Avusturya Ekolü ve Türkiye Ekonomisi
A- Giriş
Bu makalenin amacı, özellikle soğuk savaş dönemi
boyunca Sosyalist Planlama ekolüne yönelik can
alıcı eleştiriler getiren Mises, Hayek, K.irzner
gibi iktisatçılarla temsil edilen Avusturya
Ekolü'nün ekonomik planlama sürecine yönelik
eleştirel görüşlerinin ve bugünkü eski merkezi
planlı ülkelerin (eski S.S.CB, Doğu Avrupa, Çin,
v.s) pratik dönüşüm sorunlarını inceleyen "Geçiş
Ekonomisi" (Transition Economies) disiplininin
Türkiye Ekonomistinin bugününü analiz etmede ne
anlama geldiğine dair bazı ufak tespitlerde
bulunmaktan ibarettir. Bilindiği üzere, Avusturya
ekolü iktisatçıları ve özellikle de Von Mises ve
Hayek Sosyalist planlı bir ekonomide fiyat
mekanizmasının bulunmaması sebebiyle, hesaplama
yapmanın imkansız olacağını, dolayısıyla da rasyonel
bir yatırım mekanizması kurmanın mümkün olmayacağını
ve sistemin bir gün mutlaka çökeceğini göstermeye
çalışmışlar,
Akademik hayatlarının her döneminde bu konuya
birinci öncelik tanımışlardır.
S.S.CB. ile birlikte Eski Doğu Bloku Ülkelerindeki
merkezi planlı sistemin çökmesi ve bahse konu
ülkelerin sistem değişikliğine gitmesi, Hayek ve
Mises gibi Planlamanın imkansızlığı tezini savunan
iktisatçıları haklı çıkarırken, bu ülkelerin yeni
sistemlerini oturtma süreçlerinde karşılaştıkları
sorunların incelenmesi gereği ise iktisatçılar
arasında oldukça orijinal tartışmalara sebebiyet
vermiş, "sosyalist planlı ekonomi"den "piyasa
mekanizması ve kapitalizme geçmeyi, ifade eden yeni
bir ekonomi disiplini olan "Geçiş-Dönüşüm
Ekonomisi" (Transition Economies), ekonomi
literatürde yerini almıştır. Eski Sosyalist
Ülkelerin ekonomik dönüşüm sorunlarının analizinde
hem teorik iktisatçıların hem de uygulamacıların
ilgisi bu disipline gittikçe daha fazla
odaklanmaktadır. Geçiş sürecindeki babse konu
ülkelerin halihazırdaki dönüşüm problemlerine
analitik olarak bakarak Türkiye için bazı tecrübeler
çıkarmanın Ülkemiz açısından oldukça faydalı
sonuçlar verebileceğine dair ipuçları
bulunmaktadır.
Bu kısa makalede özetle, "Avusturya Ekolü" ile
"Piyasa Sosyalistleri" arasında vuku bulan, yirminci
yüzyılın en ciddi ekonomik tartışma konularından
birisi olan "Sosyalist Ekonomilerde Hesaplama (Cakulation
Debate in Socialist Planning)" konusuna kısaca
değinilecek, daha sonra, geçiş sürecindeki
ekonomiler (transition economies) ile Türkiye
arasında bir dunım değerlendirmesi yapılarak,
Planlama Hesaplama tartışmalarının ve "Transition
Economy" tecrübelerinin Türkiye Ekonomisi'nin cari
sorunları açısından ne gibi bir pratik öneme haiz
olduğuna değinilmeye çalışılacaktır.
B-
Hesaplama Tartışmaları
I - Birinci Bölüm: Mises'ten İlk Eleştiriler
Von Mises, 1920 yılında "piyasa mekanizmasındaki
fiyat sistemi"ne sahip olmaması sebebiyle
sosyalizmin teknik olarak imkansızlığına değinen
bir makale yazmış; daha sonra, 1922 yılında
yayınladığı "Sosyalizm: Bir İktisadi ve Sosyolojik
Analiz" (Socialism: an Economic and Sociological
Analysis) adlı kitabı ile sosyalist planlamanın
imkansızlığı tezini rafine hale getirmiş, ilaveten
de, bu kitap, 20. Yüzyılın en büyük
iktisatçılarından birisi olan Hayek'i deri_den
etkileyerek ileride Mises'in argümanlarını daha da
geliştiren bu geleneğin devamını saglamıştır.
