|
Doğu Anadolu’yu Anlamak
Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin yüzölçümü
bakımından en büyük coğrafî bölgesi. Ülke
yüzölçümünün % 21'ini Doğu Anadolu teşkil eder.
Ancak bu kadar geniş toprakların % 75'i deniz
seviyesinde 2000 metrenin üstünde yeralmış olması,
bölgenin farklı özellikler kazanmasına yol açmış.
Bölgede 3000 metreyi aşan dağların sayısı ve
kapladıkları alan oldukça fazla. İşte bu nedenledir
ki, bu bölgemize "Türkiye'nin Çatısı" adı
verilmekte. Evet, kıtaların çatısı Asya, Ülkelerin
çatısı Türkiye, Türkiye'nin çatısı Doğu Anadolu...
İşte, çatı olmanın kazandırdığı olumlu ve olumsuz
özellikleri ile Doğu Anadolu, kendine özgü
güzellikleri yanında, birçok sorunları da
bünyesinde barındırıyor. Herşeyden önce, fazla
yüksek olması, iklimi olumsuz yönde etkilemiş.
Gerçekten Doğu Anadolu, "Türkiye'nin Sibiryası"
unvanım almış. Kar, buz ve şiddetli soğuk ile Doğu
Anadolu adeta özdeşleşmiş. Nitekim Ünlü Seyyahımız
Evliya Çelebi'nin "Kedi, damdan dama atlarken
donmuş, ancak yaz gelince buzları çözülmüş ve
miyavlayarak yere düşmüş." "Tam 11 ay 29 gün
şehirde kaldım, halk hala yaz gelecek diye
bekliyordu. Ben gittikten sonra geldi mi,
bilmiyorum." diye sözettiği Erzurum Şehri, bu
bölgemizin en önemli şehirlerinden biri... Bu
yönüyle, bölgenin diğer şehirleri de benzer
özellikler taşımakta... Kars, Ağrı, Muş, Van,
Bitlis, Bingöl, Erzincan, Elazığ, .Tunceli, Malatya,
hepsi birbirinden karlı, buzlu ve soğuk...
Doğu Anadolu'yu anlamak-münkün mü? Dışardan bölgeyi
anlamak mümkün değil. Ancak bölgeyi anlamak için,
mutlaka bölgede yaşamak gerek. Kış günlerinde; buz
üzerinde yürürken boylu boyuna buz üzerinde kayarak
düşmek, burun direklerinin, kulakların donarak
sızlamak ve saçların buz parçacıklarından
beyazlayarak erken ihtiyarlamak... Tam dokuz ay
boyunca sobayla kardeş olmak, bölge insanının
kaderi Yılın dokuz ayı soba karşısında oturarak
geçerse, elbette insanların iktisadi
faaliyetlerinde önemli bir gelişme görülmez. Tüm
bunları anlamak için, bizzat bölgede yaşamak
gerekiyor. Ben bizzat bu bölgede tam 16 yıl yaşadım.
Hem de dünyanın nüfus ve yükseklik bakımından en
yüksekte yeralan şehri olan Erzurum'da... Bu sebeble
bölgeyi ve bölgenin sorunlarını en iyi şekilde
anlıyor ve görebiliyorum.
Herşeyden önemlisi, Doğu Anadolu Bölgesi, diğer
bölgelerimizden çok farklı. Bu bölgede, ovalar
bile, 1500 metrenin üzerinde. Böyle olunca, tarım;
ekonomik bakımdan pek önem taşımıyor. Buğday, arpa,
şekerpancarı üretimi yapılan başlıca tarım ürünleri.
Bunun yanında, Erzincan'ın üzümü, Malatya'nın
Kayısısı meşhur. Ancak genel olarak en fazla ekimi
yapılan ürünler, yem bitkileri. Zaten bölge
arazisinin büyük bir bölümünü, yüksek otların hakim
olduğu meralar oluşturuyor. Bu nedenle, mer'a
hayvancılığı önemli bir gelir kaynağı. Ancak,
günümüzde besi hayvancılığı ile boy ölçüşemediği
için, günden güne geriliyor.
