2008 Global Krizi
2008 yılında patlak veren global kriz sürecine ilişkin olarak
değerlendirmeler yaparken süreci 2001 yılına kadar
geri götürmek gerekmektedir. Uzakdoğu, Arjantin ve
Türkiye'de meydana gelen krizlerin yaşatmış olduğu
şok dalgalarının ardından global ekonomik sistemde
resesyon yaşanabileceği korkulan gün yüzüne çıkmaya
başlamaktaydı.
Global ekonominin resesyona girmemesi için önce bunun üçte birinden
fazlasını oluşturan ABD ekonomisinin ayağa
kalkabilmesi gerekiyordu. Bunun için de ABD
ekonomisinin üçte ikisini oluşturan özel tüketim
harcamalarındaki artışın başlaması çok önemliydi.
Özel tüketim harcamalarının artması halinde üretim
ve yatırım harcamaları hızlanacaktı. Bu da istihdam
yaratarak, artan gelirler üzerinden yeniden özel
tüketim harcamalarını destekleyen olumlu bir döngü
yaratacaktı. Vergi indirimleri ile ortaya çıkan ek
gelir tüketimi destekleyebilirdi ama hem itici gücü
limitliydi hem de uzun süre sürdürülemezdi. Daha
ziyade tüketicileri harcamaya yöneltecek servet
artışı kanalı çalışmalıydı. Diğer bir deyişle ABD'li
tüketiciler daha çok zenginleştiklerini gördükçe
tüketim eğilimleri de artacaktı Servet artışını
sağlayacak en önemli mekanizma hisse senedi ve
gayrimenkul yatırımlarıydı. (Özel, 2008, s. 27)
Ucuz ve bol kredi imkânları ile gayrimenkul sektörü teşvik
edilirse, hane halkının %68'ini ilgilendiren
gayrimenkul sektörü üzerinden ABD ekonomisi yeniden
ayağa kalkabilirdi.(Özel, 2008, s. 29) (2008
krizinin nedenleri)
Ev fiyatlarının artması ev sahiplerinin
tüketimlerini artıracak ve ekonomik aktivitenin
yeniden hızlanmasını destekleyecekti. Evlerinin
değeri artan ev sahipleri bu değer artışına
istinaden bankalardan daha fazla kredi
kullanabilecekler ve bu ek kredi imkânıyla evlerinin
tadilatından arabalarını veya mobilyalarını
değiştirmeye kadar çeşitli şekillerde tüketimlerini
artırabileceklerdi. Yeni kredi almasalar bile
faizler düştüğünde daha yüksek faizli eski
kredilerini daha düşük faizle değiştirebilecekler ve
aylık taksit ödemelerinin miktarını
azaltabileceklerdi. Bu da yine birçok aile için yeni
bir ciddi miktarda harcama imkânı anlamına
geliyordu. (Özel, 2008, s. 29)
FED Faiz Oranları
FED FAİZ % |
AY/GUN |
1999 |
2000 |
2001 |
2002 |
2003 |
2004 |
2005 |
2006 |
2007 |
2008 |
2009 |
Oca.01 |
4.75 |
5.50 |
6.50 |
1.75 |
1.25 |
1.00 |
2.25 |
4.25 |
5.25 |
4.25 |
0-0.25 |
Şub.01 |
4.75 |
5.50 |
5.50 |
1.75 |
1.26 |
1.00 |
2.25 |
4.50 |
5.25 |
3.00 |
0-0.25 |
Mar.01 |
4.75 |
5.75 |
5.50 |
1.75 |
1.25 |
1.00 |
2.50 |
4.50 |
5.25 |
3.00 |
0-0.25 |
Nis.01 |
4.75 |
6.00 |
5.00 |
1.75 |
1.25 |
1.00 |
2.75 |
4.75 |
5.25 |
2.25 |
0-0.25 |
May. 01 |
4.75 |
6.00 |
4.50 |
1.75 |
1.25 |
1.00 |
2.75 |
4.75 |
5.25 |
2.00 |
0-0.25 |
Haz.01 |
4.75 |
6.50 |
4.00 |
1.75 |
1.25 |
1.00 |
3.00 |
5.00 |
5.25 |
2.00 |
0-0.25 |
Tem.01 |
5.00 |
6.50 |
3.75 |
1.75 |
1.00 |
1.25 |
3.25 |
5.25 |
5.25 |
2.00 |
0-0.25 |
Ağu.01 |
5.00 |
6.50 |
3.75 |
1.75 |
1.00 |
1.25 |
3.25 |
5.25 |
5.25 |
2.00 |
0-0.25 |
Eyl.01 |
5.25 |
6.50 |
3.50 |
1.75 |
1.00 |
1.50 |
3.50 |
5.25 |
5.25 |
2.00 |
0-0.25 |
Eki.01 |
5.25 |
6.50 |
3.00 |
1.75 |
1.00 |
1.75 |
3.75 |
5.25 |
4.75 |
2.00 |
0-0.25 |
Kas.01 |
5.25 |
6.50 |
2.50 |
1.75 |
1.00 |
1.75 |
4.00 |
5.25 |
4.50 |
1.00 |
0-0.25 |
Ara. 01 |
5.50 |
6.50 |
2.00 |
1.25 |
1.00 |
2.00 |
4.00 |
5.25 |
4.50 |
1.00 |
0-0.25 |
Kaynak:http://www.moneycafe.com/library/fedfundsrate.htm#chart
(01.02.2010)
Yukarıdaki tabloda yıllar itibariyle FED faiz oranlan
gösterilmiştir. Yukarıda ifade edildiği gibi ABD
ekonomisinin içinde bulunduğu zor koşullardan
sıynlma çabalannın bir göstergesi olarak özellikle
2001 yılından başlayarak 2004 yılı ikinci çeyreğe
kadar faiz oranlarını dramatik bir şekilde
düşürmüştür.2004 yılı ikinci çeyreğinden itbaren ABD
ekonomisinde enflasyon endişelerinin ortaya
çıkmasıyla, FED faiz oranlannda artışa
gitmiştir.2007'nin son çeyreğinden itibaren kademeli
olarak faizleri aşağıya çektiği görülmektedir.