Mises'in argümanlarını kısaca özetleyecek olursak;
"Bir müteşebbis yatırım kararları alabilmek (veya
ticaret yapabilmek), herhangi bir iktisadi faaliyete
girişebilmek için kendisine rehber olarak
alabileceği bir fiyat-maliyet göstergesine ihtiyaç
duyar, bu tür indikatörler ise yalnızca piyasa
sürecinde (market process) elde edilebilir." Bu
meyanda:
a) Üretim araçları-sermaye malları(capital goods)
üzerinde mülkiyet olmaksızın üretim araçlarına
yönelik bir piyasa oluşamaz,
b) Üretim araçlarına (sermaye mallarıcapital goods)
yönelik bir piyasa oluşmazsa üretim araçlarına
yönelik parasal fiyatlar oluşmaz,
c) Üretim-sermaye mallarına yönelik (capital goods)
parasal fiyatlar oluşmaksızın yatırım mallarının
kıtlık değeri (scarcity value)ne dayalı olarak, bu
malların alternatif kullanım alanları rasyonel bir
şekilde belirlenemez ve yatırım kararlan rasyonel
bir şekilde alınamaz.
Mises'e göre "piyasa oluşamıyorsa toplam ürünÜ
girdiler arasında paylaştırmak da mümkün değildir;
piyasa fiyatları yoksa, atıf yoluyla girdi fiyatları
tespit edilemez. Sosyalist ekonomide para belki "numeraire"
olarak kullanılabilir; tüketim malları için bir
piyasa mevcut olabilir. Fakat, ne girdi fiyatları
ne de, dolayısıyla maliyet yapısı saptanabilir.
Sosyalizm, kısaca, "mantık düzeyinde" veya teorik
planda dahi etkin bir sistem Olamaz.
Kısaca, üretim araçlarında mülkiyet Olmaksızın
yatırım kararları rasyonel bir şekilde verilemez,
fiyatın oluşamadığı bir ortamda yapılan
yatırımların yarattığı çarpıklıklar ise bir süre
sonra sistemi aşırı kaynak israfına yönelterek
çökertir, Eski Sovyet Cumhuriyetlerinden herhangi
birinin alt sektörler itibariyle incelenmesi ve
verimlilik endekslerine bakılması bu çarpıklığı
görmek açısından yeterlidir.
II - Hayek'ten İkinci Eleştiri Dalgası
a) Hayek'in Temel Eleştirileri
Mises'ten aldığı mirası 1930'lu yıllarda
Sosyalist Planlı Ekonomilerde hesaplamanın
imkansızlığı ve bu ekonomilerin eninde sonunda
çökmeye mahkum olduklarını göstermek amacıyla
yazdığı bir dizi makale ile devam ettiren Von Hayek,
sosyalist ekonomik planlama sorunlarına yönelik
görüşlerini 1935 yılında yazdığı "Kollektivist
Ekonomik Planlama" (Collectivist Economic Planning)
adlı kitabında biraraya getirmiş, daha sonra Oscar
Lange ve Abba Lerner gibi piyasada oluşan gölge
fiyatlara (shadow prices) dayanarak planlama için
gerekli endikatörleri üreterek planlama sürecini
başarılı kılmaya çalışan iktisatçılara (Piyasa
Sosyalistleri-Market Socialists) getirdiği
eleştirilerini ise "Individualism and Economic
Order"adlı kitabında bir araya getirmiştir.
