Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Anlaşılabilir Toplum Davranışı 

Geçen haftaki yazıda İnter-Star televizyonunun Yüksek Se­çim Kurulu karan ile kapatılmasına karşı güdümlü tepki göste­ren bazı insanların davranışlarını eleştirmiş ve bunların neye hizmet ettiklerinin farkında olmadıkların ileri sürmüştüm. Yazı­nın sonunda da, bu tersliğin yüzeysel görüntüsünün altında çok ciddi bir sosyo-ekonomik yapının olduğunu ve bunun tahlil edil­mesi gerektiğini belirtmiştim. İşte bugün, yüzeyde görülen bu tür olayların alt-dokularını tartışmaya çalışacağım. 

Çağımızda hakim olan iktisat öğretisinin "rasyonel birey" kavramı, iki açıdan bireysel davranışları tam olarak açıklayamamaktadır. Bir defa bireyler, birer adacık halinde, atomize elemanlar olarak ve sadece iç dürtülerinin etkisi altında davran­mazlar. Bireyler, her şeyden önce, birer sosyal varlıklardır. Toplumdaki hakim ideolojik dokular, bireylere oldukça homojen bir yapı kazandırmaktadır. Bireysel davranışlar akılcılıktan uzaklaşıp, duygusal ve coşkusal kalıplara döküldükçe, bireyin hakim ideoloji emrine girmesi daha da kolaylaşmaktadır. 

"Rasyonel birey" kavramının bireysel davranışları açıklama­da yetersiz kalmasının ikinci nedeni ise, günümüzde uygulanan ekonomik ve politik araçların çok girift yapısı nedeni ile, bunla­rın doğru olarak algılanıp, yorumlanmasının ortalama vatandaş için çok zor olmasıdır. Her birey, mazoşist eğilimler dışında, doğal olarak kendi mutluluğu ve refahını düşünür ve bunu talep eder. Ancak birey, bu çok genel amaçlara götürecek araçları iyi öngörmeyebilir ya da, kendisine sunulan araçların, gerçekten ileri sürülen amaçlan sağlamadaki başarı şansını bilemeyebilir. Bu nedenin bir sonucu olarak, bazı politikacılar ve hakim grup söz­cüleri hemen her türlü önlemi, kamuoyuna, topluma yarar sağla­yıcı olarak sunarlar. Oysa uygulanan politikaların çoğu belirli gruplara yarar sağlar. Görülüyor ki, bireylerin siyasal karar ve eylemlerinin, kendi yararları açısından isabeti, sadece ana hatları ile yararları doğrultusunda fikir sahibi olmalarına değil, fakat aynı zamanda, uygulanan politikaları anlayabilme düzey ve yete­neklerine de bağlı bulunmaktadır. Birinci nokta politik (amaç), ikinci nokta ise teknik (araç) düzeyde kararı gerektirmektedir. Her birey politik düzeyde, kendi açısından doğru karar verebile­ceği halde, teknik düzeyde aynı sonuç geçerli değildir. Hatta, birinci karar kutsal ve kesinlikle bireye ait olduğu halde, ikinci karar tekniktir. Bu nedenle, birinci karara müdahele doğru, hatta olası olmadığı halde, ikinci karara müdahele gereklidir. Diğer bir deyişle, bireylere ne istemeleri gerektiği söylenemez, ama istekle­rini hangi araçlarla gerçekleştirebilecekleri söylenebilir ye hatta söylenmelidir de! Birinci alan temel hak ve hürriyetlerle ilgili olduğu halde, ikincisi tamamıyla teknik bir konudur. 

Toplumda bireyleri etkileyen eğitim, medya vb. gibi araçlar, yüksek maliyetlerinden dolayı, varlıklı grupların elindedir. Zaten varlıklı gruplar, medya araçlarını, kendi ideolojilerini yaymak, sistemi meşrulaştırmak ve farklı düşünce ve eylemleri pasifize etmek için kurarlar. Güçlü gruplar, bu araçlarla, kitleleri hem oyalarlar hem da topluma olayları algılama süzgeci oluştururlar. Böylece, tüm toplumu denetler ve yönetirler. 

Tüm bu sistemin, fazla sorun çıkartmadan işleyişi, belirli toplumsal ve psikolojik ortamı da gerektirir. Sistemin işleyiş kuralları çerçevesinde yaratılan psikolojiler, ezen-ezilen-ezen sarmalı oluşturmaktadır. Ezme pozisyonuna gelen, ezilmemek için bu pozisyonunu kaybetmemeye çalışmaktadır. Buna karşılık, ezilen de, sistemin hakim dokusunu kendi içinde geliştirip, potan­siyel ezen konumuna geçer ve kendisini kanıtlayabilecek her fırsatta, böyle bir zevki ya da intikam duygusunu yaşar!. Bu nedenle, böyle gruplarda hakim dinamik, belirli bir amaç değil fakat açığa çıkmış olan bastırılmış duygulardır. İşte hakim gruplar, bu mekanizmayı iyi kavrayıp, işlettiklerinden dolayı, insanları acımasızca kullanabilmektedirler. 

Bütün bu tartışmalar, eğitimden yoksun, sosyo-ekonomik bi­linç düzeyi gelişmemiş olan, güçle bastırılmış duyguların esiri insanların davranışlarına ışık tutabilir. Hatta bu açıklama, onlara anlayışla yaklaşımı gerekli kılar ve toplumda bazı kişilere görev yükler: Kendi amaçları veri ve kutsal olarak, o insanlara bu a-maçlara yönelik araçları, teknik olarak anlatmak gereklidir. 

Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü
 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005