Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Liberalizmi Ontolojik Kabullerinden Yola Çıkarak Sorgulamak 

Prof. Dr. İlhan Tekeli 

Giriş 

Liberalizmin 19901ı yıllarda siyasal ve ekonomik yaşamı en yaygın biçimde etkileyen ideoloji haline geldiği görülüyor. Bu ideoloji toplumda bireye ve insan haklarına verdiği önem, piyasa mekanizmasına verdiği öncelik, "bırakınız yapsınlar" ilkesini benimsemesi, seçme özgürlüğünü genişletme arayışı, etkinlik alanı sınırlandırılmış bir hukuk devleti sa­vunması gibi özellikleriyle tanınıyor. Temelde insana güvenen iyimser bir ideoloji İnsana iki yönden güveniyor. Bir yandan bir insanın ken­disi için iyi olana ancak kendisinin karar vere­bileceğine, öte yandan insanın akılcılığına ina­nıyor. Bu nitelikleriyle aydınlanma geleneğin­den kaynaklanıyor. Böyle olunca da evrensel olarak geçerlilik iddiasını taşıyor. Yaşamı bü­tün olarak sarmaya çalışıyor. 

Oysa siyasal pratik içinde uygulanırken çoğu kez liberalizmin bütünlüğü parçalanarak ele alınıyor. Genellikle ekonomi ve siyasal alanda liberalizm diye ikiye ayrılıyor. Ekonomi alanında liberalizm benimsenirken libera­lizmin siyasal yönü yadsınıyor. Liberal ekono­mik doktrini benimsediğini ama siyasal alanda muhafazakar olduğunu söyleyenler çıkabi­liyor. Bunu söylerken muhafazakarlık ile libe­rallik arasındaki karşıtlığı görmezden gelebili­yorlar. Siyasal pratik içinde bu tür çelişkiler her zaman karşımıza çıkabilir. Siyasal yaşamda önem verilen, kavramlar arası tutarlılıktan çok alınan sonuçtur. Kuşkusuz her siyasal ideoloji­nin nihai mihenk taşı pratiktir. Pratikteki başa­rılar ya da başarısızlıklar o ideolojinin varlığını sürdürmesini ya da yeniden formüle edilmesi gereksinmesini doğurur. 

Bu nedenle de siyasal alanda bir ideolo­jik çerçevenin tartışılması pratikteki sonuçları üzerinden yürütülür. Ama ben bu yazıda tama­men farklı bir tutum izlemeye çalışacağım. Li­beralizmin, bir ideoloji olarak, pratik üzerin­den değil, ontolojik kabulleri üzerinden bir eleştirisini yapmak istiyorum. Her toplum ku­ramı ve net toplumsal ideoloji gibi liberalizmin gerisinde de birey, toplum ve toplum birey iliş­kisinin niteliği üzerinde gizli ya da açık olarak yapılmış ontolojik kabuller bulunmaktadır. Bu ontolojik kabuller büyük ölçüde, geliştirilen kuramı ya da ideolojiyi belirlemiştir. Eğer libe­ralizmin ontolojik kabullerinin her birinin ide­olojik sonuçlarının ne olduğunu açıkça ortaya koyabilirsek, bu ontolojik kabullerin değişik­liklerinin nasıl farklı sonuçlar yaratabileceği de açıklık kazanacaktır. Böylece de liberalizmin ontolojik kabullerinden kaynaklanan içkin so­runları kolayca görülebilecektir. (liberalizm anlamı) 

 Liberalizmin Ontolojik Kabulleri Üzerine Liberalizmin birinci kabulü bireye iliş­kindir. Bu birey hedonisttir, sadece kendi haz­zını en çoğa çıkarmaya çalışır, ikinci kabulü ise topluma ilişkindir. Toplum bu atomistik bi­reylerin bir arada bulunmasından oluşur. Ayrı bir varlık düzeyi teşkil etmez.

Bu iki kabul bir arada ele alındığında görülmektedir ki liberalizm sadece bir tek var­lık düzeyi kabul etmektedir. O da birey düze­yindedir. Toplumun ayrı bir varlık düzeyi oluş­turduğu kabul edilmemektedir. Toplumsal dü­zey bireyin seçmeleri, eylemleri sonucunda kendiliğinden oluşandır. Böyle olunca da top­lumsal düzeyden ister yapı olarak ister ulaşıl­mak istenilen bir amaç olarak bireyin kararları­nı seçmelerini etkileyen bir tesir gelmemekte­dir. Bu, bireyi seçmelerinde özgür bırakan bir ontolojidir, Önceden tanımlanmış bir toplumsal' iyi yoktur. Bireyin özgürlüğünü sınırlamak için *de önemli bir neden kalmamaktadır. 

