1999 Devlet Bütçesi ve Ekonomik Hedeflerde Çelişkiler
Devlet Bütçesi Soruları
Her yıl Ekim ayının ikinci yarısında veya Kasım ayı başında
açıklanan Konsolide Devlet Bütçesi takip eden yılda
iktidarın uygulamaya koyacağı iktisat politikaları
konusunda önemli ipuçları verir. Bu yılki Bütçe de
27 Ekim günü TBMM Bütçe - Plan Komisyonuna
sunulmuştur. Onun için Bütçe' de yer alan Kamu
Harcamaları, Kamu Gelirleri ve Borç İdaresi
hedefleri ile bu kalemlerin artış oranlarının
analizi ilgili her kesimin ve herkesin ilgisini
çeker.
Bütçe harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla'daki (GSMH =
yıllık toplam mal ve hizmet üretiminin parasal
değeri) payı' nın % 30' a ulaştığı Türkiye'de
Devlet Bütçesi' nin enflasyon, büyüme, işsizlik ve
faiz oranları gibi temel ekonomik göstergelere
etkileri diğer ülkelerden daha fazla olur. Biz de bu
makale ile 1997 ve 1998 Bütçeleri'ndeki
gerçekleşmeler ışığında 1999 Bütçesi'ni daha
yakından inceleyerek bu konuda okuyucularımızı
bilgilendirmeğe çalışacağız.
Tablo-1'de
görüldüğü gibi, Bütçe Harcamaları veya Ödenekleri,
1997'den 1998'e yaklaşık % 94'lük bir artışla 8 katrilyon liradan
15.5 katrilyona ulaşmış, 1999 yılında ise %
52.6' lık bir artış hedefi ile 23.7 katrilyon lira
olarak programlanmıştır. 1999'daki toplam
harcamaların % 35.6'sı Cari Harcamalara (%
25.7'si personel, %10'u da savunma ve güvenlik
harcamalarından oluşan Diğer Cari Harcamalara), %
58.4'ü Transfer Harcamalarına ve sadece % 6'sı da
Yatırım Harcamalarına tahsis edilecektir.
Transfer Harcamaları
genellikle mal ve hizmet üretimine katkısı
olmayan kişi ve kuruluşlara Devlet Bütçesinden
yapılan ödemeler olduğu için Bütçe' den yatırımlara
ayrılan payı kısıtlayan ve en önemlisi yüksek
seviyelerde seyreden enflasyona sebep olan
ödeneklerin başında gelmektedir. 1998' den 1999' a
6.2 katrilyondan 8.9 katrilyon liraya
ulaşacak olan faiz ödemeleri toplam transfer
ödemelerinin (13.8 katrilyonun) % 64.5'i dir.
Bu ödemelerin Bütçe Harcamaları içindeki payı
1997 yılında % 28 iken, bu oranın 1998'de % 40'
a çıktığı, 1999'da da sadece % 37.7 dolayına inmesi
beklenmektedir.
