Türkiye’nin AB’ye Tam Üyelik Meselesi ve Kriterleri
Giriş
Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile sosyo-ekonomik
ilişkileri, 12 Eylül 1963' te imzalanan
Ankara Anlaşması ile başlamış olup, geride 37
yıllık bir maraton bırakmıştır. Türkiye AB ile
ilişkilerinde Hazırlık Dönemi (1964-1972) ve
Geçiş Dönemini (1973-1995) geride bırakmış, 6
Mart 1995'te Gümrük Birliği (GB) Karan'nın
alınmasından sonra da, 1996 yılı başından itibaren
AB'ye tam üyelik yolunda Son Dönem'e (1996-.....) girmiştir.
Bu ikinci maraton'unda en az 15 yıl süreceği ve belki de
2020 yılını aşacağı tahmin edilmektedir.
İşte bu makalenin amacı AB'nin Türkiye ve diğer aday
ülkelerle ilgili yayınj^mış olduğu resmi
dokümanlardan faydalanarak bu son maratonun ne
kadar zor geçeceğini ve bu konudaki gerekli
bilgileri okuyuculara sunmaktır.
Türkiye’ye Adaylık Statüsü
10-11-Aralık-1999'daki Avrupa Birliği Helsinki Zirvesinde
(Devlet Hükümet Başkanları toplantısında)
Türkiye'nin AB'ye Tam üyelik Adaylığı kesinleşti.
İlaveten zirvede, Kopenhag siyasi
kriterlerini yerine getirmiş olan ve ekonomik
kriterlere uyum için gerekli tedbirleri almaya hazır
oldukları görülmüş olan ve 13-Aralık-1997'den
beri aday olan Bulgaristan, Malta, Litvanya, Romanya
ve Slovakya ile Şubat 2000'de tam üyelik
müzakerelerinin başlatılması kararlaştırıldı.
Zaten Aralık 1997'de AB adaylığına kabul edilen
Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Estonya ve
Güney Kıbrıs ile AB ye katılım müzakereleri ise
31-Mart-1998'de resmen başlamıştı.
Ayrıca Helsinki Zirve Metninde 13 aday ülkenin
tam üyelik müzakeresinde eşit kriterler
uygulanacağı, aday ülkeler arasında sınır
sorunlarının Birleşmiş Milletler (BM) kurallarına
göre barışçı yollardan çözmelerine gayret
göstermeleri, bu sorunlar 2004 yılına kadar
çözülmediği takdirde tarafların bu sorunların çözümü
için Lahey Adalet Divanına (LAD) götürmeleri tavsiye
edilmiştir.
Zirve metnine göre, hiçbir aday ülke diğer bir adayın AB'ye tam
üyeliğini engelleyemeyeceği gibi, bütün adaylar
tam üyelik için Kopenhag Kriterlerine uymak
zorundadır. Kıbrıs sorunu ise 2004 yılına
kadar bir çözüme ulaşmadığı takdirde, AB konseyi
Ada'nın tam üyeliği "ilgili tüm faktörleri
dikkate alarak" 2005 yılında karara
bağlayacaktır.
Kopenhag Kriterleri
Bu kriterler 3 ana başlık altında toplanmıştır. Bunlar;
- "Demokrasi,hukuk düzeni, insan haklarına saygı ve
azınlıkların korunmasını garanti altına alan
kurumların istikrarını sağlamak,
- Birlik içindeki rekabet baskısına ve pazar güçlerine uyum
sağlayabilecek işleyen bir pazar ekonomisinin
bulunması".
- Siyasi, ekonomik ve parasal birliğe katılım gibi üyeliğin
gerektirdiği zorunlulukları yerine getirebilme
kabiliyetine sahip olmaktır".
Bu kriterlere göre her aday ülke iç politikadan adalete,
çevreden rekabet kurallarına, tarımdan çalışma
hayatına, kısaca 1958'den beri oluşan tüm siyasi,
ekonomik ve sosyal alanlarda 100 bin sayfa
dolayındaki 31 konudaki AB müktesebatına
(mevzuatına) uyum sağlamak zorundadır. Bu uyumun
bir kısmı adaylık döneminde, diğer kısmı da tam
üyeliğe kabul edildikten sonra tamamlanmaya
çalışılacaktır. Ancak, siyasi kriterler yerine
getirilmeden AB'ye üyelik müzakerelerinin başlaması
bile mümkün değildir. Tabii, siyasi kriterlerin
bazıları her aday ülke için farklılıklar arz
etmektedir. Türkiye' de insan hakları ve Kürt
meselesi, Romanya' da Çingenelerin durumu gibi.
AB Komisyonu'nun 13 Ekim 1999'da yayınladığı Türkiye Raporunda
ve yine Ekim 1999'da yayınlanması aday ülkelerin
katılım yönünde kaydettiği ilerlemeye ilişkin
Karma Belge'de AB'ye Tam Üyelik için aday
ülkelerin uymak zorunda olduğu özel ve genel
iktisadi ve siyasi kriterler yer almıştır. Biz
burada daha çok Türkiye ile ilgili kriterler
üzerinde duracağız.
