|
Az Gelişmiş Ülkelerde İthal İkameci
Politikaların Başarısızlığı Üzerine
Gelişme sürecinde yerli üretim
ithalatın yerini alır. Bu tamamen normal bir
olaydır. İhracat sanayiinde artan verim, önceleri
ithal edilen, fakat piyasa genişledikçe yerli olarak
üretilen mallar için harcanan yüksek gelirlere yol
açar. İhracat sanayiinde verim arttıkça, aynı miktar
üretim daha az kaynak kullanılarak elde edilebilir;
serbest kalan kaynaklar da ithal mallarına rakip
mallar üreten girişimcilere yönlendirilebilir. Bu
nedenle ithalatın yerli üretimle ikame edilmesi
gelişmenin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Ancak, ithalatın yerini iç üretimin alması, normal
bir gelişmenin sonucu olarak ortaya çıkacağı yerde,
iradi bir politika olarak devlet müdahalesi yoluyla
da sağlanabilir. Ancak bu durumda makalede ele
alacağımız bazı olumsuzluklar ortaya çıkabilecektir.
Az gelişmiş ülkelerin sanayileşme sürecinde
Uyguladıkları politikaları iki grupta. toplamak
mümkündür. Sanayi dış pazarlar için mi, yoksa iç
pazar için mi üretim yapacak sorusu ihracata dönük
sanayileşme politikası ve ithal ikamesi politikası
olarak adlandırılan iki temel stratejinin ortaya
çıkmasına neden olmuştur.
Az gelişmiş ülkeler üzerine yazılan ilk yazılarda
ithal ikamesi stratejisi çevreden merkeze artık
transferini durduracak önkoşul olarak görülüyordu.
1960'lardan 1980'li yıllara kadar az gelişmiş
ülkelerde yoğun bir biçimde uygulanan ithal ikamesi
politikalarında ana araçlar gümrük tarifeleri,
kotalar ve katlı döviz kuru politikası yoluyla
tamamlanmış mal ithalatının sınırlandırılması
olmuş!ur. Ancak bu araçların kullanımı her zaman
sanayileşme amacına yönelmemiş, çoğu kez ödemeler
bilançosu zorluklarına bir yanıt olarak
uygulanmıştır.
İthal İkamesi yoluyla sanayileşmenin tarihçesini çok
gerilere götürmek ve sanayi devrimini ilk
gerçekleştiren İngiltere hariç, daha sonra
sanayileşen tüm ülkelerin belirli bir ölçüde ithal
ikamesi yoluyla sanayileştiğini söylemek mümkündür.
ABD ve Avrupa'da ithal ikamesi politikası on
dokuzuncu yüzyılda uygulanmıştır ve devlet bebek
endüstrilerin korunmasında ve teşvikinde aktif bir
rol oynamıştır. Gelişmekte olan ülkelerin ithal
ikamesi yoluyla kalkınma stratejisi izledikleri
dönem ise bilhassa 1929 Dünya Ekonomik Buhranı'ndan
sonraki yıllarda olmuştur. Bunalımın da etkisiyle
dünya fiyatları, emek-yoğun mal ihracat edip
sermaye-yoğun mal ithal eden ülkelerin aleyhine
dönmüş ve bu ülkelerin ihracat gelirleri azalmıştır.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda ise
Arjantin, Brezilya ve Meksika gibi Güney Amerika
ülkelerinin yanında Hindistan, Pakistan, Türkiye,
Filipinler gibi ülkeler de yoğun bir biçimde ithal
ikamesi stratejisi izlemeye başlamışlardır.
