|
TARIMDA
VERİMLİLİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Tarımın ekonomik gelişmeye katkısını arttırmak sektörde en uygun
teknolojilerin kullanılarak üretimin mümkün olan en üst düzeyde
gerçekleştirilmesiyle mümkün olur. Kendine has özellikleri olan
tarım sektörünün, sektörler arası ilişkilerdeki etkileşimlere
uyum sağlaması buna bağlıdır. Çünkü, verimlilik artışı sağlamak
amacıyla oluşan girdi talebi, tarımın diğer sektörler tarafından
teknoloji transferi şeklinde beslenmesini gerektirmektedir. Bu
da ekonomik gelişme düzeyi ile çok yakından ilgilidir. Tarımda
üretim artışını sağlayacak teknolojik ekipman başta sanayi
sektörü olmak üzere diğer sektörlerden karşılanmaktadır. O
halde, tarımın geliştirilmesi yanında sanayi sektörünün, başka
bir ifade ile iktisadi gelişmenin sağlanması gerekmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde tarımsal üretimi arttıracak
teknolojileri ülkelerin kendi sanayilerinin karşılayamaması, söz
konusu girdilerin ithalat yolu ile elde edilmesini gerekli
kılmaktadır. Bu da tarımda üretim maliyetini arttırdığı gibi,
uygun faktör bileşimininde sağlanamamasına dolayası ile tarımsal
prodüktivite ile ilgili sağlıklı verilerin elde edilememesine
neden olmaktadır. Ancak\ bununla birlikte ekonomik gelişme için
sektörler arasındaki ilişkilerin uyum sağlaması zorunluluğu,
iktisadi gelişme oranı kadar, tarım sektörü de gelişen
teknolojilerden kendi payına düşeni almaktadır.
Görüldüğü gibi, tarım sektöründe verimlilik artışından söz
edilirken, iktisadi gelişme ve tarım-sanayi ilişkilerinden de
bahsetmek gerekmektedir. Tarımın iktisadi kalkınmadaki rolü ve
tarım sanayi ilişkilerini çalışmamızın ikinci bölümünde ele
almış bulunmaktayız. Şimdi tarımsal prodüktiviteyi belirleyen en
önemli değişikliklerden teknolojik düzey, tarımsal eğitim ve
tarımda kullanılan yeni teknolojilerin benimsenmesi konularını
ele alalım.
Teknoloji Düzeyi
Tarımsal
üretimin toprağa bağımlılığı, kullanılan teknolojinin de farklı
olması gerekli kılmaktadır. Tarımda teknolojinin verimli
kullanılabilmesi, üretim faaliyetinin yapıldığı coğrafi alana,
iklim şartlarına ve tarımsal işletmeler arası kaynak dağılımının
belirlediği ihtiyaçlara cevap verebilmesine bağlıdır. Bu
bakımdan, tarımda uygulanan teknoloji, diğer sektör
teknolojilerinden farklı ve kendine özgü bir teknolojidir.
Tarımda
uygulanan teknolojiler, biri emel verimliliğini ikame edebilen
mekanik teknolojiler, diğeri ise hem emek hem de toprağın
verimliliğini arttıran biyolojik teknolojiler olmak üzere iki
kısma ayrılır. Hangi teknolojinin kullanılacağı veya faktör
bileşiminin ne şekilde oluşacağını, sahip olunan kaynaklar
belirlemektedir. Şüphesiz ülkelerin tarımda kullanacakları
teknolojileri kendilerinin üretmeleri en uygun olanıdır. Ancak,
tarımda ekonomik katkı yaratacak teknolojileri üretmek
sermaye-yoğun sanayilerin kurulmasını gerektirdiğinden, ekonomik
gelişme açısından bu düzeyde olmayan ülkeler çeşitli sorunlarla
karşılaşmaktadırlar. Tarımsal verimliliği arttırmak için ithal
edilen teknolojiler sektörde optimum faktör bileşiminin
oluşmasını sağlayamamaktadır. Zira, fiyat istikrarı bakımından
dengesiz bir ortama sahip olan tarım sektöründe ithal
teknolojilerin, kullanılması faktör maliyetlerini de arttıracak
ve dolayısıyla üretimin pahalıya elde edilmesine sebep
olacaktır. Üretimdeki gelir ve fiyat dengesizliğini gidermek
amacıyla yapılan devlet müdahaleleri zamanla ekonomi için önemli
yük oluşturmaktadır.