Devlet Bütçesi Ders Notları
Tablo-1:1999 Devlet Bütçesi ve Temel
Hedefler |
|
Cari Fiyatlarla, Katrilyon TL |
1999 Yılında |
|
1997 |
1998(T) |
1999(P] %Artış |
%Dağılım |
HARCAMALAR |
8.0 |
15.5 |
23.7 |
52.6 |
100.0 |
Cari harcamalar |
2.8 |
5.2 |
8.4 |
61.8 |
35.6 |
-Personel |
2.1 |
3.9 |
6.1 |
56.8 |
25.7 |
- Diğer Cari |
0.7 |
1.3 |
2.4 |
76.1 |
10.0 |
Yatırım |
0.6 |
1.0 |
1.4 |
46.9 |
6.0 |
Transfer |
4.6 |
9.3 |
13.8 |
48.0 |
58.4 |
- Faiz Ödemeleri |
2.3 |
6.2 |
8.9 |
50.8 |
(37.7) |
(Harcamalar %'si) |
(28.0) |
(40.0) |
(37.7) |
|
|
- SGK Transferler |
0.8 |
1.4 |
2.1 |
|
(8.7) |
(Harcamalar %'si) |
(9.5) |
9.2 |
8.7 |
|
(8.7) |
GELİRLER |
5.8 |
11.7 |
18.1 |
54.5 |
100.0 |
Vergi Gelirleri |
4.8 |
9.4 |
14.5 |
55.5 |
80.2 |
Vergi Dışı Normal Gelirler |
0.4 |
1.1 |
1.6 |
42.8 |
8.9 |
özel Gelirler ve Fonlar |
0.6 |
1.2 |
1.9 |
57.7 |
10.5 |
BÜTÇE AÇIĞI |
-2.2 |
-3.8 |
-5.5 |
|
|
Faiz Dışı Bütçe Fazlası |
- |
2.4 |
3.4 |
|
|
BORÇ İDARESİ {Katrilyon |
TL) |
BORÇ ÖDEMELERİ |
3.2 |
9.0 |
17.3 |
92.0 |
100.0 |
Dış Borç Anapara |
0.7 |
1.7 |
1.9 |
|
10.8 |
İç Borç Anapara |
2.6 |
7.2 |
15.4 |
|
89.2 |
BORÇLANMA |
5.3 |
11.9 |
22.8 |
90.0 |
100.0 |
Dış Borçlanma |
0.3 |
0.9 |
1.7 |
|
7.4 |
İç Borçlanma |
5.1 |
11.0 |
21.1 |
|
92.6 |
TEMEL GÖSTERGELER |
İÇ BORÇ STOKU |
6.3 |
11.0(*) |
20.0(*) |
1995te 1.4 Katrilyon |
İÇ BORÇ SERVİSİ (Faiz,Anapara) |
4.9 |
13.4 |
25.3 |
1995*te 1.6 Katrilyon |
İÇ BORÇ SER./ GELİRLER, % |
84.5 |
115.0 |
140.0 |
|
BÜTÇE AÇIGI/GSMH, % |
7.6 |
7.1 |
7.0 |
HARCAMALAR/GSMH, % |
27.2 |
29.3 |
30.0 |
GELIRLER/GSMH, % |
19.6 |
22.1 |
23.0 |
VERGİ GELİRLERİ/GSMH, % |
16.1 |
17.6 |
18.4 |
Diş
borç STOKU (Milyar $) |
92.2 |
100.0H |
110.0f) |
GSMH DEFLATÖRÜ, % |
81.2 |
72.5 |
44.4 |
Not: (T) DTPnin gerçekleşme tahmini, (P)
Yıllık Program, (*) Yazar'ın tahmini |
Son yıllarda Transfer ödemelerinin yaklaşık % 151 Sosyal
Güvenlik Kurumları (SGK) açıklarına giderken,
sadece % 1.5'i de KİT açıklarına gitmeğe
başlamıştır. Demek ki, SGK açıklarının Bütçe'ye
olan yükü KİT' lerin yükünü yaklaşık 10' a
katlamıştır. Geriye kalan Transfer Harcamaları
da başta emekli maaşları ve Fon açıkları olmak
üzere, tarımsal desteklemeye ( sadece % 2 si) ve
diğer iktisadi ve sosyal transferlere
ayrılmaktadır.
Bütçe Gelirlerine Gelince:
1998 yılında %100'lük bir artış sağlandığı
tahmin edilen toplam gelirlerin 1999' da % 54.5'lik
bir artışla 11.7 katrilyon liradan 18.1 katrilyona
çıkartılması hedeflenmiş, böylece bütçe
gelirlerinin GSMH' daki payının %22.1' den %23' e
çıkacağı beklenmektedir. 18.1 katrilyon liralık
gelirin 14.5 katrilyonu vergi gelirlerinden
(%80.2'si), 1.6 katrilyonu da daha çok özelleştirme
gelirlerinden oluşan vergi dışı normal gelirlerden
(58.9'u), geriye kalan 1.9 katrilyonu da (%10.5'i)
fon gelirlerinden beklenmektedir.
