Türkiye’nin Ekonomik Özellikleri
Geç dönemde sanayileşmeye başlamış olan ülkemiz günümüze kadar
devam eden bu süreci tam anlamıyla
tamamlayamamıştır. Ülkemiz ekonomisi içinde tarımsal
faaliyetler 1990’lı yıllara kadar en büyük paya
sahipti. Fakat 1990’lı yıllardan sonra sanayileşme
önemli bir ivme kazanmış ve sanayileşme ön plana
çıkmaya başlamıştır. Ülkemiz sanayisi genellikle
tarım endüstrisi üzerine kurulmuştur. Ekonomik
yapımızın bu özelliği dış ticarette açık vermemizin
en büyük sebebidir. Ülkemizde nüfusun yaklaşık
olarak yarısı geçimini tarım sektöründen
sağlamaktadır.
Türkiye'nin Ekonomik Coğrafyası
Ülkemiz de hayvancılık iklim şartlarına bağlı olarak
geniş alanlarda faaliyeti sürdürülen ekonomik
faaliyetlerdendir. Ülkemiz hayvan sayısı bakımından
fazla olup verim bakımından aynı yeterliliğe sahip
değildir. Kümes hayvanları sayısı 2009 yılı sonu
itibariyle bir önceki yıla göre % 6.0 oranında
azalarak 234.082.206 adet olmuştur. Yumurta tavuğu
sayısı ise 2009 yılı sonu itibariyle bir önceki yıla
göre % 4.9 oranında artarak 66.500.461 adet, tavuk
yumurtası üretimi 2009 yılında 2008’e göre % 4.9’luk
bir artış göstermiş ve yaklaşık 13.8 milyar adet,
beyaz et üretimi, bir önceki yıla göre % 17.9
artarak 1.323.624 ton olmuştur. Bu miktarın %
96.48’i et tavuğu eti, % 1.23’ü yumurta tavuğu eti,
% 2.28’i hindi eti ve % 0.01’i ise ördek etinden
oluşmaktadır. Süt üretimi, 2009 yılında bir önceki
yıla göre % 2.4 artmış ve 12.542.186 ton olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye yakıt maddeleri grubuna giren taş kömürü özellikle linyit
bakımından zengin, petrol yönünden fakir,
endüstriyel hammaddeleri oluşturan demir, bakır,
krom, boksit bakımından da oldukça zengindir. Bunun
dışında cıva uranyum, amyant, bor tuzları, arsenik
kurşun çinko, kükürt manyezit, perlit, volfram
yatakları bulunmaktadır. Yine ülkemizde mermer, kil,
jips, gibi madenlerde bulunmaktadır.
Turizm sektörü ülkemiz de gelişme gösteren sektörlerdendir. Başta
yaz turizminin yaygın olduğu Akdeniz ve Ege
bölgeleri diğer bölgelere nispeten turizm açısından
önemli bir yere sahiptir. Özelikle 90’lı yıllarda
gelişme gösteren turizm sektörünün ülkemiz
ekonomisine katkısı her geçen gün artmaktadır.
Türkiye'nin
Tarımı
Türkiye yakın yıllara kadar bir tarım ülkesiydi. Ancak 1970’li
yılların sonu ve 1980’li yılların başından itibaren
özellikle sanayinin büyük gelişme göstermesiyle
tarımın ülke ekonomisinde önemi giderek azalmış
ekonomideki sürükleyiciliğini kaybetmeye
başlamıştır. 1980 yılında GSYİH (Gayri safi yurt içi
hasıla)’nın % 54.6’sını hizmetler, % 21.2’sini
sanayi % 24.2’sini tarım oluşturmaktaydı. 1981 den
itibaren sanayi ürünlerinin ihracatından elde edilen
döviz geliri, tarımı aşmaya başlamıştır. 1994 yılı
itibariyle gayri safi milli hasıladaki tarımın payı
% 15.4, sanayininki % 26.6, hizmet sektörü % 57
olarak tespit edilmiştir. Ülkemizde 28 milyon hektar
toplam tarım alanının 18.8 milyon hektarı
ekilmektedir
Ülkemizde toplam arazi içerisinde tarımsal arazi
oranı % 36 dır. İkinci sırada çayır ve otlaklar
gelmektedir. Bu oran % 32’dir. Ülkemizde
yetiştirilen tarımsal ürünler sırasıyla; buğday; İç
Anadolu Bölgesi ve Marmara Bölgesinde en fazla
yetiştirilmektedir. Arpa, çavdar, yulaf; İç Anadolu
Bölgesi ağırlıklı üretim alanıdır.
