Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

2008 Global Finansal Krizi ve Sonrası 

Uluslararası fınansal sistem ile ilgili olarak yukarıda açıklanmaya çalışılan tarihi süreçte mali piyasalarda meydana gelen krizler, mevcut sistem ile ilgili sert eleştirileri de beraberinde getirmiştir. 

Bu eleştirilerden biri de Dünya Bankası'nda 1997 ve 2000 yılları arası başkan yardımcı ve baş ekonomist olarak da çalışan dünyaca ünlü Nobelli iktisatçı J.Stiglitz'ten gelmektedir. Stiglitz 2003 yılında kaleme aldığı "küresel fınansal sistem nasıl reforme edilir" adlı makalesinde; Global fınansal sistemde bir şeylerin yanlış gittiğini, fonların, bu fonların bol olduğu zengin ülkelerden fon açığı olan ülkelere doğru gitmesi gerektiğini; böylece küresel ekonomik istikrara yardım edeceğini ancak mevcut sistemin bunu sağlamaktan uzak olduğunu belirtmektedir. Bunun sonucunda fınansal krizlerin olağan hale geldiğini ileri sürmektedir. Öyle ki; sorulması gerekenin kriz olup olmayacağından çok, nerede olacağıdır. Bir hesaplamayla geçtiğimiz 35 senede 100 tane krizin olduğunu ve görevi küresel fınansal sistemin istikrarını sağlamak olan FMF'nin meseleleri daha da kötüleştirerek başarısız olduğunu ifade etmektedir. (Stiglitz, 2003 http://hir.harvard.edu/index.php?page=article&id=l 102 30.12.2009) 

Mevcut sistemin fonları varlıklı ülkelerden fakir ülkelere yönlendirmek yerine Amerika'yı, dünyanın en büyük borçlu ülkesi haline getirdiğini işaret etmektedir. (Stiglitz, 2003 http://hir.harvard.edu/index.php?page=article&id=1102 30.12.2009) 

Gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere akan özel kesim fonlarının büyük miktarlara ulaştığı ve bir anlamda kamu kesiminin yerini aldığı yeni bir çağın müjdelendiği bu döneme eleştiri getirirken, bu eleştirisinde bu fonların çok az ülkeye özellikle de Çin'e gittiğini ve mevcut fonların çokça ihtiyaç duyulan çevre, sağlık ve eğitim gibi alanlara yönelmediğini belirtmektedir. Bu fonları, işler iyiyken gelen fakat işler kötüyken kaçan spekülatif amaçlı sıcak para olarak nitelendirmektedir. Bu tip fonları da ekonomik dalgalanmaların en önemli sebepleri arasında görmektedir. (Stiglitz, 2003 http://hir.harvard.edu/index.php?page=article&id=1102 30.12.2009)

Esasında burada suçlanması gerekenin bu fonların sahiplerinin değil de Amerikan hazinesi ve IMF olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu iki kurumun da gelişmekte olan ülkelere, piyasalarını bu tip spekülatif para akımlarına açmaları halinde istikrara kavuşacaklarına dair verdiği güvencedir. Ancak bu denli bir piyasa liberalizasyonu gelişmekte olan ülkeler için de büyük risk içermektedir. (Stiglitz, 2003 http://hir.harvard.edu/index.php?page=article&id=l 102 30.12.2009) 

FMF piyasa ekonomisi mucizesinin her türlü sorunu çözebileceği ileri sürmektedir. Ancak FMF'nin bir anlamda fikir babası sayılan Keynes, ekonomik bir çöküş olduğunda para politikasının ekonomiyi rayına sokmada yetersiz kalacağını, devletin harcamalarını artırmasının ya da vergileri düşürmesi gerektiğini söylemektedir. Para piyasasının eksikliğinden dolayı, bazı ülkelerin mali genişlemeyi finanse edecek fonlara ulaşmada sıkıntıya düşeceğini bu yüzden de zorluğa düşen ülkelere fon temin edecek uluslar arası kurumlara ihtiyaç olacaktır.(Stiglitz,2003 http://hir.harvard.edu/index.php?page=article&id=l 102 30.12.2009) 

Ancak, ekonomik krizleri çözmek için mali genişlemeye imkân vermek yerine IMF, ekonomik düşüşleri daha da kötüleştiren aksi politikalara ülkeleri zorlamıştır. (Stiglitz, 2003 http://hir.harvard.edu/index.php?page=article&id=1102 30.12.2009) 

