Altının Türkiye Ekonomisindeki Aktif Rolü
Mutlu Yalçınkaya
Türkiye'de akın İthalâtına 1985 yılında Merkez Bankası kanalı ile
izin verilmesi ile birlikte, altın piyasalarının
gelişmesi İle hareketlilik kazanması, altın
reformunu destekleyen pek çok adımı da beraberinde
getirmiştir. Yeni Sermaye Piyasası Kanunu, Türk
parasının kıymetini korumaya ilişkin 32 sayılı
kararın bazı maddelerinde değişiklikler, Altın
Borsası'nın kurulmasını Öngören Bakanlar Kurulu
Kararı, kararın kabul edilmesini oluşturan
Müteşebbis Heyet ve heyet önderliğinde sayısız
yetkilinin Altın Borsası ve diğer altına dayalı
modern yatırım araçlarını hayata geçirmek için
yapılan girişimler
Bu reformlar ve gelişmeler ışığında 1995 yılı itibariyle, Altın
Bankacılığı, Türk ekonomisine ve birikimini altın
ile değerlendiren küçük veya büyük tasarruf
sahiplerine yeni ufuklar açmak ve daha da önemlisi
sağlanan bu birikimle, altın takı üreticilerine,
fiziki altın kredisi sağlamak üzere faaliyete
geçmektir.
1. 1980 Sonrası Türkiye'de Altın
24 Ocak 1980 kararlan, Türkiye ekonomisinin dışa açılması süreci
başlamış ve ağırlıklı olarak dış ticarette bir
sanayileşme politikası İzlenmiştir.
1980 Öncesi altın daha çok bir tasarruf aracıydı.
Bankalar tarafından tasarruflara verilen negatif
faiz yanında döviz taşımak yasaktır. Ayrıca
alternatif finansal araçlarla menkul değerler
piyasasının olmayışı, altına tasarruf amacıyla olan
talebi arttıran en önemli faktördü.
Türkiye'de serbest altın ticareti olmaması, talebin gayri resmi
yollardan karşılanmasını gündeme getiriyordu. 24
Ocak kararlarıyla mevduatlara uygulanan faiz oranlan
serbesti eşerek döviz ve dış ticaret sistemi de
tamamen değiştirildi. Böylece, halkın elindeki
fonlar, bankaların pozitif yüksek faiz vermeleri
nedeni ile bankacılık sistemine akmaya başladı.
Altına olan talebin alınan istikrar kararıyla
düşmesi, akın ithalâtını durdurmuş ve altın
fiyatının daha yüksek olduğu diğer ülkelere akmaya
başlamıştır. Bir anlamda Türkiye de altın
ihracatçısı durumuna gelmiştir.
Türkiye'nin uzun yıllar içinde oluşturduğu altın stoku, harekete
geçirilmesi gereken büyük bir ekonomik kaynak
olarak karşımızda durmaktadır.
Uluslararası ekonomik ilişkilerde özellikle rekabet boyutunda
Türkiye'ye avantaj sağlayacak sektörlerin başında
altın ticareti, işletmeciliği ve işlemeciliği
gelmektedir.
Türkiye'de bugün için varolduğu tahmin edilen toplam beş bin ton
altın, toplam dünya altın stokunun % 5'ine karşılık
gelmektedir.
Özellikle 1984 sonrasında alun konusunda atılan adımlar Türk
kuyumculuk sektörünün uluslararası alanda ne gibi
başarılar sağlayacağına ilişkin önemli işaretler
vermiştir. Liberalizasyon Öncesi dönemde özellikle
1960'h yıllara kadar devlet, Merkez Bankası için
altın rezervleri elinde bulundurmuştur. O dönemde
devlet, döviz ve dış ticaret konularında belirli bir
politika oluşturmadığından altın için de böyle bir
politika izleme gereğini duymamıştır, ithalâtı ve
ihracatı yasak olan altının yurda girişinde yasadışı
yollar kullanılmış, altın o dönemde dış ticarette ve
kaçakçılıkta ödeme aracı olarak serbest piyasada
talep bulmuştur.