Tablo'nun 2.nci bölümünde
ise iç ve dış Borç İdaresi yer
almaktadır. Toplam iç ve dış borç anapara
taksitleri ödemeleri 1997' den 1998'e 3.2
katrilyon liradan 9 katrilyona, 1999'da da % 92'lik
bir artışla 17.3 katrilyon liraya fırlaması
beklenmektedir. 1999 yılında toplam anapara geri
ödemeleri içinde dış borç ödemelerinin payı
sadece %10.8 iken, bu oran iç borç
anapara ödemelerinde % 89.2'dir.
Şu anda iç borç stoku yaklaşık 37 milyar dolar, dış borç stoku
da 98 milyar dolar seviyelerinde seyrettiği
halde iç borç anapara geri ödemelerinin dış borç
taksitlerine göre 9 kat daha fazla olmasının sebebi
iç borçlanmada vadelerin 5-6 ay gibi çok kısa
olmasıdır. Oysa dış borç stokunun % 75'inin orta ve
uzun vadeli, kısa vadeli kısmının bile 1-2 yıllık
olmasıdır.
Genellikle, modern Bütçe uygulamalarında iç ve dış
borç anapara yıllık ödemeleri (taksitleri) için
bütçeye bir ödenek konmadığı için bu maksatla
Türk Devlet Bütçesine de bir kaynak konmamaktadır.
Anapara geri ödemeleri iç ve dış borçlanmadan
sağlanacağı için 1999 bütçesine 22.8 katrilyon
liralık bir borçlanma kalemi konmuş, bu meblağın
%92.6'sının iç borçlanmadan, % 7.4' ünün de
dış borçlanmadan sağlanması hedeflenmiştir. Demek
ki hükümet 17.3 katrilyon liralık anapara ödemesine
rağmen 22.8 katrilyon liralık borç alacaktır.
Bu durumda hükümet sadece anapara ödemeleri için değil, yıllık faiz
ödemelerinin bir kısmını da ilâve borçlanma ile
ödemeyi hedeflemiştir. Çünkü, Tablo'nun 3. bölümünde
görüldüğü gibi Türkiye'nin İç Borç Servisi
(Anapara + Faiz Ödemeleri) 1997'den 1998' e 4.9
katrilyondan 13.4 katrilyona, 1999 yılında da
25.3 katrilyon liraya çıkacaktır. Böylece iç
borç servisinin 1999 yılı bütçe gelirlerine oranı
% 140'a çıkmış olacaktır. Oysa bu oran 1997'de %
84.5 idi.
1997'den 1999'a Harcamalar/GSMH oranı %27'den %30'a çıkacağı için
Türk ekonomisinde kamu keminin payı artmaya devam
edecektir. Yine 1997'den 1999'a Vergi Gelirleri/GSMH
oranı %16'dan %18'e çıkacak olmasına rağmen bu oran
yeterli değildir. Çünkü bu oran gerek Batılı
ülkelerde ve gerekse Güney Doğu Asya ülkelerinde
%30 dolayında seyretmektedir. Türkiye'nin esas
sıkıntısı bu oranın düşüklüğüne ilaveten kamu
kesiminin ekonominin yaklaşık % 50'sine hakim olması
ve bu kesimde aşırı israfın önlenememesidir.
Beklentiler ve Çelişkiler
Anasol-D Hükümeti 1999 Bütçesi ile 17,3 katrilyon liralık gelir
temin edip 23.7 katrilyonluk harcama yapmayı, 22.8
katrilyonluk da borçlanmayı hedeflemektedir.
