|
Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılanma
2000 yılına gelindiğinde bankacılık sektöründe yapılan
değişikliklere yenileri eklenmiştir, ayrıca bir
banka kurulması ve şube açılması şartlarını
ağırlaştıran düzenlemeler getirilmiştir. Bankaların
denetiminde ve denetim sonuçlarının alınmasında
etkinliğin arttırılmasına yönelik düzenlemelerden
bazıları şunlardır (Hız, 2002: 41):
• 2000 yılında bankacılık sektöründe, özel sermayeli bankalar
ile kamu bankaları arasında rekabet eşitliğini bozan
düzenlemeler kaldırılmıştır.
• Kredi tanımı Avrupa Birliği düzenlemelerine son derece
yaklaşmıştır. Büyük kredi tanımı getirilmiş, dolaylı
kredi ilişkisi yeniden düzenlenmiş ve kredi özkaynak
ilişkisi daraltılmıştır.
• Bir bankanın mali bünyesinin zayıflaması durumunda denetim
otoritesinin hareket yeteneği artırılmıştır. Mali
bünyenin güçlendirilmesini sağlayacak ya da bankanın
faaliyetiyle ilgili olarak alınacak tedbirlere
ilişkin kararlar daha objektif kriterlere
dayandırılmış ve karar sürecini hızlandıran
değişiklikler getirilmiştir
• Ortakların ve yöneticilerin şahsi sorumlulukları
arttırılmıştır.
• Mevzuata aykırı davranışlar nedeniyle ilk kez idari ceza
sistemi getirilmiş, adli cezalar ise önemli ölçüde
yükseltilmiştir.
Bankacılık sisteminde yeniden yapılandırma süreci
1999 yılı sonunda uygulanmaya konulan “enflasyonla
mücadele” programı ile başlatılmış, 2001 yılında
kapsamlı “bankacılık yeniden yapılandırma programı”
açıklanmıştır. İlk dönemde yapılanlar büyük ölçüde
düzenlemelerin uluslararası standartlara ve
uygulamalara yaklaştırılması yönünde olmuştur.
Bankalar Kanunu’nda kapsamlı değişiklikler
yapılmıştır. Bankacılık alanında idari ve mali
özerkliğe sahip düzenleyici ve denetleyici bir
otorite olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu (BDDK) oluşturulmuştur. Geçmişte Hazine ve TC
Merkez Bankası arasında paylaşılan banka denetim ve
düzenleme görev ve yetkileri 2000 yılı Ağustos
ayında faaliyetlerine başlayan BDDK’ya geçmiştir.
Bankacılık sektöründe yeniden yapılandırma süreci;
(i) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesindeki
bankaların en kısa sürede çözüme kavuşturulması, (ii)
kamu bankalarının finansal ve operasyonel açıdan
yeniden yapılandırılması, (iii) yaşanan krizlerden
olumsuz yönde etkilenen özel bankaların sağlıklı bir
yapıya kavuşturulması ve (iv) bankacılık sektöründe
gözetim ve denetim etkinliğini arttıracak, sektörü
daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak
yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi
olmak üzere dört temel unsura dayandırılmıştır
(50.Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk
Bankacılık Sistemi, 2008: 41).
Kamu bankalarının yüksek görev zararları ve BDDK’nın bazı özel
bankalara el koymak zorunda kalması bu sektörde
ciddi bir denetim eksikliği sorunu olduğunu
göstermektedir. Genel kabul görmüş muhasebe
prensiplerinin uygulanmaması ve mali tabloların
bağımsız dış denetim firmalarınca denetlenmemesi
sektörde yayınlanan mali tabloların şeffaflığını
kuşkulu kılmaktadır. Dolayısıyla, bazen bankalarca
yayınlanan ile dış denetim sonucu elde edilen mali
tablolar arasında önemli farklar olmaktadır (Toprak
ve Demir, 2001: 11).
