Türkiye'nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğinin
Düşündürdükleri
Gökhan Çapoğlu
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 6-7 Mart 1995
tarihlerinde Brüksel'de imzalanması beklenen Gümrük
Birliği anlaşması birçok açıdan dikkatle
değerlendirilmesi gereken bir konudur. Ne var ki
konu sadece Avrupa Birliğinin Türkiye ile Gümrük
Birliği Anlaşmasını imzalayıp imzalamayacağı
noktasında takılmıştır. Kısacası, koşullarına
bakılmadan anlaşmanın imzalanması başta hükümet
olmak üzere birçok kimse tarafından büyük bir
başarı olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Öylesine
ki, yaptığı haber programlarıyla tanınan bir
televizyon yapımcısı Gümrük Birliğini Türkiye'nin
bütçe açıklanın ortadan kaldıracak, Türkiye'yi
Rusya'ya karşı koruyacak, işsizliği ortadan
kaldıracak bir sihirli araç olarak sunacak kadar
gerçekleri saptıran programlar yapabilmekte ve
bunları savunabilmektedir. Aslında Gümrük Birliği
1963 yılında Ankara Antlaşması ile başlatılan ve
daha sonra 1971 yılında imzalanan Katına Protokol
ile ayrıntıları belirlenen tam üyelik sürecinin bir
aşamasıdır. Ancak, Türkiye'nin tam üyeliğinin Avrupa
Birliği tarafından söz konusu bile edilmediği bir
ortamda Gümrük Birliğinden Türkiye'nin
sağlayacağı net katkıların neler olduğu henüz
yetkililer tarafından açıklığa kavuşturulmamıştır.
Gümrük Birliği ülkemiz açısından çok önemli bir
konudur ve çeşitli boyutlarıyla kamuoyu önünde
tartışılmalıdır.
Gümrük Birliği Süreci Türkiye'de Devlet
Yönetimindeki Zayıflıkları Bir Kez Daha Ortaya
Koymuştur
Türkiye 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşmasından
beri yani 32 yıldır Avrupa Birliği ile olan
birleşme süreci içinde olmasına rağmen hazırlık
konusunda çok yetersiz kalmıştır. Ülkenin
geleceğini belirleyecek çok önemli bir konuda
yeterince hazırlık yapılmamış olması, alternatifler
ve şekillere ilişkin olarak tartışmanın çıkmamış
olması önemlidir. Ülkenin kaderinde böylesine
belirleyici olan bir konuda kamuoyu aydınlatılmamış,
ve devlet içinde sürekliliği olan kurumsal yapılar
gelişmemiştir. Gümrük Birliği konusunda 1993
yılından itibaren görülen hareketlilik ise etkin
olmaktan uzak kalmıştır.
Türkiye Gümrük Birliğinin Alternatifi
Olan Stratejileri Tartışmamıştır
Türkiye gümrük birliğinin alternatifi olan
stratejileri tartışmamıştır. Özellikle gümrük
birliği konusundaki görüşmeleri yürüten siyasi ve
bürokratik kadrolar gümrük birliğini herhangi
inandırıcı bir dayanak göstermeden tam üyelik için
gerekli olduğunu savunmuşlardır. Ancak, Avrupa
Birliği tam üyelik konusunda bırakınız söz vermek,
söz etmekten bile kaçınmaktadır. Ayrıca, Avrupa
Birliği uygulamakla yükümlü olduğu 4. Mali
Protokolü yaşama geçirmekten son 15 senedir
kaçınmaktadır. Böyle bir ortamda, gümrük birliğine
girişi tam üyelik için ön koşul olarak desteklemek
anlamlı olmamaktadır. Türkiye güçlendiği ölçüde tam
üyelik için aday olabilecektir. Gümrük Birliği ise
Türkiye'nin iç koşullarından dolayı ülke
ekonomisinin gelişmesinde olumlu
etkilerde bulunmayacaktır. Hazırlıksız olan birçok
sektör rekabet etmekte zorlanacak, hükümet gümrük
fonlarından kaybettiği gelirleri telafi
edemeyecektir. Ama en önemlisi tam üyelik
görüşmeleri için Türkiye'nin elinde koz kalmamış
olmaktadır. Gümrük Birliği ile Türkiye Avrupa
Birliği karar mekanizmasına dahil olmadan ortak
politikalarını benimsemeyi taa-hüt etmektedir.
Avrupa Birliğinin kendi kararlarını zaten
uygulamayı kabul etmiş bir ülkeyi karar
mekanizmalarına dahil etmesi için bir neden
kalmamaktadır. Türkiye'ye ilişkin kararlar Avrupa
Parlamentosundan geçmek durumundadır ve bu da
Avrupa Parlamentosunun sürekli olarak Türkiye
aleyhine propaganda yapmasına izin verecektir.