Değiştirilen kambiyo rejimi İle 1980'li yıllarda döviz kurlarının
göreceli de olsa, serbest olarak belirlenmesi altın
konusunda da birtakım adımların atılması gereğini
ortaya çıkarmıştır.
Halkın tasarruflarının önemli bir bölümünü oluşturan altın
konusunda liberazasyona gidilmesinin nedenleri şöyle
sıralanabilir:
- Liberalleşmede, dövizin TL. fiyatının saptanması
piyasa ekonomisinin mekanizmaları dolayısıyla
yeterli olmamıştır. Çünkü uluslararası alanda
altının döviz karşılığı bir fiyatı vardır. Yurt
içinde de döviz fiyatları TL. karşılığı olarak
belirlenmektedir. Döviz karşılığı TL. olarak altın
fiyatı, uluslararası fiyatlarla eşit düzeye
gelememekteydi. Bunun nedeni de döviz fiyatının MB
tarafından belirlenmesiydi. Altın ticaretinde oluşan
piyasa tecrübeleri dolayısıyla döviz fiyatındaki
arbitraj imkânları hemen değerlendirilmiştir.
- Resmi olmayan kanallardan yapılan altın ithalâtının döviz
ihtiyacı, döviz fiyatlarına da yansımış ve baskıyı
arttırmıştır. Bu olay serbest kurla resmi kur
arasında makasın açılmasına neden olmuştur. Kaçak
yollardan gelen altın Türk kuyumculuk sektörünün
fiyat avantajından yoksun bırakmış, sektör
ürünlerini uluslararası piyasaya sunamamıştır.
Bu durum sektörün rekabet gücünü de olumsuz etkilemiştir. Bu
gelişmeler hükümeti altın konusunda bir takım
adımlar atmaya itmiş ve 29 Mart 1982 tarihinde
yapılan yasal düzenlemeyle alün ihracat serbest
bırakılmıştır. 1984 yılından sonrada hükümet yurt
içi altın piyasasının kontrolü ve düzenlemesine
ilişkin girişimlerini yoğunlaştırmıştır.
Hükümet halkın elinde birikmiş altını kayıtlı ekonomiye
kazandırmanın çarelerini ararken, yurt içinde altın
talebini azaltıcı bir takım önlemler almıştır. Bunda
da amaç dövizin yurt dışına çıkışını engellemekti.
Vadeli mevduata yüksek faiz verilmesi, yeni altın
araçlarının piyasaya sürülmesi bunun yanı sıra 1985
yılında mücevher ve ziynet eşyası alım bedellerinin
% 20'sini vergi iadesi kapsamına alınması ve KDV
vergisi uygulamasına geçilmesi yurt içi altın
piyasasını doğrudan etkileyen gelişmeler olmuştur.
Altın konusunda alınan önlemlerin yanında, gayri
resmi yollardan yurda gelen altınların finansmanı
için var olan döviz talebini kırmak amacıyla altın
bankası kurulması bankaların altın konusunda işlem
yapabilmesi ya da Merkez Bankası'nın resmi yollardan
iç talebi göz önüne alarak altın ithalâtını
gerçekleştirmesi gerekiyordu.