İthal ikamesini kısaca, daha önce
ithal edilen malların yurt içinde üretilmesi olarak
tarif edebiliriz. İthal ikamesi politikası, serbest
ticaret politikasından sapmayı ve yurt içinde
üretilmek istenen mallara ait endüstrilerin
gümrüklerle ve kotalarla dışa karşı korunmasını
gerektirir. Gelişmekte olan ülkeler sanayileşmede
kullanacakları stratejileri belirlerken bazı
kısıtlayıcılarla karşı karşıyadırlar. İhracata
dayalı sanayileşmenin zorunluluğu ve üstünlüğü
kabul edilmesine karşın, gelişmekte olan ülkelerin
çoğunluğu ithal ikamesi yoluyla sanayileşmeye
ağırlık vermişlerdir. Bunun başlıca sebebi ise,
gelişmiş ülkelerin ihraç ettiği sermaye-yoğun mallar
ile az gelişmişlerin ihraç ettiği emek-yoğun mallar
arasındaki talebin, fiyat ve gelir esnekliklerinin
farklı olmasıdır. Gelişmiş ülkelerdeki tüketicilerin
gelirleri arttığı zaman gelişmekte olan ülkelerin
emek-yoğun mallarına olan talep artışı, gelişmekte
olan ülkelerin gelişmiş ülkelerin mallarına olan
talep artışından daha azdır. Öte yandan, emek-yoğun
malların fiyat esnekliği de sermaye-yoğun malların
fiyat esnekliğinden azdır. Yani, genel olarak
emek-yoğun mallar ihraç eden gelişmekte olan
ülkeler, fiyatlarını ucuzlatsalar bile önemli bir
ihracat artışı sağlayamazlar. Anlaşılacağı gibi, az
gelişmiş ve gelişmiş olan ülkeler arasındaki
ticaret; emek-yoğun malların ihracı, sermaye yoğun
malların ithali şeklinde aynı kaldığı sürece,
gelişmekte olan ülkelerin dış ticaret hadleri
aleyhlerine gelişecektir. Bu olgular sonucu,
gelişmekte olan ülkeler için ithal ikamesi yoluyla
sanayileşme en fazla benimsenen sanayileşme
stratejisi olmuştur.
Ancak, az gelişmiş ülkelerin koruma duvarlarının
arkasında, ithal ikameci uygulamalarda kalkınma
girişimleri başarıya ulaşamamıştır. Burada,
korumayla sanayileştiğini belirttiğimiz İngiltere
dışında kalan, Amerika Birleşik Devletleri ve
Avrupa'daki sanayileşmiş ülkelerin yapılarının, az
gelişmiş ülkelerinkinden oldukça farklı olduğunu
belirtmemiz gereklidir. Az gelişmiş ülkelerdeki
koşullar, bu ülkelerin ithal ikamesi deneyimlerinin
gelişmiş ülkelerinkinden farklı olmasına yol
açmıştır. İlk olarak, az gelişmiş ülkeleri ithal
ikamesine yönelten temel neden ithalatın
sınırlandırılması zorunluluğuydu. Almanya ve Japonya
gibi ülkelerin ithal ikamesi deneyimi ise tam
tersine ihracattan elde edilen geliri arttırma
isteğinden kaynaklanmıştır.
İkinci olarak, bu ülkeler ile sanayi devrimini ilk
gerçekleştiren İngiltere arasındaki milli gelir
farkı, 1950'Ier sonrası gelişmiş ülkelerle az
gelişmiş ülkeler arasındaki fark kadar fazla
değildi. Ayrıca, bu ülkelerle İngiltere arasında;
teknolojiyi massetme, bilgi birikimi, yetişmiş insan
gücü, sosyo-kültürel yapı ve girişimci ruhu
bakımından da fazla fark yoktu. Dolayısıyla, bu
ülkeler hızlı sanayileşme hamleleriyle İngiltere'ye
yetişebilmişler ve ithal ikameci uygulamaları terk
etmişlerdir.
İthal ikamesini savunan iktisatçılar uzun dönemde,
ithal ikamesinin hafif tüketim mallarından ağır
sanayi ve sermaye mallarına dönüşeceğini ileri
sürmüşlerdir. Ancak pratikte az gelişmiş ülkeler bir
kere gümrük tarifesini koyduktan sonra bir daha
azaltamamışlardır. Tüketim mallarının korunması
sanayi politikasının sürekli bir özelliği olmuştur.
Dolayısıyla, tüketim mallarından giderek ara ve
yatırım malları üretiminin korunacağı yolundaki ilk
düşünceye ters düşen bir gelişme ortaya çıkmıştır.
Geniş bir tarım sektörüne sahip olan az gelişmiş
ülkelerin ithal ikameci politikalarının daha
başarısız olduğu görülmüştür. Bu stratejiyi
uygulayan Arjantin, Brezilya, Mısır, Hindistan ve
Pakistan gibi geniş bir tarım sektörü olan ülkelerde
ithal ikameci politikalar başarısızlıkla
sonuçlanırken; İsrail, Singapur ve Tayvan gibi tarım
sektörü küçük olan bir çok ufak ülkede, korumacılık
altında ekonominin dönüşümü sağlanabilmiş ve daha
sonra da dışa dönük politikalar uygulanmıştır.
