|
Başkentler Yarışıyor...
Bir devletin yönetim merkezi olan şehir veya
devletin merkezine başkent ya da başşehir denir.
Başkentler; kültürel, ticari ve siyasi olmak üzere
farklı işlevleri içerebilirler. Bir başkent, bu üç
ayrı işlevi içerdiği gibi, sadece bir veya ikisini
kapsayabilir. Kültürel başkent, ticari başkent,
siyasi başkent gibi. Ayrıca başkent terimi, özerk
cumhuriyet, özerk bölge, eyalet, devlet, federal
cumhuriyet veya birlik başkenti olarak da
anılmaktadır.
Bugün dünya üzerindeki başkentler ayrıntılı olarak
incelendiğinde, başkentlerin konumları, nüfusları,
altyapı durumları ve kısacası kentin yerleşme
özellikleri, ülkelerin yönetimlerini doğrudan
etkiledikleri görülmektedir. Başkentlerin yerleşme
özelliklerindeki sorunlar, az veya çok ülke
sorunlarına yansıdığı görülmektedir.
Eski dünya karaları adını verdiğimiz Asya, Afrika ve
Avrupa kıtaları üzerinde yeralan ülkeler, insan
yaşamının ilk çağlara kadar eski olduğu kıtalardır.
İnsan hayatının ilk çağlara kadar gitmesi, şüphesiz
yerleşme tarihini de çok eski dönemlere kadar
götürmektedir. Gerçekten Eski Kara Kütlelerini
teşkil eden bu kıtalar üzerinde yeralan yerleşme
birimlerinin yerleşme tarihlerini inceleyecek
olursak, herbirinde çok sayıda medeniyetin izlerini
görmek mümkündür. Bu şehirlerimizde, tarihin kültür
katlarının birbirine karışmış olduğu bir peyzaj
hakimdir. Londra, Paris, Roma, Moskova, Pekin,
Kahire, Bağdat gibi tüm başkentlerde durum böyledir.
Kuşkusuz bu örneklemeleri çoğaltmak mümkündür.
Coğrafî seyahatler ile birlikte, Avrupa kıtasının
başını çektiği büyük göçler ile Yeni Dünya Karaları
adını verdiğimiz
Amerika ve Okyanusya kıtalarında yeralan ülkelerde
yerleşme tarihi henüz yenidir. Bu nedenle bu
ülkelerin yerleşme tarihleri de pek eskilelere
dayanmaz. Özellikle Eski Kara Kütleleri üzerindeki
şehirlerde yaşanan sorunları bilen göçmen nüfus,
yeni kurdukları şehirlerin altyapı ve mimarisinde
bazı önlemler almışlardır. Ancak bazı şehirlerin
coğrafî bakımdan daha fazla avantajlara sahip
olmasından ötürü, aşırı nüfuslanmasına engel
olamamışlar ve bu şehirler beklenenden daha fazla
büyümüşlerdir. Bu aşırı büyüyen şehirler, Eski
Dünya karalarındaki şehirler gibi büyük sorunlarla
karşı karşıya kalmışlardır. New-york, Los Angeles,
San Francisko, Buenos Aires bunlara en tipik örnek
teşkil eder.
Yeni Dünya karaları üzerinde yeralan ülkelerden
bazıları, yönetimlerini daha ileri düzeye çıkarmak,
gelişmişlik düzeylerini artırmak ve devlet olma
sürelerini uzatmak için, yeni siyasi başkentler
kurmuşlardır. Sözkonusu bu başkentler, sivil
yerleşimden uzak tutulmuş ve sadece yöneticilere
yönelik kurulmuşlardır. Amerika Birleşik
Devletleri'nin başkenti Washington, Avustralya'nın
başkenti Canberra bunlara en güzel örnek
oluştururlar. Gerçekten bu iki başkentin
nüfuslarına baktığımızda, 1993 yılı itibariyle,
Washington 606.900, Canberra 278.904 nüfusludur. Bu
iki şehrin kurulduğu tarihlerde de nüfusları
bugünküne yakındı. Nüfuslarının artmaması, sivil
yerleşime açık olmaması ile ilgilidir.
