|
2008 Ekonomik Krizinin Sonuçları ve Etkileri
Krizle beraber artan belirsizlik kredi kanallarını tıkamış ve reel
kesim kaynak sıkıntısına girmiştir. Dünyada yaşanan
sert gerileme sanayi üretimini 2. Dünya Savaşı’ndaki
gibi daraltmış, işsizlik zirve yapmış ve hane halkı
ile reel kesim güven endeksleri rekor dip seviyelere
ulaşmıştır.
Her ülkenin
finansal krizden etkilenme oranı farklı olsa da
toplam ticari daralmadan en çok ihracata dayalı
büyüyen ülkeler etkilenmiştir. Onlar arasında da en
fazla hasar alanlar, ihracatın toplam gayri safi
yurt içi hâsıla içindeki payı yüksek olan, özellikle
de yatırım ve dayanaklı mal ihraç eden ülkelerdir.
2008 yılının 4. çeyreğinde, krizin kaynağı olan ABD
ekonomisi yüzde 6,4 oranında gerilemiş, Japonya ise
yüzde 12,4 oranında küçülmüştür ve aynı durum
Almanya ve Fransa’nın dâhil olduğu Avro bölgesi için
de geçerlidir.
2002–2007 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 6’lık büyüme
oranlarıyla rekor kıran Afrika kıtası da krizden
olumsuz etkilenerek durgunluğa girmiştir. 2008 resmî
verilere göre, Türkiye, Güney Afrika ve Polonya
işsizlik artışında ilk üçte bulunmaktadır ancak Çin,
ABD ve Avro bölgesi de tehlikeli bir konumdadır.
Reel sektördeki temel yavaşlama otomobil ve
tekstilde yaşanmıştır. General Motors, Chrsyler ve
Ford zarar açıklamış, üretime ara vermiş ve işçi
çıkartmıştır. Tüm dünyadaki işsizlik oranlarına
bakıldığında 2009 Mart’ına göre işsizlik ABD’de
yüzde 8,9, Japonya’da yüzde 4,8, Çin’de yüzde 9,0,
Almanya’da yüzde 8,1, Macaristan’da yüzde 9,7,
Rusya’da yüzde 10,0, Brezilya’da yüzde 9,0, Mısır’da
yüzde 9,4, Güney Afrika’da yüzde 23,5, Polonya’da
yüzde 11,2 ve Türkiye’de yüzde 16,1 düzeyine kadar
çıkmıştır.
Sanayi
üretiminde ciddi bir düşüş meydana gelmiştir ve bu
düşüşten en çok zarar gören Japonya, Güney Kore,
Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Malezya,
Polonya ve Türkiye olmuştur. Hem gelişmiş hem de
gelişmekte olan ülkelerin üretimleri neredeyse son
on yılın en düşük seviyelerine ulaşmıştır. Yine
Japonya ve Güney Kore başta olmak üzere Avro
bölgesi, Brezilya, Güney Afrika, Çek Cumhuriyeti,
Polonya, Meksika ve Türkiye ihracatında önemli
kayıplar meydana gelmiştir. Kriz sırasında
devalüasyona maruz kalan Polonya, Avustralya,
Meksika, Brezilya, Rusya, Endonezya, Türkiye,
Macaristan ve İngiltere’de cari açık ve büyüme
paralel bir yol izlemiştir. Parası en fazla değer
kaybeden ülkeler, yüksek cari açıklara ve düşük
büyüme oranlarına sahip olanlardır. Devalüasyon
görülen ülkelerde sabit kur rejimi uygulanmaktadır
ve emtia ihracatıyla cari fazla veren ekonomilerin
emtia
fiyatlarının düşmesiyle
kırılgan hale gelmelerinin nedeni bu olarak
gösterilmektedir. Sabit kurdaki ülkelerin daha sert
bir yavalaşma yaşamasının sebebi, bu ülkelerdeki
merkez bankalarının sermaye çıkışında uyguladıkları
politikalardır: Kurun sabitlenmesi için döviz
satılır ve yerel para piyasadan çekilir. Böylece
faizler yükselir ve likidite sıkışıklığı daha üst
boyutlara tırmanır. Dalgalı kurda ise yerli paranın
değer kaybetmesi ve faizin kontrollü olarak
azaltılması ekonomik daralmayı sınırlar. Bir başka
ifadeyle dalgalı kur krizde kırılganlığı görece
azaltan bir unsur olmuştur.
