Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Başkentler Yarışıyor... 

Bir devletin yönetim merkezi olan şehir veya devletin merkezine başkent ya da başşehir denir. Başkentler; kültürel, ti­cari ve siyasi olmak üzere farklı işlevleri içerebilirler. Bir baş­kent, bu üç ayrı işlevi içerdiği gibi, sadece bir veya ikisini kap­sayabilir. Kültürel başkent, ticari başkent, siyasi başkent gibi. Ayrıca başkent terimi, özerk cumhuriyet, özerk bölge, eyalet, devlet, federal cumhuriyet veya birlik başkenti olarak da anıl­maktadır. 

Bugün dünya üzerindeki başkentler ayrıntılı olarak ince­lendiğinde, başkentlerin konumları, nüfusları, altyapı durumları ve kısacası kentin yerleşme özellikleri, ülkelerin yönetimlerini doğrudan etkiledikleri görülmektedir. Başkentlerin yerleşme özelliklerindeki sorunlar, az veya çok ülke sorunlarına yansıdı­ğı görülmektedir. 

Eski dünya karaları adını verdiğimiz Asya, Afrika ve Av­rupa kıtaları üzerinde yeralan ülkeler, insan yaşamının ilk çağ­lara kadar eski olduğu kıtalardır. İnsan hayatının ilk çağlara ka­dar gitmesi, şüphesiz yerleşme tarihini de çok eski dönemlere kadar götürmektedir. Gerçekten Eski Kara Kütlelerini teşkil eden bu kıtalar üzerinde yeralan yerleşme birimlerinin yerleşme tarihlerini inceleyecek olursak, herbirinde çok sayıda medeni­yetin izlerini görmek mümkündür. Bu şehirlerimizde, tarihin kültür katlarının birbirine karışmış olduğu bir peyzaj hakimdir. Londra, Paris, Roma, Moskova, Pekin, Kahire, Bağdat gibi tüm başkentlerde durum böyledir. Kuşkusuz bu örneklemeleri ço­ğaltmak mümkündür. 

Coğrafî seyahatler ile birlikte, Avrupa kıtasının başını çektiği büyük göçler ile Yeni Dünya Karaları adını verdiğimiz Amerika ve Okyanusya kıtalarında yeralan ülkelerde yerleşme tarihi henüz yenidir. Bu nedenle bu ülkelerin yerleşme tarihleri de pek eskilelere dayanmaz. Özellikle Eski Kara Kütleleri üze­rindeki şehirlerde yaşanan sorunları bilen göçmen nüfus, yeni kurdukları şehirlerin altyapı ve mimarisinde bazı önlemler al­mışlardır. Ancak bazı şehirlerin coğrafî bakımdan daha fazla avantajlara sahip olmasından ötürü, aşırı nüfuslanmasına engel olamamışlar ve bu şehirler beklenenden daha fazla büyümüş­lerdir. Bu aşırı büyüyen şehirler, Eski Dünya karalarındaki şe­hirler gibi büyük sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır. New-york, Los Angeles, San Francisko, Buenos Aires bunlara en ti­pik örnek teşkil eder. 

Yeni Dünya karaları üzerinde yeralan ülkelerden bazıları, yönetimlerini daha ileri düzeye çıkarmak, gelişmişlik düzeyleri­ni artırmak ve devlet olma sürelerini uzatmak için, yeni siyasi başkentler kurmuşlardır. Sözkonusu bu başkentler, sivil yerle­şimden uzak tutulmuş ve sadece yöneticilere yönelik kurulmuş­lardır. Amerika Birleşik Devletleri'nin başkenti Washington, Avustralya'nın başkenti Canberra bunlara en güzel örnek oluş­tururlar. Gerçekten bu iki başkentin nüfuslarına baktığımızda, 1993 yılı itibariyle, Washington 606.900, Canberra 278.904 nüfusludur. Bu iki şehrin kurulduğu tarihlerde de nüfusları bu­günküne yakındı. Nüfuslarının artmaması, sivil yerleşime açık olmaması ile ilgilidir. 