Mises'in açtığı yolda ilerlemekle beraber, meseleyi
biraz daha ustalıkla ele alan Hayek kapitalizm
sosyalizm tartışmalarının temelinin etkinlik (efficieney)
meselesi olduğunu anlamış eleştirisini bu husus
etrafında şekillendirmiştir. Gülten Kazgan,
"İktisadi Düşünce" kitabında Hayek'e göre
kollektivist bir ekonomide rasyonel bir iktisadi
hesaplama (economic cakulation) mantıken mümkün
olsa bile bunu uygulamada gerçekleştirmenin mümkün
olamadığını belirtmektedir. Hayek'e göre, teorik
olarak atıf yoluyla üretim girdileri
değerlendirilebilir; fakat, üretim araçlarında özel
mülkiyet bir kere ortadan kalktığında, uygulamada
atıf yoluyla bunu gerçekleştirme imkanı da ortadan
kalkmış olacaktır. "Refah Teorisi"ne dayalı olarak
kurulan sosyalist ekonomi modellerini ise Hayek
toptan reddetmektedir. Yazara göre etkin kaynak
dağılımı ancak piyasa mekanizmasında
gerçekleşebilir.
Hayek'in teorik basımlarından, Abba Lerner, 1946
yılında yayınladığı "The Economics of Control"
0946, New York, Macmillan) adlı eserinde "belli
şartlar altında kapitalist analiz sürecini elde
etmede kullanılan marjinalist ekonomik prensiplerin
kollektivist ekonomik sahaya da uygulanabileceğinin
ve etkinlik şartlarının kollektivizm içinde de
gerçekleştirilebileceğini iddia etmiş idi. Özetle,
Lemer' e göre, "kontrollü ekonomi (controlled
economy) "refah iktisadı" yoluyla liberalizm ve
sosyalizmi bağdaştıracaktı. Bu iktisatçılara göre
kaynakların en iktisadi kullanımını sağlayan tam
rekabet piyasa düzeni, piyasa sosyalizmi modelinde
taklit edilmelidir. Sosyalist ekonomide üretim
araçlarının mülkiyetinin kamulaştırılması
dolayısıyla üretim malları (qıpital gooels)
olmayışı akılcı hesaplamayı önleyen bir unsur
değildir. Çünkü, yordamları yolu ile varılacak
muhasebe fiyatları, bu iktisatçılara göre tam
rekabet piyasası düzenindeki kadar sağlamdır.
Hayek'in planlama eleştirilerini yeniden özetlersek,
yazara göre, "Eğer sosyalist pratik piyasa
mekanizmasını merkezi planla değiştirmek zorunda
ise, o takdirde, merkezi planı formüle edecek bir
kurum kurmaya ihtiyaç olacaktır. Planı uygulamak ve
ekonomik kaynakları kontrol etmek amacıyla bu
planlama otoritesinin muazzam bir yetkiye haiz
olması kaçınılmaz olacaktır. Bununla birlikte,
merkezi planlama bürosu sosyalist bir toplumda
kendilerine rehber olacak fiyatlara sahip
olamayacak, hangi üretim faaliyetinin diğerine göre
daha ekonomik olacağı ise hiçbir zaman
anlaşılamayacaktır. Fiyat sisteminin yokluğu ise
sosyalizmin aşil topuğunu, en zayıf yanını
oluşturacaktır.
b) Bilgi Teorisi ve Siyasi Yazılannda Planlama
Eleştirileri
Aslında, Von Hayek'in teknik iktisat dışında,
özellikle bilgi teorisi ve Hukuk alanında verdiği
eserlerde de Sosyalist Planlama'nın imkansızlığı
konusunu derinliğine işlemiştir. Von
Hayek, 1937 yılında kaleme aldığı "Iktisat ve Bilgi"
(Economics and Knowledge) ve "Toplumda Bilginin
Kullanılması Üstüne" (On the Use of Knowledge in the
Soceity) adlı makaleleri ile sosyalist planlama
tartışmalarına yeni bir bilgi boyutu da getirmiş;
Oskar Lange'a cevaben fiyatların sadece mallar
arasında bir mübadele (exchange) fonksiyonu
görmediğini, aynı zamanda, ekonomik enformasyonun
iletilmesi yolunda bir mekanizma işlevi de
gördüğünü analiz etmeye çalışmıştır.