Bu amaçlarla 7 Temmuz 1984 tarihinde yapılan bir
yasal düzenlemeyle ihraç şartı ile altın ithalâtına
ilişkin yeni kolaylıklar getirilmiştir. Bu
düzenlemeyle Merkez Bankası'na altın ithalatı
yetkisi verilmiştir. T. C. Merkez Bankası da bu
yetkiye dayanarak yayınladığı bir genelge ile 17
Aralık 1984 tarihinden sonra 50 gr'dan 1 kg'a kadar
değişen ağırlıklarda külçe altın satışına
başlamıştır. Bu yetki kapsamında Merkez Bankasına
döviz kurları ile altın fiyatını belirleme yetkisi
verilmiştir. Banka yetkileri dahilinde ithalâtını
gerçekleştirdiği altını perakende olarak piyasaya TL
karşılığı satmaya başlamıştır. 1984 yılında Merkez
Bankası'nın resmi kurlar üzerinden altının satış
fiyatını belirlemesi kurların düşük olması
nedeniyle ortaya çıkan fiyatın dünya ortalamasından
düşük kalmasına yol açmıştır. Dünya fiyatlarına
göre ucuz olan bu altını alabilmek için Merkez
Bankasının önünde uzun kuyruklar oluşmuştur Daha
sonra Merkez Bankası altının fiyatını bellilerken
serbest piyasa kurlarını dikkate almış, böylece
dünya ortalamasının üzerinde bir satış fiyatı
oluşmasına yol açmıştır. Banka bu durumda ithal
ettiği altını satamaz olmuştur. Aynı dönemde Merkez
Bankası, stoklarının yeterli olamaması nedeniyle
piyasada yaşanan dalgalanmalara göre zaman zaman
talebe cevap verememiştir. Merkez Bankası'nın altın
piyasasını kontrol altına almaya yönelik bu tür
uygulamaların başarıya ulaşmaması-nın nedenleri
özetle şöyledir: Merkez Bankası bloke çek ile satış
yaptığından, bu uygulama maliyet arttırıcı bir
faktör olmuştur. Ayrıca resmi kayıtlarla altın
satışı yapmaması nedeniyle herhangi bir kayıp altına
girmek istemeyen piyasanın akışkanlıklarından dolayı
beklenen ilgiyi görmemiştir.
Yeterli örgütlenme sağlanmadığından, satış noktalarında belirsizlik
yaşanmış bunun yanında. Merkez Bankası zaman zaman
geri adımlarla zorluklar yaratmıştır. Bu da
piyasada şüphe ile karşılanmıştır. Bunların yanında
bankalar konuya beklenen ilgiyi göstermemişlerdir.
Genel olarak resmi yollardan TL karşılığı altın
satışı uygulaması yeterli başarıyı
gösteremediğinden uygulamaya 20 Şubat 1989 tarihli
Merkez Bankası Genelgesiyle son verilmiştir.
Merkez Bankası daha ileri bir adım olarak "Altın Piyasası" olarak
adlandırılan "Döviz Karşılığı Altın Piyasası"nı
kurmuştur. Piyasa 28 Mart 1989 tarihinde deneme
çalışmalarına başlamış ve 10 Nisan 1989 tarihinde
resmen faaliyete başlamıştır
1.1 Yeni Mali Araçlar ve Kurumlar
Faaliyete geçme aşamasında bulunan Kıymetli Madenler
Borsası'nın geliştirilmesini ve
kurumsallaştırmasını sağlamak amacıyla gerekli
tedbirler alınacaktır. Altına yapılan yatırımların
mali sistem içine çekilebilmesi amacıyla bankacılık
sektörünün, Altın Depo Hesapları, Altın
Sertifikası, Altın Kredileri uygulamaları
gerçekleştirilecektir.
1.2. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında Yer Alan
Hukuki ve Kurumsal Düzenlemeler
Proje Adı: Bilim ve Teknolojide Atılım Projesi Konu: Risk Sermayesi
Yapılacak Düzenleme
İlgili Mevzuat : 2449 sayılı kanun, 6.7.1993 tarihli mevduat
Açıklama AR-GE faaliyetlerini teşvik edecek şekilde mevzuatta
güncelleşme.
2. Türkiye'de Altın Arz ve Talebi Üzerine Bazı Belirlemeler
Türk ekonomisinin en önemli birinin tasarruf yetersizliği olduğu
bilinmektedir. Bu yetersizliğin en büyük nedeni de
şüphesiz gelir düşüklüğüdür. 1986 yılında kişi
başına milli gelir 1116. 6 ABD doları kadardır.