Bireyin toplum içindeki varlığı diğer bi­reylerden tamamen kopuk olarak ele alınmaktadır. Diğer bireylerin varlığı sadece bireyin özgür seçmelerini sağlamak amacıyla göz önünde tutulmaktadır. Bu bireyin özgürlüğü­nün sınırını diğer bireyin özgürlüğü çizmekte­dir. Başka bir deyişle, diğer bir bireyin varlığı ilişki kurmak için değil, onun dışsallığından korunmak ve ona dışsallık yaratmamak için kabul edilmiş olmaktadır. Bu adeta varlığını ilişkiden kaçınmak için yapılan bir kabuldür. 

toplumsal düzey kabul edilmeyince de devletin varlığı en aza indirgenmekte, işlevi de sadece bu dışsallıkların oluşmasını engelle­mek, ontolojik kabulleri geçerli kılmak düze­yinde tutulmaktadır.

Liberalizmin Ontolojik Kabullerinin Eleştirisi Üzerine Bir toplum bilim alanının ya da toplum­sal ideolojinin ontolojik eleştirisi nasıl yapılabi­lir? Eleştirinin iki farklı biçimde yapılması ola­naklıdır. Bunlardan birincisi gerçeklik bakı­mından yapılan bir sınamadır. Her bilim alanı­nın ontolojisi gerçeğin soyutlanmış bir temsili­dir. Dış gerçeklik üzerinde düşünebilmek için böyle bir temsil gerekmektedir. Ama ontoloji bir kez kabul edilerek benimsendi mi dış ger­çeğin yerine geçer ve düşünceyi belirler. Top­lumların çok karmaşık yapıları karşısında ger­çekliğin her yönünü tüm ayrıntılanyla temsil etme olanaksızdır. Ayrıca çok aynntılandırılmış ontolojilere dayanarak düşünce geliştir­mek de zordur. Bu nedenle genellikle kabul edilen ontolojiler gerçekliğin çok basitleştiril­miş bir temsilidir. Böyle olunca da bu basitleş­tirilmiş ontoloji üzerine kumlan düşünce de gerçeğin önemli bir kesimini dışlamak duru­munda kalır. Bu da bizi ontolojilerin ikinci sı­nanma biçimine getirmektedir. Bu halde bir ontolojinin kabulünün ne türde sapmalar ya­rattığı, hangi tür bakış açılarının dışlandığı gös­terilerek bir irdeleme yapılır... 

Liberalizmin ontolojik kabullerinin ön­ce gerçeğe ne kadar yakın olduğu üzerinde duralım. Liberalizmin hedonist sadece kendi hazzını en çoğa çıkaran atomistik bireyi insa­nın gerçekliğinin ne kadar yeterli bir temsilidir? Bu yaşanan gerçekliğin yani insanın çok tek yanlı bir temsili olduğu açıktır. Önce insan atomistik bir birey değildir. însanın temel niteliği başka insanlarla ilişki içinde olmasıdır. İnsan toplum içinde varolabilen bir canlıdır. İnsan yaşamdan bir haz alıyorsa, bu kendi içine do­ruk, sadece insanın biyolojik gereksinimlerinin doyurulmasıyla sağlanan biı haz değildir. Bu hazzın önemli bir kesimi diğer bireylerle olan ilişkilerinin varlığından kaynaklanmakta­dır, insanın böyle, atomistik değil, ilişki içinde bulunan bir insan olduğu kabul edilince de bu insanın salt bencil bir insan olduğunu kabul et­mek de imkansız hale gelir. İnsanların bencil bir yanının olduğu belki bir ölçüde savunula­bilir bir saptamadır. Ama insanların ilişki için­de olduğu insanların, üzüntülerine, kayıpları­na, sorunlarına tamamen duyarsız olduğunu kabul etmek de gerçeğin bir yanını hiç görme­mek ve insana haksızlık etmektir. (türkiye’de liberalizm) 

