Altın’ın Tarihçesi ve Altın Hakkında Genel Bilgiler
Geniş
bir zaman dilimi içerisinde paranın geçirdiği evrim
incelendiğinde ekonomi tarihi ile insanlık tarihi
arasında sıkı bir ilişki bulunduğu hemen göze
çarpmaktadır. Alışveriş işlemlerinin yapılmasına
olanak tanıyan, ticareti kolaylaştıran ve sermaye
birikimine imkân sağlayan parayı; salt madeni para
veya salt kâğıt para şeklinde düşünmek doğru bir
davranış değildir. Mal mübadelesinde kullanılan ilk
ödeme araçları, insan topluluklannın içinde
bulundukları ortama ve coğrafi şartlara bağlı olarak
zaman içinde çok büyük farklılıklar göstermiştir.
Örneğin, sahil kesimlerinde yaşayan insanlar
istiridye kabuklarını veya kurutulmuş balıkları bu
amaçla kullanırken, bazı insanlar vücutlarını
örtmeye yarayan ve kendilerini soğuktan koruyan
hayvan postları ile ehil hayvanları mübadele aracı
olarak kullanmışlardır.
Sonraları; buğday, arpa ve yulaf gibi tarım ürünleri
de değişim aracı olarak kullanılmıştır. Para yerine
kullanılan bu araçlar kıymetli madenlerin
bulunmasına dek çok büyük çeşitlilik arzetmiş, hatta
bazı toplumlarda insanlar bile değişim aracı olarak
kullanılmıştır.
Kıymetli
madenlerin bulunması alışveriş işlemlerinin daha
rahat yapılabilmesine imkân tanıdığı gibi,
toplumlararası ilişkilerin gelişmesi üzerinde de
oldukça etkili olmuştur. Bu madenler içerisinde en
önemlisi hiç şüphesiz altındır. Elde edilme amacı ne
olursa olsun, bundan 7000 yıl önce yaşayan insanın
altın hakkında hissettikleri ile günümüz insanının
altın hakkında hissettikleri arasında çok büyük bir
farklılık bulunmamaktadır. İnsanları asırlar boyu
peşinden sürükleyen, savaşlara ve barışlara vesile
olan, estetik görünümünden dolayı bir çok kadının
rüyasına giren, bazen para, bazen külçe ve bazen de
mücevherat eşyası olarak şekilden sekile giren
altın, bütün zamanların en kıymetli metali
durumundadır.
XX.
yüzyılın ilk çeyreğine kadar birçok ülkede para
olarak kullanılan altın, tedavül aracı olma
özelliğini yitirmiş olmasına rağmen sınırlı
üretiminden ve yüksek fiyatından dolayı aynı
çekiciliğini günümüzde de sürdürmektedir.
Bu ve buna benzer daha
birçok
nedenden dolayı insanların altına olan ilgisi
tarihin hemen her döneminde artarak devam etmiştir.
Aşağıda tüm bu farklılıklar tarihsel bir çerçevede
ele alınmakta, altını altın yapan temel özellikler
karşılaştırmalı olarak anlatılmaktadır.
Geçmişten Günümüze Altın
Parlak sarı
rengi ile insanları adeta büyüleyen, aşındırıcı dış
koşullardan etkilenmeyen, rahatlıkla işlenebilen,
kolayca dövülüp çekilebilen altın, ticari değerini
ve kimliğini tarihin hemen her döneminde koruyabilen
kıymetli madenlerin başında gelmektedir. Diğer
madenlerden ayrı olarak kendine has birçok özelliği
olan bu kıymetli maden, tasarruf, süs ve değişim
aracı olarak binlerce yıldan beri kullanılmaktadır.
Üretimindeki sınırlılık, arzının fiyat artışları
oranında aniden artırılamaması ve yerine geçebilecek
alternatif bir madenin henüz bulunamamış olması,
altının neden kıymetli olduğunu açıkça ortaya
koymaktadır.
Yazılı
tarih dönemi boyunca altın ile insanlık tarihi içice
örülüdür. Bazı toplumlarca güç sembolü, bazı
toplumlarca değişim ve servet biriktirme aracı
olarak kabul edilen altın, doğada tabii halde
bulunmasından ve kolayca işlenebilmesinden dolayı
insanoğlu tarafından 7000 yıldan beri
kullanılmaktadır.