Ancak Türk Halkı'nın tasarruf eğilimi ve
potansiyelinin diğer ülkelerden yüksek olduğu hususu
göz önüne alınırsa gerekli tasarruf araçlarının
sağlanmasının ne kadar önemli olduğu ortaya
çıkmaktadır,
TCMB resmi altın piyasası," Döviz karşılığı altın piyasası" adı
altında, Nisan 1989'da kurulmuştur. Yurt içi
piyasalara altın ithalâtı T.C.Merkez Bankası'nın
aracı olarak yer aldığı bu piyasa kanalıyla
gerçekleşmektedir.
Resmi piyasalarda altın almak isteyen bankalar, özel lisans
kurumlan ve yetkili kunımlar TCMB'na
başvurduklarında, Merkez Bankası'nda Avans Hesabı
bulunan yabancı bankalardan kotasyon alınmakta,
buna göre işlem gerçekleştirilmektedir.
Alım ve satımı konu olan külçe ve çubuk altınların, uluslararası
kabul görmüş bir kuruluşun damgasını ve seri
numarasını taşıyor olması, sertifikalı olması, 1 kg
kadar altın çubuk ya da 100 onsluk külçeler halinde
olup, külçeler için %99-5, çubuklar için %99.8-%99.5
saflıkta işlenmemiş olması gerekmektedir.
2. 1. Türkiye'de Altın Arzı
Türkiye'de altın ve döviz fiyatının belirlendiği
serbest piyasanın adresi hiç kuşkusuz Kapalıçarşı'
dır. Yüzlerce dükkânın bulunduğu Kapalı Çarşı,
turistik ö-neminin yanı sıra, öncelikle Türkiye'de
altın ticaretinin "kalbinin" attığı yerdir. Bütün
Türkiye'deki altın fiyatları buradan belirlenir.
Yılda 160 bir ton altın buradan geçiyor. Günde 15-20
milyon$ arasında döviz alım satımı yapılıyor.
Dövizde yıllık işlem hacminin 100 trilyon lirayı
geçtiği tahmin ediliyor. Yüzlerce dükkân bulunan
Kapalıçarşı, aynı zamanda çok önemli bir istihdam
alanı, iş yaratma merkezi durumundadır.
Kaynaklara göre bakıldığında Türkiye'de altın arzını belirleyen üç
faktör karşımıza çıkmaktadır. He nüz üretim
gerçekleştirilemese de, Türkiye'de varlığından söz
edilen altın yatakları talebin karşılanmasında
önemli bir faktör olma özelliği taşımaktadır.
Türkiye'nin yıllık altın ithalâtının 150 ton
civarında olduğu göz önüne alındığında, yer altında
42 ile 73 ton arasında olduğu tahmin edilen altının
Türkiye'de var olduğu hesaplanan 5. 000 tonluk altın
stokuna katmanın ekonomik olup olmadığı
tartışmalara yol açmaktadır. Merkez Bankası bugün
için altın talebini karşılayan en ö-nemli merkezdir.
Merkez Bankası halen yürüttüğü döviz karşılığı
altın piyasası ile altın talebine gerekli karşılığı
vermektedir. 1993 yılı sonu itibarı ile 163 ton
altının T. C. Merkez Bankası aracılığı ile ithal
edildiği bilinmektedir. Merkez Bankası, talep
edenlere, kilo başına dolar ek masraf olarak
istediği kadar altın satışı yapmaktadır. Bugün için
Türkiye'de altın kaçakçılığı yapılmasına yol açacak
ve kaçakçıya ek kazanç getirecek fiyat
farklılıkları bulunmaktadır. Kaçakçılık yolu
Türkiye'ye önemli miktarda altın sokulduğu yıllarda
kilo başına farkı 400 dolara kadar çıkmakta idi.