İklim sert, tarım ve hayvancılık gerilemekte, önemli
bir sanayi kuruluşu yok. Durum böyle olunca, bölge
insanı çareyi göçde arıyor. Son 40 yıldır, bölge
insanın söylediği türkü, göç ve gurbet türküsü.
Yatağını sırtına alan göçmüş. Özellikle ulaşım
imkanlarının gelişmesi ve görsel basının
(televizyon, gazete gibi) bölgeye girmesiyle
birlikte, göç hızlanmış. Doğu İnsanı; dalga dalga,
İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir gibi büyük şehirlere
göçetmiş. Göç, ilk dönemlerde iki aşamalı
gerçekleşmiş. Önce bölge içinde, kırsal kesimden
bölge şehirlerine, sonra bölge şehirlerinden, bölge
dışına yani Türkiye'nin büyük şehirlerine göç
edilmiş. Böylece, hem bölge şehirlerinde ve hem de
Türkiye'nin büyük şehirlerinde, göçden kaynaklanan
sıkıntılar yaşanmış ve yaşanmaya devam ediyor.
Doğu Anadolu Bölgesi'nden yaşanan bu hızlı göç
akını, bölge nüfusunu iyice azaltmış. Bugün Türkiye
nüfusunun ancak % 10 kadarı bu bölgemizde yaşıyor.
Eğer önlem alınmazsa ve göç aynı hızla devam ederse,
kırsal yerleşmelerin çoğu nüfuslarını sıfırlayacak.
Bu da, ülkemiz için son derece tehlikeli bir
gelişme. Bu tehlikeyi, ilgililerimizin ve
yöneticilerimizin; bir an önce görmesi ve çareler
araması gerekiyor. Aksi halde, eğer iş işten
geçerse, çözümü mümkün olmayan sorunlar ortaya
çıkacaktır.
Bu bölgemiz için devlet tarafından yapılacak en
akılcı yatırım, büyük sanayi kuruluşlarını bölgeye
kaydırmak ve sanayicileri bölgeye yatırım yapmaları
için teşvik etmektir. Dünya Bankası'ndan sağlanan
kredilerin küçük ölçekli yatırımcılara verilmesi,
tam bir fiyasko olmuştur. Çünkü, küçük ölçekli
yatırımcılar, yeterince denetim yapılamadığı için,
aldıkları kiredileri, bölge dışına, özellikle kıyı
bölgelerimizdeki şehirlere kaydırmışlardır. Bu
nedenle, küçük ölçekli yatırımlara, kredi olarak
değil, sadece değişik yöntemlerle teşvik etmek
gerekiyor. Bölgedeki kuruluşlardan vergilerin
azaltılması, üretim esnasında pazarlamada bazı
kolaylıkların sağlanması, yatırımların bölge dışına
çıkmasını bir nebze olsun engeller.
Doğu Anadolu'yu anlamak için, bölgede yaşamak gerek.
Yaşadıkça sorunlarına gerçekçi çözümler getirmek
mümkündür. Bu sebeble, bölgede yaşayan tüm bilim ve
teknik adamları seferber etmek gerekiyor. Bilim ve
teknik adamların hazırladıkları programların
uygulamaya konulması, hem bölgeye, hem de Türkiye'ye
büyük yararlar sağlayacak.
Türkiye'nin çatısı olan Doğu Anadolu'yu ihmal
etmemek gerekiyor. Eğer çatı ihmal edilirse, akar ve
herşey mahvolur. Bu sebeble, çatıyı akıtmamak için,
çatının sürekli ve kalıcı olarak tamir edilmesi
şarttır. Çatısı akan bir evde, yani sefalet ve
felaket içinde yüzen bir Türkiye'de yaşamak
istemiyorsak, çatıyı tamir etmek, yani Doğu Anadolu
Bölgesi'nin sorunlarına acilen çözüm bulmak
zorundayız.
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|