Dünyanın
en eski altın üreticileri Mısırlılardır. M.Ö. 5000
yıllarında bakır ile doğal bir alaşım halinde
bulunan altını toprak altından çıkarmaya başlayan
Mısırlılar, M.Ö. 3900 yıllarında geliştirdikleri
ısıtma teknikleri sayesinde elde ettikleri altını
eritmeyi ve işlenebilecek hale getirmeyi
başarmışlardır. Altından mücevherat eşyası yapan ilk
kavmin Asurlular olduğu söylenmekteyse de,
Bulgaristan'da Varna şehri civarında bulunan
ve M.Ö. 5000 yıllarında yapıldığı anlaşılan altın
eşyalar ile arkeologların Uz, Truva ve
Miken gibi eski yerleşim yerlerinde buldukları
takı ve heykelcikler, kuyumculuğun henüz neolitik
çağda doğduğunu ortaya koymaktadır.
M.Ö.
3100 yıllarında standart altın külçelerinin basımına
ve ödeme aracı olarak kullanılmasına başlanmış, M.Ö.
2000 yıllarında Mısırlıların saf altını elde etmeyi
başarmalarından sonra Anadolu ve Arap yarımadasına
sıçrayan altın madenciliği, daha sonraları Etiopya
üzerinden Afrika'nın iç kesimlerine yayılmıştır.
Henüz
paranın icat edilmediği dönemlerde üzerinde marka ve
damgalar bulunan bazı külçe ve levhalar paranın ilk
öncülüğünü yapmıştır. M.Ö.
VII.
yüzyılda bazı tüccarlar ve İyon şehirlerince
çıkartılan altın ve gümüş alaşımı (elektirum)
paralar ticari işlemlerde sıkça kullanılmış, ancak,
altın madenlerini ellerinde tutan ve işleten Lidya,
İran ve Makedonya medeniyetleri dışında altın para
basımı pek gerçekleşmemiştir. Bunu izleyen dönemde
Romalılar en önemli altın üreticisi devlet durumuna
gelmiş, imparatorluklarının parlak dönemlerinde
dünya altın üretiminin üçte ikisini tek başlarına
gerçekleştirmişlerdir. Roma İmparatorluğumun
parçalanması
ile birlikte dünya altın üretimi uzun süreli bir
duraklamaya girmiş, altın üretim bölgeleri ortaçağ
boyunca önceleri Bizans împaratorluğu'nun daha sonra
da Osmanlı Împaratorluğu'nun eline geçmiştir.
Altın
ve gümüş gibi üstün özellikli madenlerin
bulunmasıyla birlikte bu metaller mübadele aracı
olarak kullanılmaya başlanmıştır. Değişim aracı
olarak kullanılan bu madenlerin toz, çubuk ve külçe
gibi değişik formlarda olmalarından dolayı önceleri
büyük zorluklarla karşılaşılmış ve ticari işlemlerde
kolaylık sağlamak amacıyla bu madenlerin ölçülebilir
ve tartılabilir hâle getirilmesine ihtiyaç
duyulmuştur.
Bu durum karşısında
insanlar terazi ve mihenk taşını bulmuş ancak bu
araçları her yerde ve her zaman bulmak mümkün
olmadığından, mübadele aracı olarak kullanılan
madenlerin elle veya gözle kontrol edilebilmesine
imkân tanıyan daha farklı kontrol sistemlerine
ihtiyaç duyulmuştur. Zamanla, bu kıymetli madenleri
birbirlerinden tamamen farklı külçe pozisyonlarından
çıkarmak amacıyla önceleri çekiçle, daha sonraları
ise cendere ve presler vasıtasıyla yassı ve yuvarlak
paralar basma yoluna gidilmiştir. Bu suretle
tartılarak veya ölçülerek kullanılabilen mübadele
araçları, basılı ve standart hale getirilmiş, ancak
bu sefer de her isteyenin istediği tarzda para
basabilmesinden dolayı birtakım hile ve
usulsüzlükler ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine parayı
bastıran kişinin sorumluluğunu göstermek amacıyla
paraların üzerine çeşitli şekillerdeki işaret ve
damgalar basılmıştır. Fakat güçlükler bu şekilde de
giderilememiş, damga ve yazı yönünden birbirinden
farklı binlerce çeşit para ortaya çıkmış, nihayet
para basma yetkisi o ülkeyi veya topluluğu temsil
eden hükümdarlara bırakılmıştır.