Diğer
taraftan, yukarıda da belirttiğimiz gibi, tarımsal teknolojiler
tarım dışı sektörler tarafından üretilmektedir. Ayrıca, mekanik
ve biyolojik teknolojileri arasında da üretim sürecine girmeleri
bakımından önemli farklılıklar vardır. Mekanik teknolojileri
üreten firmalar tarafından genellikle tekel durumu oluşmakta ve
fiyatlar açısından talep zorlanmaktadır. Bu da, mekanik
teknolojilerin kullanımını sınırlamakta veya sermaye oranında
kullanımına imkan vermektedir. Özellikle emeğin toprağa göre kıt
olduğu ülkelerde mekanik teknoloji kullanım talebinin yüksek
olması, söz konusu girdinin elde edilmemesi verimliliği
sınırlandıracak ve üretimin tamamen tıbbi şartların etkisinde
kalmasına sebep olacaktır. Bu durum, gübre ilaç gibi bazı
biyolojik teknolojiler için de geçerli olmakla birlikte, tohum
ıslahı gibi diğer bazı teknolojilerin kullanımı yaygın bir
şekilde yapılmaktadır. Çünkü, özellikle gelişmekte olan
ülkelerde emeğin toprağa göre bol ve ucuz olmazı biyolojik
teknoloji talebini uyarmakta ve kullanımını da mümkün hale
getirmektedir. Mekanik teknolojilerin çoğu kez ithal edilmesi
veya az gelişmiş ekonomiler açısından üretim maliyetinin yüksek
olması, emeğin bol fakat, toprağın sınırlı olmasından dolayı
tarıma girdi kullanım talebinin biyolojik teknolojiler yönünde
gelişmesine sebep olmaktadır.
Tarımdaki
gelişmeleri ülkedeki sanayileşme düzeyinde farklı olarak ele
almamak gerekir. Başka bir ifade ile, tarımdaki verimlilik
artışını, sanayileşme durumu ile paralel olarak ele almak
gerekir. Çünkü tarımda teknoloji kullanımı ile verimlilik aynı
anlama gelmektedir. Teknoloji ise tamamen sanayi ürünlerinden
oluşmaktadır. Sanayiinin gelişmesi, tarımda kullanılacak modern
girdilerin maliyet ve fiyatlarını düşürmekte, tarımsal ürün
talebini ve tarımsal gelirleri arttırmakta, tarımdan işgücünü
çekip tarımsal işgücünü nispi olarak azaltılarak yeni
teknolojilere talep yaratmaktadır. Bu da tarımsal tekniklerin
kullanım ve yaygınlaşmasına imkan vermektedir. Böylece tarımda
teknoloji kullanım düzeyi de belirlenmiş olmaktadır. Özellikle
mekanik teknoloji kullanımının uygun faktör birleşimi düzeyine
çıkarılması, emeği ikame edeceğinden dolayı gelişmekte olan
ekonomiler açısından önem arz etmektedir. O halde tarımda
mekanik teknoloji kullanım düzeyi veya teknolojinin emeğe ikame
oranı bir anlamda ekonomik gelişme düzeyinin de bir anlamda
ekonomik gelişme düzeyinin de bir göstergesi olmaktadır.
Eğitim
Düzeyi
Tarımda
verimliliği arttırıcı faaliyetlerin en önemlilerinden biri de
üreticilerin eğitimidir. Tarımda teknolojilerin uygulanması her
şeyden önce bilgi ve eğitim gerektirir. Bu bakımdan, tarımsal
eğitim ve araştırmalara ağırlık vermek, üretim ile teknoloji
kullanımının arttırılması yönünde bilgi birikiminin oluşmasını
sağlamak, önemli bir sorun oluşturmaktadır. Çünkü, teknoloji
kullanımının arttırılması yönünde bilgi birikiminin oluşmasını
sağlamak, önemli bir sorun oluşturmaktadır. Çünkü, teknolojik
bakımdan faktör bolluğuna sahip olmak üretimin arzu edilen
düzeyde gerçekleşmesine imkan vermeyebilir. Ayrıca, üreticilerin
genel ekonomik hedefler açısından tarımsal üretimin önemini
kavramaları ve geçimlik üretim yapmak yerine, ticari üretim
yapmak konusunda da bilinçlenmeleri gerekmektedir. Bunun için
de, tarımsal üretimle ilgili yapılan teknolojik ve biyolojik
araştırma sonuçlarının üreticilere ulaştırılması, verimliliğin
arttırılmasına sebep olabilecek diğer gelişmelerin üretim
sürecine sokulması kaçınılmaz olmaktadır.
