Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

21. Yüzyıl: Bilgi Aristokrasisinin Doğuşu 

Abdurrahman Dilipak                       

Geleceğe doğru yürürken geçmişe geri dönmek!

2000 Yılında dünyada tam anlamı ile kültürel bir şok yaşanacak...

20 yy'a aid kavramların ve kurumlann 21. yy'da karşılığı yok...Dünya küçük bir köye dönecek. Bilginin, emeğin, sermayenin, ürü­nün ve bireyin serbestçe dolaştığı bir dünya bu! 

20.  yy uzay çağı, nükleer çağdı. 21. yy bilgi, bilişim, iletişim çağı olacak.

Korkuların ve umutların farklılaştığı bir çağ. Uluslararası rekabetin beraberinde doğa­cak global şirketler ve uluslararası bir hukuk düzeninin ulusal hukukları gerilettiği yeni dünyaya giriyoruz.

21.  yy ilk çeyreğine damgasını vuracak sektörler şimdiden belli. Bilgi, bilişim ve ileti-şim teknolojisi, Biyoteknik-gen mühendisliği ve enerji sektörü... 

Çevre ve tatlı su 21. yy'da en çok konu sulan konuların ilk sıralarında yer alacak. 

21. yy belki de ulus devletlerin sonu olacak. Globalleşmeye paralel yerelleşme, ye­rel kültürlerin öne geçmesine de tanık olaca­ğız. Kesinlikle hükümet modelleri, seçim sis­temleri değişecek. Parlamentonun yapısında radikal bir değişim olacak... Yerel yönetimler­de de benzer bir değişiklik yaşanacak.

Sanatta da önemli bir değişim sürecine girilecek ve buna paralel felsefi anlamda yeni tartışmalar, varlık alemi, insanın dünyadaki ro­lü ve metafizik konular ciddi şekilde tartışıla­cak diye düşünüyorum.

Eğer yeni bir toplumsal etik, moral de­ğerler üretilemezse ve uluslararası kamuoyu toplum vicdanını tatmin edici bir süreci başla-tamazsa çalkantılı bir döneme girebiliriz. 

Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgede çalkantılı politik bir süreç yaşanabilir. Balkan­lar ve Kafkasya'da, Afrika'da, Arap Yarımada-sı'nda ve Ön Asya'da meydana gelecek olaylar Türkiye'yi yakından etkileyecektir.

Herhalde 21. yy' da insanın üç kimliği olacak. Ulus kimliği gerilerken, buna paralel kutsal devlet ve egemenlik kavramları daha yumuşak bir yoruma kavuşurken.yerel kültür­ler ve etnik kimlikler öne geçebilir. Cumhuri­yetçi bir gelenekten demokratik bir evrim sü­recine girilecek. Daha katılımcı, çoğulcu, şef­faf, etkin, hızlı karar verebilen, deneüenebilen, pragmatik bir devlet modeli hayat bulacak. Çok sesli, çok kültürlü bir toplum düzeninin gerektirdiği gevşek bir federasyon sistemine geçilebilir...Halklar arası farklılaşmaya paralel olarak, halklar arası işbirliği ve dayanışma gün­deme gelecek. Ama bunlar kutsal bir ittifaktan çok rasyonel ve pragmatik bir temelde biçim­lenecek.

Üç kimlikten biri Ulus kimliği... 2. Kim­lik etnik kimlik... Her halk kendi dili, kültürü ve geleneğine geri dönecek. Giyim, mutfak, müzik veritüellerle başlayan süreç halklar ara­sı bir aynşma ve saflaşmaya buna dayalı göçle­re sebep olabilir... Bu göçler kültürler arası yeni bir işbirliğine yol açarak 21. yy'a has yeni bir yoruma kavuşabilir...

3. Kimlik ise, inanç kimliği. Her inanç grubu, evrensel çapta kendi inancına dayalı yeni bir cemaat kültürüne sahip olacak.

Esasen doğduğumuz ana baba ya da et­nik grubu, ya da doğduğumuz toprağı biz seç­medik. Ama bunlar zorunlu, vazgeçemeyece­ğimiz bir aidiyet adresi oluşturmaktadırlar bi­zim için. Bize ait olmayan bu takdirler bizim için bir övgü ya da kahır sebebi olamaz... Ama bu bizim kültürel adresimizi ve aidiyetlerimizi ifade eder. Dolayısı ile bu kimliklere sahip çık­mak, onları korumak ve geliştirmek gibi tabii bir rolümüz var. 

Türkiye'de yaşayan bir Arnavut, Çeçen, Çingene, Arap, Boşnak, Çerkez, Gürcü, Kürt, Süryani, hepsi kendi köklerine geri dönecek. Bu mevcut ulus kimliğine karşı bir başkaldırı şeklinde değil. Mevcut ulus kimliğini zengin­leştirici bir unsur olarak yükselecektir diye dü­şünüyorum. 

Ancak bugün herbiri bağımsız bir devlet haline gelen Bosna, Arnavutluk, Çeçenistan, Gürcistan gibi ülkelerin paraları Türk parasın­dan daha değerli hale gelir ve değerini artırırsa, daha geçerli ve saygın bir pasaporta sahip olurlarsa, güvenlik, adalet, barış ve özgürlük varsa o zaman bu aidiyetler tartışma konusu olabilir.

