|
Avrupa Birliği ve Türkiye
Avrupa Birliği'nin ilk adımı, 1957'de, Roma
Antlaşması ile atılmış. Antlaşmaya, Batı Almanya,
Belçika, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda
olmak üzere toplam 6 Avrupa ülkesi imza koymuş.
Birliğin ilk kuruluşundaki adı, Avrupa Ekonomik
Topluluğu (AET). 1957'den 1973 yılına kadar,
Topluluk dışa açılmadan kendi arasında bazı ekonomik
işbirlikleri yapmış.
1 Ocak 1973'de, AET'ye; İngiltere, Danimarka ve
İrlanda aynı anda üye oluyor ve böylece topluluk üye
sayısı 9'a yükseliyor. Bundan böyle Topluluğa yılın
ilk gününde (1 Ocak) üye kayıtları yapılmaya
başlanıyor. 1981'de Yunanistan, 1986'da İspanya ve
Portekiz üye olunca, Topluluğun üye sayısı 12'ye
yükseliyor.
Topluluk içinde, yeni gelişmeler oluyor ve antlaşma
metinleri genişletilerek, Topluluk bir Birliğe
doğru yol alıyor. 1985'de Avusturya, Finlandiya ve
İsveç'in de katılımıyla, Avrupa Birliği'nin üye
ülke sayısı 15'e yükseliyor. Aynı dönemde, Birliğe
kabul edilmek istenen Norveç, 28 Kasım 1994'de
yaptığı halk oylamasında % 52,1 oranında hayır
çıktığı için, Avrupa Birliği'ne katılmıyor. Öte
yandan Birliğe yeni üye olan ülkelerde yapılan halk
oylamalarında, Avusturya'da % 66,4, Finlandiya'da %
56,9, İsveç'te % 52,3 oranında evet oyu kulla-,
nılıyor. Yani bu ülkelerde toplam nüfusun % 35 ile %
48'i oranında bir bölüm, Avrupa Birliği'ne katılmak
istemiyor. İşte bu halkoylamaları, sözü edilen
Birliğin kendi içinde sorunlarının olduğunu ve
halkın böyle bir Birliğe endişe ile baktığını
vurguluyor.
Avrupa Birliği'ne üye oları 15 ülkenin toplam
yüzölçümleri 3.235.526 km2.yi buluyor. Yine bu
ülkelerin 1993 yılı tahminlerine göre, toplam
nüfusları 370 milyona yaklaşıyor. Birlik üyesi
ülkelerin ortalama yüzölçümü 215.681 km2., nüfusu
ise 25 milyon dolayında bir değer gösteriyor. Birlik
içinde .yüzölçümü bakımından en büyük ülke Fransa
(543.965 km2.), en küçük ülke Lüksemburg (2.586
km2.)'dur. Nüfus bakımından en kalabalık ülke
Almanya (81 milyon), en az nüfuslu ülke ise
Lüksemburg (392 bin kişi)'dur.
Bugün Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerin demografik
özellikleri incelendiğinde, birbirlerine benzer
özellikler gösterdiği görülür. Eğitim, sağlık,
gelenek, görenek, dil ve din bakımından
benzerdirler. Eğitim seviyeleri yüksek, sağlık
şartları iyi, dil bakımından Lâtince kökenli dilleri
konuşurlar. Dinleri ise Hristiyan'dır ve genelde
Katolikler çoğunluktadır. Yıllık nüfus artış hızı
oranları oldukça düşük değerler gösterir. En yüksek
oran Avusturya'da yıllık nüfus artış hızı % 0,9'dur.
En düşük oran ise, İrlanda ve Portekiz'de (% -0,1)
tesbit edilmiştir. Bu iki ülkede nüfus gittikçe
azalmaktadır. Buraya kadar, Birlik içinde gayet
.uyumlu göstergeler hakim. Buna rağmen, Birliğin her
toplantısında çeşitli sorunlar ortaya çıkıyor.
Sınırların kaldırılması, ortak para birimine
geçilmesi gibi konularda, henüz bir uzlaşma
sağlanmış değil.
Birlik kendi içinde ortaya çıkan sorunları
halletmeye çalışırken, Türkiye de Birliğe üye olmak
için müracatını yapıyor. Buraya kadar herşey iyi.
Ancak Birlik Üyeleri, tüm dikkatlerini Türkiye'ye
çeviriyorlar. Ardı arkası kesilmeyen araştırmacı ve
uzmanlar gönderiyorlar. Toplanan veriler, hiç de
Birliği'n genel yapısına uyum sağlamıyor. Herşeyden
önce, Türkiye'nin yüzölçümü 814.578 km2., nüfusu
ise 60 milyona yakın. Yıllık nüfus artış hızı % 2,2.
Öte yandan dili, Lâtince kurallarına hiç uymayan,
doğu dilleri öbeği bağlı Türkçe. Üstüne üstlük,
halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman. Ekonomik
bakımdan ele alındığında, Avrupa Birliği Üyesi
Ülkeler'in çoğunluğu kalkınmış. Türkiye ise, henüz
kalkınmakta olan ülkeler arasında yerini alıyor.
Şayet Türkiye, Avrupa Birliği'ne kabul edilirse,
yüzölçümü bakımından en büyük ülke, nüfus
bakımından da ikinci kalabalık ülkeyi oluşturacak.
Nüfus artış hızının yüksek olması dolaysıyla, en
kalabalık ülke olan Almanya seviyesine kısa sürede
ulaşacak.
Şimdi siz siz olun. Bir düşünün. Siz Avrupalı
olsaydınız, nasıl düşünürdünüz. Şahsen ben kendimi
bir an için Avrupalı yerine koyarak düşünüyorum da,
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılması için pek
olumlu karşılayamıyorum.
Avrupalı'nın bakış açısı da bu zaten. Bakın,
Türkiye'nin sadece Gümrük Birliği'ne katılması için,
çeşit çeşit bahaneler ileri sürüyorlar. Her
görüşmede, biraz daha bekleyin, biraz daha
Avrupahlaşın, biraz daha bizimle ortak paydalarınız
olsun, gibi tavsiyelerde bulunmaktadırlar. Ortak
paydalar neler olabilir? Burada biraz durun ve iyice
düşünün. Milletler arasında, en önemli ortak
paydalar; dil, din, ırk, gelenek ve göreneklerdir.
Şimdi sormak gerek, Türk Milleti'ne. Avrupa
Birliği'ne girmek için, Avrupa Birliği' Üye Ülkeler
ile ortak paydaları paylaşmaya var mısınız? Bazıları
diyorlar ki, Efendim, Avrupa Birliği'ne girersek,
Avrupa'da Türkler çoğalırmış, İslamiyet hızla
yaydırmış. Bu nedenle, Türkiye'nin Birliğe üye
olması yararlı olurmuş. Bırakalım, bu mış ve
muşları. Gerçeklere dönelim. Avrupa Birliği, bu
zokayı yutacak kadar, gafil değildir. Kapitalizmin
en katı bir şekilde uygulandığı, ailede karı ile
kocanın içtikleri sigaraların bile ayrıldığı, 18
yaşından itibaren çocuğun ailesinden hiçbir maddi
menfaat talep edemediği, Avrupa Birliği Üyesi
Ülkeler; Türkiye'yi sırf hatır olsun diye,
aralarına almazlar. Lütfen bu gerçeği, Yüce
Müslüman Türk Milleti olarak görelim, olmaz mı?
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|