Sıcaklık ve bol su isteyen mısır Karadeniz başta olmak üzere bütün
kıyı bölgelerimizde yetiştirilmektedir. Mısır
üretiminde Akdeniz Bölgesi % 45’lik bir payla ilk
sırada yer almaktadır. İkinci sırada Karadeniz
Bölgesi bulunmaktadır. Türkiye’de akarsu boylarında
yetiştirilen pirinç ise en fazla Marmara Bölgesinde
üretilmektedir. ihracatımıza konu olan ürünler
içerisinde yer alan mercimek en fazla Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde yetiştirilmektedir. Yine
ülkemizde baklagiller, endüstri bitkileri olan
pamuk, tütün, şeker pancarı, keten-kenevir, haşhaş,
çay, ayçiçeği, zeytin, soya fasulyesi yetiştirilen
tarımsal ürünler içerisinde yer almaktadır.
Türkiyede Hayvancılık
Ülkemizde küçük baş hayvancılık genelde geçime yönelik olarak
yapılmaktadır. Küçük baş hayvancılığın en fazla
yetiştirildiği bölge İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgeleridir. Küçükbaş hayvancılıkta keçi
yetiştiriciliği önemli tarımsal faaliyetlerdendir.
Keçi yetiştiriciliği dağlık ve engebeli
bölgelerimizde yoğunlaşmıştır.
Ülkemizde hayvancılık tarımsal üretimin % 40’ını oluşturmaktadır.
Bu yönüyle milli gelirin % 11’i hayvancılık
faaliyetlerinden sağlanmaktadır. Büyük baş
hayvancılık her yerinde yapılmakla beraber kuzeydoğu
Anadolu ve doğu Karadeniz Bölümlerinde
yoğunlaşmıştır. Yine ülkemizde at, eşek,
katır, deve ve domuz hayvanları da beslenmektedir.
Türkiye’de 2009 yılı sonu itibarı ile toplam
büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre % 1.2
azalış göstererek 10.811.165 baş olarak
gerçekleşmiştir. Büyükbaş hayvanlar arasında yer
alan sığır sayısı % 1.3 azalarak 10.723.958 baş
olmuştur. Koyun sayısı 2009 yılı sonu itibariyle bir
önceki yıla göre % 9.3 azalarak 21.749.508 baş, keçi
sayısı ise % 8.3 azalarak 5.128.285 baş olmuştur.23
Ülkemizde Doğu Anadolu, Akdeniz ve Ege bölgelerinde
arıcılık faaliyetleri yoğunlaşmıştır. Arıcılık Doğu
Anadolu, Akdeniz ve Ege’nin yüksek bölgelerinde
gezici arıcılık olarak yapılmaktadır. İpek
böcekçiliği yurdumuzda dut ağacı yetişen her
bölgede geleneksel olarak
yetiştirilmektedir. Güney Marmara
bölgesi İpek böcekçiliğinin yoğunlaştığı bölgemizdir.
Türkiye deniz balıkçılığı yönüyle önemli bir potansiyele sahip
olmasına rağmen gereken önem verilmediği için
balıkçılık pek fazla gelişmemiştir. Türkiye’de 2008
yılındaki toplam su ürünleri üretiminin yaklaşık %
61.22’si deniz balıklarından, % 8.89’u diğer deniz
ürünlerinden, % 6.35’i iç su ürünlerinden ve %
23.55’i yetiştiricilik yoluyla elde edilmiştir.
Deniz ürünleri üretiminde ilk sırayı % 64.69’luk
oran ile Doğu Karadeniz Bölümü almakta, onu % 13.72
ile Batı Karadeniz, % 8.96 ile Marmara, % 8.08 ile
Ege ve % 4.55 ile Akdeniz Bölgeleri izlemektedir.
Deniz balıkları içinde hamsi balığı 252 bin tonla
üretim miktarı bir 2007 yılına göre % 34.63 oranında
azalmıştır. Çaça balığı ise 39 bin ton üretimle,
hamsi balığından sonra % 9.93’lük bir paya sahiptir.
