2008 Ekonomik Krizi Sonrası Avrupa Birliği Ekonomisi
2010’un ilk çeyreğinde Avrupa’nın mali pazarında yaşanan
gelişmeler, toparlanmanın AB’de daha kırılgan
olacağını göstermektedir. Bu görüşün temelini
oluşturan endişeler şöyle sıralanmaktadır:
• Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İrlanda gibi Euro
bölgesinde bulunan devletlerin borçlarını
sürdürebilmesi konusundaki kaygılar,
• Hane halkı ve özel sektörde güven seviyelerinin düşmesi,
• Fransa’da tüketimin azalmasıdır.
Güven
endekslerindeki düşüş, Euro’ya da yansımış ve Euro,
ABD doları karşısında değer yitirmiştir. Bu
değişimin ihracatı olumlu etkileyeceği
beklenmektedir. İstihdam ve büyüme açısından
bakıldığında kriz, AB’yi derinden sarsmıştır:
2007’de yüzde 2,9 olan büyüme oranı, 2008’de yüzde
0,8’e düşmüştür.
Krizin ardından ancak üççeyrek sonra AB ekonomisi toparlanmaya
başlamıştır. Ancak bankacılık sektörünün hala
kırılgan olması ve talebin gereken seviyeleri
ulaşamaması 2009’u yüzde 3,9 daralmayla kapamasına
neden olmuştur. Fakat bu yılın üçüncü çeyreğinde
yüzde 0,3’lük bir büyüme kaydedildiğini not etmek
gerekir. 2010 yılı için de büyüme öngörülmektedir.
Bu olumlu yönelimin temelinde parasal ve mali
teşviklerin rolü büyüktür. Biriken stoklar da
büyümeye yardımcı olmuştur. Teşviklerin sona
ermesinin ardından genel eğilimin ne yönde olacağı
ise hala tartışılmaktadır.
Krizin
Avrupa’da derin etkiler bıraktığı alanlardan biri de
işgücü piyasasıdır. Ekonomik yavaşlamayla birlikte
2007 yılında AB–27 için yüzde 7,5 olan işsizlik
oranı iki yılda yüzde 18,8’e ulaşmıştır. Bu süre
zarfından istihdamı artan tek ülke Lüksemburg
olurken en yüksek işsiz oranları İspanya (yüzde
17,6), Litvanya (yüzde 14), Letonya (yüzde 13,5),
Estonya (12,7) ve İrlanda (yüzde 12,1) şeklinde
sıralanmaktadır. 2010 yılındaki işsizlik oranı
tahminleri yüzde 10,7’de kalmaktadır, 2011’de ise bu
rakamın yüzde 10,9’a çıkacağı düşünülmektedir. Böyle
bakıldığında İspanya en riskli ülkelerin başındadır
ve genel anlamda işsizlik, AB’nin en ciddi
sorunlarından biri olmaya devam etmektedir.
İngiltere’de Alınan Tedbirler
Ulusal düzeyde ABD’den sonra ilk kurtarma paketini açıklayan
İngiltere olmuştur. Avrupa’nın ikinci büyük
ekonomisi olan İngiltere 691 milyar ABD doları
tutarında bir kurtarma paketi açıklamış ve bunun
sekizde biri yani 87,8 milyar ABD doları bankalara
sermaye enjeksiyonu olarak kullanılmıştır: Bu
tutarın da yarısı hisse veya sabit getirili menkul
kıymetlerin iktisabı için kullanılmıştır. Devlet,
bankalarının kısa ve orta vadede borçlanabilmesi
için 439 milyar dolarlık bir garanti tesis etmiştir.
İngiltere Merkez Bankası, ihale yöntemiyle bankalara
351 milyar dolar borç vermiş ve böylece likidite
sıkıntısını önlemiştir. Aynı zamanda Royal Bank of
Scotland ile birleşecek olan HBOS ve Lloyds
bankalarına işlem sonunda 37 milyar sterlin yardım
yapacağını açıklamıştır.
Vergi
konusunda da bir takım uygulamalar başlatılmıştır.
Vergiler, iki buçuk puan düşürülerek yüzde 15’e
çekilmiştir. Bu uygulama 13 ay devam edecektir.
Genel seçimin ardından yıllık geliri, 150 bin
sterlinden fazla olanlara yüzde 40 yerine yüzde 54
oranında vergi uygulanması kararlaştırılmıştır.
Bununla birlikte krizi yavaşlatmak için piyasaya
enjekte edilecek 20 milyar sterlin daha
bulunmaktadır.
Gelişmeler ışığında İngiltere bir kurtarma planı daha açıklamıştır.
Amaç, bankaları korumak ve borçlarına garanti
getirmektir. Buna göre bankaların riskli varlıkları
devlet tarafından sigortalanacaktır.
Almanya’da Alınan Tedbirler
Almanya’nın açıkladığı 500 milyar Euroluk kurtarma paketinin yüzde
80’i bankalara getirilen garantilere, yüzde 16’sı
bazı bankalara sermaye enjekte edilmesine ve yüzde
4’ü de garantilerin desteklenmesine ayrılmıştır.
Kurtarma paketi “Mali Piyasa İstikrar Fonu” olarak
adlandırılmış ve 2010 yılının sonuna dek işlev
gösterecek şekilde yürürlüğe girmiştir. Bu fona
ayrılan miktar, Almanya’nın 2007 yılı GSYİH’ sine
bakıldığında yüzde 20’lik bir orana tekabül
etmektedir.
2010’a kadar
süren bir diğer kurtarma paketi ise 50 milyar Euro
tutarındadır. Bu planlama, altyapı ve eğitim için 14
milyar Euro harcanmasını sağlamıştır. Alman
şirketlerine ayrılan 100 milyar Euro’luk kredi
garantisinin yanı sıra otomotiv sektörüne 1,5 milyar
Euro mali kaynak aktarımı, 2,9 milyar Euro’luk vergi
indirimi uygulanan politikalardan birkaçıdır. 2010
yılından itibaren vergi indirimlerinin 6,05 milyar
dolara çıkması planlanmaktadır. İkinci paketin diğer
maddeleri arasında kamunun sağlık harcamalarının
kısılması, çocuk başına verilen 100 Euro’nun birkaç
defada tahsis edilmesi ve 9 yaşından büyük araçlar
için 2500 Euro indirim yapılması bulunmaktadır.
AB’nin yanı sıra yükselen ekonomiler de krizden
dolaylı veya doğrudan etkilenmiş ve buna göre
iktisat politikaları geliştirmiştir.
|