Yeni dünya başkentlerinin nüfuslarının az olması ve
sadece yönetici nüfusun olmasının, elbette çok
yararları vardır. Bunların başında, yöneticilerin
daha rahat, daha emniyetli yaşamaları ve kanun
yaparken sağlıklı karar verebilmeleridir. Sağlıklı
karar vererek çıkarılan kanunlar, elbette daha
isabetli ve ülke için daha faydalı olmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu tarihlerde, başkent
İstanbul'dan Ankara'ya taşınmıştır. O yıllarda
Ankara az nüfuslu bir Anadolu kasabasıydı. İlk
dönemlerde, kasabanın önemli bir yerleşme sorunları
(hava kirliliği, trafik, gecekondu, gürültü gibi)
yoktu. Ancak bu şehir sivil yerleşime açık tutulduğu
ve merkezi yönetimin çok etkin olduğu için,
özellikle 1950'lerden
sonra hızlı bir göç akınına uğradı. Ve bugün
Ankara'nın nüfusu 2,5 milyonu aştı. Yerleşim
bakımından pek uygun şartlar göstermeyen bir
topografyaya (engebelik ve tepelik) sahip olan
Ankara kasabası, hızlı şehirleşmenin sonucu olarak,
bir çok sorunlarla karşı karşıya getirilmiş oldu.
Şehrin sorunları, uzun yıllar Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin gündemini oluşturdu.
Bugün Ankara hızlı nüfuslanmanın sonucunda, insan
hayatını olumsuz yönde etkileyen bir çok sorunla
karşı karşıyadır. Şüphesiz bu sorunlar, ülkeyi
yönetenleri doğrudan etkilemektedir. Diğer
taraftan, Meclis yakın çevresine kadar gelen sivil
yerleşim birimi, yönetici ile yönetilenleri, her
gün ve her saat karşı karşıya getirmektedir.
Yerel yönetimlerin çalıştırılamaz hale getirilişi ve
merkezi yönetimin kuvvetlendirilmesi sonucunda,
ülkenin her köyünden, kasabasından ve şehrinden iş
takibi ile gelenler ile, Ankara yılboyu dolup
taşmaktadır. Yasama yılı boyunca Ankara'ya gelen
yüzlerce Anadolu halkı, hergün meclis kapısında ve
koridorlarında milletvekili peşinden koşmaktadır.
Oy kaygısı ve hemşerilik sevgisi ile vekillerimiz,
esas görevlerini bırakıp, Ankara sokaklarında iş
takibi yapma zorunda bırakılmaktadır. Böylece
Meclis, çoğu kez boş kalmakta ve yasalar zamanında
çıkarılmamaktadır. Zamanında çıkarılamayan kanunlar,
ülke yönetiminde büyük sıkıntılara yol açmakta ve
ülke kalkınması derinden yaralanmaktadır.
Dünyadaki başkentler yarışma, artık Türkiye'de
katılmalıdır. Bunun için ülkeyi yönetenler yeni
alternatif çözümler getirmelidir. Özellikle,
Ankara'nın merkezi yönetim etkinliği azaltmalı,
yönetimle ilgili bazı görev ve yetkiler, yerel
yönetimlere devredilmelidir. Artık bundan böyle,
Kars'ın, Edirne'nin, Hakkari'nin, Muğla'nın
köyündeki herhangi bir vatandaş, memleketindeki bir
iş sahasında çalışabilmek için, Ankara'da
milletvekili peşinde koşmamalıdır. Küreselleşmeye
doğru giden dünyamız içinde, Türkiye yöneticileri
de, global kararlar alabilmelidir. Ülke olarak,
geleceğin süper güçleri arasında yer almak
istiyorsak, mutlaka dünya üzerindeki başkentler
yarışına katılmamız gerekiyor.
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|