İthal İkameci politikaların başarıya ulaşmaması ile
ilgili bir çok neden ileri sürülmüştür. Öne
çıkarılan başlıca sebepler ise şunlar olmuştur:
. ithal ikamesi politikaları girdi ithalatının
artmasına sebep olur. Yatırımların ithal girdisinin
artmasının ithalatta meydana getirdiği artış,
yatırımlar sonucu üretilen malların ithalatta
meydana getirdiği azalıştan daha fazladır. Bu
durumda, İthalatı azaltmak amacıyla yola çıkılan
ithal ikamesi tam tersi sonuçlara yol açmaktadır.
. Yeni projeler, minimum ölçeğe ulaşmak için
piyasanın sürekli olarak genişlemesini gerektirir.
iç piyasanın küçüklüğü nedeniyle ithal ikamesi
yatırımları giderek azalır.
. Yüksek koruma bazı sanayilerde yüksek karların
doğmasına neden olur. Bu tür sanayi dallarında
gerektiğinden fazla firma üretime geçer, bunun doğal
sonucu eksik kapasite ile çalışma olacaktır.
. Yüksek koruma anti rekabetçi etkiler yaparak
piyasalarda tekelci oluşumlara yol açar. Tekellerin
ise yüksek tekel fiyatları uygulayacakları ve tam
rekabetçi düzeyin oldukça altında üretim
gerçekleştirecekleri açıktır.
. İthal ikamesi politikasının en önemli
sonuçlarından birisi de ihracat üzerindeki
etkisidir. Koruyucu dış ticaret politikaları sonucu
ortaya çıkan düşük kapasiteli, yüksek maliyetli ve
kalitesiz mallar üreten firmaların dış pazarlarda
rekabet şansı kalmaz.
|
|
Sermaye |
Sanayi |
Tüketim |
Ülke |
Yıllar |
Malları |
Girdileri |
Malları |
Grupları |
|
İthalatı |
İthalatı |
İthalatı Artış |
|
|
Artış Oranı |
Artış |
Oranı (%) |
|
|
(%) |
Oranı (%) |
|
Gelişmiş Ülkeler |
1965 |
12,4 |
53,6 |
23,1 |
(14 Ülke Ortalaması) |
|
|
|
|
|
1975 |
11,6 |
46,8 |
19,8 |
Az Gelişmiş Ülkeler |
1965 |
18,1 |
52,6 |
19,5 |
(Kişi Başına GSMH'sı en az |
|
|
|
|
900 $ 'olanlar) |
|
|
|
|
|
1975 |
16,4 |
53,6 |
13,0 |
Yukarıdaki tabloda kişi başına milli geliri 900
dolar civarında olan ve ithal ikamesi politikası
uygulayan az gelişmiş ülkelerin on senelik bir
dönemde ithalatlarının gelişimi gösterilmektedir.
Tablodan da görüldüğü gibi 1960'1 yıllarda ithal
ikamesi politikasını fiilen uygulayan ülkelerin
tüketim malları ithalatında önemli bir azalma
görülmüştür (%19,5'dan %13'e). Ancak tüketim malları
ithalatının azalmasına karşın, ithalatın yapısında
belirgin bir değişme olmamış, sermaye malları
ithalatında düşük oranlı bir azalmaya karşın, girdi
ithalatı artmıştır. Dolayısıyla, az gelişmiş
ülkelerdeki ithal ikamesi politikaları, bu ülkelerin
ekonomik potansiyelini tümüyle kullanabilecek
endüstriyel bir kabuk değişimine yol açmamıştır.
Sonuç olarak, gerek bu strateji ile ilgili hayal
kırıklığının zaman içinde belirginleşmesi, gerekse
dünyanın sosyo-politik ve ekonomik düzleminde,
küreselleşme adı verilen dönüşümün ortaya çıkması
sonucunda, az gelişmiş ülkeler ithal ikamesi
politikalarını terk etmeye başlamışlar ve ihracata
yönelik politikalara yönelmişlerdir. Dolayısıyla
çözüm, piyasa güçlerine daha fazla güvenmekte
görülmüş, piyasanın boşluklarını dolduran,
müdahaleci değil fakat düzenleyici devlet rolü ön
plana çıkmıştır.
KAYNAKÇA
Ballance R, Ansari H., Singer, H.: Uluslararası
Ekonomi ve Sınai Kalkınma, çev. C.Balkır-A.Ersoy,
İstanbul, Çağlayan Kitabevi, 1985.
Kindıeberger, C.: Uluslararası İktisat, ı. Cilt, çev.
N.Serin, Ankara: Doğan Yayınevi, 1970.
Kreinin M.:lnternational Economies, USA: The Dryden
Press, 1995.
Krugman P. & Obstfeld M.: International Economics,
USA: HarperCollins Publishers, 1991
Kaynak: Dr. Hasan Sabır
|