Türkiye'de Altın Arzının Kaynakları:
- Altın madenciliği
- Merkez Bankası
- Gayri Resmi Altın İthalatı
- Altın Borsası
Merkez Bankası gözetiminde Nisan ayında açılan Piyasası'nda beş
ayda 6000 milyon dolar değerinde toplam 50 ton altın
satıldı.
2.2. Merkez Bankası'nın Altın Arzı
Altın ithalâtının ödemeler dengesi bilançosunda
önemli bir rakam olarak yerini alması Türkiye'nin
konumunu uluslararası finans çevrelerinde
zorlaştırmaktadır. Özellikle 1993 yılında dış
ticaret açığının büyük olması, ithalât kaleminin
olağanüstü büyümesinden kaynaklanmaktadır. Bunun
paralelinde Türkiye 1993 yılında 1, 8 milyar dolar
ödemek zorunda kalmıştır. Türkiye gibi dış ve iç
borca dayalı bir ekonomik yapıya sahip ülkenin,
ortaya koyduğu bu tablo, aldığı kredilerin bir
kısmını yurt içinde altın ithalâtı için bir
görüntüyü ortaya çıkarmıştır. Türkiye son
zamanlarda ithalât için döviz arar duruma
gelmiştir. 5 Nisan 1994 tarihinde açıklanan istikrar
tedbirleri talep dolayısıyla artan ithalâtı
rakamını frenlemeyi de amaçlamaktadır. Bu arada
altın İthalâtı için... milyar dolara yakın döviz
ödemesi Türkiye'nin kredi veren fınans çevreleri
tarafından da dikkatle izlenmesini gündeme
getirmiştir. Bu konuda IMF'nin de sınırlamalarının
olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
2.3. Türkiye'de Altın Talebi
Osmanlı imparatorluğu zamanında ülkenin temel gelirleri genel
olarak altın para şeklindeydi. Devlet ile ticaret ve
bürokrasi sınıfı dışında,.halk tarafından altın
talebi yoğun değildi. Ancak toprak mülkiyeti
sisteminin özel mülkiyet üzerinde olmaması,
imparatorlukta altını, serveti saklamanın en
geçerli yolu haline gelmiştir.
Sağladığı yüksek likidite altını her zaman vazgeçilmez bir yatırım
aracı yapmıştır.
ilk önceleri sikke ve mücevher şeklinde de olsa altın yatırımcısı,
tasarruflarını en iyi biçimde altın ile koruyordu.
Fiyatların sürekli arttığı ortamlarda altın iyi bir
konum aracı oldu. Ancak son yıllarda tasarrufların
enflasyonun üzerinde büyük kazanç getiren yatırım
araçlarının ortaya çıkması günümüzde altın
yatırımcısı ile mücevher olarak akın kullanıcısının
biribirinden ayrılmasını gündeme getirmiştir.
Türk halkının geleneksel yatırım aracı olması,
altının yıllık toplam talebi üzerinde etkili
olmaktadır. Bu talebin büyümesi yıldan yıla
Türkiye'nin, dünyanın en önemli altın ithalâtçısı
ülkelerin başında gelmesine yol açmıştır. Merkezî
isviçre'de bulunan Dünya Altm Konseyi'nin verilerine
göre Türkiye'nin yıllık altın talebi 160 ton'a
ulaşmış durumdadır. Bu rakam, Suudi Arabistan,
Hindistan, Dubai gibi altın talebi yüksek ülkelere
göre altın talebinin daha hızlı yükseldiğini
göstermektedir. Türkiye'nin toplam altın talebi
1990 yılında 143 ton iken bu rakam 1991 yılında 112
ton'a düşmüş, 1992 yılında ise 128 ton'a ulaşmış.
1993 yılında ise toplam %25 artarak 160 tona
ulaşmış bulunuyor.
