Belediyelerin Yetkilerinin Budanması
Abdülkadir Aksu
Mahallî idareler, mahallî müşterek ihtiyaçların
giderilmesi için kurulmuş, birer demokratik
kurumdurlar. Demokratik terbiyenin ilk alındığı
yerlerdir. Bu bakımdan mahallî idarelere,
"demokrasinin okulu" da denilmektedir.
Bugün dünyada ve ülkemizde mahalli müşterek
ihtiyaçların, en iyi şekilde karşılanması,
demokrasinin gelişmesi ve yaygınlaşması, yerleşim
birimlerimizin modern, çağdaş kentler haline gelmesi
için, mahallî idarelerin daha özerk, daha bağımsız
olmaları için, mahallî idarelere daha çok yetki ve
kaynak sağlanması tartışılmakta ve konuşulmaktadır.
Ancak bugün ülkemizde bu konuşulanların,
söylenenlerin aksine bir uygulama
geliştirilmektedir. Ben yazımda bu konuyu ele
alacağım. Ancak konuya geçmeden önce bir durum
değerlendirmesi yapmak istiyorum.
1983 yılında ANAP ilk defa iktidar olduğunda;
ülkemizde demokrasinin gelişmesi ve yaygınlaşması,
şehirlerimizin modern, çağdaş bir hale gelmesi için
mahallî idarelere, bilhassa belediyelere çok önem
verilmişti. Yapılan mevzuat değişiklikleri ile
mahallî idarelere yetki verilmiş ve bu yetkilerini
kullanabilmeleri için onlara kaynak sağlanmış,
büyükşehir belediyeleri kurulmuş, yeni kaynaklar
aktarılmak suretiyle yerleşim yerlerimiz modern,
çağdaş kentler haline gelmiştir.
Birçok konuda olduğu gibi mahallî idareler
konusunda da bir reform yapılmıştır. Biz bu
yapılanları kâfi görmemekteyiz. Mahallî idarelerde
yeni bir reforma ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacı duyan,
mahallî idarelerde birinci reformu gerçekleştiren
ANAP, "İkinci Mahallî İdareler Reformu" için yeni
bir program hazırlamış; hazırlanan bu program,
partinin çeşitli kademelerinde görüşüldükten sonra
kabul edilmiş ve kamu oyuna, "İkinci Şehircilik
Hamlesi" olarak takdim edilmiştir. Bu reform
programı ile ilgili olarak hazırlanan mevzuatlar da
kanun teklifleri olarak Yüce Meclis'e sunulmuştur.
İşte bir taraftan mahallî idarelerimizin, daha çok
gelişmesi, modernleşmesi, çağdaşlaşması için
çalışmalar yapılırken, iktidar partileri her gün
demokratikleşmeden bahsederken, bütün bu
gelişmeleri tersine döndürecek bir uygulama ile
karşı karşıyayız. Bu uygulama, belediyelerin
yetkilerinin budanması, yetkilerinin merkez-idare
veya merkezi idarenin alt veya taşra kuruluşlarına
devredilmesidir.
Bugün bütün belediye başkanlarımız, iktidarı ve
muhalefeti ile, bu uygulamalardan şikâyetçidirler ve
her fırsatta bunu dile getirmektedirler. Burada
önemli bir nokta; eğer bu yapılanlar (yetki budama)
bir siyasî partinin önünü kesmek için yapılıyorsa,
demokrasimiz bakımından, demokratik siyasî mücadele
terbiyemiz bakımından çok daha tehlikeli ve
vahimdir. Bu uygulamalardan bazılarını sıralamaya
çalışacağım:
Sayın Başbakan, "İstanbul'un meselelerine el
koydum." diyerek güya İstanbul'u kurtarma
operasyonunu başlatır. İstanbul ile ilgili
brifingler alır ve mahallinde incelemelerde
bulunur. Bir kere bunları yaparken yanında
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkahı'nın
bulunmaması hem idarî gerçekler bakımından, hem de
siyasî nezaket kuralları bakımından bir eksikliktir.
Böylesine bir brifing ve mahallinde yapılan
incelemeler sonunda, İstanbul İli Boğaziçi ve içme
suyu havzalannın iman, korunması büyük bir sorun
olarak önen. ve güncelliğini koruduğu gerekçesiyle,
Sayın Başbakan bir kanun tasarısını Meclis'e
sevkeder. Tasarının adı: "İstanbul İçme Suyu
Havzaları ve Boğaziçi Konıma ve İmar İdaresi
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasansı." Bu tasarı ile İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin başta imar olmak üzere birçok
yetkileri elinden alınarak, yeni kurulacak bir
kuruluşa yerilmektedir. Bu tasarı halen TBMM
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Çevre ve
Plan Bütçe Komisyonlarında görüşülmektedir. Ancak
bu tasarı komisyonlardan geçirilememiştir.
Bir başka uygulama da; 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun TBMM'nde görüşülürken, bu
tasarıya konulan bir madde ile 3194 sayılı İmar
Kanunu'nun 9. maddesine bir fıkra eklemek suretiyle,
bütün belediyelerin, özelleştirme yapılan kurumların
arsa ve arazileri ile ilgili mevzi imar planlan ve
buna uygun imar yetkileri ellerinden alınarak,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile Özelleştirme
Yüksek Kurulu'na bırakılmaktadır.
Bir başka uygulama da Güneydoğu'da yapılmıştır. Tam
Ankara ve İstanbul'da bunlar olurken, yani iktidar,
belediyelerin yetkilerini budamaya çalışırken,
Diyarbakır'da da İl Valisi, Olağanüstü Hal Bölge
Valisi'nin talimatı üzerine 2935 sayılı kanunun 27.
maddesine istinaden; ildeki bütün belediyelerin
birçok yetkilerini ancak valinin onayı ile
kullanabileceklerine dair bir genelge
yayınlanmıştır. İldeki merkez ve alt kademe
belediyelerinde kamu düzenini bozan ve vatandaşların
yakınmalarına neden olan uygulamalar yapıldığı
yönünde bir kanaat oluştuğu gerekçe olarak
göstermistir.
Bu saydığım örneklerde görüldüğü gibi iktidar,
belediyelerin yetkilerini, demokrasi ve
demokratikleşme ile bağdaşmayan bir şekilde
budamaktadır. Bu davranışlar, demokratikleşme
bakımından uygun olmadığı gibi siyaseten de
yanlıştır.
. Bugün bütün belediye başkanlarımız hemen hemen her
fırsatta mevcut yetkilerinin, modernleşme,
çağdaşlaşma, daha iyi hizmet verme bakımından
yeterli olmadığından yakınırken, yeni yetkiler,
yeni kaynaklar isterken, siz kalkıp bu yeterli
olmayan yetkileri de bu-dayarak, bunları tam
çalışamaz, iş yapamaz hale getireceksiniz. Bunlar
neden yapılmaktadır? İktidarın bundan ne gibi bir
siyasi beklentisi olacaktır? Bunları bilemem ancak
bildiğim odur ki, yapılacak ilk genel seçimlerde,
aziz milletimiz bunları yapanlardan elbet hesap
soracaktır.
|