1999 yılında gerek anapara geri ödemelerinin ve
gerekse borçlanmanın %90 dolayında artacak
olması faiz oranlarının aylık/yıllık enflasyon
oranlarının daha da üzerinde seyretmesine yol
açmaktadır.
Enflasyonun çok üzerinde seyreden yüksek reel faiz
oranları bir yandan maliyet enflasyonuna yol
açarak hedeflenen enflasyon oranlarına ulaşmayı
engelleyecek, öte yandan işverenlerin daha çok
yatırım yapmak ve üretimi artırmak yerine ek
fonlarını artan bir şekilde Devlet Tahvili ve Hazine
Bonosuna yatırarak kolay para kazanmayı tercih
edeceklerdir. Neticede 1999 yılında işsizlik
daha da artacaktır.
Çünkü, İSO'nun birkaç ay önce yapmış olduğu bir araştırmaya göre
Türkiye'de ilk 500ve ikinci en büyük 500 firmalar
arasında yer alan şirket gelirlerinin sırasıyla %53
ve %70'i faaliyet dışı gelirlerden (faiz
gelirlerinden) sağlanmakta olup, bu ilk bin büyük
firmalar için bu oran %62'dir.
1999 yılı enflasyon hızı hedeflerinin tutmayacağının en güzel
göstergesi de Bütçe Açığı/GSMH oranının
1998'de olduğu gibi yine %7 olarak hedeflenmiş
olmasıdır. Oysa bu oranı en az yarıya indirmeden
yıllık enflasyon hızının %35 dolayına indirmek
mümkün değildir. Hükümetin 1999 yılı için yıllık
enflasyon hızları GSMH deflatörüne göre %44,4,
toptan fiyatlara göre de %35'tir.
Temmuz 1997'de Anasol-D Hükümeti iktidara geldiğinde yıllık
enflasyon hızları tüketici fiyatlarına (TÜFE) göre
%79.1, toptan eşya fiyatlarına göre de %78,7 idi.
Aradan 16 aylık bir zaman geçmesine rağmen, Ekim
1998 itibariyle yıllık enflasyon hızları TÜFE'ye
göre %76,6, toptan'a göre de %62 olarak
gerçekleşmiştir.
İşçi-memur, emekli, küçük çiftçi, küçük esnaf ve sanatkârlardan
oluşan dar ve sabit gelirlileri ilgilendiren
toptan eşya fiyatları değil, tüketici fiyatlarıdır.
Oysa hükümet her nedense TÜFE'den hiç bahsetme-mektedir.
Hükümetin en son revize ettiği rakamlara göre
Tüketici ve Toptan Eşya fiyatlarının ortalaması
olan GSMH deflatörüne göre 1998 enflasyonunu
%72,5 olarak tespit etmiştir. Bu durumda tüketici
fiyatlarına göre yıllık enflasyon hızı en az %70
olacaktır. Demek ki, Anasol-D Hükümetinin fakir
fukarayı sıkıntıya sokma bedeli, TÜFE'ye göre yıllık
enflasyon hızını sadece %79,1'den %70 dolayına
indirebilmesidir.
Hükümet toptan eşya fiyatlarına göre 1998 yılı enflasyon hızını %50
olarak hedeflemiş ise de, bu oran geçen ay %58
olarak, büyüme hızı da %3 olarak hedeflendiği halde
bu oranı da %4,5 olarak revize etmiştir.
Bu yıl sonunda Toptan'a göre yıllık enflasyonun %60 dolayında
gerçekleşecek olmasında Hükümetin uyguladığı iktisat
politikalarından çok;
- Asya ve Rusya ekonomik krizleri sonucu ithal
malları fiyatlarının %5 dolayında düşmesi, ve
- Bu
yıl petrol fiyatlarının %30 dolayında gerilemesi
etkili olmuştur.