Altın İthalat ve İhracatı
30 sayılı kararın 77a. Maddesinde kıymetli madenler, taşlar ve
eşyaların Türkiye'ye ithali Bakanlıkça belirlenecek
hususlara uymak kaydıyla serbesttir... hükmü yer
almaktadır. Bakanlar Kurulu'nun verdiği bu yetkiye
dayanılarak Devlet Bakanlığı ve Başbakan
Yardımcılığının 84-30/1 sayılı tebliğinde altın
ithaline ilişkin esaslar belirlenmiştir. Tebliğin
1. Bölüm 3- Maddesine göre, işlenmemiş altının
Türkiye'ye İmali sadece Merkez Bankası'nca
yapılabilecek, işlenmiş altının ticari amaçlarla
ithali ise ithalat rejimi esaslarına tabi
olacaktır.
Alman karar ve tebliğe göre; işlenmemiş altının da sadece Merkez
Bankası'nca yapılabilecek, işlenmiş altının ticari
amaçlarla Türkiye'den ihracı ihracat rejimi esasları
çerçevesinde yürütülecektir.
Ancak, işlenmiş altınların Türkiye'de işlendikten sonra yurtdışına
ihracı tebliğin 3. maddesinde bazı esaslara
bağlanmıştır. Buna göre;
- İşlenmiş kıymetli maden, kıymetli taş ve kıymetli eşya ihracı
ilgililere ihraç edilerek eşyanın ihtiva ettiği
kıymetli maden ve/veya kıymetli taşların ihraçtan
önce Türkiye'ye getirilmesi şartı ile
yapılabilmektedir.
- ihraç bedellerinin gayri kabili rücu akreditif yada peşin döviz
olarak gelmesi halinde, Darphane ve Damga Matbaası
Genel Müdürlüğü bu dövizleri kullandırarak
ilgililere kıymetli maden ve kıymedi taş ithali için
gerekli izni verebilecektir.
- işçilik bedellerinin döviz olarak yurda getirilmesi halinde,
ilgililerce bu dövizlerin kıymetli maden ithalinde
mümkün olacaktır.
- Kıymetli eşya ihracında kullanılmak üzere gelen kıymetli maden
ve/veya kıymetli taşlar İlgililerin talebi üzerine
Gümrük idareleri tarafından yalnızca Darphane ve
Damga Matbaası'na teslim edilebilecektir.
Ayrıntılı hususların belirlenmesi Bakanlığın görüşü
alınmak koşuluyla Darphane ve Damga Matbaası Genel
Müdürlüğü' ne bırakılmıştır
3. İstanbul Altın Borsası ve ÎAB'nda Son Durum
3.1 İAB'nın Çalışması ve Yararları
- Altın Borsasına girmek isteyen yatırımcılar ellerindeki
altınların değerini öncelikle borsaya bağlı a-racı
kurumların eksperlerine tespit ettirecek. Yatırımcı
artık o aracı kuruma bağlı olarak işlem yapabilecek.
- Ellerinde altın olmayıp da borsada altın alıp satmak isteyen
yatırımcılar ise aracı kurumlardan birinin
aracılığıyla bunu gerçekleştirebilecek.
- Borsada verilecek emirlerde minimum altın miktarı 5 kg. olup, bu
miktarın üzerinden 1 kg. ve katlan kadar alım ve
satımda bulunabilecek.
- Borsa üyelerinin satın alabileceği altın miktarı, borsa takas
merkezindeki işlem teminaüarının 10 katı ile
sınırlandırılacak.
- Büyük miktarda altın alış veya satışını bölmeden, blok alarak
isteyen aracı kuruluş blok emir verebilecek.
