Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Az Gelişmiş Ülkelerde İthal İkameci Politikaların Başarısızlığı Üzerine 

Gelişme sürecinde yerli üretim ithalatın yerini alır. Bu tamamen normal bir olaydır. İhracat sanayiinde artan verim, önceleri ithal edilen, fakat piyasa genişledikçe yerli olarak üretilen mallar için harcanan yüksek gelirlere yol açar. İhracat sanayiinde verim arttıkça, aynı miktar üretim daha az kaynak kullanılarak elde edilebilir; serbest kalan kaynaklar da ithal mallarına rakip mallar üreten girişimcilere yönlendirilebilir. Bu nedenle ithalatın yerli üretimle ikame edilmesi gelişmenin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkar. Ancak, ithalatın yerini iç üretimin alması, normal bir gelişmenin sonucu olarak ortaya çıkacağı yerde, iradi bir politika olarak devlet müdahalesi yoluyla da sağlanabilir. Ancak bu durumda makalede ele alacağımız bazı olumsuzluklar ortaya çıkabilecektir.

Az gelişmiş ülkelerin sanayileşme sürecinde Uyguladıkları politikaları iki grupta. toplamak mümkündür. Sanayi dış pazarlar için mi, yoksa iç pazar için mi üretim yapacak sorusu ihracata dönük sanayileşme politikası ve ithal ikamesi politikası olarak adlandırılan iki temel stratejinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 

Az gelişmiş ülkeler üzerine yazılan ilk yazılarda ithal ikamesi stratejisi çevreden merkeze artık transferini durduracak önkoşul olarak görülüyordu. 1960'lardan 1980'li yıllara kadar az gelişmiş ülkelerde yoğun bir biçimde uygulanan ithal ikamesi politikalarında ana araçlar gümrük tarifeleri, kotalar ve katlı döviz kuru politikası yoluyla tamamlanmış mal ithalatının sınırlandırılması olmuş!ur. Ancak bu araçların kullanımı her zaman sanayileşme amacına yönelmemiş, çoğu kez ödemeler bilançosu zorluklarına bir yanıt olarak uygulanmıştır. 

İthal İkamesi yoluyla sanayileşmenin tarihçesini çok gerilere götürmek ve sanayi devrimini ilk gerçekleştiren İngiltere hariç, daha sonra sanayileşen tüm ülkelerin belirli bir ölçüde ithal ikamesi yoluyla sanayileştiğini söylemek mümkündür. ABD ve Avru­pa'da ithal ikamesi politikası on dokuzuncu yüzyılda uygulanmıştır ve devlet bebek endüstrilerin korunmasında ve teşvikinde aktif bir rol oynamıştır. Gelişmekte olan ülkelerin ithal ikamesi yoluyla kalkınma stratejisi izledikleri dönem ise bilhassa 1929 Dünya Ekonomik Buhranı'ndan sonraki yıllarda olmuştur. Bunalımın da etkisiyle dünya fiyatları, emek-yoğun mal ihracat edip sermaye-yoğun mal ithal eden ülkelerin aleyhine dönmüş ve bu ülkelerin ihracat gelirleri azalmıştır. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda ise Arjantin, Brezilya ve Meksika gibi Güney Amerika ülkelerinin yanında Hindistan, Pakistan, Türkiye, Filipinler gibi ülkeler de yoğun bir biçimde ithal ikamesi stratejisi izlemeye başlamışlardır.