Küresel finansal sistemdeki başarısızlığın merkezinde uluslararası rezerv sistemi gelmektedir.Ülkeler ihracatlarına olan talebin azalması ve dış yatırımcıların güvenlerinde bir azalış meydana gelmesi ihtimaline karşılık önemli miktarda rezerv tutma yoluna gitmektedir.Bugün ülkeler çeşitli şekillerde altın ve Amerikan hazine bonosu dâhil rezerv tutmaktadır. Amerika kendi bonolarına olan talepten kazanırken,gelişmekte olan ülkelere ise maliyeti yüksek olmaktadır.Örneğin fakir bir ülkedeki şirketin Amerika'daki bir bankadan %18 faizle 100 milyon dolar borç aldığını düşünelim.Rezerv politikası gereği de ülkenin 100 milyon dolar rezerv tutmak istediğini ve bunu da Amerikan hazine bonosu olarak tuttuğunu düşünelim. Yıllık 18 milyon dolar faiz öderken borçlanma gereği, Amerikan hazine bonosu getirişi ise 1.25 milyon dolardır.Fakir ülkeden Amerika'ya 16.75 milyon dolar net transfer olmaktadır.(Stiglitz, 2003 http://hir.harvard.edu/index.php?page=article&id=l 102 30.12.2009) 

Global Finansal sistemde ortaya çıkan bu çarpık durum, gelişmekte olan ülkelerin yüzleşmek durumda olduğu bir durum olmakla beraber, nihayet gelişmiş ülkelerin de 2008 yılında bir anlamda mevcut sistemin kurbanı olduğu ortaya çıkmıştır. Sistemin tekrar sağlıklı bir şekilde işlemesi için bir takım paradigmaların değişmesi gerektiği yönünde uzun zamandan beri dile getirilen ancak uygulamaya konulması hususunda çabuk davranmayan batılı otoritelerin de artık durumun ciddiyetinin farkına varmış oldukları yaptıkları konuşmalardan da anlaşılmaktadır.

Paradigma değişimini öneren kişilerden biri olan Avrupa Merkez Bankası Başkanı Trichet, 2009 yılı başlarında yaptığı bir konuşmada, bir önceki paradigmanın nispeten kısa dönem piyasa dengesine dayalı olduğunu ifade ederken, yeni paradigmanın şu 3 temel düşünceye dayanması gerektiğini belirtmiştir.

•          Kararlı ve kararsız dengeyi ayırt etmemizde daha kararlı olmamızı gerektirecek orta ve uzun dönemli bir sürdürebilirlik fikri.

•           Şoklara dayanıklılık. Belirli bir fınansal durumun sürdürülebilirliği hangi seviyede olursa olsun şoklara dayanıklı olunması gerekmektedir, Bu şokların sadece ekonomik ve mali çevreden kaynaklanmayacağı gibi, jeopolitik çevreden de gelebilecek ya da doğal afetlerce de tetiklenebilecektir. Dayanıklılık bu yüzden zorunludur.

•          Holizm (bütüncü yaklaşım).Mevcut küresel fınansal sistem, ihtiyatlı uygulamalar, muhasebe kuralları, denetim kalitesi, likidite , risk yönetimi ve kredi değerlemesi gibi birçok faktörün uygun şekilde yönetilmesine bağlıdır.Bu holistik yaklaşım belli başlı unsurları kapsamalıdır, yani uzun dönem sürdürebilirlik, genel makro politikaların dayanıklılığı ve ekonomik ve fınansal istikrarsızlığın en önemli sebeplerinden olan büyük iç ve dış dengesizliklerin kararlı             şekilde            ortadan            kaldırılması. (Trichet,            2009 http://www.bis.org/review/r090116a.pdf 10.10.2009)

Amerikan Merkez Bankası FED'in Başkanı Ben Bernanke Dış İlişkiler Konseyinde yaptığı konuşmada Finansal Sistemi bir bütün olarak düzenleyen bir strateji olması gerektiğini; özellikle bankaların güçlü ve efektif düzenleme ve denetiminin, sistemik riski düşürmek için olmasına rağmen bu amaç için yeterli olmadığını belirtmektedir. Bu stratejinin 4 önemli kriteri olarak;

•             Batmayacak kadar büyük ya da birbiriyle bağlantılı diye düşünülen fınansal kurumların problemlerini görmek gerekecektir.

•             Finansal sistemin altyapısını oluşturan sistemleri, kuralları ve anlaşmaları, problemli zamanlarda sistemin işlemesi için güçlendirmelidir.

•              Ölçüsüz dönemsel nitelikliliğe (procyclicality) neden olmamasını sağlamak için düzenleyici politikalar ve muhasebe kuralları gözden geçirilmelidir.

•            Sistemik   riski   izlemekle   görevli   bir   otoritenin,   fınansal   sistemi   şu   an

yaşadığımız krizlere benzer krizlerden koruyup korumayacağının üzerinde düşünmek gerekecektir.(Bernanke,2009 http://www.cfr.0rg/publicati0n/l8733/ 26.04.2010)

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005