- Standart külçe emirleri ise dünya standartlarında kabul edilen
350 ons ile 430 ons arasındaki 995-999-9
ayarlarındaki külçeleri kapsıyor.
istanbul Altın Borsası'nda (İAB) da seanslar 20.10.1995 tarihinden
itibaren ikiye çıkarılmıştır. lAB yönetim kurulunun
aldığı karara göre birinci seans 11:00 - 13:00,
ikinci seans 14:00-16:00 saatleri arasında
yapılacaktır. Borsa üyelerine gönderilen mektupta
i-kinci seansın takas mahsup İşlemlerinin, bir
sonraki takas mahsup işlemleriyle birlikte
yapılacağı bildirilmiştir. Üyelere gönderilen
mektupta ayrıca blok emir tipi işlemlerin iptal
edildiği ve altın alım satım emirlerinde blok satış
işlem kaydı konulmayacağı belirtildi. Aynı ü-yenin
hem alıcı hem satıcı olarak kendine işlem
yapabilmesi için teklifinin en az üç dakika ekranda
kalması gerektiği ve bu sürede gelecek diğer
emirlerin öncelikle karşılanacağı kaydedilmiştir.
Süre sonunda teklifin geri kalan miktarı için üye
kendine işlem yapabilecek A.B.D$ ile yapılan
işlemlerde takas iki gün (Tartı 2)va-lörlü olmaya
devam edecektir.
32. İstanbul Altın Borsasının Yararları
- Altının tedarik edilmesindeki maliyetler
düşecektir.
- Altın kaçakçılığının önlenebilmesi açısından ve uluslararası
altın borsalarına entegre olabilmemiz bakımından
önemli bir adım olacaktır.
- Altının kiralama mekanizmasının ve altın sertifikasının
işbirliğini artıracak; böylelikle altın işiyle
uğraşan kesimin finansman problemlerinin
aşılmasında etkili olacaktır.
- Kurumsallaşma sağlanacak ve daha sağlıklı bir fiyat oluşumu
sözkonusu olacaktır.
- Altın alım-satımında piyasaya duyulan ve altın yoluyla kaynak
aktarım mekanizmasına duyulan güven pekişecektir.
- Mali sistemde farklı kültür ve gelir düzeylerinin yatırımcıların
risk ve getiri seçeneklerine cevap verebilecek mali
araç çeşidiliğine likidite sağlanacaktır.
- Orta Asya'daki Türk Cumhuriyetlerinde bulunan altın
rezervlerinin Türkiye aracılığı İle" sunumu
sözkonusu olduğundan, uluslararası altın
ticaretinde ö-nemli bir rol üstlenecektir.
- Bölgesel konumun yanısıra, mali araç ve teknik çeşitliliğini
arttıracağı, fon yönetim mekanizmalarına elverişli
bir ortam yaratacağı için istanbul'un uluslararası
finans merkezi olarak gelişmesine önemli katkısı
olacaktır.
- Altın tüketiminin dünyada en fazla olduğu Orta Doğu ülkelerinin
fiziki altın talebinin karşılanmasında, Beyrut' tan
boşalan yer doldurulacaktır.
- Fiziki altın ticaretinin yanısıra, altının kağıt ü-zerinde alınıp
satıldığı yatırımlara altına dayalı türev
araçlarının geliştirilmesine ve fon yönetim
tekniklerinin etkin kullanımına imkan sağlanacaktır.
- Altın borsası ile birlikte oluşturulacak yeni kurumlar,
rafineriler, depolar vb. uluslararası düzeyde
verdikleri mali hizmet karşılığında Türkiye
ekonomisine katma değer yaratacaktır.
- Altın borsası vergi kontrolünü ve hesabını
kolaylaştıracaktır. Alım-satımların yasal biçimde
faturalandırılmasıyla birlikte mali defterlerin
kontrolü kolayca yapılabilecek, vergi gelirlerinde
artış olacaktır.
- Alün piyasasında gerçekleştirilecek işlemler sayesinde serbest
döviz piyasası resmi piyasa karşısındaki önemini
göreceli olarak yitirecektir. Bu durumda döviz
piyasasındaki kayıt dışı işlemlerin ülke ekonomisi
için önemi de azalacaktır.
- Altın borsası turizm sektörüne de önemli katkıda bulunacaktır.