İthal ikamesini kısaca, daha önce ithal edilen malların yurt içinde üretilmesi ola­rak tarif edebiliriz. İthal ikamesi politikası, serbest ticaret politikasından sapmayı ve yurt içinde üretilmek istenen mallara ait endüstrilerin gümrüklerle ve kotalarla dışa karşı korunmasını gerektirir. Gelişmekte olan ülkeler sanayileşmede kullanacakları stratejileri belirlerken bazı kısıtlayıcılarla karşı karşıyadırlar. İhracata dayalı sanayileş­menin zorunluluğu ve üstünlüğü kabul edilmesine karşın, gelişmekte olan ülkelerin çoğunluğu ithal ikamesi yoluyla sanayileşmeye ağırlık vermişlerdir. Bunun başlıca sebebi ise, gelişmiş ülkelerin ihraç ettiği sermaye-yoğun mallar ile az gelişmişlerin ihraç ettiği emek-yoğun mallar arasındaki talebin, fiyat ve gelir esnekliklerinin farklı olmasıdır. Gelişmiş ülkelerdeki tüketicilerin gelirleri arttığı zaman gelişmekte olan ülkelerin emek-yoğun mallarına olan talep artışı, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ül­kelerin mallarına olan talep artışından daha azdır. Öte yandan, emek-yoğun malların fiyat esnekliği de sermaye-yoğun malların fiyat esnekliğinden azdır. Yani, genel ola­rak emek-yoğun mallar ihraç eden gelişmekte olan ülkeler, fiyatlarını ucuzlatsalar bile önemli bir ihracat artışı sağlayamazlar. Anlaşılacağı gibi, az gelişmiş ve gelişmiş olan ülkeler arasındaki ticaret; emek-yoğun malların ihracı, sermaye yoğun malların ithali şeklinde aynı kaldığı sürece, gelişmekte olan ülkelerin dış ticaret hadleri aleyhlerine gelişecektir. Bu olgular sonucu, gelişmekte olan ülkeler için ithal ikamesi yoluyla sa­nayileşme en fazla benimsenen sanayileşme stratejisi olmuştur.

Ancak, az gelişmiş ülkelerin koruma duvarlarının arkasında, ithal ikameci uygulamalarda kalkınma girişimleri başarıya ulaşamamıştır. Burada, korumayla sanayileştiğini belirttiğimiz İngiltere dışında kalan, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki sanayileşmiş ülkelerin yapılarının, az gelişmiş ülkelerinkinden oldukça farklı olduğunu belirtmemiz gereklidir. Az gelişmiş ülkelerdeki koşullar, bu ülkelerin ithal ikamesi deneyimlerinin gelişmiş ülkelerinkinden farklı olmasına yol açmıştır. İlk olarak, az geliş­miş ülkeleri ithal ikamesine yönelten temel neden ithalatın sınırlandırılması zorunluluğuydu. Almanya ve Japonya gibi ülkelerin ithal ikamesi deneyimi ise tam tersine ihracattan elde edilen geliri arttırma isteğinden kaynaklanmıştır.

İkinci olarak, bu ülkeler ile sanayi devrimini ilk gerçekleştiren İngiltere arasındaki milli gelir farkı, 1950'Ier sonrası gelişmiş ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasındaki fark kadar fazla değildi. Ayrıca, bu ülkelerle İngiltere arasında; teknolojiyi massetme, bilgi birikimi, yetişmiş insan gücü, sosyo-kültürel yapı ve girişimci ruhu bakımından da fazla fark yoktu. Dolayısıyla, bu ülkeler hızlı sanayileşme hamleleriyle İngiltere'ye yeti­şebilmişler ve ithal ikameci uygulamaları terk etmişlerdir. 

İthal ikamesini savunan iktisatçılar uzun dönemde, ithal ikamesinin hafif tüketim mallarından ağır sanayi ve sermaye mallarına dönüşeceğini ileri sürmüşlerdir. Ancak pratikte az gelişmiş ülkeler bir kere gümrük tarifesini koyduktan sonra bir daha azaltamamışlardır. Tüketim mallarının korunması sanayi politikasının sürekli bir özelliği olmuştur. Dolayısıyla, tüketim mallarından giderek ara ve yatırım malları üretiminin korunacağı yolundaki ilk düşünceye ters düşen bir gelişme ortaya çıkmıştır.

Geniş bir tarım sektörüne sahip olan az gelişmiş ülkelerin ithal ikameci politikalarının daha başarısız olduğu görülmüştür. Bu stratejiyi uygulayan Arjantin, Brezilya, Mısır, Hindistan ve Pakistan gibi geniş bir tarım sektörü olan ülkelerde ithal ikameci politikalar başarısızlıkla sonuçlanırken; İsrail, Singapur ve Tayvan gibi tarım sektörü küçük olan bir çok ufak ülkede, korumacılık altında ekonominin dönüşümü sağlana­bilmiş ve daha sonra da dışa dönük politikalar uygulanmıştır.