Sonuç
Avusturya ekolünün, planlama tartışmalarında sermaye
mallarında fiyat teşekkülünden kalkarak sistemin
işleyiş etkinliğini kritize etmesi gerçeğini Karma
Ekonomik bir Ülkeye uyguladığımızda da temel gerçek
değişmemektedir: Sermaye mallarında fiyat
oluşmaması rasyonel planlamayı imkansız kılmakta,
fiyat sisteminin çarpıtılması ise rasyonel bir
yatırım sürecini çarpıtmaktadır. Kısaca, bir tarafta
imkansızlık; diğer yandan da çarpıklık durmaktadır.
Özellikle 1917 Sovyet Ekim Devrimi örneği ile ilk
defa pozitif hayata uyarlanan ve daha sonra bir çok
gelişmekte olan Ülkeye de yayılan merkezi planlama
uygulaması, aslında, Çin'de 1979'da başlayan Deng
Şioping reformları ile gerileme sürecine girmiş,
Gorbachev reformları ve Sovyetlerin dağılması ile
de cazibesini tamamen kaybetmiştir.Bununla birlikte,
Sosyalist planlama uygulaması ile piyasa
mekanizması arasında uzun süre devam eden rekabet
ve buna bağlı olarak gerçekleştirilen fikri tartışma
ve teorik çabaların tamamen anlamsızlaştığını iddia
etmek zordur. Planlama tartışmaları yeni bir zeminde
devam etmektedir. Eski sosyalist ülkelerin planlı
bir ekonomiden piyasa mekanizmasına geçerken
yaşadıkları tecrübelerin, (Transition Economics)
yaklaşımları çerçevesinde incelenmektedirler
Aslına bakılırsa, bu ülkelerin piyasa mekanizmasına
geçerken karşılaştıkları sorunlarla ülkemiz
sorunlarını tarihi kökleri arasında, tarihsel
olarak farklar olsa da bazı benzerlikler de
bulunmaktadır. Türkiye de yarı planlı bir karma
ekonomiden piyasa mekanizmasına geçmeye
çalışmaktadır. Mises ve Hayek tarafından ısrarla
vurgulanan Sermaye malları piyasasında fiyat
mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işlemeden
rasyonel yatırım planlaması yapılamayacağı ve
dolayısıyla da sistemin krize gireceği hususu bizim
ülkemiz açısından da anlamalıdır. Ülkemizin
geçmişteki planlama tecrübeleri çerçevesinde ne
kadar sağlıklı bir rasyonel yatırım ve hesap kitap
iklimi ortaya koyduğumuz tartışmalı olmakla beraber,
özellikle 1980'lerle beraber, planlama geleneğini
terk etmemiz akabinde ülkemiz ekonomisinin kazandığı
dinamizm açıktır.' Bununla beraber Ülkemiz
reformların derinleştirilmesi açısından bir
duraklama sürecine girmiş, buna paralel olarak da
başta kamu ekonomik dengeleri olmak Üzere genel
makro ekonomik parametreler negatif bir trend
izlemeye başlamıştır.
Yapılması gereken ekonomide idare-i maslahatı
bırakarak, Türkiye'yi 21. Yüzyılda bir dünya
medeniyeti ve jeopolitiğinde, tüketen-pasif
konumdan üreten-aktif bir devlet-ilke yapacak, bir
dünya devletini finanse edecek ekonomik sistematiği
ihdas etmektir. Sistem tercihini yapmak için eski
komünist ülkelerin on yıl gerisinde kalmış olsak
da, çok önemli değil, bir an önce hareket etmeli ve
net bir tanım yapmalı, tutarlı bir şekilde kendi
sistemimizi oturtmak için konan sıvamalıyız. Bu
çerçevede herşeyin bir maliyeti olacağı gerçeğinden
hareketle, hazırlanacak mikro ve makro ekonomik
reform paketlerinin gerisinde milletimizin bir dünya
devleti olma şeklinde inancı, motivasyonu bulunmaz
ise, bu reformların uygulanma alanı pek
bulunmayacaktır. Ben fiyat mekanizmasının uygulanma
oranı ile Türkiye'nin bir dünya devleti olma
ihtimali arasında birebir bir korelasyon
görmekteyim.
Kaynak: Şahin Yaman
|