Yeni dünya başkentlerinin nüfuslarının az olması ve sade­ce yönetici nüfusun olmasının, elbette çok yararları vardır. Bunların başında, yöneticilerin daha rahat, daha emniyetli yaşa­maları ve kanun yaparken sağlıklı karar verebilmeleridir. Sağ­lıklı karar vererek çıkarılan kanunlar, elbette daha isabetli ve ülke için daha faydalı olmaktadır. 

Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu tarihlerde, başkent İstan­bul'dan Ankara'ya taşınmıştır. O yıllarda Ankara az nüfuslu bir Anadolu kasabasıydı. İlk dönemlerde, kasabanın önemli bir yerleşme sorunları (hava kirliliği, trafik, gecekondu, gürültü gi­bi) yoktu. Ancak bu şehir sivil yerleşime açık tutulduğu ve merkezi yönetimin çok etkin olduğu için, özellikle 1950'lerden sonra hızlı bir göç akınına uğradı. Ve bugün Ankara'nın nüfusu 2,5 milyonu aştı. Yerleşim bakımından pek uygun şartlar gös­termeyen bir topografyaya (engebelik ve tepelik) sahip olan Ankara kasabası, hızlı şehirleşmenin sonucu olarak, bir çok so­runlarla karşı karşıya getirilmiş oldu. Şehrin sorunları, uzun yıl­lar Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündemini oluşturdu. 

Bugün Ankara hızlı nüfuslanmanın sonucunda, insan ha­yatını olumsuz yönde etkileyen bir çok sorunla karşı karşıyadır. Şüphesiz bu sorunlar, ülkeyi yönetenleri doğrudan etkilemekte­dir. Diğer taraftan, Meclis yakın çevresine kadar gelen sivil yer­leşim birimi, yönetici ile yönetilenleri, her gün ve her saat karşı karşıya getirmektedir. 

Yerel yönetimlerin çalıştırılamaz hale getirilişi ve merkezi yönetimin kuvvetlendirilmesi sonucunda, ülkenin her köyün­den, kasabasından ve şehrinden iş takibi ile gelenler ile, Ankara yılboyu dolup taşmaktadır. Yasama yılı boyunca Ankara'ya ge­len yüzlerce Anadolu halkı, hergün meclis kapısında ve kori­dorlarında milletvekili peşinden koşmaktadır. Oy kaygısı ve hemşerilik sevgisi ile vekillerimiz, esas görevlerini bırakıp, An­kara sokaklarında iş takibi yapma zorunda bırakılmaktadır. Böylece Meclis, çoğu kez boş kalmakta ve yasalar zamanında çıkarılmamaktadır. Zamanında çıkarılamayan kanunlar, ülke yönetiminde büyük sıkıntılara yol açmakta ve ülke kalkınması derinden yaralanmaktadır. 

Dünyadaki başkentler yarışma, artık Türkiye'de katılmalı­dır. Bunun için ülkeyi yönetenler yeni alternatif çözümler getir­melidir. Özellikle, Ankara'nın merkezi yönetim etkinliği azalt­malı, yönetimle ilgili bazı görev ve yetkiler, yerel yönetimlere devredilmelidir. Artık bundan böyle, Kars'ın, Edirne'nin, Hak­kari'nin, Muğla'nın köyündeki herhangi bir vatandaş, memle­ketindeki bir iş sahasında çalışabilmek için, Ankara'da millet­vekili peşinde koşmamalıdır. Küreselleşmeye doğru giden dün­yamız içinde, Türkiye yöneticileri de, global kararlar alabilme­lidir. Ülke olarak, geleceğin süper güçleri arasında yer almak istiyorsak, mutlaka dünya üzerindeki başkentler yarışına katıl­mamız gerekiyor. 

Doç. Dr. Ramazan OZEY

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005