Üzerinde ayar ve ağırlığının garantisi anlamında
damga bulunan ilk paranın ne zaman ve kim tarafından
çıkarıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Bundan
XIX
asır önce yaşayan Lexicographe Pollux ilk resmi
parayı basanın Argos kralı Pheidon mu yoksa Lidya
kralı Gyges mi olduğu hususunda kesin bir karara
varamadığını kaydetmektedir. Son araştırmalar ilk
paranın M.Ö.
VII.
yüzyılda Lidyalılar tarafından Anadolu'da
basıldığını ve bu paranın 3/4 oranında altın, 1/4
oranında da gümüş ihtiva eden elektirumdan imal
edildiğini ortaya koymaktadır. M.Ö.
IV.
ve
III.
yüzyıllarda Yunanlılar tarafından estetik değeri
oldukça yüksek altın paralar basılmıştır.
Madeni paralar insanlık
tarihinin yaklaşık 3000 yıllık evresini tüm
açıklığıyla gözler önüne seren nadir vesikalardır.
Yüzyıllar boyunca toprak altında kalmalarına rağmen
pek az deforme olan madeni paralar, eski
medeniyetlerin ve kavimlerin
yaşam
biçimlerini, kültür düzeylerini ve tarihlerini tüm
çıplaklığı ile ortaya koymaktadırlar. Madeni
paralar, binlerce yıllık insanlık tarihine tarafsız
şekilde ışık tutan kaybolmaz belgelerdir. Toprak
altından çıkartılan eski paralar sayesinde Neron,
Sezar, Kleopatra ve Napolyon gibi tarihe mal olmuş
binlerce şahsiyetin portreleri, halk kitlelerinin
inançları, sanatkârların yetenekleri, kişilerin ve
toplumların psikolojisi incelenebilmektedir.
Antik değeri
olan bazı paraların üzerinde balık, at, kuş, geyik,
ejderha, yılan, çiçek ve başak gibi figürlere
rastlanırken, bazı paraların üzerinde günümüzde
varlığı dahi bilinmeyen hayvan ve bitki resimleri
göze çarpabilmektedir. Mitolojik olayların, savaş
kahramanlarının ya da düşüncenin madde üzerine
işlendiği altın, gümüş ve bakır paralara hemen her
toplumda rastlamak mümkündür. Şimdiye kadar yapılan
incelemelerde tespit edildiği kadarıyla en eski
paralar Anadolu'da ve bilhassa Milet, Phocee ve Efes
gibi birbirine çok yakın şehirlerde basılmış ve
genelde elektirumdan imal edilmiştir. Bunlarda resim
ya yoktur yada çok acemice basılmıştır. Zaman
geçtikçe sosyal, siyasi, iktisadi ve mitolojik
olayların etkisi altında kalınarak hayvan ve hayvan
başları da para üstüne basılmaya başlanmış,
sihirbazlıklar, doğaüstü güçler ve koyu dinsel
inançların egemen olduğu devirlerde tabiatüstü
olaylara ve bu arada yırtıcı ve ehil hayvanlara da
yer verilmiş, başaklar ve üzüm salkımları bereket
sembolü olarak kullanılmıştır. Eski paraların
birçoğunda şehirleri temsil eden kaleler, evler ve
kapılar yer almaktadır. Güreşlerin, yarışların,
avların büyük bir titizlik ile resmedildiği bazı
madeni paralara bakarak geçmiş toplumların kitle
psikolojisi incelenmektedir. Örneğin, özellikle
Yunan ve Roma paralarında gerek giyimleri, gerekse
saç süslemeleri bakımından kadınlara büyük önem
verilmektedir.
|