İngiltere'nin bu krizdeki rolü büyük öneme sahiptir.
Çünkü geleneksel görüşün aksine, krizin dinamikleri
orada gelişmiştir. Thatcher hükümeti, Amerikan
firmalarının külfetli regülasyon uygulamalarından
kaçabilecekleri bir yer olarak Londra'yı New York
fınans dünyası için cazibe merkezi haline
getirmişti. Tony Blair hükümeti ve Bakan Gordon
Brown bu stratejiyi sürdürmüş, Brown İngiltere'nin
"sınırlı regülasyon" uygulamasıyla övünmüştür.
Böylece Amerika'da ticari bankalan yatınm
bankalanndan ayıran Glass-Steagal Kanunu'nun
iptalini gerçekleştirecek şekilde bir politik baskı
ortamı oluşmuştur. Bu kanunun iptali 1999 yılında
hedge fonlar, mortgage brokerlan ve benzerlerinden
oluşan regülasyona tabi olmayan gölge bankacılık
sisteminin büyümesini sağlayarak fiili finansal
liberalizasyon yaratmıştır. Bu gölge sistem daha
sonra bankaları birbirine bağlayan finansal
işlemlere de yayılmış ve sonuç olarak bankaların
çöküşünü getirmiştir. (Wade, 2009, s. 10)
2008 krizinin etkileri
Kriz döneminde derecelendirme kuruluşlarına ve denetleyici ve
düzenleyici kurumlara ilişkin olarak bir takım haklı
eleştiriler öne sürülmüştür.
Derecelendirme kuruluşları ile ilgili en önemli problem çıkar
çatışmasıdır. Bankalarla ve diğer mali kuruluşlarla
ilgili notlar veren rating kuruluşları bu firmalar
tarafından finanse edilmektedir. Hal böyle olunca
derecelendirme kuruluşlarının objektif değerlendirme
yapma kabiliyetleri azalmaktadır. Diğer yandan
derecelendirme kuruluşları firmaların finansal
problemlerini her zaman tespit edememektedirler.
Bazen de sorunu kısmen veya çok gecikmeli olarak
görebilirler. Örneğin, Enron'un iflas başvurusundan
çok kısa bir süre öncesine kadar derecelendirme
kuruluşları firmanın problemli olduğunu tespit
edememiştir. Tabi ki bunda Enron'un gerçeğe aykırı
şekilde hazırladığı mali tablolarının da etkisi
vardır.(Alantar, 2008, s.4)
Derecelendirme kuruluşları finansal enstrümanları dizayn eden
bankalar ve enstrümanın alıcıları kadar dayanak
varlık hakkında bilgiye sahip olmayabilirler. Bir
diğer sorun derecelendirme kuruluşlarının sadece
temerrüt riskini derecelendirmeleridir Hâlbuki
likidite riski ve rating değiştirme riskinin de
ölçülmesi gerekmektedir. Derecelendirme
kuruluşlarından hizmet alanların derecelendirme
hizmetlerinin bu dar kapsamından haberdar
değildirler. (Alantar, 2008, s.4)
Düzenleyici denetleyici kuruluşların özellikle de
FED'in değişen risk ortamına karşı önlem almakta
geciktiği söylenebilir. FED başkanı Mayıs 2007 de
yaptığı bir açıklamada konut piyasasındaki
sıkıntıların ekonominin geri kalanına ve finansal
sisteme yayılacağını beklemediklerini dile
getirmiştir. Uygulamada ise tam tersi olmuş ve 2,5
yıl içinde konut piyasasındaki problemler tüm
finansal sistemi ve reel ekonomiyi etkisi altına
almıştır. Daha da kötüsü başka ülkelere yayılarak
küresel bir boyut kazanmıştır. (Alantar, 2008,
s.4-5)
|