İstavrit (karagöz) üretimi 2007 yılına göre % 11.22
, palamut-torik üretimi % 8.10 oranında artarken,
istavrit (kraça) üretimi % 3.73, sardalya üretimi %
16.28, mezgit üretimi % 5.48, lüfer üretimi %
40.97 ve kefal üretimi % 59.66 oranında azalış
göstermiştir.
Enerji Kaynakları ve Madenler,
Türkiye'nin Ekonomik Özellikleri Kpss
Türkiye, dünya devletleri içerisinde maden çeşitliliği ve
zenginliği bakımından önemli bir potansiyele
sahiptir. Türkiye taş kömürü, linyit, demir, bakır,
krom, boksit bakımından zengin, petrol yönünden
fakirdir. Bununla beraber ülkemizde; cıva, uranyum,
amyant, bor tuzları, arsenik, kurşun, çinko, kükürt,
manyezit, volfram yatakları bulunmaktadır. Ülkemizde
mermer, kil, jips, perlit yönünden zengin yataklar
bulunmaktadır.
Türkiye demir rezervi bakımından oldukça zengindir.
Ülkemizde belli başlı demir cevheri rezervleri şöyle
sıralanabilir: Divriği (125 milyon ton), Kangal ve
çevresi (140 milyon ton), Hekimhan-Hasan Çelebi (470
milyon ton) çevresi yataklarıdır. Krom madeni
rezervlerimizin coğrafi dağılışı ise; Elazığ ili
Maden ilçesi yatakları, Muğla ili Fethiye ve Köyceğiz yatakları, Denizli ili Acıpayam ve Buldan
ilçesi çevresi yatakları,
Bursa ili Orhaneli ilçesi yataklarıdır.
Bor madeni rezervimizin 2 milyar ton civarında olduğu tahmin
edilmektedir. Bu miktar, dünyadaki tüm bor
rezervinin % 80’ine tekabül etmektedir. Son derece
kıt olan petrol ülkemizde Raman-Garzan ve
Adıyaman’dan çıkarılmaktadır. Yurdumuzda çıkarılan
petrol, ihtiyacımızın yaklaşık olarak 1/7’sini
karşılamaktadır. Ülkemizde doğalgaz yatakları
Trakya’da Hamitabat ve Güneydoğu Anadolu’da
Mardin-Çamurlu sahalarında yer almaktadır. Türkiye
bakır madenciliğinin beşiğidir. Artvin ili Murgul
ilçesi başlıca bakır cevher rezervleri yataklarıdır.
Ülkemizde tüm boksit rezervlerinin 450 milyon ton
olduğu tahmin edilmektedir.
Sanayi
Ülkemizde bilhassa 1960 ve 1970’li yıllardan itibaren sanayi
sektöründe önemli gelişmeler olmuştur. İlerleyen
yıllarda sanayi ürünleri Ülkemiz ihracatında ilk
sıraya yükselmiştir. Sanayinin gayrisafi milli
hasıla içindeki payı 1965 yılında % 25, 1985 yılında
% 33 ve 1993 yılında ise % 30, 1994 yılında % 26.62
değerler göstererek ortalama yükselme eğilimi
göstermesine rağmen tarım sektörünün gayrisafi milli
hasıla içindeki payı 1965 yılında % 34, 1984 yılında
% 19’a, 1993 yılında % 12’ye düşerek tersi bir
gelişme göstermiştir.
Ülkemiz sanayisinde 1933-1938 yılları arasındaki
dönemde, dünyadaki global krizin etkisi ve özel
sektörün yetersizliği sonucu devlet ön planda yer
alarak sanayinin gelişme ve ilerlemesinde lokomotif
görevi görmekteydi. Bu duruma bağlı olarak devlet;
inşa ettiği fabrika ve tesislerle sanayinin
gelişmesine katkı sağlamıştır. 1950’li yılların
başından itibaren sanayi alanındaki gelişmelerde
temel kamu hizmetleri dışındaki ekonomik
faaliyetlerde devletinde desteklemesiyle özel sektör
ön planda yer almaya başlamıştır.Yinede sanayi üzerindeki devlet etkinliği bazı sanayi
kollarında ağırlığını
devam ettirmiştir.