Bankacılık sistemi önemli bir yeniden yapılandırma
süreci yaşamıştır. Özel bankalar 2001 Krizinden
sonra önemli ölçüde kaybettikleri sermayelerini
güçlendirmiştir. Bunu yapamayan bankalar birleşmiş
veya TMSF’ye alınmıştır. Kamu bankaları yeniden
yapılandırılmış, ortak bir yönetim altına
alınmıştır. Kamu bankalarındaki görev zararları
Devlet iç borçlanma senetleri karşılığı tasfiye
edilerek, bankaların mali bünyeleri
güçlendirilmiştir. Bankacılık sektörünün takipteki
alacaklarının bir kısmı için “finansal yeniden
yapılandırma programı (FYYP-İstanbul Yaklaşımı)”
uygulanmıştır. Bankalarda risk yönetimi anlayışı,
kamusal gözetim ve denetim otoritesinde risk bazlı
denetim anlayışı güçlenmiştir. Kamusal gözetim ve
denetim işlevi özerk bir yapıya kavuşturulmuştur.
Bankaların faaliyetini düzenleyen mevzuat 2005
yılında yenilenerek, uluslararası genel kabul görmüş
prensiplere ve uygulamalara önemli ölçüde
yaklaştırılmıştır (50.Yılında Türkiye Bankalar
Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi, 2008: 20).
2001 sonrasının ülkemizde yabancı bankalar açısından özelliği,
yabancı sermayenin ulusal bankaların paylarını satın
alarak söz konusu bankalarla sermaye çoğunluğuna
veya nitelikli paya sahip olmasıdır. Yabancı
sermaye, Osmanlı İmparatorluğu ve 1980–2000
dönemlerinde ülkemizde yeni banka kurarak ya da şube
açarak bankacılık sektörüne girerken 2000 yılı
sonrasında pay satın alma yoluyla yeni bir banka
oluşturmadan bankacılık sektöründe faaliyet
göstermeye, ağırlığını artırmaya başlamıştır.
Ülkemizde yaşanan 2001 bankacılık krizinin
bankaların değerleri üzerine etkisi, izlenen
özelleştirme politikası, Türkiye ekonomisinin dışa
açıklık oranının artması, Basel II’nin etkisine
ilişkin beklentiler, finans sektöründe birleşme ve
satın alma eğilimleri yabancı sermayenin bankacılık
sektörüne geliş ve örgütlenme biçimini etkilemiştir.
Yabancı sermayenin bankacılık sektörüne gelişi
örgütsel formu, katılım yolları (i) muhabirlik
ilişkisi, (ii) irtibat bürosu, temsilcilik açma, (iii)
şube düzeyinde faaliyet, (iv) yeni, bağımlı banka
kurulması, (v) yerel banka satın alma, (vi) menkul
kıymet borsasında banka hisse senetleri alınması, (vii)
blok alım yoluyla nitelikli paya sahip olma, (viii)
kıyı bankacılığı, şekillerinde olmaktadır. 2001
sonrasında yabancı sermayenin bankacılık sektörüne
gelişinde, banka satın alma, blok alım yoluyla
nitelikli paya sahip olma ve İMKB’de banka pay
senetleri satın alma yoluyla olmuştur. Önceki
dönemlerde ise, katılım yolu veya örgütlenme formu,
muhabirlik, şube açma, irtibat bürosu kurma,
temsilcilik, mevcut şubeyi bağımlı banka şekline
dönüştürme yolları ile olmuştur (Akgüç, 2007:
12–13).
2003 yılındaki yeni yasayla, yabancı sermayeli
yatırımlar önündeki akla gelebilecek tüm
kısıtlamalar kaldırılmış ve böylelikle Türkiye
ekonomisinin dünya ekonomisiyle bütünleşme süreci
tamamlanmıştır. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi siyasi
boyutta Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyelik
sürecinin nasıl sonuçlanacağı dikkate alınmaksızın
Avrupa Birliği merkezli geniş Avrupa ekonomisinin
bir uzantısı biçimine dönüşmüştür (Akçaoğlu , 2005:
3).