Bu oranın düşmesine yol açan diğer faktörler ise, hükümetin
enflasyonla mücadele bahanesiyle, yıl boyunca
%10-15 arasında aşırı değerlenmiş kur politikası
(ucuz döviz politikası) uygulamış olması ve
özellikle yılın ikinci yarısında KİT zamlarını
yavaşlatmasıdır. Ancak, bu iki yanlış politika
da er-geç geri tepmek zorundadır.
Çünkü, Güney Doğu Asya ve Rusya ekonomik krizleri sonucu özellikle
Doğu Asya ülkeleri yüksek oranlı develüasyonlar
yaparken, bizim gerçekçi kur (döviz fiyatlarının
yaklaşık aylık/yıllık enflasyon oranları kadar
artırılması) politikası uygulanmaması ihracatımızın
belkemiği olan tekstil sektörümüzü krize
sokmuştur. Çünkü, tekstilde en büyük
rakiplerimiz GD Asya ülkeleri olup kayıt dışı
ihracat (bavul ticareti) dahil fiilî
ihracatımızın en az yarısı tekstil ve hazır
giyimden oluşmaktadır.
Neticede, bu yılın ikinci yarısından itibaren gerek imalat
sanayiimiz ve gerekse son aylarda ihracatımız
pozitif büyümeden negatif bir büyümeye geçmiştir.
Çünkü, ihracat'da başlıca rakiplerimizin %10
dolayında bir devalüasyon yapması ve
bizim döviz fiyatlarını %10 düşük tutmamız Türk
ihracatçısı ve üreticisi için %20'lik bir rekabet
kaybı demektir. Bu %20'lik rekabet kaybının
manası ise;
- Yerli malı yerine ithal malı satın alan tüketicilere
devlet ve millet kesesinden %20 sübvansiyon
verme,
- Yabancılara ise Türkiye piyasasında %20 teşvik ve
haksız rekabet üstünlüğü sağlama,
-. Yerli sanayicilere de içerde ara malı, makine ve
teçhizat üretme yerine bu mamulleri dış
piyasadan almayı %20 oranında teşvik etmek,
dolayısıyla sanayileşmeyi ve istihdam
artışını frenlemek,
- Bankalara ise çok kısa vadeli döviz alışverişleri (sıcak
para) sayesinde kolayca aşırı kâr sağlamaktan
başka bir şey değildir.
Diğer taraftan ucuz döviz politikası destekleme
alımları için gereken sübvansiyonları da
artırmaktadır. Çünkü ucuz döviz politikası tarımsal
ürünlerdeki iç ve dış fiyat farkını daha da
artırmaktadır. Destekleme alımları uygulaması da
kanayan bir yaradır. Hazinenin kesesinden büyük
harcamalar yapıldığı halde üreticiler bundan gereği
gibi yararlanamamaktadır. Köylüler kuyruklar
nedeniyle bazen malını destekleme alımı kurumuna
satamamakta, ama buna karşılık bazı açık gözler
yurt dışından getirdikleri tarımsal ürünleri büyük
fiyat farkı ile elden çıkarabilmektedir. Gerçek
üretici olmayanlara avantaj sağlanması ve dışarıda
fiyatların hızlı bir düşüş göstermesi nedeni ile
destekleme alımlarına gelecek yıl daha fazla bir
kaynak aktarması gündeme gelebilecektir.
Bütçenin İdari Dağılımı ve SGK:
Tablo-2'de
görüldüğü gibi 1998 Devlet Bütçesi'nin ödeneklerinin aslan
payını, yaklaşık 9 katrilyon TL (537.6) ile faiz
ödemeleri almakta, bu kalemi ise 5.9 katrilyon TL
ile (%24.8) genel hizmetler, 2.9 katrilyon TL ile
(%11.8) eğitim ve 830 trilyon TL (%3.5) ile de
adalet ve emniyet hizmetleri almaktadır.
