Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

1987 Wall Street Krizi

Tam olarak kriz 19 Ekim 1987’de çıktı. Kara Pazartesi’de Dow Jones Endeksi %23 düştü. Bir gün içinde onyıllardır rastlanmayan inanılmaz bir düşüş, ki en dip ile en üst fiyatları kıyaslarsak düşüş aslında 1/3’ü buluyordu. Bir gün içinde DJIA 500 puanın üstünde değer kaybetmiş ve 1 trilyon dolar kadar mali sermaye buharlaşmış­tı Böylesi bir düşüş 28 Ekim 1929’un meşhur “Kara Pazartesi’sinde bile yaşanma­mıştı. Wall Street’in düşüş haberleri gelir gelmez Londra, Paris ve Tokyo borsaları da düşmeye başladı. Paniğin bütün dünyaya yayılmasından korkuluyordu. Ve asıl korkulan tıpkı 1929 gibi bunun ardından küresel çapta bir durgunluğun gelmesiydi. Görünürdeki sebepler, beş yıldır yükselen hisse senedi fiyatlarını düşüren basit kimi söylentiler, Kuveyt’e düşen bir İran füzesi ve beklendiği kadar iyi performans gös­termeyen bir iki büyük hissenin yarattığı hayal kırıklığıydı (Borsadan Haberler, sayı 14, 1987: 30). Hemen ardından dolar da da bir düşüş başladı. Halbuki daha bir kaç hafta önce gelişmiş ülkeler Louvre’da toplanıp ABD Doları’nın seviyesini koruma kararı almıştı. Aslında dolar 1985’ten beri düşüyordu. Eski FED başkanı Volcker elinden geleni yaparak bunu hiç değilse serbest düşüşe dönüşmemesini başarmıştı. Üstelik ABD’de seçim ortamı vardı ve ne Reagan ne de Kongre bütçe açıklarını azaltmaya da yanaşmıyordu (Borsadan Haberler, sayı 15, 1987: 5)

Dünya borsalarının boğalar piyasasının başlangıcı 1982 yılına kadar gidiyordu. ABD kısa vadeli faizlerini o zamandan 1987’ye kadar olan 5 yılda %18’den, %6’ya kadar geri çekmişti. Bütçe veriyor, dış ticaret açık veriyor ve bu da ülkeye giren ya­bancı sermaye ile finanse ediliyordu (Borsadan Haberler, sayı 15, 1987: 5). Ancak bu durumun sürmesi için 1. Ekonominin durgunluğa girmemesi, 2. ABD’ye yeni para akımının azalmaması 3. Faizlerin artmaması 4. Doların hızlı düşmemesi gerekiyor­du. Faizler artarsa borsa düşecekti. Faizler artmazsa dolar düşecekti. Dolar düşerse içeriye yabancı para gelmeyecekti. Beş senelik iyi günlerden sonra ekonomi durgunluk emareleri gösteriyordu faiz oranları indirilmezse karlar düşmeye başlayacak ve yeniden borsa düşecekti. Özetle aslında pek yapacak bir şey yoktu.

O yıllarda ani düşüşün sebebi çok tartışıldı. İki sebep öne çıktı. Birincisi FED’in bir ay kadar önce faizleri %5,5’tan 6’ya çıkarmış olmasıydı.12 İkincisi ise Nicholas Brady’nin tercüman olduğu devletin ‘vvishful thinking’ içeren tezi: Suçlu portföy sigortalaması teknikleri ve bilgisayarlı alımsatım istemleridir.

FED başkanı Greenspan kariyerinin bu ilk krizinde önce piyasalar için her türlü likiditeyi sağlayacağı yönünde demeçler verdi -ki bunu Wall Street bankaları işler kötü gider de zor duruma düşerlerse devlet tarafından kurtarılacakları şeklinde anla­dılar- ve ardından da sonraki 16 gün içinde FED’den borçlanmanın maliyetini 2 puan aşağı çekti. Wall Street rahatladı ve 2000 yılına dek yükselişine devam etti.

Görüldüğü gibi çok uzak geçmişte kalmış gibi görünse bile 1987 krizi, daha doğrusu gerçekleşmeyen 1987 küresel krizi bugün gerçekleşen 2008 krizinin altın­daki örtülü nedenlerden biridir. ABD’nin canı istediği gibi dış açık vermesine rağmen doların sonunda sıcak paranın getirisini yok edecek kadar düşmeyeceği, faizlerin de çıkmayabileceği inancı bu saadet zincirini aradaki dot com kesintisine rağmen 2007 yılına kadar taşıdı. Greenspan da bu yaşadığı ilk krizi hiç unutmadı ve ne zaman bir sorunla karşılaşsa aynı cevabı verdi. 1987 Krizi ‘ucuz’ atlatıldı. Sadece ABD hane halkı kesiminin 1 trilyon $ -ki bu yirmi sene öncesinin değerli doları- servet kaybına uğradığı, -finansal ve gayrifinansal şirketlerin kayıplarından bahsetmiyoruz bile- bir ‘ucuzluk’ bu! Ama;

“Borsa çöküşü bir durgunluğa (resesyon)yol açmadı. (...) Altı ay içinde ekonomi güç kazan­maya başladı ve reel GSMH 1988’de %4’ün üzerinde bir büyümeye erişti. Niye bu kadar talihliydik?”– (abç. C.A) (Feldstein, 1991: 7)

1987 13 Ekim ile 20 Ekim arası hisse senedi fiyatları ABD’de %26,6, Alman­ya’da %13,8, Japonya’da %17,İngiltere’de %22 düşmüşken fiyatlar kendini kısa sü­rede toparladığı gibi 1988’de sanayi üretimi tüm bu ülkelerde sırasıyla %5, %3,2, %9,4, %2,2 arttı (Krugman, 1991: 107). Fakat bu krizin ucuz atlatılmasının sebepleri vardı ve bu sebeplerden bazılarının ileriye dönük maddi değilse de bazı anlayışların yerleşmesi açısından maliyetleri vardı. Örneğin uluslararası ekonomi ve krizlerin uluslararası etkileri konusunda uzman sayılan Paul Krugman’ın 1987 krizinden çı­kardığı derse bakalım:

“1987-88 deneyiminden sonra bulaşma yoluyla gelen krizlerden (contagion crisis) çok fazla endişelenmek zordur. Borsa çöküşleri tekrar olabilir; ancak 1988 gösteriyor ki makul para politikaları izlendikçe böylesi çöküşler küresel daralmalara (contraction) yol açmaz.”

Ancak suç sadece modelde mi yoksa tam da ‘olmaz’ dediği şeyin, yani Asya Krizi’nin gerçekleşmesinden 6 sene önce bunları yazan Krugman’ın 1987’den çıkar-dığı yanlış derste de biraz kabahat var mı? Ve yanlış dersler sadece olayları izleyen-lerin yanılgısı değil krize müdahale şekillerinin de yarattığı izlenimlerden gelebilir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005