|
Avrupa’nın Neresindeyiz?
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde başlayan
ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde de oldukça
yaygınlaşan bir kimlik arayışı içinde,
"Avrupalılaşma, Avrupai olma, ya da Batılılaşma"
hareketi önemli bir yer tutar. Koskoca bir
imparatorluğun yıkılışına yol açan bu akım, yeni
kurulan genç bir cumhuriyetin doğuşuyla birlikte
tekrar yeniden harekete geçmiş ve 70 yılı aşkın bir
süredir faaliyetlerini hızla devam ettirmektedir.
Avrupalılaşma hareketinin en belirgin
faaliyet alanı; Anadolu İnsanı'nın özellikle giyim
ve yaşayışında olmuştur. Avrupalı gibi giyinen ve
onun gibi yaşamaya gayret eden Anadolu İnsanı, ne
yazık ki, sanayi devrimini tamamlayan Avrupa'nın
teknolojisine bir türlü ayak uyduramamıştır.
Böylece, Anadolu İnsanı; "El atına binip, çalım
satma" pozisyonuna düşmüş ve körü körüne "Avrupai"
olduğuna inanmıştır.
Avrupa'nın teknolojik gelişmesini bir türlü
yakalayamayan Türk İnsanı; giyim kuşamı ile bir
Avrupalı, örf ve âdetleri, din, dil ve ekonomik
seviyesi bakımından ise bir Asyalı olmuştur. Bu
özelliği ile; "İki tepe, bir dere arasında" kalmış
bir insanın sancısı yaşayan Türk İnsanı; âdeta
"Leyleğin yürüşünü taklit etmeye çalışıp, kendi
yürüyüşünü de unutan karga" durumuna düşme gibi
içinden çıkılmaz ve son derece çözümsüz bir kördüğüm
haline gelivermiştir. Kimliksizlik sancısı adı
verilen bu hal, Türk İnsanı için, son derece hüzün
verici bir durumdur.
Türk İnsanı neden, Avrupalı olamamıştır? Türkiye,
neden Avrupa ülkesi haline gelememiştir? Çok ısrarcı
bir tutum sergilemesine rağmen, Türkiye; neden
Avrupa Biıiiği'ne değil de, önce Gümrük Birliği'ne
alınmıştır? Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerin
hiçbirisine uygulanmayan bu prosedür, neden sadece
Türkiye için uygulanmıştır? Kuşkusuz bu soruların
cevabını vermek, Avrupa kıtasını ve Avrupa
Ülkeleri'ni yakınen tanımakla mümkün olur. O halde,
Avrupa neresidir? Avrupa Ülke leri nasıldır?
Avrupa, Asya kıtasının batıya uzanmış bir yarımadası
gibidir. Asya'dan Ural dağlan ile ayrılır.
Yüzölçümü itibariyle (10 milyon Km2)
Okyanusya'dan sonra en küçük bir kıtadır. Avrupa,
"Güneşin Battığı Ülke" demek olan "Europa"
sözcüğünün karşılığıdır. Eski çağlarda, Anadolu ile
Yunanistan arasında kalan Adalar denizinde yeralan
adalarada yaşayanlar, güneşin battığı tarafta kalan
ülkelere; "Güneşin Battığı Ülke" anlamına gelen "Europa",
güneşin doğduğu yerlerde kalan ülkelere ise;
"Güneşin Doğduğu Ülke" anlamına gelen "Asua"
demişlerdir. Böylece, Yunanistan ve ötesinde kalan
ülkeler, Europa (Avrupa), doğusunda kalan Anadolu
yarımadası ve ötesinde kalan ülkelere ise Asua
(Asya) adı verilmiştir. İşte adından da
anlaşılacağı üzere, Avrupa Ülkeleri; hiçbir zaman
Anadolu'yu ve onun üzerinde yaşayan Türkleri,
Avrupalı kabul etmemiştir.
Avrupa, denizlere oldukça fazla sokulmuş
yarımadalar, adalar, koy ve körfezler bakımından
zengin bir kıtadır. Kıtalar içinde, en fazla
girintili-çıkıntılı bir kıyıya sahip olması
dolayısıyla kıyı uzunluğu çok fazladır. Denizler,
kıta içine kadar sokulmuşlardır. Kıtanın neresinden
gidilirse gidilsin en çok 500 km. gittikten sonra,
mutlaka bir denize ulaşmak mümkün-dür.Avrupa
kıtasına batıdan ve güneyden, karanın içine kadar
sokulan denizler vardır. Bunlar Atlas Okyanusu'nun
birer kol-larıdır.Avrupa kıtasını çevreleyen Okyanus
ve denizler içinde çok sayıda adalar vardır ve bu
adalar kıtadan sayılırlar. Ancak Anadolu yarımadası;
Asya kıtasının, Güneybatı Asya bölümünde yeralır.
Bu özelliğinden dolayı, Batılı Bilim Adamları,
Anadolu'ya "Minor Asia, yani Küçük Asya"
demektedirler.
Okyanus ve denizlerin kara içerisinde çok fazla
sokulmaları, ada ve yarımadaların çokluğu, iklimi
olumlu yönde etkilemiştir. Avrupa çok dağınık bir
kıta olmasına rağmen ılıman okyanus iklimi
sayesinde, insan yaşamasına en elverişli bir
kıtadır. İşte.bu nedenle, bu kıtada gelişmiş bir
Avrupa medeniyeti ortaya çıkmıştır. 10 milyon Km2.'lik
bir alana sahip olan küçücük bir kıtada bugün 650
milyon'u aşkın bir nüfus yaşamaktadır. Avrupa'da
yaşayan bu nüfusun konuştuğu dil; Avrupa dil öbeğine
bağlı dillerdir. Dinleri ise, Hristiyan'dır. Bu
özellikleri ile de; Türkiye Avrupa'ya benzememekte
ve bundan dolayı sürekli dışlanmaktadır.
Öteden beri büyük krallık ve imparatorluklara
beşiklik yapmış bu kıta, sanayi devriminden sonra
da, gelişmişliğini korumuş ve diğer tüm kıtalara
göre sanayileşmesini kısa sürede tamamlamıştır.
Ancak, Türkiye, sanayileşmenin henüz başındadır.
Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan bir ülkenin
kaynaşmasının mümkün olamıyacağını, Avrupalı
bilmektedir amma Türkiye'de yaşayanların bazıları
bu gerçeği kavrayamamışlardır.
İşte bu uyumsuzlukları, Avrupalı görmektedir.
Avrupalı, Türkiye'yi uzun yıllar yapmış olduğu
araştırmalar sonucu, çok iyi tanımaktadır. Öte
yandan, Türkiye Asya kıtası üzerinde yeralan
ülkelerin Avrupa kıtasına en yakın olanıdır.
Türkiye;As-ya-Afrika-Avrupa kıtalarının kesişme
noktasında yeralır ve böylece Ortadoğu Ülkeleri'nin
en önemli bir ülkesidir. Bu öneminden ötürü de,
Avrupa; Türkiye'yi tamamen dışlamamaktadır. Yani,
Türkiye; Avrupa için, kendi içinde sindiremediği ve
aynı zamanda kaybetmek istemediği bir ülkedir.
Türkiye, bu gerçeği artık görmelidir. Bu nedenle,
Türkiye; Avrupa karşısında, sürekli azarlanan bir
sokak kedisi gibi olmamalı, Arslan gibi gururlu ve
haysiyetli bir dış siyaset izlemelidir.
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|