Türkiye’de sanayi kuruluşlarının en yoğun olduğu bölge Marmara
bölgesidir. Özellikle İstanbul-İzmit arası ve Bursa
çevresi sanayi faaliyetlerinin yoğunlaştığı
alanlardır. Daha sonra sırasıyla Ege Bölgesi ve Batı
Karadeniz Bölümü gelmektedir. Ülkemizde tarımsal
sanayi oldukça gelişmiştir. Şeker endüstrisi, Un
endüstrisi, et ve süt, çay, bitkisel yağ, meyve
suyu, konserve ve salça endüstrileri gelişen sanayi
kollarıdır. Günümüzde özel sektörün ağırlıklı olduğu
sanayi kolları; otomotiv sektörü, beyaz eşya sektörü
sıralanabilir.
Turizm
Turizm sektöründe 2000’li yıllardan itibaren yapılan yatırım ve
reklamlar neticesinde ülkeye gelen turist sayısında
önemli artış sağlanmıştır. Ülkemizin dış ticaret
açığının kapatılmasında en önemli rolü turizm
sektörü üstlenmektedir. Turizm gelirlerinde; 1994
yılında 4.3 milyar dolardan 1998 yılında 7.1 milyar
dolara kadar yükselmiştir. Aynı yıllarda dış seyahat
giderleri 899 milyon dolardan 1.7 milyar dolara
çıkmıştır. 1994 yılında 3.4 milyar dolar dolayında
olan turizm gelirleri fazlalığı 1998 yılında 5.4
milyar dolarlık seviyeye yükselmiştir.
Türkiye’ye 2007 yılında 27.2 milyon turist giriş
yaparak 21.3 milyar dolar döviz bırakmıştır. 2008
yılında global krizin etkisi ile azalan turist
sayısı 26.3 milyona düşmüştür. 2008 yılında gelen
turist sayısı 900 bin düşmesine rağmen ters orantılı
olarak elde edilen gelir artmış ve 2008 yılında 21.3
milyar dolardan 21.9 milyar dolar seviyesine
yükselmiştir. Bu durum gelen turistlerin kişi başına
düşen harcama oranındaki nitelik olarak değişimini
de göstermektedir.
2009 yılında ülkemizin toplam turizm geliri 21.249.334.582
dolardır. 2010 yılının ilk üç ayı ziyaretçi sayısı
geçen yılın aynı dönemine göre %3.2 oranında
artmıştır. Elde edilen gelir toplamı 2.413.524.810
dolardır.
Ülkemizde görülen farklı iklim şartları turizm faaliyetleri
açısından önemli avantajlar sunmaktadır. Klasik
turizm faaliyetleri içinde yer alan kıyı turizmi
(güneş, kum, deniz) Akdeniz kıyı bölgelerimizde
yoğunlaşmıştır.
Ülkemizde kış turizmi için önemli potansiyel sahaları sırasıyla;
Bursa-Uludağ, Sarıkamış, Erzurum-Palandöken, Bolu
Dağları, Beydağları, Bozdağlar, Spildağı
gösterilebilir. Nevşehir ve Aksaray illeri sınırları
içinde başlıca doğa harikası peribacaları, Denizlide
Pamukkale travertenleri önemli cazibe merkezleridir.
Yaylacılık ve doğa turizmi açısından Doğu Karadeniz
bölümü önemli bir coğrafi alandır.Tarih boyunca
birçok medeniyete beşiklik eden yurdumuz tarih
turizmi açısından başlı başına bir cazibe
merkezidir. Bu yönüyle İstanbul ilk sırada yer
almaktadır.Ülkemizde sağlık turizmi de son yıllarda
gelişme gösteren turizm faaliyetleri içerisinde yer
almaktadır. Ülkemizin hemen hemen birçok bölgesinde
kaplıcalar, ılıcalar bulunmaktadır. Bursa, Kütahya,
Afyon, Denizli gibi birçok şehrimiz kaplıcaları ile
ünlüdür. Yurdumuzdaki bazı mağaralar turizm
faaliyetleri açısından değerlendirilmektedir.
Örneğin Karain, Damlataş ve İnsuyu mağarası gibi.
|