- Zaman içinde vadeli altın piyasasının gelişmesini
özendirecektir.
- Halkın elinde atıl şekilde duran altını çekmek için yeni yönetim
ve araçlar daha kolayca geliştirilebilecektir.
- İşlenen altının yurtdışında pazarlanması daha kolaylaşacaktır.
Bu değerlendirmelerin ışığı altında lAB'nin ülkemiz ekonomisine
somut katkıları olacağına, borsamıza gelişme
evresine yaratacağı canlılık ve getireceği araçlar
ile destek vereceğine inanıyorum.
Bu yapı içinde meydana gelen ekonomik faaliyet azımsanmayacak
boyuttadır. 1993 yılında sektörde işlenen toplam
altın miktarı 200 ton olup, bunun 9 tonu ihraç
edilmiştir. Aynı yıl ithal edilen altın miktarı da
157 ton seviyesinde, 1993'te işlenen 200 ton alün
dünya üretiminin yüzde 5'ini oluşturuyor. Finansman
soru- nu sektörün en önemli sorunu olma
özelliğini koruyor.
Kuyumculuğun en büyük umudu altın bankacılığı yolu ile bu sorunun
halledilmesi. Ancak ihracatta küçükte olsa başarılı
olan kuyumcular, Eximbank kredilerinden ya
rarlandınlma malarını eleştiriyorlar. Kuyumculuk
sektörünün 250 bin kişilik istihdam kaynağı vardır.
Türkiye'de toplam 47000 İşletme bulunmaktadır
33- lAB'ında Son Durumu
Eylül ayında 15.9 tonluk işlem görülen altın
borsasında özellikle blok İşlemlerinde düşüş
kaydedildi. Ekim ayında yapılan ?930 kilo işlemin
ise yalnızca %?6' sı blok işlem oldu. Ağustos'da
25682 kiloluk işlemin °/o 53'ünü Eylülde 15.9
kiloluk işlemin % 62'sini blok işlemler
oluşturuyordu. Aracılar ithal altını blok İşlem
yoluyla tescil ettirerek satıyor.
Eylül ayında Türk Lirası ve Dolar bazında işlem tutarı 94 trilyon
lira oldu. îşlem hacminin TL. ile yapılan kısmı 8.9
trilyon lira olurken, dolar bazında işlem hacmi 9.2
milyon dolarda kaldı.
Yaz ayları, geleneklerin halâ geçerliliğini sürdürdüğü Türkiye'de
düğün törenlerinin yapıldığı bir dönem olduğundan
altın talebinin mevsimsel etkisi görülmektedir.
Başta İstanbul'un Özellikle gecekondu bölgeleri ve
anadolu şehirleri, yaz aylarında altına büyük bir
talep gösteriyor. Gerek evlilik törenleri gerek
sünnet düğünleri hep yaz aylarında yapılıyor. Bazı
düğünler kilolarca altının takıldığı törenlere
sahne olabiliyor. Yaz ayları biterken alüna olan
talep de süratle düşüş kaydediyor.
27 Temmuz 1995 tarihinde ons başına 2.60 o-lan fiyat farkı, 9 Ekim
tarihinde yapılan seansta ons başına 25 sente kadar
düştü.
III.
Sonuç
Ülkemizde ekonominin içinde bulunduğu sıkınalardan
birisi de, planlanan yatırımlar için kaynak
sıkıntısının çekilmesi yanında, mevcut kaynaklarında
yatırıma kanalize edilebilecek şekle
dönüştürülememiş olmasıdır. Ekonomide sürekli bir
büyüme ve gelişmenin sağlanması, belirli
büyüklükteki bir sermaye birikiminin yatırıma
dönüştürülmesi İle mümkün olabilir. Türkiye'de altın
yatırıma dönüştürülebilecek kaynakların hem en
büyüğü hem de miktarı en fazla olanlarından
biridir.
|