Türkiye gümrük birliğinden beklenen yararlan
sağlayan ama gümrük birliği kadar bağlayıcı olmayan
bir serbest ticaret anlaşması ile bu olumsuzlukları
giderebilirdi. Ancak böyle bir alternatif her
nedense hiç tartışma konusu yapılmamıştır.
Türkiye'nin ortak politikala-ra ancak karar
mekanizmasına dahil olduğunda uyması egemenlik
hakları bakımından doğrudur. Avrupa Birliği
açısından ise Türkiye'yi üyelik açısından cazip
kılacak bir neden idi. Serbest ticaret anlaşması
gümrük birliğinin aksine Türkiye'nin üçüncü ülkeler
ile ilişkileri konusunda bağlayıcı değildir. Ankara
Anlaşması ve Katma Protokol'deki haklarımız saklı
kalmak üzere böyle bir yolun izlenmesi Türkiye'nin
pazarlık gücünü artıracaktı.
Türkiye güçlenmedikçe sözü geçen bir ülke
olamayacaktır. Gümrük Birliğinin Türkiye'nin
güçlenmesine katkıda bulunması için Türkiye Gümrük
Birliği'nin gerektirdiği mak-roekonomik istikrarın
ve yönetim etkinliğini bir an önce sağlanması
gereklidir. Aksi takdirde, gümrük birliğinin
olumsuzlukları yararlarına baskın çıkacaktır.
Gümrük Birliği Türkiye'nin Kendi Başına Yaratamadığı İç Dinamiği
bir Dış Etken Yoluyla Yaratması Bakımından Önem
Kazanmaktadır
Gümrük Birliğinin en olumlu yanı Türkiye'nin kendi
başına yaratamadığı dinamikleri sağlamasıdır.
Türkiye'nin insan haklan gibi demokrasinin temelini
oluşturan, tüketicinin korunması ve rekabetin
sağlanması gibi piyasa ekonomisinin kurallarını
belirleyen konularda kendi başına adım atmakta yavaş
kalması, ne yazık ki gümrük birliğinin en yararlı
etkilerinin başında gelmektedir. İnsan hakları
konusunda, her ülke kendi insanına değer verdiği
için hassas olması gerekir, insan hakları konusunda
bir ülkenin diğer ülkelerin baskısı sonucu harekete
geçmesi oldukça üzücü ve aşağılatıcı bir durumdur.
Eğer gümrük birliği baskısı olmasaydı, rekabetin
geliştirilmesi, tüketicinin korunması, fikri
hakların mülkiyeti gibi konularda Türkiye'de uzun
bir süre daha adım atılacağını düşünmek zordur.
Ancak bu konularda yasaların geçmesi yeterli
değildir. Önemli olan uygulamada gösterilecek
başarıdır. Uygulamada gümrük birliğinin etkisinin ne
kadar olacağı görülecektir. Kısacası, gümrük
birliğinin en yararlı etkisi en azından kurallar
düzeyinde Avrupa Birliği standartları düzeyine
ulaşma konusunda baskı yaratmasından dolayıdır.
Gümrük Birliğinin Ekonomik Bakımından Olduğu Kadar Siyasi
Bakımından da Sakıncaları Olabilir
Yüksek enflasyon ve istikrarsız bir büyüme
ortamında yaşamaya alışmış bir Türkiye'nin gümrük
birliğinden sağlayacağı ekonomik yararlar çok
kısıtlıdır. Avrupa Birliği pazarının 1971 yılından
beri Türk mallarına açık olduğu göz önüne alınırsa,
Gümrük Birliğinin en önemli ekonomik katkısının
yabancı sermaye yatırımlarında meydana gelebilecek
artışlar olması düşünülebilirdi. Böylece
Türkiye'nin çok ihtiyacı olan istihdamı yaratacak
yatırımlar yanında teknoloji transferinin
gerçekleşmesi mümkün olabilirdi. Ancak,
Türkiye'nin istikrarsız makroekonomik ortamı,
ülkeye gelebilecek yabancı sermaye miktarının çok
kısıtlı kalmasına yol açmaktadır. Türkiye yapısal
olarak kendisinden çok farklı olan Avrupa Birliği
ile gümrük birliğine gitmektedir.
Bu birliğin kısa ve orta dönemde istihdam ve üretim
açısından olumsuzlukları olacağı kabul edilmelidir.
Siyasi açıdan değerlendirildiğinde, gümrük birliği
ile Türkiye karar mekanizmalarında söz sahibi
olmadığı Avrupa Birliği ortak ekonomi ve dış
ticaret politikalarına uymak durumunda olacaktır.
Kısacası, gümrük birliği ile bazı ekonomik konularda
Türkiye egemenlik haklarını Avrupa Birliğine
devretmektedir. Bu durum Türkiye'nin gelecekteki
hareket serbestisini sınırlayıcı nitelikte
olacaktır.
|