KONUT FİYATLARINDA DÜŞÜŞ
Krizi
tetikleyen unsurlardan biri, ABD’deki konut
kredilerinin geri ödenmemesi sonucu piyasada
başlayan kısır döngüdür: Daha fazla ödenmeyen kredi,
daha düşük konut
fiyatlarına yol açmıştır. 2001-2007 yılları arasında
yüzde 90 artış gösteren konut fiyatları sonrasında
düşüşe geçmiştir ve bu düşüş hala devam etmektedir.
İngiltere için de aynı durumdan söz etmek mümkündür.
BÜYÜME ORANLARINDA DÜŞÜŞLER
ABD ve Avro
bölgesi başta olmak üzere tüm dünyada büyüme
oranlarında düşüşler görülmüştür.
Benzer
şekilde gelişen Asya yani Çin ve Hindistan’da
2007’de sırasıyla yüzde 11,4 ve yüzde 9,2 olan
büyüme oranlarını 2008’de yüzde 9,3 ve yüzde 7,9’a
çekmiştir. Her ne kadar diğer Asya ülkeleri, güçlü
devlet rezervleriyle ilk başta sağlam bir cari
performans çizse de kriz sürecinin artmasıyla riske
girmişlerdir. Yüksek yiyecek ve petrol fiyatları,
ithalatçı ülkeler üzerinde bir baskı oluşturmuş ve
bu etkiler birçok gelişmekte olan Afrika ülkesinde
görülmüştür. Ticaret şoku özellikle Fiji, Dominik
Cumhuriyeti ve Swaziland gibi küçük, ithalatçı
ülkelerde etkisini göstermiştir. Diğer yandan Kenya,
Malawi ve Tanzanya gibi görece büyük ülkelerde de
kriz sonucunda GSYİH’ ler de ortalama yüzde 5’lik
bir düşüş yaşanmıştır.
İŞSİZLİKTE ARTIŞ
Küresel krizle birlikte işsizlik her kıtada artmış ve artmaya devam
etmektedir. Afrika, ABD, Avro bölgesi ve gelişmekte
olan ülkelerde işsizliğin artmasında temel unsur,
düşük tüketimdir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün
verilerine göre dünya çapındaki işsizlik oranı 50
milyonu bulmuş ve finans sektöründen yayılarak
ekonominin her alanına ulaşmıştır.
Türkiye’de ise 2006 ve 2007 yıllarında yüzde 10’ların altına düşen
işsizlik oranları tekrar yüzde 10’un üzerinde
seyretmeye başlamıştır. Avro bölgesinde 2005
yılından beri düzenli olarak düşen işsizlik oranı,
Mart 2008 tarihinden itibaren yükselmeye başlamış ve
Mayıs 2009 itibariyle 3,7 milyon kişiden 15 milyon
kişiye çıkmıştır. Aynı dönemde Avrupa Birliğin’de de
işsizlik oranı 5,4 milyondan 21,5 milyona çıkmıştır.
ENFLASYON
2008 Şubatı
itibariyle Reuters küresel enflasyon tarihi
seviyelere ulaştığını bildirmiştir. Bazı ülkeler son
20 yılın en yüksek oranlarını tecrübe etmiştir.
Kriz
sonrasında ortaya çıkan yüksek enflasyonun arkasında
finansal çalkantıların yanı sıra bu dönemde petrol
ve gıda fiyatlarında yaşanan yükselmeler de vardır.
Enerjiye olan talep gelişmekte olan ülkelerde
enflasyonu çıkarmıştır.
|