Tablo-2: Bütçe Ödeneklerinin İdari-Fonksiyonel Miktarı ve %
Dağılımı, 1998-1999 (Faiz Ödemeleri Dahil, Trilyon
TL)
|
1998 |
%Payı |
1999 |
% Payı |
TOPLAM BÜTÇE HARCAMALARI |
14.789 |
100.0 |
23.650 |
100.0 |
Genel Hizmetler |
3.731 |
25.2 |
5.856 |
24.8 |
Savunma |
1.625 |
11.0 |
2.929 |
12.4 |
Adalet-Emniyet |
463 |
3.1 |
830 |
3.5 |
Tarım-Orman-Köy |
3.4 |
2.1 |
493 |
2.1 |
Su İşlemi |
286 |
1.9 |
497 |
2.1 |
Karayolları |
214 |
9.4 |
330 |
1.4 |
Bayındırlık |
61 |
0.4 |
90 |
0.4 |
Ulaştırma |
34 |
0.2 |
54 |
0.2 |
Madencilik |
21 |
0.1 |
24 |
0.1 |
Eğitim |
1.636 |
11.1 |
2.794 |
11.8 |
Sağlık |
392 |
2.6 |
665 |
2.8 |
Kültür-Turizm |
61 |
0.4 |
99 |
0.4 |
Sosyal Hizmetler |
69 |
0.5 |
99 |
0.4 |
Borç Faizleri |
5.895 |
39.9 |
8.890 |
37.6 |
Diğer taraftan, Tablo-3'de görüldüğü
gibi, Sosyal Güvenlik Kurumları (SGK) açıkları için
Bütçe'den yapılan transferler 1995'ten 1996'ya üç
misli artmış, 1996'dan 1997'ye %127, 1997'den 1998'e
de %88'lik bir artış göstermiştir. Oysa, 1999'da
SGK'ya yapılacak transferlerdeki artış oranı sadece
%46.8 olarak hedeflenmiştir. 1998 yılında
toptan eşya fiyatlarına göre yıllık enflasyonu
%58'e, GSMH deflatörüne göre de %72.5'e indirildiği
halde SGK açıklarının bu enflasyon açıklarının
%88 gibi enflasyonun çok üzerinde bir artış
gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Demek ki, 1999
yılında yıllık enflasyonun %50'ye düşeceğini bile
varsaysak SGK açıklarının, 2 katrilyon 55 trilyon
yerine yaklaşık %80 dolayında artacağı ve bu
açıkların 1999 yılında en az 2.5 katrilyon TL'ye
ulaşması kaçınılmaz olacaktır.
Tablo-3:
Sosyal Güvenlik Kurumlarına Bütçeden Yapılan
Transferler (Faturalı Ödemeler ve Ek Karşılıklar
Dahil)
|
1993 |
1994 |
1995 |
1996 |
1997 |
1998(G) |
1999(P) |
TOPLAM TRANSFERLER (Trilyon TL) |
19.9 |
39.3 |
108.2 |
335.3 |
760 |
1426(1) |
2055(2j |
-SSK |
0 |
14.5 |
59.2 |
146.0 |
337 |
463 |
645 |
-BAĞKUR |
2.7 |
4.8 |
8.0 |
70.1 |
123 |
431 |
545 |
-EMEKLİ SANDIĞI |
11.2 |
20.0 |
41.0 |
119.2 |
300 |
532 |
865 |
BÜTÇE AÇIĞİ (Trilyon TL) |
134 |
152 |
317 |
1238 |
2625 |
3764 |
5520 |
TRANSFER/BÜTÇE (%) |
2.9 |
4.4 |
6.3 |
8.5 |
9.5 |
9.2 |
8.7 |
TRANSFER/BÜTÇE AÇIĞI (%) |
10.4 |
26.7 |
34.2 |
27.0 |
29.7 |
37.9 |
37.3 |
TRANSFER/GSMH (%) |
0.7 |
1.0 |
1.4 |
2.2 |
2.6 |
2.7 |
2.6 |
(G) Gerçekleşme Tahmini, (P) Yıllık Program Hedefleri
(1) %88 Artış; (2) %46.8 Artış. %80 artarsa 2567 Trilyon
TL olur. En az
500 Trilyon Liralık tahmin hatası |
Aynı tahmin hatası 1999 yılında faiz
ödemelerinde %50.8'lik bir artış öngörülmesinde de
ortaya çıkacaktır.