Ayrı bir toplumsal düzeyin varlığını yad­sımak da gerçeği yansıtmak bakımından yeter­sizlik onaya çıkarmaktadır. İnsanlar bir toplum içinde yaşamaktadırlar ve karar verirken, ey­lemlerinde seçme yaparken bu toplumsal dü­zeyin varlığını sürekli olarak göz önünde tut­maktadırlar. İnsanların algıladığı eylem fırsat­ları ya da sınırlamalar toplumsal düzey tarafın­dan belirlenmektedir. Bu toplumsal düzey içinde belli bir yapı bulunmaktadır. Başka bir deyişle belli bir ilişki kalıbı vardır. Ama bu dü­zey bireylerin eylemleriyle zaman içinde sü­rekli değişmektedir. Böyle bir değişmenin ya­şanmakta olması bireylerin kararlarında, ey­lemlerinde bu yapıyı göz önünde tutmamaları sonucu doğurmaz. Tersine böyle bir yapının farkında olarak karar verirler, ondan etkilene­rek eylem yaparlar. 

Bu kısa irdeleme gösteriyor ki günlük yaşantımızda bizim algıladığımız toplum ve bi­rey ontolojisi liberalizmin ontolojik kabulleriyle uyum içinde değildir. O zaman önemli bir soru ortaya çıkmaktadır. Liberalizm neden bi­zim sağ duyumuzla uyum içinde olmayan bir ontoloji seçmiştir? Bu sorunun yanıtını anca! liberalizmin ontolojik kabulü yerine bireyi iliş ki içinde olarak gören, toplumun da bireyder farklı bir varlık düzeyi olduğunu varsayan, bireyin eylemlerini kararlaştırırken toplum düzeyinin varlığını göz önünde tutan ama bu eylemlerin birikerek toplumsal düzeyi değiştireceğini de kabul eden bir ontoloji benimsendiğinde ileri sürülecek olan siyasal ideolojini nasıl değişebileceği ortaya konulduğuna; açıklık kazanacaktır. Böyle bir çözümleme liberalizmin ontolojisinin sonuçlar açısından yani ikinci türdeki, bir eleştirisi olacaktır. 

Önce toplumun ayrı bir varlık düzey olarak kabulünün sonuçları üzerinde duralım Önce böyle bir kabulün tehlikesine değinelim. Bu düzeyin bireyden bağımsız kendi başın bir düzey olarak kabul edilmesi insanın özgürlüğü üzerinde bir baskı kurmak için kullanıla bilmektedir. Bu düzey ister insanın seçmelerinden bağımsız bir yapı olarak ortaya konu: sun, ister ulaşılması gereken bir amaç olara formüle edilsin inşam şeyleştirmektedir. B şeyleşen insan yaşarken gerçekte daha önet den kendisine toplum tarafından biçilen rol oynar hale getirilmektedir. Böyle bir ontoloji seçme otoriterliğe gerekçeler oluşturmaktadır. Oysa liberalizmde olduğu gibi ayrı bir varlı düzeyi olarak kabul edilmezse toplumsal di zen, onun yarattığı sorunlar, istenilmeyen yönleri tamamiyle tartışma dışı kalmaktadır. B toplumsal düzenin eleştirisi ancak bireyleri seçme özgürlüklerini kullanıp kullanmadıkla açısından yapılabilmektedir, bunun dışında eleştiriler için bir dayanak kalmamaktadır. 

Oysa burada değinilen iki yönlü sakıncaların her ikisinde de kaçınmak olanağı vardır. Hem bireyin seçme özgürlüğünü koruya hem de toplum düzeyinin varlığını kabul ederek onu da eleştiri gündeminin içinde altında ontolojik konum olanaklıdır. O da toplum düzeyin bireyin seçmelerine bağlı olarak ol saçağını kabul ederek sağlanabilir. Giddens' yapılanma kuramının gerisinde bulunan ontolojik kabullerde olduğu gibi. 

Şimdi de biraz atomistik, hedonist birey kabulü üzerinde duralım. Günümüzde hakim ekonomi yaklaşımı neo-klasik iktisat yazınının arkasında böyle bir kabul vardır. Neo-klasik iktisat çerçevesi içinde marjinal maliyetin fiya­ta eşit olması halinde ekonominin işleyişinin optimum olacağı yani. kaynakların optimum dağılımını sağlayacağı söylenmektedir. Oysa hu optimum anlayışı toplumda gelirin yeniden dağılımını gündem dışı tutan bir Pareto opti­mumudur. Bu, liberalizmin bireyi temsil biçi­miyle yakından ilişkilidir. Oysa bu bireyi ilişki içinde bir birey olarak temsil edersek çok fark­lı bir sonuca varırız. Bir bireyin yaşamdan aldı­ğı hazzın sadece kendi tüketimine bağlı olma­dığını, ilişki içinde olduğu bireylerin tüketimi­nin de buna katkıda bulunduğunu kabul eder­sek toplum içinde gelirin yeniden dağıtımına olanak veren yeni optimumlar ortaya çıkar. Toplumdaki eşitsizliği görmezden gelme ola­nağı kalmaz. Artık liberalizmin ontoloji kabul­lerine dayanarak eşitsizliği tartışma dışı tutma olanağı bulunamaz. Yeni ontoloji bu konuyu kaçınılmaz olarak gündeme taşır. Toplumdaki gelirin yeniden dağıtımı sosyal nedenlerle razı olunan bir politika olmaktan çıkar, toplumun etkin işleyişi için gerekli bir müdahale niteliği kazanır. (yeni liberalizm) 