Tarımsal
eğitim düzeyinin geliştirilmesine paralel olarak ortaya çıkan en
önemli sorun da tarımsal yayım faaliyetidir. Tarımsal yayım,
tarımla ilgili araştırmacılar teknoloji üretenler ile tarımda
üretim faaliyetlerine katılanlar arasındaki ilişkiyi ortaya
koyan ve geliştiren önemli bir faktördür. Tarımda ihtiyaç
duyulan teknolojileri bulmak, bunların kullanımını öğrenmek
özellikle dağınık bir şekilde bulunan küçük ve orta boy
işletmelerin ekonomik ve sosyal imkanlarını aşmaktadır. Bu
bakımdan, yaygın ve birbirinden bağımsız olarak faaliyet
gösteren işletmeler arasındaki bilgi akımı veya bilginin
işletmelere ulaştırılması yayım faaliyetlerinin görevleri
arasında yer almaktadır. Bazı tarımsal gridi üreten firmaların
yayım hizmetleri üreticiye kadar ulaşmakla beraber, söz konusu
firmaların bu faaliyetleri daha çok reklam amacına yönelik
olduğundan, sektörün tümü açısından değerlendirildiğinde
yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, teknolojik hizmetlerin
uygulamaya konulması ve bu konuda gerekli bilginin üreticiye
ulaştırılması kamu sektörünün görevleri arasına girmektedir.
Tarımda
teknolojik bilgi birikiminin sağlanmasını, tarımsal işletmelerin
işleyişine bırakmak rasyonel bir davranış değildir. Çünkü, sahip
olduğu özelliklerden dolayı tarım sektörüne kamu müdahalesi
kaçınılmaz olmaktadır. Bilindiği gibi, tarımda üretimin tabii
şartlara bağlılığı, üretim birimlerinin dayanıklılığı, özellikle
tarımsal ürün fiyatlarının gösterdiği istikrarsızlıklar gibi
nedenlerden dolayı devlet sektöre müdahale etmektedir. Tarımsal
yayım faaliyeti de bu açıdan değerlendirildiğinde bir müdahale
aracı olmaktadır. Zira, dağınık ve koordinasyondan yoksun
tarımsal işletmelerin üretimlerini verimlilik açısından
değerlendirmek oldukça güçtür. Çünkü, herhangi bir, üretim
birimi için hesaplanabilen kısmi verimlilik, diğer üretim
birimleri için geçerli olamayabilir. Teknoloji kullanımı ve
bilgi düzeyi bazı işletmeler için istenilen seviyede olabilir.
Oysa, verimlilikten amaç tüm sektör çapında veya değişik
mekanlarda üretilen herhangi bir ürün için beklenen üretim
artışıdır. Bu sebeple, tarımda toplam verimliliği belirlemek
zorlaşmaktadır. Yayım faaliyetleri bu belirsizlikleri gideren ve
toplam verimliliğin arttırılması yönünde üreticilerin
bilgilendirilmesini sağlayan önemli bir faktör olmaktadır.
Yeni
Teknolojilerin Benimsenmesi ve Kullanılması
Yeni
teknolojilerin benimsenmesinde en önemli unsuru üreticilerin
gelir düzeyi oluşturmaktadır. Tarım sektöründe gelir düzeyi ise,
özellikle gelişmekte olan ülkelerde dengesiz ve genellikle düşük
bir durumdadır. Gelirin düşük olması şüphesiz girdi talebini
önemli ölçüde etkilemektedir. Bu bakımdan, teknolojilerin
benimsenip benimsenmemesini bir anlamda üreticilerin geçimlik
ürün veya ticari ürün üretip üretmedikleri belirlenmektedir.
Ticari ürün elde eden üreticilerin ekonomik durumları müsait
olduğundan hem stok yapma imkanına hem de yeni teknolojilerin
kararlılığı benimsenmiş olur. Şüphesiz teknolojinin
benimsenmesinde daha evvel belirttiğimiz gibi eğitim ve yayım
faaliyetlerinin rolü büyüktür.
