Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye'nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğinin Düşündürdükleri 

Gökhan Çapoğlu 

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 6-7 Mart 1995 tarihlerinde Brüksel'de imzalanması beklenen Gümrük Birliği anlaşması birçok açıdan dikkatle değerlendirilmesi gereken bir konudur. Ne var ki konu sadece Avrupa Bir­liğinin Türkiye ile Gümrük Birliği Anlaşmasını imzalayıp imzalamayacağı noktasında takıl­mıştır. Kısacası, koşullarına bakılmadan anlaş­manın imzalanması başta hükümet olmak üze­re birçok kimse tarafından büyük bir başarı olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Öylesine ki, yaptığı haber programlarıyla tanınan bir te­levizyon yapımcısı Gümrük Birliğini Türki­ye'nin bütçe açıklanın ortadan kaldıracak, Türkiye'yi Rusya'ya karşı koruyacak, işsizliği ortadan kaldıracak bir sihirli araç olarak suna­cak kadar gerçekleri saptıran programlar ya­pabilmekte ve bunları savunabilmektedir. As­lında Gümrük Birliği 1963 yılında Ankara Ant­laşması ile başlatılan ve daha sonra 1971 yı­lında imzalanan Katına Protokol ile ayrıntıları belirlenen tam üyelik sürecinin bir aşamasıdır. Ancak, Türkiye'nin tam üyeliğinin Avrupa Bir­liği tarafından söz konusu bile edilmediği bir ortamda    Gümrük    Birliğinden    Türkiye'nin sağlayacağı net katkıların neler olduğu henüz yetkililer tarafından açıklığa kavuşturulmamıştır. Gümrük Birliği ülkemiz açısından çok önemli bir konudur ve çeşitli boyutlarıyla ka­muoyu önünde tartışılmalıdır. 

Gümrük Birliği Süreci Türkiye'de Devlet Yönetimindeki Zayıflıkları  Bir Kez Daha Ortaya Koymuştur

Türkiye 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşmasından beri yani 32 yıldır Avrupa Bir­liği ile olan birleşme süreci içinde olmasına rağmen hazırlık konusunda çok yetersiz kal­mıştır. Ülkenin geleceğini belirleyecek çok önemli bir konuda yeterince hazırlık yapılma­mış olması, alternatifler ve şekillere ilişkin ola­rak tartışmanın çıkmamış olması önemlidir. Ülkenin kaderinde böylesine belirleyici olan bir konuda kamuoyu aydınlatılmamış, ve dev­let içinde sürekliliği olan kurumsal yapılar ge­lişmemiştir. Gümrük Birliği konusunda 1993 yılından itibaren görülen hareketlilik ise etkin olmaktan uzak kalmıştır. 

Türkiye Gümrük Birliğinin Alternatifi 

Olan Stratejileri Tartışmamıştır 

Türkiye gümrük birliğinin alternatifi olan stratejileri tartışmamıştır. Özellikle güm­rük birliği konusundaki görüşmeleri yürüten siyasi ve bürokratik kadrolar gümrük birliğini herhangi inandırıcı bir dayanak göstermeden tam üyelik için gerekli olduğunu savunmuşlar­dır. Ancak, Avrupa Birliği tam üyelik konusun­da bırakınız söz vermek, söz etmekten bile ka­çınmaktadır. Ayrıca, Avrupa Birliği uygula­makla yükümlü olduğu 4. Mali Protokolü ya­şama geçirmekten son 15 senedir kaçınmakta­dır. Böyle bir ortamda, gümrük birliğine girişi tam üyelik için ön koşul olarak desteklemek anlamlı olmamaktadır. Türkiye güçlendiği öl­çüde tam üyelik için aday olabilecektir. Güm­rük Birliği ise Türkiye'nin iç koşullarından do­layı ülke ekonomisinin gelişmesinde olumlu etkilerde bulunmayacaktır. Hazırlıksız olan birçok sektör rekabet etmekte zorlanacak, hü­kümet gümrük fonlarından kaybettiği gelirleri telafi edemeyecektir. Ama en önemlisi tam üyelik görüşmeleri için Türkiye'nin elinde koz kalmamış olmaktadır. Gümrük Birliği ile Tür­kiye Avrupa Birliği karar mekanizmasına dahil olmadan ortak politikalarını benimsemeyi taa-hüt etmektedir. Avrupa Birliğinin kendi karar­larını zaten uygulamayı kabul etmiş bir ülkeyi karar mekanizmalarına dahil etmesi için bir neden kalmamaktadır. Türkiye'ye ilişkin karar­lar Avrupa Parlamentosundan geçmek duru­mundadır ve bu da Avrupa Parlamentosunun sürekli olarak Türkiye aleyhine propaganda yapmasına izin verecektir. 