Siyasi Kriterler
AB Komisyonu'nun Ekim 1999 Düzenli Raporu Türkiye'de bir
demokratik sistemin temel özellikleri mevcut
olmakla beraber, ülkenin Kopenhag siyasi
kriterlerini hala karşılamadığı teyit etmektedir.
İnsan hakları ve azınlıkların korunması
konularında ciddi eksikler vardır. İşkence
sistematik değildir fakat hala yaygındır ve ifade
özgürlüğü yetkili makamlarca devamlı olarak
kısıtlanmaktadır.
Milli Güvenlik Kurulu (MGK)
Türk siyasi hayatında büyük bir rol
oynamaya devam etmektedir. Olağanüstü mahkemeler
sistemi devam ederken, Devlet Güvenlik
Mahkemelerinde askeri hakimin yerine bir sivil hakim
getirilmesi yargının bağımsızlığı açısından kesin
bir iyileşmeyi temsil etmektedir.
Kürt asıllı vatandaşlarımız Türkiye de birinci sınıf vatandaş
olmalarına rağmen, maalesef bu vatandaşlarımızın
meseleleri "Azınlık Hakları ve Azınlıkların
Korunması" başlığı altında yer almıştır. Rapora
göre "Kürt kültürel kimliğinin belirli biçimleri
tanınabilir ve ayrılıkçılığı veya terörizmi
savunmaması şartıyla, o kimliğin ifade edilme
yollarına daha fazla hoşgörü gösterilebilir.
Örneğin, Kürt dilinde TV yayınlarına,
görünüşte siyasi olmayan programlar için hoşgörü
gösterilirken, resmi olarak hala müsaade
edilmemektedir."
Bu konuda iki Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne atıfta bulunulmaktadır.
Bunlar
"Ulusal Azınlıkların Korunması üzerine Çerçeve
Sözleşme ve Bölgesel veya Azınlık Dilleri için
Avrupa Şartı, ayrıca ulusal azınlıkların hakları
üzerine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne bir ek
protokol hakkında Genel Kurul Tavsiyesi 1201"
(1993).
Rapora göre diğer bir siyasi mesele de, din özgürlüğü açısından
Lozan Anlaşması ile tanınan azınlıklar ile diğer
dini azınlıklar arasında bir muamele
farklılığının hala mevcut olmasıdır.
İdam cezasının kaldırılması
gerektiği, işkencenin, kayıpların ve
yargısız infazların, sistematik bir şekilde
olmasa bile, hala devam ettiği dile
getirilmektedir.
Son aylarda yargının bağımsızlığı ve
demokratikleşme konularında bazı iyileşmeler
vardır. Hükümet parlamento politik hayatını,
adalet sistemini ve insan haklarının korunmasını
düzenleyen bazı yasaların çıkartılması için ciddi
bir şekilde çalışmaktadır. Bu konularda daha fazla
düzenlemeye ihtiyaç vardır.
Ekonomik Kriterler
a- Makro Hedefler
AB'nin çeşitli Komisyon Raporlarında Türkiye'nin makro açıdan
alması gereken ekonomik
tedbirler;
- Ekonomik reformlar ve istikrarlı bir kamu maliyesi politikası,
- Enflasyon düşmesine yönelik sıkı bir para politikası,
- Kamu ve tarım sektörlerinde reformlar yapılması,
- Fiziki ve sosyal alt yapının geliştirilmesi şeklinde
özetlenebilir.
b- Parasal Birliğe Katılım Şartları
Parasal Birliğe katılım için bir ön şart olan Maastricht Kriterleri
ise;
- Fiyat istikrarı:
Her üye ülkenin yıllık ortalama enflasyon hızı,
en düşük enflasyon oranına sahip üç üye ülke
ortalamasından %1,5'den fazla olmamalıdır
(%1,5+1,5=%3 gibi).
- Kamu Açığı: Üye ülkenin bütçe açığı o ülke GSMH'sının
(Bütçe Açığı / GSMH oranı) %3'ünü aşmamalıdır
(Bu yıl bu oran Türkiye'de %11 dolayındadır).
- Kamu Borçları: Üye ülkenin kamu borçlarını (kamu iç ve
dış borç stoku toplamının) o ülke GSMH'sının
(Kamu Borçları /GSMH oranı) %60'ı geçmemelidir
(Temmuz 2000 itibariyle Türkiye'deki kamu dış borcu
62 milyar dolar, iç borç stoku da 48 milyar dolar,
GSMH'si de 200 milyar dolar civarında olup bu oran
(110/200) %56 dolayındadır. Türkiye'nin sıkıntısı iç
borç stokunun kısa vadeli oluşudur).
- Faiz oranları: Uzun vadeli faiz oranları,
en düşük enflasyona sahip üç üye ülkenin yıllık
ortalama faiz oranını %2'den fazla aşmamalıdır
(%6+2 = %8 gibi).
- İstikrarlı Döviz Kur'u:
Üye ülke paraları develüasyon olmaksızın
Avrupa para sisteminin döviz kurları mekanizmasında öngörülen
normal dalgalanma marjlarına (kur ayarlamalarına)
uymalıdır.
