Tarım-Sanayi İlişkileri
Gelişmiş ülkelerin kalkınmasında tarım toplumundan
sanayi toplumuna geçişte en önemli sektör tarıma
dayalı sanayidir. Tarıma dayalı sanayiler gıda,
içki, tütün ve tütün mamulleri, dokuma ve giyim
sanayi genellikle tüketim malı üreten sanayiler,
kağıt, orman ürünleri, deri ve deri mamulleri sanayi
ise ara malı üreten sanayiler olarak
sınıflandırılmaktadır.
a) Gıda Sanayi
Türkiye et ve et mamulleri sanayinde istenen düzeye
sahip değildir. Yıllık kişi başına 20 kg olan et
tüketimi, sektörün durumunu ortaya koymaktadır. Et
ve et mamulleri sanayinin bazı temel problemleri
vardır. Bunlar; damızlık hayvan yetersizliği, mera
alanlarının dara1ması, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da
hayvancılığın önemini yitirmesi, et ithalatı,
hayvancılık girdi ve kredi politikalarındaki
aksaklıklar olarak sıralanabilir. Türkiye'de et ve
et mamulleri sanayi Üretiminin artırılabilmesi için
yukarıda sözÜ edilen kriterler doğrultusunda yeni
bir hayvancılık politikasının belirlenmesi
gerekmektedir.
Türkiye'de mevcut hayvan popülasyonunun önemli bir
kısmını verimi düşük yerli ırkın oluşturması, süt ve
süt mamulleri sanayinin gelişimini
zorlaştırmaktadır. 1.5 milyon tonun altında olan
işlenmiş süt ve süt mamulleri üretimi hedeflenen
üretim miktarının gerisindedir. Öncelikle süt
sığırcılığının geliştirilmesi, içme sütü ve süt
ürünlerinin temel gıda maddesi olarak kabul
edilmesine ve bu bağlamda üreticinin desteklenmesine
bağlıdır. Buna ilave olarak sokak sütçülüğü ve ilkel
mandıracılık gibi hijyenik şartlardan yoksun
faaliyetlere yeni düzenlemeler getirilerek, kurulmuş
ve kurulmakta olan modern teknoloji kullanan
fabrikalarda oluşan haksız rekabet önlenmelidir.
Türkiye'de su ürünleri sanayinin mevcut durumu
istenilen düzeyde değildir. Su Ürünleri tüketimi
kişi başına 7-8 kg/yıl ile gelişmiş ülkelerdeki
tüketilen miktarın altındadır. Su ürünleri
tüketimini %93.05'ini deniz ürünlerinin oluşturduğu
belirtilmektedir, 1997 yılı verileri itibariyle
Türkiye gıda sanayi üretimi içerisinde su Ürünleri
sanayi üretiminin payı %0.81 ve ihracat içerisindeki
payı da %2.35 olup düşük seviyededir. Bununla
birlikte hammadde, pazarlama, atıkların
değerlendirilmesi ve çevre ile ilgili sorunlar
yanında, üretimin kontrol edilememesi, ve AR-GE
çalışmalarının yetersiz olması, sektörÜn önemli
sorunları olarak ifade edilebilir.
Türkiye'de un ve unlu mamuller sanayinde kurulu
kapasite yüksek olmasına karşın kapasite kullanım
oranları (KKO) düşük olup %60'lar civarındadır.
Mevcut 30 adetin üzerinde olan bisküvi
fabrikalarında KKO %50'ler civarında olup, üretimin
%25'i ihraç edilmektedir. Makarna sanayinde 25'in
üzerinde olan , fabrika sayısı yıllık 500 bin tonun
üzerinde kurulu kapasiteye sahiptir. KKO'nın
%75'lerde olduğu bu sanayi ürününün %75'i ihraç
edilmektedir. Türkiye'de un ve unlu mamuller
sanayinin gelişmesinde uygun çeşitte buğday üretimi,
yeni pazarların bulunması ve buna bağlı olarak
KKO'nın artırılması önemli rol oynayabilir.
b) İçki Sanayi
Türkiye' de yüksek alkollü içkilerin tamamı TEKEL
tarafından, düşük alkollü içkilerde üretimin büyük
bir kısmı ve alkolsüz içkilerin tamamı özel sektör
tarafından üretilmektedir. KKO'nın %70'lerde olduğu
içki sanayinin:! gelişmesinde yeni pazarların
bulunarak ihracatın artırılması önemli rol
oynayabilir.
