Türkiye Ekonomisi 1960-1980 Dönemi İhracatı
ve Tarihsel Gelişimi
1950’lerden itibaren adı geçen
“planlama” kavramı 1960’larla uygulanma imkânı
bulmuştur. Bu dönemde Türkiye ithal ikameci, yerli
sanayiyi korumayı ve geliştirmeyi amaçlayan bir dış
ticaret politikası takip etmiştir (Şahin, 2002).
Planlı kalkınma döneminde dış ödemeler dengesinin 15
yıl içinde sağlanması amaçlanmış olmasına rağmen
uygulanan “ithal ikameci sanayileşme politikası”
buna imkân vermemiş ve bu politikaya rağmen ihraç
mallarındaki tarım ürünlerine dayalı geleneksel yapı
bozulmamıştır (Türkkan, 2001).
1960 yılından sonra “Planlı Kalkınma”
dönemi başlamıştır. Planlı kalkınma döneminin
öngördüğü ekonomi modeli karma ekonomi modeli, dış
ticaret politikası ise ithal ikamesine dayalı
sanayileşmeye dönük yerli sanayi ve üretimini
koruyucu bir yöndedir. Bu genel ekonomi politikası
ve uygulamalar aşağı yukarı aynı çizgide 1980 yılına
kadar devam etmiştir (Güven, 1998: 6). 1960 yılında
320,7 milyon dolar olan ihracat 1970 yılına
gelindiğinde 588 milyon dolara ulaşmış, aynı dönemde
ithalat sırasıyla 468 ve 948 milyon dolar olarak
gerçekleşmiştir. İhracata konu ürün kompozisyonunda
ise değişme olmamış tarım ürünlerinin payı daha da
artarak %80 düzeyine yükselmiştir (Kayalar, 2003:
1).
Dönemler
itibariyle ihracatın sektörel dağılımı
|
1963-1967 |
1968-1972 |
1973-1977 |
Toplam ihracat |
2255.4 |
3048.3 |
8420.8 |
Tarım Ürünleri % |
79.3 |
74.2 |
60.1 |
Maden % |
4 |
5.9 |
5.6 |
Sanayi Ürünleri % |
16.7 |
19.7 |
34.2 |
Tabloya göre, ilk plan döneminde
tarım ürünlerinin ihracat içindeki payı %79,3 iken
üçüncü plan döneminde bu oran %60,1’e düşmüştür.
Aynı tarihlerde sınaî ürünlerinin oranı %16,7’den
%34,2’ye yükselmiştir. Buradan anlaşılmaktadır ki,
Planlı dönemde sınaî ürünlere önem verilmiş ve bu
sayede de sınaî ürünlerin toplam ihracattaki payı
giderek artmıştır.
Geniş kapsamlı vergi iadesi
uygulamaları ile 1970 yılından itibaren sanayi
ürünleri ihracatını özendirici politikaları
izlenmiştir. Tablo’den de bu durum açıkça
izlenmektedir. Toplam ihracat içinde sanayi
ürünlerinin payı istikrarlı bir biçimde artarken,
tarımın payı giderek azalma eğilimine girmiştir.
Fakat dünya ekonomisinde yaşanan olumsuz trendin
etkisiyle bu çabalar yeterli olmamıştır. Özellikle
uygulanan sabit kur politikası, iç talepteki
genişleme ve arzın belirli mallarda yetersiz kalması
sonucu ihraç edilebilir ürün fazlası daralmış ve
Türkiye’nin ihracatının dünya ihracatı içindeki payı
sürekli olarak gerileme göstermiştir.
1970’li yıllar Dünya ekonomisinde
kriz belirtilerinin ortaya çıktığı yıllardır.
1970-80 dönemi Türkiye’nin hem bu krizin petrol
fiyatlarındaki artışlar biçimindeki etkilerini hem
de Kıbrıs müdahalesinin yarattığı ekonomik etkileri
bir arada yaşadığı dönemdir. Ancak Bölüm 1’de
belirttiğimiz gibi aynı yıllarda Avrupa’da yaşanan
dolar bolluğunun etkisiyle, düşük maliyetlerle
borçlanma olanakları Türkiye için de geçerlidir ve
bu sayede krizin Türkiye ekonomisine milli gelir
düşüşleri biçiminde yansıması 1977 yılına kadar
ertelenebilmiştir. Kıbrıs müdahalesi nedeniyle
ABD’nin ambargo uygulaması, dış ticareti olumsuz
yönde etkilemiştir (DTM, 2009). Dolayısıyla,
ihracatta 1970’li yılların başında ortaya çıkan
sıçramanın, iç etkenler yanında, petrol fiyatlarında
artışların etkisiyle (1974 ve 1979) dünya
ticaretinin daralması ve Kıbrıs Savaşı gibi dış
etkenlerle de kesintiye uğradığı görülmektedir.
Dönem boyunca IMF istikrar politikaları eşliğinde
yapılan devalüasyonlarla TL’nin önemli ölçüde değer
yitirmesine karşın, cari işlemler bilançosu açıkları
artarak devam etmiştir (Ekzen, 2006: 62).
Bu gelişmelerin etkisiyle Türkiye’nin
ithalatı 1970 yılında bir milyar dolar iken 1980
yılında katlanarak 8 milyar dolara yükselmiştir.
İhracat ise 1980 yılında ancak 3 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. Krizlerin ve ambargonun etkisiyle
dış ticaret açığı katlanarak artmış ve 1970 yılında
350 milyon dolar iken 1980 yılında 5 milyar dolara
çıkmış, 1980 yılına kadarki en yüksek dış ticaret
açığı gerçekleşmiştir. İhracatın ithalatı karşılama
oranın 1975 yılında 26 puana kadar düşmüştür.
Ekonomide yaşanan bu olumsuz gelişmeler 24 Ocak 1980
kararlarının alınmasına yol açmıştır.
|