Beylikten Devlete, Devletten İmparatorluğa
Türk Dünyası, yeryüzü üzerinde, Ekvatora göre Kuzey
yarımküresinde, Başmeridyene göre ise doğu yarım
küresinde yer almaktadır. Matematik konum olarak,
yaklaşık 20° Doğu (Balkanlar), 90° Doğu (Turfan
Havzası) boylamları ile 35° Kuzey (K.K.T.C), 55°
Kuzey (Kazakistan) enlemleri arasında, kabaca bir
dikdörtgeni oluşturur. Dikdörtgenin eni 70 boylam
derecesine eşit olarak, 280 dakikalık (4 saat 40
dakika) bir zaman dilimine tekabül eder. Kuzey-Güney
doğrultusundaki boy farkı ise 20 enlem derecesidir
ki, 2,220 km.lik bir mesafedir.
Özel konumu itibariyle, Türk Dünyası; Asya kıtasının
orta ve güneybatısında, âdeta Eski Kara
kütlelerinin tam ortasında yer almaktadır.
Okyanuslara bağlantısı, batıda Türkiye üzerinden
Karadeniz, Ege ve Akdeniz aracılığı ile olmakta ve
Atlas Okyanusu bağlantılı denizyolu ulaşımı
yapılmaktadır. Türk ülkeleri birbirleriyle kara
sınırı ile bağlantılı olduğundan, kara ulaşımı
kolaylığına sahiptir. Öte yandan Türk Dünyası,
Asya-Avrupa-Afrika ülkeleri arasındaki havayolu
bağlantısını sağladığından, büyük bir önemi vardır.
Türk ülkelerinin tamamı, orta enlemlerde yani orta
kuşakta yeralmaktadır. Bu itibarla tropikal ve
kutup iklimleri görülmez. İklim şartları bakımından
tarım ve hayvancılığa elverişli topraklara sahiptir.
İnsan hayatı için çok iyi bir ortam oluşturan Türk
Dünyası toprakları, öteden beri köklü kültür ve
medeniyetlerin kurulmasına yol açmıştır.
Tarihin geçmiş dönemlerinde, değişik ve uzun zaman
dilimleri içinde, birlik ve beraberlik içinde
yaşayan Türk Dünyası, kurmuş olduğu medeniyetlerle,
tarihe altın harflerle adını yazdırmıştır.
Göktürkler, Karahanlılar, Selçuklular ve
Osmanlılar, bu devletlerin en tanınmışlarındandır.
Özellikle bugüne göre en son Türk İmparatorluğu
olan Osmanlı, kendine has özellikleriyle, dünya
hakimiyetini tam 600 yıl elinde tutmuştur.
1299 yılında, Bilecik'in Söğüt kasabası civarında,
Anadolu Selçuklu beyliklerinden olan Kayı Aşireti'
nin kurmuş olduğu beylik, kısa sürede gelişmiş ve
çağının en önemli İmparatorluğu olmuştur. Büyük
medeniyetlerin kuruluşları, gelişmeleri,
duraklamaları ve yıkılışları da büyük zaman
dilimlerini kapsar. İşte Osmanlı İmparatorluğu'nun
da hayat çizgisi 600 yıllık bir süreyi içine
almaktadır. Öyle ki, Cihan İmparatorluğu unvanını
alan bu devlet, en geniş sınırlarını 400 yıl elinde
tuttuğu bilinmektedir. Gerileme dönemi dediğimiz
son 200 yıl içinde bile fazla toprak kaybetmemiş,
topraklarının büyük bölümünü, yıkılış dönemlerini
oluşturan 20. Yüzyılın başlarına kadar
koruyabilmiştir. Bu özellikleri ile Osmanlı, dünya
medeniyetleri arasında ilk sıralarda yerini
almaktadır.
Osmanlı ülkeleri üzerinde, bugün cereyan eden
olaylar, gelecekteki bazı oluşumların başlangıcı
gibidir. Çünkü bu olaylar, Selçuklu
İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra meydana gelen
olaylara benzerlik göstermektedir. Burada, coğrafî
mekan özelliği, tarihin oluşmasında büyük rol
oynamaktadır. Bölgenin tarihsel evrimi gözden
geçirildiğinde, bölge toprakları, çok sayıda ve
uzun ömürlü medeniyetlere beşiklik yapmıştır. Bu
özelliğini, gelecekte de mutlaka üstlenecektir.
Osmanlı'nın tarih sahnesinden çekilişi ile
birlikte,bölge toprakları üzerinde, bir medeniyet
kaybedilmiştir. Kaybedilen bir şey, yine kaybedilen
yerde aranır ve orada bulunur. Ne yazık ki, Osmanlı
İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte, Türk Dünyası
paramparça olmuş ve 20.yüzyıla esaret altında
girmiştir.
20.yüzyılın esaretini, Türk Dünyası içinde ilk kez,
yine Osmanlı İmparatorluğu'nun çekirdeğini oluşturan
Türkiye kırmış ve Anadolu'nun şahlanışı ile
bağımsızlığını kazanmıştır. Diğer Türk Dünyası
ülkeleri ise, Batı ile Doğu blokları arasında tercih
hakkım kullanmaktan başka çıkış yolu
bulamamışlardır. İşte bu tercih hakkı, 20.yüzyılı
Türk Dünyası'nın Esaret Yüzyılı olmasına yol
açmıştır.
Şimdi herkes soruyor. "Türk Dünyası'nı oluşturan
coğrafî mekân üzerinde, yeni bir Türk Medeniyeti ne
zaman ortaya çıkacak?" Bazıları da hemen
karamsarlığa düşüyor ve "İmkânsız artık"
deyiveriyor. Hemen şunu belirtmekte fayda var. M.Ö.220
yılından bugüne yaklaşık 2200 yıllık bir devre
içinde 50'yi aşkın devlet kurmuş olan Türk Milleti
için, gelecek gerçekten ümid vericidir. Çünkü bu
milletin Tarihî coğrafyası, çok sayıda zamanına göre
süper devlet kurmasıyla meşhurdur.
Devlet ve imparatorluk olmak, kısa bir sürede mümkün
değildir. Öyleki Türk Tarihini zaman ve mekân
dilimleri halinde incelendiğinde, her bir
imparatorluk arasında, beylikler döneminin
yaşandığı bilinmektedir. Selçuklu İmparatorluğu'nun
yıkılışından sonra, Osmanlı beyliğinin İmparatorluğa
ulaşması için tam 150 yıl geçmiştir. Bu sebeble,
Osmanlı'nın yıkılışından sonra, beylikten yeni bir
imparatorluğun ortaya çıkması için daha kabaca 70-80
yıl daha var demektir. Türk dünyasında, gelişmeler
hızla devam ediyor.
Bu değişimi, gelişimi ve müjdeyi; son devrin büyük
şairlerinden Üstad Necip Fazıl Kısakürek şu
mısraları ile özetliyor;
Mehmedim sevinin baslar yüksekte,
Ölsekte sevinin eve dönsekte,
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte, Yarın elbet bizim,
elbet bizimdir, Gün doğmuş, gün batmış ebed
bizimdir.
Türk Dünyası, 20.asrı geride bırakıp, 21.asra doğru
yol alırken, beylikten devlete, devletten
imparatorluğa doğru adım adım ilerliyor. Artık
tekerlek tümsekten inişe doğru geçmiştir. Yarın
elbet yeni bir Müslüman Türk Medeniyeti ortaya
çıkacaktır.
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|