Çünkü, faiz ödemeleri için yapılan bütçe
transferleri 1997'den 1998'e %160'lık bir artışla
2.3 katrilyon TL'den 6.2 katrilyon TL'ye çıkmıştır.
1998'den 1999'a faiz ödemelerindeki ödeneğin
%70 dolayında artacağını varsaysak bile faiz
ödemeleri için yapılacak transferin 8.9
katrilyondan yaklaşık 10.5 katrilyon TL'ye
ulaşacaktır. Çünkü, iç borç stokunun çığ gibi
arttığı, ve 1999 yılında da devlet borçlanmalarının
yine %100 dolayında seyredeceği bir ortamda faiz
ödemeleri için sadece %50'lik bir artış hedefi nasıl
gerçekleşecektir? Demek ki, burada da en az 1.5
katrilyon TL'lik bir tahmin hatası vardır.
Özetlersek, 1.5 katrilyon TL'si faiz ödemeleri, 500 trilyon TL'si
de SGK açıkları olmak üzere Butçe'de toplam 2
katrilyon TL'lik tahmin hatası görülmekte olup,
gelecek yıl bütçe açığının 5.5 katrilyon yerine 7.5
katrilyon TL'ye ulaşması kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç
Anasol-D Hükümeti'nin hazırlamış olduğu Devlet Bütçesi, iktisat
politikaları ve hedefleri tutarsızlıklar ve
çelişkilerle doludur. Son yıllarda yatırımlara
toplam harcamaların sadece %6-7'sini ayırabilen
Devlet Bütçeleri bir hizmet bütçesi yerine bir borç
ödeme ve transfer bütçesine dönüşmüştür. Bir
azınlık Hükümeti'nden de fazla bir şey beklenemez.
Bütçenin bu hale gelmesinde özellikle son 15 yıldır Türkiye'yi
yöneten bütün siyasiler ve üst düzey bürokratlar
sorumludur. Yıllık Bütçe açıklarının ve iç borç
stokunun giderek artmasına yol açan sebepler,
önem sırasına göre;
- Son üç yıldır her yıl 5 milyar dolar seviyesine ulaşmış
olan SGK açıkları,
- Yine her yıl 6 milyar dolayında ek askeri harcamaya yol
açan anarşi ve terör ile mücadele,
- Kamu bankalarındaki yolsuzluklar ve rüşvetler,
- Kamu kesiminde özelleştirmeye hız verilememesi ve bu
kesimde israfın önüne geçilememesi
- Yap-İşlet-Devret ve özelleştirmenin önünü tıkayan Anayasamızın
devletçi maddelerinin değiştirilememesi
- Verginin tabana yayılarak devlet gelirlerinin
artırılamamasıdır.
Bu iktisadi reformların yapılmasının çoğu uzun
bir zaman alacağına göre, kurulacak olan seçim
hükümetinin bir milli mutabakat hükümeti şeklinde
kurulması ve bu hükümetin hiç olmazsa sadece 20
yılı aşkın hizmet süresi olanlara tavizler vererek
bir SGK reformu çıkarması, ilaveten seçim
ittifaklarına fırsat verecek yasal düzenlemeleri
tamamlaması gerekir. Aksi halde Türkiye 21.
asır başlarında da iktisadi ve siyasi
çalkantılardan ve 20 yıldır süren kronik
enflasyondan kurtulamayacaktır.
Kaynak: Prof. Dr. Emin Çarıkcı
|