Zaten mevcut iletişim imkanları ile bir Türk vatandaşı olan bir Gürcü ve Boşnak artık gelişmeleri anında takip edebilmektedir. Eğer Gürcü Üniversitesi Türk Üniversitelerinden da­ha kaliteli ve ucuz bir eğitim verirse çocuğunu oraya gönderecektir. Gürcistan'a en çok Gürcü Türkler mal satmaya çalışacak, bu da kültürel ve sosyal ilişkilerin artmasına sebep olacaktır...

O bir Türk vatandaşı olarak global ölçü­lerde Türkiye'nin çıkarları ile ilgilenecektir. Türkiye'nin güvenlik ve saygınlığı onu yakın­dan ilgilendirecektir. Bu arada duygusal bağ­larla kendi etnik aidiyeti konusunda da benzer duyarlılıklar geliştirecektir. 

Artık uydu kanalları ile ya da internetle kendini yakın hissettiği kültürlerin TV'lerini, radyolarını dinleyebilecek ve onlarla iletişim kurabilecek, bilgi, dil ve kültürünü geliştirebi­lecektir... Tüm dünyadaki kendini aid hissetti­ği topluluklarla işbirliği yaparak ekonomik çı­karlarını daha da geliştirmenin yollarını araya­caktır.

Seçtiği din ise evrensel bir cemaat bilin­cinin doğmasına yol açabilecek, bu iki kültür arasındaki muhtemel sorunların çözümü daha da karmaşık bir hal alabilecektir. 

Bunların da ötesinde sanal toplum, sa­nal ulus, sanal cemaatler bize yeni bir dünya­nın doğuşunu haber veriyor...

insan hakları, çevre gibi evrensel değer­ler yanında, sanal toplumun kendi kuralları içinde bana kalırsa yeni bir sanal ulus doğa­cak... Belki oturduğu bir apartmanın alt katın­daki komşusundan habersiz onunla iletişim kuramayan, ama her akşam bir Afrikalı bir zen­ci, Meksikalı bir kızılderili, bir Çinli, bir Ameri­kalı, Müslüman, animist, dinsiz, hristiyan genç ler her akşam oturup sohbet edebilecek, ortak sanal eylemler gerçekleştirebilecek ve müzik dinleyip satranç oynayabilecek. Bu siyasal, kültürel ve sosyal bir değişime, yeni sentezle­re, iktisadi işbirliklerine yol açabilir. 

21. yy'da cennet de, cehennem de daha yaklaşacak... Sansürsüz bir iletişim sisteminde, kalabalıklar içinde yalnız insanlar. Üretmiyor­sanız kölesiniz. Üretenler, Bilgi baronları yeni toplumda aristokrat bir sınıf oluşturacaklar... Emek önemini yitirecek, sermaye de, bilgi ve buluş öne geçecek. Bilim referansıyla, amaç ve yönetimleri ile yeniden şekillenecek. Eğitim ve öğretim kurumlan herhalde tümden değişe­cek. Biz hala kesintisiz meselesini tartışadura-lım, yerinden eğitim sistemi ile okullar işlevsiz kalacak. Eğitim daha az zamanda daha farklı yöntemlerle geçekleşecek. Ezber ve bilgi yük-lenmek değil bilgiye ulaşma ve bilgiyi kullan-ma teknikleri gelişecek. Interaktif multi medya programları ile eğitim formatı tamamen deği-şecek ve bir çok derse gerek kalmayacak. Mesela beden eğitimi yerine amatör lisansa sahip sporcular, müzik ve resim dersi yerine bir sa­nat kulübüne üyelik yeterli olacak. Tarih ve coğrafya daha farklı şekilde öğrenilecek. Daha doğrusu bu bilgilere ulaşmanın yolları ve pra­tik faydaları tartışılacak.

Birçok hastalığa çare bulunacak ama yeni hastalıklar doğacak. Bir çok hastalık için doktora gitmeye gerek kalmadan evinizde bil­gisayar yolu ile sorununuzu çözebileceksiniz. 

Daha çok gözlüklü insan olacak. Çocuk sayısı azalırken yaşlı sayısı artacak. İntiharlar da!

Kendine has zorluklan olan ama bu gün bizi canımızdan bezdiren zorlukların olmadığı bir dünya. Bir çok insanın evinden işyerini evi­ne taşıdığı, insan emeğine gerek duymayan makinaların bir çok işi çok daha kolay ve ucuz bir biçimde yaptığı bir dünya!

Daha az bürokrasi, otomasyona bağlı iş­ler, fakat daha fazla zeka ve disipline gerek du­yan bir dünya. Profesyonel ilişkilerin ahlaki ilişkilerin yerine geçtiği, insan-makina ilişkilerinin mekanikleştirdiği bir ilişkiler düzeni. Otel yandan böyle bir ortamda, bana kalırsa bu me­kanik dünyadan sıkılan insanlar, kendi işlerine dönecekler ve hayal ve sezgi ilk kez altın ça&-nı yaşayacak...

Yeni bir çağa giriyoruz. 

Yeni çağda ülkeler sıralaması tamamen değişecek diye düşünüyorum.

Din, tarih, felsefe, siyaset, sanat, ahlak herşey yeniden tartışılacak.

istikbal inkilabatı içinde en gür şada ts-lamın sadası olacaktır, diye düşünüyonım. Di­ni duygular olağanüstü bir şekilde güçlenecek ve dine dayalı yeni yonımlar ortaya çıkacak. Teolojik tartışmalar toplumsal çatışmalara bile yol açabilir, ama sonunda uzun sürmez diye düşünüyorum.

Saidi Nursi'nin dediği gibi, 'eski hal mu­hal, ya yeni hal, ya izmihlal!' Selam ve dua ile.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005