|
Batı Trakya Sorunu
Trakya; Güneydoğu Avrupa'da, kuzeyinden Tuna,ba-tısında
Vardar nehirleri, kuzeydoğudan Karadeniz ve güneyden
Adalar (Ege) ve Marmara denizleri ile sınırlanan
coğrafî bölgeyi içermektedir. Trakya toprakları,
bugün için, farklı üç siyasî üniteye ayrılmıştır.
Bunlar Türkiye Trakyası (23.764 km2.),
Bulgaristan Trakyası (61.938 km2.) ve
Yunanistan Trakyası (17.993 km2). Yine bu
bölgede, bugün; 5 milyonu Türkiye'de, 5.2 milyonu
Bulgaristan'da, 800 bin kadarı Yunanistan'da olmak
üzere, toplam 11 milyon kişi yaşamaktadır.
Trakya, M.Ö. 2000 yıllarında, Traklar'ın
yerleşmesine sahne olmuştur. Traklar'ın bölgedeki
hakimiyeti, M.Ö. 400 yıllarında Makedonlar
tarafından sona erdirilmiş. Bölge daha sonra,
sırasıyla Büyük İskender'in ve Romalı'ların
hakimiyetine girmiş. M.S. 1352-1453 yılları arasında
Osmanlı İmparatorluğunun hakimiyetine giren Trakya,
500 yıl içinde tamamen bir Türk yurdu olmuştur.
Bugün için,Trakya topraklarının güneybatı bölümünü
oluşturan Batı Trakya; Yunanistan'ın bir yönetim
bölgesidir. Sözkonusu bu yönetim bölgesi'nin adı
Thraki'dir. Thraki yönetim bölgesi, Evros (Meriç),
Rodopi (Rodop) ve Ksanthi (İske-çe) illeri ile
Samothraki (Semadirek) adasından oluşur. Böl-ge'nin
merkezi, Komotini (Gümülcine) şehridir.Dikkat
edilirse, tüm bu isimler Yunanca olarak
değiştirilmiştir. Oysa Batı Trakya bölgesindeki,
tüm dağların, tepelerin, nehirlerin, köylerin,
semtlerin ve şehirlerin adları, hep Türkçe'dir.
Batı Trakya'da yeralan Gümülcine, Ferecik ve
Dimetokc kazalarının tapu tahrir defterlerine göre;
üç kazada, 1485-1519 yıllarında tahminen toplam
38.750 kişi yaşıyordu ve bunun % 89'unu müslüman
Türkler (34.324) teşkil ediyordu. 1530 yıllarında
ise, toplam nüfus 62.550 olarak tesbit edilmiş ve
bunun % 75'inin müslüman Türk olduğu belirtilmiştir.
1920 yılma gelindiğinde, bölgede; toplam 388.653
kişi yaşıyordu ve bunların % 73'ünü Türkler teşkil
ediyordu.
1923 Lozan Barış antlaşmasına göre, İstanbul
Rumlarına karşılık, Batı Trakya Türkleri, tüm
azınlık haklarından eşit şekilde faydalanmaları
gerekiyordu. Ancak bu antlaşma, tek taraflı olarak,
sürekli Yunanistan lehine işletilmiştir. 1961
yılında Yunanistan'da yapılmış olan Genel Nüfus
sayımları sonuçlarına göre, Batı Trakya'da; toplam
376.755 kişi mevcut olup, bunun % 42'sini (170.000)
Türkler oluşturmaktaydı. Ancak Yunanistan; Batı
Trakya Türkleri'nin sayılarını, 1994'de, 90.000
olarak ilan etmiştir. 1920'deki nüfus esas
alındığında ve Türkiye'nin yıllık nüfus artış oranı
bölge için uygulandığında, Batı Trakya'da bugün 1,3
milyondan fazla müslüman Türk'ün yaşıyor olması
gerekiyordu. Oysa, durum tamamen tersine
seyretmiştir.
Yunanistan, Batı Trakya Türk Yurdu'nda; 1923'den bu
yana, Türk nüfusunu, tasfiye etme ve yoketme çabası
içersindedir. Yunan yetkilileri, Batı Trakya
Türkleri'nin seçtikleri milletvekillerini ve
müftülerini tanımamaktadır. Hatta seçilmiş
olanları, hapse mahkum etmektedir.
Son olarak, Batı Trakya Türklüğü'nün Lideri Dr.
Sadık Ahmed, elim bir trafik kazası sonucu hayatını
kaybetmiştir. Onu en son, İstanbul'da düzenlenen
"Esir Türkler Paneli"nde, 15 Temmuz 1995 günü
dinlemiştim. Konuşmasından alabildiğim kısa notlar
şunlardı;
" Eğer, bir topluluk üzerinde, Millî İrade yoksa,
demokrasi ile diktatörlük arasında hiç bir fark
yoktur... Bugün Türk Dünyası'ndaki kardeşleri inim
inim inlerken, eğer bir Türk parasını İsviçre'ye
Almanya'ya ya da bir başka ecnebi ülkedeki bankalara
yatırıp onların ekonomisine katkıda bulunuyorsa, onu
Türk sayamayız.... Besili ev köpeği gibi hürriyeti
elinden alınmış bir şekilde yaşamaktansa, aç kurt
gibi bağımsız yaşamayı tercih ederim..."
Evet, Dr. Sadık Ahmed, aç kurt gibi de olsa bağımsız
yaşama mücadelesini, hayatı boyunca verdi. Ancak,
sözde elîm bir trafik kazasına uğradı ve şehid oldu.
Ailesi, kazanın "kasıtlı yapıldı" demesine rağmen,
olay örtbas ediliverdi.
Peki,1920'den bugüne kadar geçen sürede, yok sayılan
1 milyonu aşkın Türk'ün akıbeti ne olmuştur? Asimile
için öldürülen Türkler, hapse atılan milletvekili
veya müftülerin hesabı sorulmuş mudur? En son
olarak, Dr.Sadık Ahmed'in kaza süsü verilerek şehit
edilmesi gerçek anlamda araştırılmış mıdır? Acaba
bugün Batı Trakya Türkleri'nin hayat şartları,
İstanbul Rumları ile eşit düzeyde midir?
Uluslararası Adalet Divanı nez-dinde hiç
karşılaştırılmış mıdır?
Dünyanın en müreffeh hayatını sürdürmekte olan
İstanbul Rumları, İstanbul'un en lüks semtlerinde
ikamet etmektedirler. Buna diyecek bir şeyimiz yok.
Şayet Lozan antlaşmasında, antlaşma metninde
yazılmamış olsa bile, İstanbul Rumları'nın bugünkü
yaşantıları aynen devam ederdi. Bu da müslüman
Türk'ün tarihinden gelen bir özelliği... Ancak
Antlaşmanın gereği olarak; Batı Trakya Türkleri'nin
haklarını aramak da, Türkiye'nin pek doğal hakkı
olsa gerek. Ancak bu hak, bugüne kadar, gerçek
anlamda hiç aranmamış...
Hemen belirtelim ki, bütün bu olaylar, birer kınama
veya nota ile geçiştirilmiştir. Oysa Lozan
Antlaşmasına göre, Batı Trakya Türkleri'nin haklan
ile İstanbul Rumları eşit tutulmuştur. İşte bu
maddeyi, Türkiye, mutlaka çalıştırmalıdır. Yoksa,
Batı Trakya'da daha çoook Sadık Ahmed'ler
kaybederiz!..
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|