Türkiye gümrük birliğinden beklenen yararlan sağlayan ama gümrük birliği kadar bağlayıcı olmayan bir serbest ticaret anlaşması ile bu olumsuzlukları giderebilirdi. Ancak böy­le bir alternatif her nedense hiç tartışma konu­su yapılmamıştır. Türkiye'nin ortak politikala-ra ancak karar mekanizmasına dahil oldu­ğunda uyması egemenlik hakları bakımından doğrudur. Avrupa Birliği açısından ise Türki­ye'yi üyelik açısından cazip kılacak bir neden idi. Serbest ticaret anlaşması gümrük birliğinin aksine Türkiye'nin üçüncü ülkeler ile ilişkileri konusunda bağlayıcı değildir. Ankara Anlaş­ması ve Katma Protokol'deki haklarımız saklı kalmak üzere böyle bir yolun izlenmesi Türki­ye'nin pazarlık gücünü artıracaktı. 

Türkiye güçlenmedikçe sözü geçen bir ülke olamayacaktır. Gümrük Birliğinin Türki­ye'nin güçlenmesine katkıda bulunması için Türkiye Gümrük Birliği'nin gerektirdiği mak-roekonomik istikrarın ve yönetim etkinliğini bir an önce sağlanması gereklidir. Aksi takdir­de, gümrük birliğinin olumsuzlukları yarar­larına baskın çıkacaktır. 

Gümrük Birliği Türkiye'nin Kendi Başına Yaratamadığı İç Dinamiği bir Dış Etken Yoluyla Yaratması  Bakımından Önem Kazanmaktadır Gümrük Birliğinin en olumlu yanı Türkiye'nin kendi başına yaratamadığı dinamikleri sağlamasıdır. Türkiye'nin insan haklan gibi demokrasinin temelini oluşturan, tüketicinin korunması ve rekabetin sağlanması gibi piyasa ekonomisinin kurallarını belirleyen konularda kendi başına adım atmakta yavaş kalması, ne yazık ki gümrük birliğinin en yararlı etkileri­nin başında gelmektedir. İnsan hakları konu­sunda, her ülke kendi insanına değer verdiği için hassas olması gerekir, insan hakları konu­sunda bir ülkenin diğer ülkelerin baskısı sonu­cu harekete geçmesi oldukça üzücü ve aşağılatıcı bir durumdur.

Eğer gümrük birliği baskısı olmasaydı, rekabetin geliştirilmesi, tüketicinin korunması, fikri hakların mülkiyeti gibi konularda Türki­ye'de uzun bir süre daha adım atılacağını dü­şünmek zordur. Ancak bu konularda yasaların geçmesi yeterli değildir. Önemli olan uygula­mada gösterilecek başarıdır. Uygulamada gümrük birliğinin etkisinin ne kadar olacağı görülecektir. Kısacası, gümrük birliğinin en yararlı etkisi en azından kurallar düzeyinde Avrupa Birliği standartları düzeyine ulaşma konusunda baskı yaratmasından dolayıdır.

Gümrük Birliğinin Ekonomik Bakımından Olduğu Kadar Siyasi Bakımından da Sakıncaları Olabilir 

Yüksek enflasyon ve istikrarsız bir bü­yüme ortamında yaşamaya alışmış bir Türki­ye'nin gümrük birliğinden sağlayacağı ekono­mik yararlar çok kısıtlıdır. Avrupa Birliği pa­zarının 1971 yılından beri Türk mallarına açık olduğu göz önüne alınırsa, Gümrük Birliğinin en önemli ekonomik katkısının yabancı ser­maye yatırımlarında meydana gelebilecek ar­tışlar olması düşünülebilirdi. Böylece Türki­ye'nin çok ihtiyacı olan istihdamı yaratacak yatırımlar yanında teknoloji transferinin ger­çekleşmesi mümkün olabilirdi. Ancak, Türki­ye'nin istikrarsız makroekonomik ortamı, ül­keye gelebilecek yabancı sermaye miktarının çok kısıtlı kalmasına yol açmaktadır. Türkiye yapısal olarak kendisinden çok farklı olan Av­rupa Birliği ile gümrük birliğine gitmektedir. 

Bu birliğin kısa ve orta dönemde istihdam ve üretim açısından olumsuzlukları olacağı kabul edilmelidir.

Siyasi açıdan değerlendirildiğinde, gümrük birliği ile Türkiye karar mekanizma­larında söz sahibi olmadığı Avrupa Birliği or­tak ekonomi ve dış ticaret politikalarına uymak durumunda olacaktır. Kısacası, gümrük birliği ile bazı ekonomik konularda Türkiye egemenlik haklarını Avrupa Birliğine devret­mektedir. Bu durum Türkiye'nin gelecekteki hareket serbestisini sınırlayıcı nitelikte ola­caktır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005