İthal İkameci politikaların başarıya ulaşmaması ile ilgili bir çok neden ileri sürülmüştür. Öne çıkarılan başlıca sebepler ise şunlar olmuştur: 

. ithal ikamesi politikaları girdi ithalatının artmasına sebep olur. Yatırımların ithal girdisinin artmasının ithalatta meydana getirdiği artış, yatırımlar sonucu üretilen malların ithalatta meydana getirdiği azalıştan daha fazladır. Bu durumda, İthalatı azaltmak amacıyla yola çıkılan ithal ikamesi tam tersi sonuçlara yol açmaktadır.

. Yeni projeler, minimum ölçeğe ulaşmak için piyasanın sürekli olarak geniş­lemesini gerektirir. iç piyasanın küçüklüğü nedeniyle ithal ikamesi yatırımları giderek azalır.

. Yüksek koruma bazı sanayilerde yüksek karların doğmasına neden olur. Bu tür sanayi dallarında gerektiğinden fazla firma üretime geçer, bunun doğal sonucu eksik kapasite ile çalışma olacaktır.

. Yüksek koruma anti rekabetçi etkiler yaparak piyasalarda tekelci oluşumlara yol açar. Tekellerin ise yüksek tekel fiyatları uygulayacakları ve tam rekabetçi düzeyin oldukça altında üretim gerçekleştirecekleri açıktır.

. İthal ikamesi politikasının en önemli sonuçlarından birisi de ihracat üzerindeki etkisidir. Koruyucu dış ticaret politikaları sonucu ortaya çıkan düşük kapasiteli, yük­sek maliyetli ve kalitesiz mallar üreten firmaların dış pazarlarda rekabet şansı kalmaz.

 

 

 

Sermaye

Sanayi

Tüketim

Ülke

Yıllar

Malları

Girdileri

Malları

Grupları

 

İthalatı

İthalatı

İthalatı Artış

 

 

Artış Oranı

Artış

Oranı (%)

 

 

(%)

Oranı (%)

 

Gelişmiş Ülkeler

1965

12,4

53,6

23,1

(14 Ülke Ortalaması)

 

 

 

 

 

1975

11,6

46,8

19,8

Az Gelişmiş Ülkeler

1965

18,1

52,6

19,5

(Kişi Başına GSMH'sı en az

 

 

 

 

900 $ 'olanlar)

 

 

 

 

 

1975

16,4

53,6

13,0

 

Yukarıdaki tabloda kişi başına milli geliri 900 dolar civarında olan ve ithal ika­mesi politikası uygulayan az gelişmiş ülkelerin on senelik bir dönemde ithalatlarının gelişimi gösterilmektedir. Tablodan da görüldüğü gibi 1960'1 yıllarda ithal ikamesi politikasını fiilen uygulayan ülkelerin tüketim malları ithalatında önemli bir azalma görülmüştür (%19,5'dan %13'e). Ancak tüketim malları ithalatının azalmasına karşın, ithalatın yapısında belirgin bir değişme olmamış, sermaye malları ithalatında düşük oranlı bir azalmaya karşın, girdi ithalatı artmıştır. Dolayısıyla, az gelişmiş ülkelerdeki ithal ikamesi politikaları, bu ülkelerin ekonomik potansiyelini tümüyle kullanabilecek endüstriyel bir kabuk değişimine yol açmamıştır. 

Sonuç olarak, gerek bu strateji ile ilgili hayal kırıklığının zaman içinde belirginleşmesi, gerekse dünyanın sosyo-politik ve ekonomik düzleminde, küreselleşme adı verilen dönüşümün ortaya çıkması sonucunda, az gelişmiş ülkeler ithal ikamesi politi­kalarını terk etmeye başlamışlar ve ihracata yönelik politikalara yönelmişlerdir. Dolayısıyla çözüm, piyasa güçlerine daha fazla güvenmekte görülmüş, piyasanın boşluklarını dolduran, müdahaleci değil fakat düzenleyici devlet rolü ön plana çıkmıştır.

KAYNAKÇA 

Ballance R, Ansari H., Singer, H.: Uluslararası Ekonomi ve Sınai Kalkınma, çev. C.Balkır-A.Ersoy, İstanbul, Çağlayan Kitabevi, 1985.
Kindıeberger, C.: Uluslararası İktisat, ı. Cilt, çev. N.Serin, Ankara: Doğan Yayıne­vi, 1970.
Kreinin M.:lnternational Economies, USA: The Dryden Press, 1995.
Krugman P. & Obstfeld M.: International Economics, USA: HarperCollins Publishers, 1991

Kaynak: Dr. Hasan Sabır

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005