Bu kriterler tam üyelik şartı olmamakla beraber
aday ülkenin geleceği için hedef alması ve
ekonomik performansını ona göre hazırlamasının
işaretleri sayılmaktadır. Türkiye'nin şu anda
tutturduğu tek kriter ise kamu borçları kriteridir.
c- Türkiye'nin GB Çerçevesinde İktisadi Mevzuat Yükümlülükleri.
Gümrükler ve dış ticaret, rekabet, fikri ve sınai haklar
konusundaki tüm tedbirler henüz tamamlanmamıştır.
Gümrük Kanunu 4 Kasım 1999'da çıkarılıp 4 Şubat
2000'de uygulanmaya konmuş ise de;
- Gümrük Müsteşarlığı Kanunu çıkmamış,
- Fikri ve sınai mülkiyet hakları ihtilaflarını çözecek bir
İhtisas Mahkemesi henüz kurulmamıştır.
- Kamu Teşebbüslerine tanınan hakların AB mevzuatına uyumu,
- Tunus, Mısır, Fas, Filistin, Ürdün ve Malta ile Serbest
Ticaret Anlaşmaları (STA) yapılamamış.
- Tüketicinin korunması
ile ilgili bir İhtisas Mahkemesi
kurulamamış,
- Özel Tüketim Vergisi kanunu çıkarılamamış,
- Ticarette Teknik Engellerin Kaldırılması ile ilgili kanun
çıkarılamamış,
- Kamu ihaleleri alanında AB mevzuatına uyumu
sağlanamamış,
- AB ile Türkiye arasında devam eden tarım ve hizmet
sektörleri
ticaretindeki uyum müzakerelerinde bir ilerleme sağlanamamış,
- Çevrenin korunmasına ilişkin AB mevzuatına uyum
kanunu çıkarılmamış,
- AB Transit Sözleşmesine uyum,
- Madencilik ve Petrol yasalarında AB
mevzuatına uyum,
- Sektörler ve Bölgeler itibariyle Devlet
Yardımlarında AB mevzuatına uyum
sağlanmamıştır.
Diğer Ekonomik kriterler
aa- İşleyen bir piyasa ekonomisi
aşağıdaki kriterlerin varlığı ile değerlendirilir.
Bunlar;
- Arz ve talep dengesi serbest piyasa ekonomisi ile
kurulmuş, fiyatlar ve ticaret serbestleşmiştir
- Firmaların piyasaya giriş (yeni firmalar kurulması) ve
çıkışları (iflas ve tasfiyeler) önünde önemli
engeller yoktur.
- Mülkiyet haklarının
düzenlenmesi ve sözleşme hürriyeti dahil,
hukuk sistemi yerine oturmuştur.
- Yeterli fiyat istikrarı
ve disiplinli bir kamu maliyesi ile ödemeler
dengesi dahil makroekonomik istikrar
sağlanmıştır.
- Ekonomik politikanın temel ilkeleri
üzerinde kapsamlı bir uzlaşma vardır.
- Mali sektör, tasarrufları üretken yatırımlara kanalize
edecek ölçüde gelişmiştir.
Ekim 1999 Raporuna göre Türkiye, işleyen bir piyasa
ekonomisinin özelliklerinin pek çoğuna sahiptir.
Makroekonomik istikrar sağlanması yönünde ilerleme
kaydetmiştir, fakat enflasyonist baskıları ve
kamu açıklarının azaltarak ve ilave yapısal
reformlar yaparak bu süreci devam ettirme
ihtiyacı vardır.
bb- Birlik içinde rekabet baskısına ve piyasa güçlerine dayanma
kapasitesi kriteri ise;
- Ekonomik faktörlerin istikrarlı ve öngörülebilir bir ortamda
kararlar alabilmeleri için yeterli derecede
bir makroekonomik istikrar ile birlikte, işleyen
bir piyasa ekonomisinin varlığı,
- Altyapı
(enerji, telekomünikasyon, ulaştırma, vs.), öğretim
ve araştırma ve bu alanda yeni gelişmeler dahil,
yeterli bir miktarda ve uygun bir maliyette
beşeri ve fiziki sermayenin varlığı,
- Hükümet politikasının ve mevzuatın, ticaret politikası, rekabet
politikası, devlet yardımları,
KOBİ' ler için destek, vs. yoluyla rekabet
yeteneğini etkileme derecesi;
- Genişleme öncesinde ülkenin Birlik ile sağladığı
ticari bütünleşmenin derecesi,
- Toplam mal ve hizmet üretiminde KOBİ' lerin etkinliği
AB'ye uyumu ve intibakı kolaylaştırmaktadır.
Rapora göre Türkiye,
ekonomisinin tamamının Birlik içindeki rekabet
baskısı ve piyasa güçleriyle baş etme yeteneğine
sahip olmasını sağlamak için, azgelişmiş
sektörlerin ve bölgelerin modernizasyonuna yönelik
tutarlı bir ekonomik gelişme politikası
uygulamalıdır.
|