c) Tütün ve Tütün Mamülleri Sanayi
Türkiye 1997 yılı verilerine göre üretim miktarı 300
bin ton tütün üretmektedir.Ülkede sigara tüketimi
artarken bu sigaraların yapımında kullanılan Türk
tütün miktarı sürekli gerilemektedir. 1987 de iç
tüketim 60 bin ton Türk tütünü kullanırken, 1996 da
53 bin tona gerilemiştir. Türkiyede tütün üretimi ve
işlenmesi konusunda yeni açılımlara ihtiyaç vardır.
d) Deri ve Deri Mamulleri Sanayi
Türkiye' de dericilik sektörü, özellikle son
yıllardaki ihracat performansı ile Ülkeye en çok
döviz getiren sektörler arasındadır. Deri işleme
sanayi üretimi 1993 yılı verilerine göre 467.8
milyon ayak karedir. İşletmelerin KKO küçük
ölçekliler için 0/08 ve büyük ölçekliler için %60'
dır. Türkiye bir yandan mamul deri ithal ederken,
diğer yandan da mamul deri ihraç etmektedir. Türk
deri kimyasalların üretim sektörünün dünya çapında
rekabet gücünün desteklenmesi ve üretim kalitesinin
artırılması için AR-GE yatırımlarının artırılması ve
sektörün yerli ve yabancı sermaye için çekici hale
getirilmesi ve çevre yatırım giderleri ile enerji
giderleri gibi konularda teşvik edilmesi gerekir.
Tarıma bağlı sanayi içerisinde yer alan belli başlı
alt sanayi kollan olarak "Tarım alet ve makinaları
imalat sanayi", "gübre sanayi", "tarım ilaçlan
sanayi" ve "yem sanayi" ni sıralamak mümkündür.
Tarım alet ve makinaları imalat sanayi, üretimin
büyük çoğunluğunu traktör teşkil etmektedir.(6) 1996
yılı itibariyle ikisi kamu, ikisi özel olmak üzere
toplam dört kuruluş traktör üretmektedir. Traktör
üretiminin %94'ü ve yurtiçi traktör talebinin
tamamına yakın bir kısmı özel sektör firmalarca
karşılanmaktadır. Traktör üretiminde KKO 1995 yılı
itibariyle %78'dir. 1996 yılında sektörün toplam
üretiminde %30.6, ihracatında %346.4 ve
ithalatında ise %34 oranında bir artış olmuştur.
Türkiye gübre sanayinde bir üretim açığı söz
konusudur. Zira ülkenin gübre ithalatı 2.5 milyon
ton civarında olup kullanılan gübre miktarının hemen
hemen yarısını teşkil etmektedir. Gübre sanayi
ürünleri ihracatındaki sınırlılık ülke içi gübre
kullanımındaki istikrarsızlık ve hammadde temininde
dışa olan bağımlılık gübre sanayinin gelişimini
etkileyen en önemli faktörlerdir. Nitekim 1993'de
5.5 milyon ton olan gübre kullanımı 1998'de 5.4
milyon tona düşmüştür.
Türkiye'de halen tarımsal mücadele ilaçları
sektöründe faaliyet gösteren ithalatçı, imalatçı ve
temsilci olmak üzere 40'ın üzerinde firma faaliyette
bulunmaktadır.02) Ancak ithal edilen etkili madde
fiyatlarındaki anormal artışlar, çiftçi alım gücü
düşüklüğü ve buna bağlı olarak ilaç bayiliğinin
giderek cazibesini kaybetmesi tarımsal mücadele
ilaç sanayi önünde duran en önemli sorunlardır.
Türkiye'de 26 adeti kamuya ait olmak Üzere 300
adetin Üzerinde yem fabrikası bulunmaktadır. Karma
yem fiyatlarının hammadde fiyatlarına bağlı olarak
sık sık değişmesi hem sektörün hem de hayvan
yetiştiriciliğinin en büyük sorunu durumundadır.
Karma yem maliyetinin yaklaşık %90'nını oluşturan
hammadde fiyatlarında destekleme alımları, arz talep
dengesizliği ve ithalattan dolayı yıllık %100'lere
varan artışlar, karma yem fiyatlarını da aynı
düzeyde artırmaktadır. Bu bağlamda karma yem sanayi
düşük faizli tarımsal kredilerden
faydalandırılmalıdır. Bu aynı zamanda hayvancılığın
geliştirilmesi açısından da önemlidir.
|