Son Verirken 

Günümüzde liberalizm, ideolojisini güçlü olarak savunabilmek için doğal haklar kuramına başvurmaktadır. Bireylerin kimse ta­rafından kısıtlanmaması gereken hak ve özgür­lükleri vardır. Bireyin mutluluğu araması ve bunun için uğraş verebilmesi özgürlüklerinin temeli olarak görülmektedir. Devletin varlık nedeni bireylerin bu.doğal hak ve özgürlükle­rini güvence altına almaktır. 

Liberalizmin özgürlüklere bakışı daha çok negatif özgürlükler denilen çerçevede ol-maktadır.. Sadece dıştan gelebilecek baskıcı yönlendirmelere karşı koruyucu bir özgürleşmedir. Bu özgürleşme anlayışı değişik bakımlardan eleştiri konusu olmaktadır. Bu eleştirilerden biri liberalizmin ontolojisinde toplum­daki bireylerin özgürlüklerini başarıyla kulla­nabilecek aşağı yukarı benzer nitelikleri oldu­ğu varsayılmakta olmasına yönelmektir. Top­lumda güçsüzlerin var olabileceği olasılığı ta-mamiyle hesap dışı kalmaktadır. Güçsüzleri kendi yetersizlikleriyle başbaşa bırakmaktadır. 3unlar için özgürlüğün ne anlama geldiği sorgulanmamaktadır. 

Bu bakış açısının uzantısında bir başka eleştiri ortaya çıkmaktadır. Özgürlüklerin kul­lanılması bireyin genelleştirilmiş bir kapasiteye sahip olması halinde anlamlıdır. Genelleştiril­miş kapasitenin varlığı pozitif özgürlükler diye adlandırılır. Ancak özgürlüğün bu yönünün varlığı halinde negatif özgürlükler anlam kaza­nır, yararlı hale gelir. Bu genelleştirilmiş kapa­site eğitimle elde edilmiş bilgi ve hünerler ola­bildiği gibi, parasal ya da başka tür kapitalin varlığı, bireyin toplumsal ilişkilerinin genişliği diye de düşünebiliriz. Bir toplum, bireylerinin bu kapasiteleri elde etmesinde fırsat eşitliğini sağlayamıyorsa salt negatif özgürlüklerin savu­nulması toplumdaki eşitsizliklerin pekiştiril­mesi anlamını kazanacaktır. 

Günümüzde bireyin özgürlüğünü göz ardı eden bir siyasal ideolojinin destek bulma­sı öngörülemez. Bu nedenle günümüzde geliş­tirilecek siyasal ideolojiler daha kapsamlı yani negatif ve pozitif özgürlükleri bir arada ger­çekleştirmeyi amaçlamak durumundadır. Oysa Liberalizmin ontolojisi böyle kapsamlı bir öz­gürlüğün geliştirilmesine kapalıdır. Kuşkusuz bir siyasal parti söylemi içinde bir yandan libe­ralizme yer verirken pozitif özgürlüğe de du­yarlı kalacağını söyleyebilir. Ama bu eklektik bir söylem olur. Bu nedenle de çok ikna edici olmaz. Oysa burada yapıldığı gibi liberalizmin ontolojik kabulleri eleştirilerek onun yerine, ilişki içinde birey ve bireye dayanarak oluştu­rulmuş bir toplumsal düzeyin varlığını kabul eden bir başka ontolojiden yola çıkan bir siya­sal ideoloji geliştirilebilir. Bu ideoloji toplumda daha kapsamlı bir özgürlüğü gerçekleştirirken liberalizmin duyarlı olmadığı eşitlik, hakçalık gibi kaygılara da eklektik olmayan yanıtlar ve­recektir. 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005