|
Barış İçin Savaşmak Gerek...
Barış; Türk Dil Kurumu'nun Türkçe sözlüğünde
karşılığı şöyle; " Barışmak işi. Savaşın bittiğinin
bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum,
sulh. Böyle bir antlaşmadan sonra insanlık
tarihindeki süreç: sulh. Barış içinde yaşamak."
Barışçının tarifi ise; "Barışı seven, barışsever,
sulhçü, sulhsever, sulhperver. Barışı amaçalayan,
barışı öngeren."
Tariften de anlaşıldığı üzere, barış; bir kavga veya
savaşın bitiminden sonra belirlenen ve savaşın
belirli şartlara göre durdurulduğunu ve karşılıklı
olarak savaşılmayacağım vurgulayan karşılıklı
antlaşma sürecine sulh deniliyor. Yani barışı
doğuran en büyük etken kavga veya savaş... Bir
bakıma savaşın veya kavganın olmadığı yerde, sulh ya
da barışdan sözetmek imkansız... Önce savaş, sonra
barış... Veya önce barış, sonra savaş... Kısacası
savaş ve barış, birbirinden ayrılamayan iki dost
gibi. Çünkü biri olmayınca diğerinden sözetmek
mümkün değil.
Günümüzde, bazı entel takılanlar arasında, "Barış,
özgürlük, Savaşma, yaşamboyu sev!.. Savaşa hayır!..
Barışı Koru!.." gibi sloganlar, kuşkusuz bu
kelimenin anlamının bilinmemesin den kaynaklanıyor.
Gerçekten barışın tarifi bilinse; " Savaşa hayır!..
Barışı Koru!.." gibi slogan atmanın ne kadar gülünç
olduğu hemen anlaşılır. Herşeyden önce, barış ancak
savaş ile korunur. Çünkü, barış iki ya da daha
fazla toplumların birbirleriyle savaşmamak için
yaptıkları antlaşmadır. Bu antlaşma, bir savaş
sonucunda imzalanmıştır.
"Yurtta barış, Cihanda barış!.." sözünün gerçek
anlamı şudur; Müslüman Türk gençliği hem yurtta ve
hemde dünyada barışı sağlamalı ve korumalıdır.
Barış, ancak savaşma gücünün denkliği ya da
üstünlüğü ile sağlanır. Eğer, dünya ülkeleri
arasında savaşma gücü bakımından üstün ise, o
devlet dünya barışını sağlayabilir. Türk gençliği,
dünya ülkeleri içinde, barışı koruyabilme gücünde
olmalı. İçte ve dışta daima güçlü olmalı. Yoksa,
ülkenin çevresindeki düşmanlar silahlanırken, Türk
gençliği olarak, ye, iç, keyfine bak. Güçsüz kal.
Sonra da, savaşma, yaşamboyu sev!.." sloganları at.
Bu, bağımsızlık ve hürriyet terimleri ile tamamen
ters düşer.
Gençlik yıllarımda, uzakdoğu dövüş oyunlarından olan
Taekwando kurslarına katılmıştım. Kurs hocamız, her
dersin başında şunu söylerdi; "Taekwando, bir savaş
değil, bir korunma ve savunma tekniğidir". Aynı
söz, Karate, Judo gibi diğer döğüş oyunlar içinde
geçerlidir. Çünkü insanoğlu hiçbir zaman saldırgan
olmamalıdır. Ancak, kendisine saldırıldığında
savunmasını bilmelidir. İşte bu nedenledir ki,
ülkemizde olduğu gibi diğer ülkelerde de, bir Savaş
Bakanlığı değil, Milli Savunma Bakanlığı vardır.
Türkiye, Kıbrıs Barış Harekâtını düzenlerken, Milli
Savunma Bakanlığı büyük bir görev üstlenmiştir.
Peki neden? Çünkü barışı sağlamak ve barışı korumak
için, o anda savaşmak gerekli olmuştur. Eğer o gün
savunma gücümüz olmasaydı, bugün Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti diye bir devlet olmaz, Kıbrıs adasının
tamamı bir Yunan adası oluverirdi. Bu nedenle,
yurtta ve dünyada barışı sağlamak için, gerekli olan
savunma gücüne ulaşmak gerekir.
Atalarımız ne güzel söylemiş; "Su uyur, düşman
uyumaz." Düşman daima kendini güçlendirir ve senin
zayıf zamanını kollar. İşte ö anı yakaladığı an,
hemen saldırır. Dünya üzerinde bulunan tüm ülkeler
gibi Türkiye de, varlığını sürdürebilmesi için,
komşu ülkeleri ve dünya ülkeleri ile barış halinde
olması gerekir. Gerekli olan barışı sağlayabilmesi
için de, savunma gücünün etkili ve üstün olması
gerekir. Türkiye'nin tüm komşuları, ülkenin zayıf
anım kollamaktadırlar. Geçmişten günümüze
gerçekleşen komşuluk ilişkileri kısa bir gözden
geçirilirse, bu gerçek apaçık ortaya çıkar. Bu
gerçeği, ordumuz ve Anadolu insanımız çok iyi bilir.
Barış için savaşmış olan gazilerimiz bu konuda çok
anlamlı sözler söylerler. Batı Anadolu Bölgemizde;
"Domuzdan post, Yunandan dost olmaz." Atasözü; Doğu
Anadolu bölgemizde ise; " Domuzdan post, Rusdan ya
da Ermeniden dost olmaz."diye söylenir. Kuşkusuz bu
atasözleri, o bölge insanının barış içinde
yaşayabilmesi için, düşmanını tanımasını ve onun
kadar güçlü olmasını vurgular.
Ülke barışını korumak için içte, dünya barışını
korumak için dışta, daima güçlü olmak zorundayız.
Güçlü olmak için de, zamanın bilim ve teknolojisine
ayak uydurmak gerekir. O halde, ülke olarak, çok
çalışmak ve çağı yakalamalıyız. Güçlü barış, güçlü
savunma ile olur. Yine dünyada güçlü barış, güçlü
devlet yapısı ile gerçekleşir. Hem bölge ve hem de
dünya barışı için, savunma açısından güçlü bir
Türkiye'ye ihtiyaç vardır.
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|