2001 bankacılık krizinin bankaların değerleri
üzerine etkisi, izlenen özelleştirme politikası,
finans sektöründe birleşme ve satın alma eğilimleri
yabancı sermayenin bankacılık sektörüne geliş ve
örgütlenme şeklini etkilemiştir. Takip eden 2005
yılından itibaren yabancı bankaların Türk
bankalarına ilgileri de giderek artmaya başlamıştır
(Çelik ve Ürünveren, 2009: 44).
2001 yılından sonra bankaların risk yönetimi
uygulamalarının yönetim boyutu ve teknik
yeterlilikleri konusunda önemli çalışmalar
yapılmıştır. Bankacılık sektöründe geleneksel
denetim yaklaşımından risk odaklı yaklaşıma
geçilmesi ile birlikte düzenlemelere dayalı denetim
yanında piyasa denetimi de önem kazanmıştır.
Yatırımcılar ve kamuoyu tarafından bankaların
faaliyetlerinin daha kolay izlenmesi ve
değerlendirilmesi amacıyla muhasebe standartları,
raporlama ve kamuoyuna bilgi verilmesine yönelik
uygulamalar çok daha etkin hale getirilmiştir.
Bankacılık Kanunu’nda risk yönetimi konusunda
uluslararası gelişmeler ve uygulamalara uyumlu
düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler
çerçevesinde bankalar modern risk yönetimi
sistemleri kurma yolunda önemli adımlar atmışlardır.
Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS - Bank for
International Settlements) bünyesinde faaliyet
gösteren ve gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ve
banka denetim otoriteleri yetkililerinden oluşan
Basel Bankacılık Denetim Komitesi (BCBS- Basel
Committee on Banking Supervision) tarafından 1988
yılında banka sermaye yeterliliklerinin ölçülmesi ve
değerlendirilmesi hususunda yayımlanmış olan Basel
Sermaye Uzlaşısı’na (Basel-I) ilişkin köklü
değişiklikler getiren Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı (Basel-II)
Haziran 2004’de yayımlanmıştır. Ülkemizde de Basel-II
ile getirilen hususlara ilişkin altyapı unsurlarının
(risk yönetimi sistemleri, kurumsal yönetişim
sistemleri, muhasebe, bilgi sistemleri, vb.)
uluslararası gelişmelere paralel olarak Türk
bankacılık sektöründe de tesis edilmesi yönünde
çalışmalar 2002 yılında başlatılmıştır. Basel-II
hakkında bankacılık sisteminin bilgilendirilmesi,
söz konusu düzenlemeler konusunda bankacılık
sisteminin görüşlerinin dile getirilmesi ve ortak
bir strateji belirlenmesi amacıyla Mart 2003
tarihinde BDDK yetkilileri ile çeşitli bankaların
risk yönetiminden sorumlu üst düzey yöneticilerinin
katılımıyla Türkiye Bankalar Birliği bünyesinde
Basel-II Yönlendirme Komitesi tesis edilmiştir.
Komite ile Basel-II’ye geçişe yönelik çeşitli konu
başlıklarında çalışmalar yapılmıştır. Diğer
taraftan, Basel-II’ye hazırlık sürecinde etkin bir
tartışma platformunun oluşturulması ve Basel-II’ye
yönelik çeşitli teknik hususlarda çalışmalar
yapılması amacıyla BDDK, Hazine Müsteşarlığı, Merkez
Bankası, SPK, TBB ve münferit banka yetkililerinin
katılımıyla Basel-II Koordinasyon Komitesi tesis
edilmiştir. Basel-II Yönlendirme Komitesi’nin en
önemli çalışmasından biri Basel-II’ye geçiş
sürecinin etkin bir şekilde planlanmasına yönelik
olarak banka görüşleri alınmak suretiyle "Basel-II’ye
Geçişe İlişkin Yol Haritası"nın hazırlanması
olmuştur. Rapor BDDK tarafından Mayıs 2005’te
kamuoyuna açıklanmıştır (50.Yılında Türkiye Bankalar
Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi, 2008: 47–48).
|