Geçimlilik
üretim yapan üreticiler için durum daha farklıdır. Bu tür
üreticiler kendi ihtiyaçları kadar ürün yetiştirebildiklerinden,
teknoloji kullanımından önce geçimlerinin teminini sağlamak
noktasında yönelmektedirler. Çünkü, tarımsal üretimin daha çok
tabii şartların etkisinde olması, zaman zaman üretim açısından
sektörde istikrarsızlıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Stoklama imkanına sahip olmayan küçük üreticilerin bu tür
dalgalanmalardan zarar görmemeleri için kendilerini bu yönde
motive etmeleri doğaldır. Açlık ve borçlanma korkusu, geçimlik
ürün elde eden üreticileri geleneksel metotlarla üretim yapmaya
teşvik etmekte ve bir nevi geçimini garanti etmeye
yöneltmektedir. Buradan şu sonuca varmak mümkündür.: geçimlik
üretim yapan üreticilerin yeni teknolojileri benimseyebilmeleri
bir tarafa, eğer kendi şartlarıyla baş başa bırakılırsa
geleneksel metotlarla üretim yapmaları ekonomik amaçlarına daha
uygun olacaktır.
Ancak,
bilindiği gibi hemen hemen her ülkede devlet değişik araç ve
metotlarla tarım sektöründe müdahale etmektedir. Daha çok
sektördeki gelir dengesizliklerini gidermek, üretimin daha
sağlıklı bir altyapıya kavuşmasını amaçlayan destekleme
mahiyetindeki devlet müdahaleleri, özellikle küçük üreticilere
kadar teknolojik imkanlardan istifade edebilmeyi mümkün hale
getirmektedir. Geçimlik üretim yapan üreticilere teknoloji
kullanabilme imkanı verildiğinde söz konusu teknolojiyi
benimsemelerinde hemen mümkün olmamaktadır. Zira, teknolojinin
benimsenebilmesi için, bu teknolojinin değişik şartlar altında
ürün katma değerinin yüksek olması gerekmektedir. Ayrıca, yeni
teknolojinin kullanımı halinde girdi masraflarının ve diğer
yatırım maliyetlerinin yüksek olması, sektörde çıkabilecek bir
istikrarsızlıktan dolayı üreticinin geçimini tehdit edecek
boyutlarda olmamalıdır. Üreticiye bu şartlar sağlandığı ve
güvence verildiği taktirde yeni teknolojilerin benimsenmesi
mümkün hale gelecektir. Dolayısıyla toplam üretim düzeyinde
geçimlik ürün elde eden üreticiler de katkıda bulunmuş
olacaklardır. Böylece sektörün tümünde teknoloji kullanımı
açısından bir yapı değişikliği ortaya çıkacaktır.
Yeni
teknolojilerin benimsenmesini etkileyen faktörlerden biri de
teknolojinin işletme düzeyinde bileşimidir. Zira teknoloji
kullanabilme imkanına sahip olmalarına rağmen işletmeler
arasında verimlilik açısından farklılıklar ortaya çıkmaktadır.
İşletme düzeyinde verimliliği etkileyen en önemli faktörler ;
a)
Eğitim
düzeyi ve iş gücü
b)
İşletmenin
öz sermayesi
c)
Kredi
imkanları
d)
Üreticilerin demografil yapısıdır.
Eğitim
düzeyi ve işgücünün verimlilik konusundaki olumlu etkilerine
daha önce
değinmiştik. Ancak, emek verimliliği büyük işletmelerde daha
fazla, küçük işletmelerde ise, daha azdır. Küçük işletmelerde
daha çok aile emeği kullanılır ve aile fertlerinin geliri emeğin
ortalama ürünüdür. Büyük işletmelerde ise, işçi
çalıştırıldığından ve verilen ücretler emeğin marjinal ürününe
eşit olduğundan, normal şartlar altında marjinal ürünün ortalama
üründen fazla olması işletmedeki verimlilik düzeyini
arttırmaktadır. Bu bakımdan, işletme düzeyinde verimliliği
arttırmak için demografik yapının uygun olması ve emeğin
marjinal bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Küçük çaptaki
aile işletmelerinde emek verimliliğinin düşük olması gelir
düzeyini de etkileyeceğinden yeni teknolojilerin benimsenmesi de
gecikmiş olacaktır. Bununla birlikte yukarıda belirtildiği gibi,
küçük işletmelerin sorunlarının artacağı ve büyük işletmeler
kadar olmasa bile, yeni teknolojileri benimseyip
kullanabileceklerini ifade edebiliriz.
|