalışmalara bakıldığında rekabet gücü kavramıyla ilgili olarak ortak bir kavramsallaştırmanın olmadığı görülebilmektedir. Böyle bir durumun söz konusu olmasında şu faktörlerin etkili olduğu söylenebilir (Atik, 2005: 14). 

>   Rekabet gücü kavramı, çalışılmak istenen alana göre firma, endüstri veya ülke düzeyinde farklılık göstermektedir. Bu çerçevede ele alınan her düzeyde rekabet gücü ile ilgili olarak farklı bir tanımlama yapılmaktadır. 

>   Rekabet gücünün belirlemesinde dış ticaret, verimlilik, maliyet vb. gibi birçok ölçüt kullanılabildiği için her bir ölçüte bağlı olarak farklı bir tanım söz konusu olmaktadır.

>   Bazı çalışmalarda rekabet gücüne mikro ve makro açıdan bakılarak farklı tanımlamalar yapılmaktadır.

Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere rekabet gücü kavramı konusunda farklı açılardan farklı tanımlamalar söz konusu olmaktadır. Böylelikle rekabet gücü anlamında ele alınan her düzeyde önem verilen kavramlar farklılık arz edebilecektir. 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri